Bir Ankara güzeli: Çamlıdere
Birbirinden güzel köyler, kasabalar, ilçelerle dolu Anadolu’nun parlamaya hazır yeni yıldızlarından biri de başkentin eteklerindeki Çamlıdere. Dantel gibi bembeyaz duvarlarıyla restore edilmiş konaklar tertemiz sokaklara sıra sıra dizilmiş. Birbirinden özel hazırlanmış müzelerse bir ilçede görmeye çok da alışık olmadığımız türden. İşte size sıra dışı hali ilçe Çamlıdere rehberi...
Hafta sonu kampı için yola çıktığımız Çamlıdere ve Kızılcahamam ormanlarına kavuşmayı sabırsızlıkla bekliyordum ama beni bekleyen esas güzelliğin ilçenin kendisinin olduğunun farkında bile değildim. Ta ki, Çamlıdere uzaktan görülmeye başlayana kadar. Yemyeşil orman içine serpiştirilmiş beyaz konaklar daha ilçeye varmadan güzel bir manzarayla karşıladı bizi. Safranbolu ve Beypazarı benzeri bir dokunun bizi beklediğini anlamış oldukça da heyecanlanmıştım.
İlçe merkezine 10 dakika mesafedeki Aluçdağı Milli Parkı’nda kamp alanımızı hazırladıktan sonra Çamlıdere’nin bizi şaşırtan sokaklarını sabırsızlıkla keşfe çıktık. Meydandaki büyük camiinin etrafı ziyaretçiler için oldukça keyifli hale getirilmiş. Restore edilen Çamlıdere Kültür Evi ilçe yaşantısının geçmişinden çok güzel örnekler sunuyor. Özellikle evin en alt katına yerleştirilmiş kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerin canlandırıldığı odalar hem yetişkinler hem çocuklar için oldukça nostaljik, bilgilendirici ve çok keyifli.
Bu etnografya müzesinin yanı sıra ilçeye yayılmış farklı temada bir çok müze mevcut. Doğa ve Hayvan Müzesi, Oyun ve Oyuncak Müzesi, Kutsal Emanetler Müzesi, Tarım Müzesi ve Terazi Müzesi ile Çamlıdere ziyaretçilerine oldukça zengin bir zaman geçirme imkanı sunuyor. Özellikle çocuklu ziyaretçilerin Anadolu’nun eski yaşantısını çocuklarına rahatlıkla aktarabilecekleri bunun yanı sıra hayvanlar hakkında bilgi verip nostaljik oyuncakları da birlikte inceleyecekleri bir ortam yaratıyor.
Tüm bunların yanında ilçenin en önemli özelliği ise Hz. Ömer’in torunlarından Şeyh Ali Semerkandi’nin uzunca bir dönem bu bölgede yaşamış olması. Çamlıdere’nin her köşesinde bu manevi gücün etkilerini görmek mümkün oluyor. Şeyh Ali Semerkandi’nin ilçeye geldiği dönemleri anlatmak, 15. Yüzyıl Çamlıdere’sini yansıtmak için de yine bir müze ve külliye mevcut.
Çamlıdere merkezinin yanı sıra çevresi ve doğa güzellikleri de ziyaretçileri çok mutlu edecek türden. İlçeye ait çok ilginç özelliklerden biri de dünyanın beşinci büyük fosil ormanına sahip olması. Milyonlarca yıl öncesine ait çıkarılan fosil taşlar yöre halkının işlemesi ile akik taşına ve ondan da birbirinden şık takılara dönüştürülüyor. Dilerim ki kısa sürede jeopark olma özelliğine kavuşur ve ülkemiz adına bu geç keşfin telafisi yapılır.
Buraya kadar gelmişken yönünüzü yarım saat uzaklıktaki kaplıcaları ile ünlü Kızılcahamam’a da çevirebilir ya da balık tutmaya elverişli Çamkoru Göleti’nde piknik de yapabilirsiniz. Ankara tava ve tazecik bazlama ekmeği de mutlaka tatmanız gerekenler.
Anadolu’muz Çamlıdere gibi daha nice zenginliklerle dolu ancak yeterli değer verilmediği için bazılarını fark edemiyoruz bile. Çamlıdere bu anlamda gerçekten örnek alınması gereken bir vizyona sahip. En kısa sürede böyle ilçelerimizin çoğalarak artması ve saklı kalmış zenginliklerimizin gün yüzüne çıkması dileğiyle...