Bilgisayarımdaki fotoğrafın peşine düştüm,
Gamze Sarıkoca, ekran koruyucu fotoğraftan çok etkilenince Hindistan’a gitmeye karar verdi. Amritsar’a kadar yol aldıktan sonra izleyeceği rotaya orada karar verdi ve Pushkar’a vardı. “Her şeyden çok uzakta, zamanın akmadığı bu naif coğrafya masalsı güzellikteydi” diyor.
Ankaralı Gamze Sarıkoca (34), uluslararası bir firmada iletişim müdürü. Aynı zamanda yazar arkadaşı Neşe Bilgin’le kurduğu internet sitesinde (papercutworld.com) metin yazarı. Restoran keşfetmeyi, yemek yapmayı seviyor. İyi bir sinema izleyicisi. Babasının mesleği dolayısıyla yıllarca Türkiye’nin büyük bölümünü gezdiğini anlatıyor: “Seyahat önce alışkanlığa, sonra şiddetli bir ihtiyaca dönüştü. Varış noktasına odaklı bir gezgin değilim. Yolu seviyorum. Film, harita ya da bir fotoğraf seyahat fikri veriyor. İlk durağı planlayıp, sonrasını akışına bırakıyorum. Yılda bir uzun seyahate çıkıyorum. Hafta sonlarında kısa geziler yapıyorum.”
Geçmişte gördüğü yerleri şöyle anlatıyor: “Benim için Avrupa tek renk, Doğu rengârenk. Avrupa’daki istisnalarım, Portekiz, İspanya’daki Endülüs bölgesi, İtalya’nın güneyi, Yunanistan’ın daha küçük ve bilinmeyen adaları, Hırvatistan’daki adalar ve Karadağ. Doğu’ya seyahatte, insanlar, mimari, doğa, kültür bir sürprize dönüşüyor. İran ve Hindistan’a tekrar tekrar seyahat edip, her seferinde yeni bir şey görebilirim.”
FOTOĞRAFTAKİ GİBİ DOLUNAY GECESİYDİ
Pushkar’a gitmesine neden olan fotoğrafı bilgisayarına ekran koruyucu ararken rastlamış. “Karşıma Amritsar’daki Altın Tapınak’ın dolunaylı bir gecedeki fotoğrafı çıktı. Üç ay buna baktım. Sonra karayoluyla Hindistan’a gitmeye karar verdim. Üç kişi Ankara’dan Doğubeyazıt’a
oradan İran ve Pakistan üzerinden Hindistan’a doğru yola çıktık. Uyandığımızda hangi şehirde olduğumuzu unutacak kadar çok durağımız oldu. 13 gün sonra bir dolunay gecesinde gece Altın Tapınak’a vardık. Amritsar’dan sonrası tamamen orada karar verilmiş bir rotaydı. Delhi ve Jaipur’dan sonra yolumuz trenle beş saat uzaklıktaki Ajmer’e düştü. Rengârenk bir halk otobüsüyle yarım saat sonra Pushkar’daydık. Tüm bu yorucu seyahatin sonrasında bize sunulmuş güzel bir hediye gibiydi. Yolculuğumuzun en uzun süreli durağı oldu. Bir aylık seyahatimizin bir haftası burada geçti.”
Pushkar’ı şöyle anlatıyor: “Her şeyden çok uzakta, zamanın akmadığı, naif bir coğrafya. Rajastan’a bağlı Ajmer’e 15 km uzaklıkta. Çölün ortasında kalan gerçek bir cennet. Hindistan’ın en eski yerleşimlerinden biri. Etrafı yüksekliklerle çevrili bir çanak aslında. Tam ortasında ünlü Pushkar Gölü var.”
Gezip görülecek yerleriyle ilgili ise şunları söylüyor: “Puskar’ın merkezi çok küçük. Pushkar Gölü’nün çevresinde 52 kutsal yıkanma alanı yani gat var. Kıyıda yürüyüş yaparken, farklı ve masalsı bir güzellik görüyorsunuz. Mavi, krem ve beyaz renkli tapınakların silueti göl boyunca uzuyor. Dünyadaki en güzel gün batımı manzaralarından biri Sunset Cafe’nin bulunduğu alanda. Yüzlerce kişi toplanıyor. Dua ediyor, nagara çalıyor, meditasyon yapıyor, bu güzel anı tekrar yaşayabildiği için şükrediyor. Hinduların kutsal saydıkları 5 Dhams’dan (hac alanı) biri. Brahma’nın ibadet ettiği ender tapınaklardan. Yüksek bir tepenin üstünde, yüzlerce basamak tırmandıktan sonra ulaşabiliyorsunuz. Pushkar’ın merkezinde ise, tek cadde var ama ara sokaklara girdiğinizde her seferinde yepyeni bir şeyle karşılaşıyorsunuz. Pushkar’ın en etkileyici tarafı, size durmak ve düşünmek için en güzel atmosferi sunması. Her şey, gözlerinizi okşayan, zihninizi çirkinliklerden arındıran ince bir zevkin ürünü.”
CENNET İÇİNDEKİ MÜZİKLİ CENNET
Yapılacak etkinliklere gelince: “Hindistan’da çok usta minyatürcüler var. Sudesh isimli bir minyatür sanatçısından ders aldım. İki kılın olduğu bir fırçayla, sabırla nasıl çizim yapacağımı, renkleri nasıl kullanacağımı, hangi malzemeleri kullanarak, nasıl sonuç alacağımı öğrendim. Bu minik ve ince elli adam İngilizce’yi az bilse de çok rahat anlaşabildik. Ayrıca ünlü nagara üstadı Natu Solinkey’den ritm dersleri almak da mümkün. Özellikle ‘camel walk’ denilen bir ritmle başlayan ve daha sonra bambaşka ritmlere akan dersler günbatımında yapılıyor. Natu, yalnızca yeteneklerini ve bilgisini değil, kalbini ve evini de öğrencilere açan bir öğretmen. Avrupa ve Amerika’dan birçok perküsyoncu da Natu ile çalışmaya geliyor.” Sarıkoca, konaklama seçenekleriyle ilgili ise şunları söylüyor: “Cennet içinde cenneti bulduk. Seventh Heaven Oteli, Pushkar için tek seçeneğim. Mimarisi çok güzel. Ortada kocaman bir avlu ve yukarıda ise, Pushkar manzaralı, gök mavisi kubbeli bir terası var. Sahibi Anoop’un, hem dekorasyon hem de müzik zevki bizi büyüledi. Hindistan’da konakladığımız en ucuz ama en güzel oteldi. Anoop’un sabah ve akşam terasa çıkıp, CD’lerini karıştırıp, içinden bir müzik seçmesini sabırsızlıkla beklediğimi hatırlıyorum.”
Kentin mutfağı vejetaryen: “Pushkar’da yalnızca et değil, yumurta da yasak. Kesinlikle eksikliklerini hissetmiyorsunuz. Eve döndüğünüzde, damağınızda ve hafızanızda kalan, birbirinden güzel baharatlarla yapılan vejetaryen tatlarına hasret duymaya başlıyorsunuz. En özlediğim tat Limca. Bu limonlu gazozun Türkiye’ye gelmesi için neler vermezdim!”