Anadolu’nun ilk başkentine yolculuk
Etkileyici bir antik şehri gezip tarihte yolculuk yapmak mı istiyorsunuz? O zaman yolunuzu bizimle Çorum’a düşürün; Hattuşaş’ta binlerce yıl önce insanların geçtiği kapılardan geçip, Alacahöyük’te kral mezarları arasında dolaşıp İncesu Kanyonu’nda Kibele’yi arayalım.
Merkeze yaklaşık 80 kilometre uzaklıkta, Boğazkale ilçesindeki Hattuşaş, Anadolu’nun bilinen ilk başkentiymiş. Daha önce Hattuşaş’a giden yol arkadaşım devamlı çok yol yürüyeceğimizi, tırmanacağımızı söyleyip duruyordu. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın diye yola çıktım ama “Arabayla gezilebilse keşke” diye de söylenmedim değil. Böyle vardık Hititlerin başkenti Hattuşaş’a. Müze kartlarımızı okutmak üzere gişeye ulaştığımızda gişe memuru “Arabanız var mı” diye sordu. “Var” dedim. “Arabasız çok yorulurdunuz” diye ekledi. En kötüsüne razıyken en iyisine kavuşmak da her zamanki ballı şansım.
Bu hevesle açılan bariyerden geçip arabayla tırmanmaya başladık Hititlerin başkentine. Hep fotoğraflarını gördüğüm Aslanlı Kapı en çok merak ettiğim yerdi.
Şehir iki bölüm
Önce antik kentin içinde biraz dolandık. Şehir iki bölümden oluşuyor aslında. Yukarı şehirde tapınaklar ve kutsal alanlar, aşağı şehirdeyse büyük tapınak ve halkın yaşadığı alan var. Sıra Aslanlı Kapı’yı görmeye geldi. Kapının yanında aracınızı park edebileceğiniz yerler var. Mistik havasında yüzyıllar öncesinde bu kayaları oymuş insanlarla parmak izleri var. “Kim, nasıl, hangi duygu ve şartlarda yaptı bu Aslanlı Kapı’yı acaba” sorusu dönüp durdu zihnimde.
Kentin tarihi kalkolitik çağa kadar gidiyor. Yapılan kazılarda 5 kültür katmanı bulunmuş. Yani çok medeniyet görmüş bir şehir.
Bölgede Hattiler yaşarken Kuşşaralı Kral Anitta hükümeti devirmiş ve Hattuşa’yı başkent ilan etmiş. Tüm bunlar MÖ 1700’lerde olmuş. 1834’te Fransız mimar Charles Texier tarafından tekrar keşfedilinceye kadar... Sonra da ölümsüzleşmiş. 1986’da UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne de girmiş alan.
Bölgede pek çok kapı var. Aslanlı Kapı, Sfenksli Kapı, Yerkapı, Kral Kapısı kapılardan bazıları. Aslanlı Kapı ve Yerkapı beklentilerinizi karşılayacaktır. Aslanlı Kapı gerçekten nefes kesici. Eğer heykel beklentiniz yoksa Yerkapı diğer kapılardan daha da etkileyici. Yerkapı’da bir tünelden geçip diğer tarafa ulaşıyorsunuz. Eski zamanlarda tüneli kaçmak için kullanmışlar. Arkalardan dolanıp tepelere ulaşılabiliyor. Kral Kapısı’ndaysa bir bölüm replika ama orası da çok güzel.
Yazılıkaya’yı es geçmeyin!
Buraları gezince olay bitti sanmayın. Benim asıl bayıldığım, ilk kez gördüğüm Yazılıkaya oldu. Müze Kart ya da giriş bileti burayı da kapsıyor. Hattuşaş’a 2 kilometre uzaklıkta. Tabelaları görmesem ve her tabelaya dalma huyum olmasa burayı görmeden gidecekmişim. Küçük merdivenlerden girdiğinizde sol tarafta kocaman kayaların üzerindeki kabartmalara bayılacaksınız. Sonra yüksek kayaların arasından koridor gibi yürüdüğünüzde karşınıza duvar kabartmaları çıkacak. ‘12 Cehennem Tanrısı’nın kafile halinde yürüyüşleri, çivi yazıları, kralın kabartması göreceklerinizin birkaçı. Bu galerilerdeki duvar kabartmalarını betimleyen hediyelikler almak isterseniz hemen girişteki satış noktasını ziyaret edin. Sıkı pazarlık etmeyi unutmayın. Fiyatlar ilk önce uçuk gibi gelebilir size ama pazarlıkla makul fiyatlara çok güzel şeyler alabiliyorsunuz. Buradan ayrılmak çok zor oldu benim için ama gün bitmeden birkaç yer daha görmeliyiz. Boğazköy’deki küçük müze ziyareti hak ediyor. Boğazköy Sfenksi burada korunuyor. Yolunuz düşmüşken görün.
Çevrede görülecek çok yer var, demiştim! Bir sonraki yer Alacahöyük Müzesi ve Ören Yeri. Buradaki müzeye yetişemedik. Vaktinizi ona göre ayarlayın. 17.00’de kapanıyor. Tam Alacahöyük’e girdiğimiz an başlayan yağmur bizi hazırlıksız yakalasa da açık havada görebildiğimiz eserler daha da güzelleşti yağmurla. Yüzyıllardır orada duran heykellerle aynı yağmurda ıslandık. Ne yağmurlar, yazlar, kışlar geçirdiler kim bilir? Biz de gideceğiz bir gün ama onlar hep orada olacak... Tunç çağından kalan kral mezarlarının arasında dolaşırken, cam altında korumaya alınmış kemikleri, onlarla gömülmüş eşyayı izlerken çok çok kuvvetli duygular beliriyor insanın içinde. Zamanda yolculuk işte böyle yapılıyor. Alacahöyük’ün kapısındaki hediyelik satan dükkânlarda Hitit eserlerinin replikaları satılıyor. Çorum’a yolunuz düşmüşken İskilip Kalesi’ni ve kaya mezarını, Çorum Saat Kulesi’ni, Koyunbaba Köprüsü’nü görmeden dönmeyin. Leblebi de alınacaklar listemizin başında olsun.
Kanyondaki tanrıça dev bir çöplükte kaybolacak!
İncesu Kanyonu, Alacahöyük’ten yaklaşık 1 saat uzaklıkta. Piknik alanı olarak tasarlanmış. O kısmı geçtikten sonra ahşap bir platformla kanyonun içinde kolayca yürüyebiliyorsunuz. Manzara müthiş ama bu güzelim yere atılmış onlarca piknikçi çöpü insanı kahrediyor. Bu müthiş coğrafya büyük bir çöplük olmak üzere. İncesu Kanyonu’na da aslında bir duvar kabartmasını görmeye geldim. Yürüyüş platformunda bilgilendirme yok. Yaklaşık yarım saat yarı koşarak gittikten sonra platformun bittiği yerde sağda kafamızı kaldırdığımız an gördük kabartmayı. Yolda aradığımız tabela da tam kabartmanın oraya konulmuş. MÖ 13’üncü yüzyıla tarihlendirilen Kibele kabartması Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kültür varlığı olarak tescillenmiş. Zafer kazanmış komutan edasıyla çıktık kanyondan.