Bağ evi meraklıları için İstanbul’a yakın favori mekânlar
Sonbahar aylarında şehirden çok uzaklaşmadan, yeşilden kızıla dönen doğayı izlemek, şömine önünde keyif yapmak ve hafta içi yoğunluğunu unutup kafa dinlemek ideal olabilir. Hadi gelin şehre iki üç saatlik uzaklıktaki romantik yerleri ve hikâyelerini beraber öğrenelim.
İlk durağımız Ağva’nın en güzel oteli Wineport Lodge Ağva. İstanbul’dan maksimum iki saat uzaklıktaki otele daha giderken mis gibi doğası sayesinde stresinizi geride bırakıyorsunuz. Otelin kurucusu Haşim Bey ve eşinin ilk önce arkadaşlarını misafir ettiği, ardından restoran olarak genişleyerek, aldığı yoğun taleple beraber şimdiki otel halini alan butik bir yer burası. Sekiz yılını tamamlayan otelin en çarpıcı özelliği ise içindeki Babil kavı. Anadolu üzümlerinin yeniden hayat bulmasını desteklemek amacıyla sadece yerli ve butik üreticiler tarafından üretilen şarapları bu kavda bulmak mümkün. Aynı zamanda bu rüya otelde motor ya da deniz bisikletiyle nehir turu yapabilir, hamakta yatarak doğanın keyfini çıkarabilir ve özenle seçilmiş romantik müzikler eşliğinde leziz bir akşam yemeği tadabilirsiniz. Anadolu üzümlerinin hikâyeleri, üretim yöntemleri hakkında çok değerli bilgiler ile Wineport Lodge Ağva'dan dönüyoruz.
İkinci ve üçüncü durak için Tekirdağ’a doğru yola koyuluyoruz. Son yıllarda bağ evleriyle oldukça fazla turiste ev sahipliği yapan bölgede dikkatimizi çeken iki isim var. Barbare bağ evi ve Barel bağ evi. İstanbul’dan iki buçuk saat uzaklıktaki Tekirdağ’a gelmişken bir gece konaklayarak farklı bağ evlerini ziyaret etmek renkli bir hafta sonu planı olabilir.
Gelelim Barbare bağ evine. Son zamanlarda Instagram’da oldukça fazla hesaptan paylaşımlarının yapıldığı, fotoğraflarından farksız hayal gibi bir yer burası. 2000 yılında Fransa’dan dönen Can Topsakal, şaraba olan aşkıyla bu işi yapabilmek için uygun yerler aramaya başlıyor. Çanakkale’den Tekirdağ’a kadar uzanan yolculuğunda son geldiği nokta Barbare bağ evi. Bu işe girerken bu kadar iyi olabileceğini tahmin etmediğini söyleyen Can Bey, 2001 – 2003 arasında bağların ekildiğini, 2007’de ilk şarabını yaptığını, 2011’de ilk kez piyasaya sürdüğünü ve 2013’te Barbaros ismiyle genişleyerek konaklamalı bir konsepte geçildiğini anlatıyor. Fransız Xavier Vignon’dan danışmanlık alarak bu denli büyüyen bağ evinde konaklayan kişilere yiyecekle beraber bütün bir tatil pakedi sunuluyor.
Son durağımız ise Barel Bağ evi ve restoranı. ‘Barel’ restoranın sahibi Barkın Bey ve Elif Hanım’ın isminin birleşiminden geliyor. Kendi zevklerine göre dekore ettikleri restoranın etrafını saran bağ manzarası oldukça etkileyici ve huzur verici. Çocukluğunda bağların arasında oyun oynadığını söyleyen Barkın Bey, gastronomi ve işletme bölümlerinden mezun olduktan sonra oyun oynadığı bağları şarap ve yemek tutkusunun verdiği güçle bağ evi ve restoran haline getiriyor. Yabancı turistlerin de oldukça fazla ziyaret ettiği restoranda anneanne köftesinden makarnaya birçok leziz yiyecek mevcut. En iddialı oldukları tatlı ise peynir helvası. Ağustos ayından itibaren danışmanları Jean Luke ile bağları gezip toplanmaya uygun olup olmadıkları için tek tek incelemeye başladıklarını söyleyen Barkın Bey, yıl içinde cadılar bayramı, sevgililer günü, yılbaşı, anneler günü, babalar günü, bağ bozumu turları, yemek ve tadım workshopları gibi farklı etkinliklerin yapıldığını da belirtiyor.
“Bu hafta sonu ne yapsak” diye düşünmek yerine cumartesi ve pazar günleri dolup taşan bu masal yerlere şimdiden rezervasyonunuzu yaptırmanızı öneririm.