Akıntıya karşı 87 gün
TARİHİ YOLCULUK
Geçen pazar Ortaköy'de tarihi bir yolculuğun kahramanları heyecanlı bir törenle karşılandı. 6 kişilik Türk ekibi Kuzey Denizi'nden Karadeniz'e, Ren ve Tuna nehirlerini ilk kez kanoyla geçti. Dile kolay, 1000 kilometresi akıntıya karşı olmak üzere tam 3816 kilometre! ‘‘Kuzey Denizi'nden Karadeniz'e Ren-Tuna Kano Geçişi’’ 87 gün sürdü. Yol boyunca dokuz ülkeden; Hollanda, Almanya, Avusturya, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan, Yugoslavya, Romanya ve Bulgaristan'dan geçildi.
Herkes onar kilo vermiş, koltukaltlarda ve bellerde yaralar, eklemlerde ağrılar var ama sonunda hedefe ulaşılmış. Yüzler yorgun, ama mutlu ve gururlu. 9-10 hafta sürmesi planlanan yolculuk 12 hafta sürdü. 87 günün net 70 günü kürek çekmeyle geçti. Kötü havalardan çok basın toplantıları ekibin vaktini almış. Bazen gazeteciler buluşmaya geç kalmış, bazen ekip toplantı için kıyıdan içerideki yerleşim yerlerine bir-iki günlük zaman kaybına yol açan yoculuklar yapmak zorunda kalmış.
PSİKOLOJİK MARATON
Gökhan Türe, doğanın sessizliği içinde kürek çekerken neler hissettiğini şöyle anlatıyor: ‘‘Bu tip yolculuklar aslında psikolojik bir maraton. Zaman zaman kendi iç dünyanıza dalıyorsunuz. Hesaplaşıyorsunuz; geçmişi tartıyorsunuz, geleceğe yönelik projeksiyonlar yapıyorsunuz. Üzerinizde belli bir stres, bir anlamda korku var, başarıp başaramayacağınıza dair. Bazı görevleriniz var, o sizi meşgul ediyor. Hele kalabalık bir grup olunca, diğer insanların sorumluluğu sizin üzerinizdeyse o da ayrıca yoruyor sizi. Genelde kafayı dinlemek gibi gibi bir şey olmadı. Ufak, ufak yüzlerce sorun var. Onları düşünürken birden dalga çıkıyor. Bazen deniz durgun oluyor ama içiniz kalkıp iniyor.’’
EKİP BAŞKANI
Gökhan Türe, bir başka amaçlarının da Türkiye'de deniz kanoculuğunun tanınmasını sağlamak olduğunu söylüyor. Yolculuk sırasında kullanılan tekne, görünüşü benzemesine karşın kano olarak adlandırılmıyor. Deniz kanosu (Sea-Kayak) kanolardan daha uzun ve rüzgardan da faydalanmayı sağlayan iki yelkeni var. Türe, deniz kanosunun ilkel ama her kıyıya ulaşabilen kullanışlı bir araç olduğunu söylüyor.
Balayının böylesi daha iyi
Gökhan Türe, iki yıl önce mühendisliği bırakarak ilgi alanı olan sualtıyla ilgili çalışmalar yapmaya başlamış. Sualtı Araştırmaları Derneği'nin kurucu üyesi. İki dönemdir başkanlığını yürütüyor. Hayatını kazanmak için arkadaşlarıyla ortak bir şirket kurmuş. Sanayi dalgıçlığı yapıyor Türe'yle zorlu yolculuk hakkında konuştuk.
Neden böyle bir maceraya girdiniz?
- Nehir yolculukları çok ilginç. Nehirler çoğrafyanın en güzel bölümlerden geçiyor. Su üzerinden akıp gitmek hoş bir şey. Uzun bir yolculuk yapalım dedik. Hem deniz kanosunun ne yapabileceğini gösterelim, hem de kendimiz kontrollü bir macera yaşayalım istedik. Bunu boşu boşuna yapmış olamamak için de nehirlerin korunması mesajını vermek istedik. Nehirlerin korunması önemli. Nehri korursanız, toprağı da, denizi de korumuş oluyorsunuz. Türkiye'de eksik olan bir şeyi yaptığımıza da inanıyoruz. O da ekip çalışması.
Nasıl hazırlandınız?
- Özel bir hazırlık yapmadık. Düşündüğümüz takvime göre sponsor biraz geç bulundu. Teknik ekipmanı eksiksiz sağladık ama teknelerle yapmak istediğimiz bir haftalık deneme seferine zaman kalmadı.
Aslı Evrensel ile evlendikten üç gün sonra yola çıktınız. Daha sakin bir balayı yapamaz mıydınız?
- Mecburen böyle oldu. Sponsor konusundaki sarkma bizim takvimimizi de sıkıştırdı. Ama iyi de oldu. İnsan yolculuklarda arkadaşlarını, eşini daha iyi tanıyor.
Yolculuk sırasında tatsızlık çıktı mı peki?
- Yorgunluğun ve adrenalinin ortaya çıkardığı günlük ufak şeyler oldu tabi. Ama bunları pek birbirimize yansıtmadık. Zaten yolculuğun başında arkadaşlardan tek bir şey istedim. ‘‘Birbirimize kızdığımızda bile tutumumuzu bozmayalım’’ dedim.
Sizi en çok zorlayan ne oldu? Vazgeçmeyi düşündünüz mü hiç?
- Hiçbir zaman vazgeçelim diye bir düşüncemiz olmadı. Ren'de endişelendik epey. Beklediğimizden zorlu çıktı. Ama hep ‘‘Ren biterse bu iş biter’’ diye düşünüyorduk. Ren'de çok şiddeli akıntıya karşı 510 kilometre kürek çektik. 384 kilometre de Main'de akıntıya karşı gittik. Main-Tuna kanalında da 100 kilometre akıntıya karşı gittik. Tuna'ya çıkınca rahatladık.
Hiç terslik olmadı mı?
- Avusturya'ya kadar kanoculuk çok yaygın olduğu için detaylı nehir haritaları kullandık. Sonra karayolu haritasıyla devam etmek zorunda kaldık. Bir de nehrin yatağı değişiyor. Yol bulmamız o kadar kolay olmadı. Pusulayı, karayolu haritasını ve önsezileri birleştirmek zorunda kaldık.
Buna benzer başka yolculuklar düşünüyor musunuz?
- Sposor bulabilirsek, Kızılırmak'ın kaynağından Karadenize gideceğiz. 1500 kilometrelik bir yol bu. Kültürler ve tarihi doku daha fazla. Bir de, karaya çıkmadan Türkiye kıyılarından Afrika kıyılarına çıkmak istiyoruz.