36 saatte Kopenhag
Bir şehrin çehresinde 10 yıl ne kadar büyük değişim yapabiliyor. Kopenhag, mimariden tasarıma, restoran trendlerine pek çok konuda adeta kutup yıldızına dönüştü. Artık geçmişin uyuşuk İskandinav başkenti değil. Kışın en soğuk döneminde bile sokaklar bisiklet dolu. Geçmişin çıplak topraklarında yeni restoranlarla yepyeni bir mutfak kültürü yeşerdi. Danimarka, Avrupa’nın ünlü bağlarına çok uzak olsa da Kopenhag dünyanın en önemli doğal şarap şehirleri arasında. Tek sorun baş döndürücü hızla çoğalan yeni mekânları takip etmek, keşfetmek...
Cuma
15.00
İki yakayı buluşturmak
Kentteki sürekli değişimi keşfetmek için turunuza Nyhavn ile Christianshavn semtlerini birleştiren yaya köprüsü Inderhavnsbroen’dan (İç liman Köprüsü) başlayın. 2016’da tamamlanan köprü 12 kilometrelik yürüyüş ve bisiklet parkuru “Liman Çemberi”nin son halkasıydı. Mimarisi pek özel olmasa da köprünün geçmişi günümüze bağlayan panoramik manzarası müthiş: Nyhavn semtinin sahilindeki rengarenk tarihi evler, 17.yy’da açılan kanallar, Papiroen Adası, bir zamanlar ünlü New Nordic (Noma) restorana ev sahipliği yapan gri taş bina, fütüristik Opera binası ve Kraliyet Kütüphanesi...
16.00
Güncel moda
Danimarkalılar tasarım merakıyla tanınır. Giyimlerinde de bunun izi görülür. İskandinav beğenisini net olarak anlamak istiyorsanız Latin Mahallesi’ndeki Project 4’e gidin. İşlevsel ürünlere ağırlık veren mağazada Sandqvist marka keten sırt çantaları, Klitmoller Collective’in süeterleri, Kopenhaglı Ventil Studios’un deri ceketleri dikkat çekiyor. Alt kattaki Concept 4’da ise dayanıklı yağmurluklar, Nomess’in mantar kaplı ajandaları, Kinfolk dergisinin ciltleri öne çıkıyor. Sonra kadın butiği Hofmann Copenhagen’in raflarındaki yüksek yakalı bluzlara, İspanyol paça pantolonlara gözatın.
19.00
Pizzanın yanında bira
Şef Christian Puglisi, bir zamanların terk edilmiş Jaegersborggade semtini Michelin yıldızlı restoranı Relae ve ekolojik bistro Manfreds ile canlandırıp lezzet mekanına dönüştürdükten sonra Guldbergsgade’e yöneldi. Aynı sokakta yanyana iki restoran açtı. Komşusu Brus, Kopenhag’ın önde gelen biracılarından To Ol’a ait. Eski demir atölyesinden birahaneye dönüştürülmüş. Ahşap kaplı odacıklarda bir bardak The Boss’un yanında mantar mayonezi soslu kızartma patates atıştırın (36 TL). Sonra caddenin karşısındaki Baest’e uğrayın. Puglisi’nin geleneksel İtalyan restoranında, kendi çiftliğinden gelen Jersey ineği sütünden butik peynirler, şarkuteri ürünleri servis ediliyor. Taş fırınında stracciatella peynirli, domatesli pizzası harika (70 TL).
23.00
Biralar, şaraplar, ipuçları
Mükemmel barlarla dolu şehrin yeni ve en etkileyici adreslerinden biri Himmeriget. Eski kasap dükkanından dönüştürülen barın müşterileri çevredeki semtlerin her yaştan sakinleri. Mönü duvardaki beyaz karolara kalemle yazılmış. 10 fıçıdan özel seçilmiş butik biralar servis ediliyor. Barın sahiplerinden Jeppe Jarnit-Bjergso, Evil Twin Brejing’in kurucularından. Eğer iyi şarap arıyorsanız neon ışıktan yapılmış gözyaşı şeklindeki tabelada olsun gözünüz. Doğal şaraplara odaklanan Gaarden & Gaden’ın mahzeninde 300’e yakın alternatif var.
Cumartesi
10.00
Günaydın Norrebro
Uyanırken canınız kahvaltı için ne istediyse muhtemelen Moller Kaffe & Kokken’de bulabilirsiniz. Norrebro semtindeki kafe kahvaltıyı ciddiye alan Kopenhag’lıların vazgeçilmez adresi. 20’yi aşkın küçük kahvaltı tabağı (hepsi 30 TL’nin altında) içeren mönüden tepsinizi hazırlayın. Mesela yeşil limonlu, deniz tuzlu elmalı tart, baharatlı omlet, yer iğdeli yulaf, yoğurt ve maydanozlu patates ezmesi, marmelat ve kremalı waffle... Mutlaka tereyağlı, ekşi mayalı çavdar ekmeğini de tadın. Sonra yaklaşık iki kilometrelik Superkilen parkında yürüyüşe çıkın, Norrebro’nun rengarenk çok kültürlü dokusuna tanık olun.
13.00
Evimizi güzelleştirelim
Danimarka’da tasarım konusu 20. yy ortasındaki modernistlerden günümüzün mucitlerine uzanan köklü bir geçmişe sahip. Ünlü tasarım firmasına ait iki katlı Hay House’da bakır makaslardan leylak rengi diş fırçalarına, kanarya sarısı koltuklara kadar her şey öylesine cazip ki, alışveriş hummasına tutulacaksınız. Geçen yıl açılan Stilleben No. 22’de geometrik tasarımlı duvar lambaları, meşe-deri karışımı tepsiler ve Kopenhag’lı sanatçı Anne Nowak’ın rüya tasarımlarını bulabilirsiniz. Çevredeki kafelerde, restoranlarda tabak, çanaklarını göreceğiniz MK Studio muftak için ürettiği seramikleri sanata dönüştürmüş.
14.30
Sanat damarları
Nyhavn kanalı ile Kastellet’in hendekleri arasındaki Bredgade, önemli sanat galerilerinin bulunduğu caddelerden. Galerie Mikael Andersen’de Kristian Touborg, Elisabeth Toubro gibi çağdaş Danimarka sanatının önde gelen isimlerinin sergileri açılıyor. Caddenin karşı tarafındaki Designmuseum Danmark ise grafik tasarım ve modaya odaklanmış. Ayrıca ülkenin tasarımdaki olağanüstü başarısını gösteren 20.yy sandalyeleriyle ilgili geniş koleksiyona sahip (giriş 70 TL).
16.30
Şarap zamanı
Taze şarap merakı nereden çıktı, neden bu kadar önemli? Cevabını merak ediyorsanız limandaki Den Vandrette’in yarı zemin salonuna uğramanızda yarar var. Vazolardaki çiçekler, romantik mumlar, zarif etiketli şaraplarla sommellier’nin evi kadar samimi bir ortamda şarap tadımı fırsatı sunan barda Bodega Cueva’nın Tardana Orange’ını tadıp mahzeni gezin. Bir tabak zeytin isteyip şarapla atıştırın. Sonra köprü altındaki Rosforth & Rosforth’da keşif turunuzu sürdürün. Aynı zamanda ithalatçı olan şarap barı her hafta tadım etkinlikleri, yazın rıhtımda özel organizsasyonlar düzenliyor.
20.00
Yemeklerin soyağacı
Kentteki tüm restoranlarda Noma’nın etkisi seziliyor. Şeflerin büyük bölümü René Redzepi ile bir süre çalışmış. Fakat hiçbirinin Noma ile bağı “108” kadar güçlü değil. 2016’da taş binanın geniş salonunda açılan restoranın ortağı, şef Kristian Baumann hem Noma hem de Relae’de çalışmış. Dinlendirme, salamura, fermantasyon gibi teknikler kullanıyor. Midyeyi tuzlanmış bektaşi üzümü ve fırınlanmış maya yağıyla, bezelyeyi küçük miktar havyarla süsleyip yenilebilir yaprakların içinde servis ediyor. Kabak çiçeği ve mevsim salataları da harika. 108’i farklı kılan erişilebilir fiyatları. Çoğu yemeğin fiyatı 120 TL’nin altında. Samimi yemek salonunda rezervasyonsuz gelenler için de bir bölüm ayrılmış.
Pazar
11.00
Kahve durakları
Bu ülkede ortam o kadar önemseniyor ki Dan dilinde ev samimiyetini, rahatlığını ifade eden hygge sözcüğü uluslararası bir akıma adını verdi. Boldhusgade’deki CUB Coffee Bar ayılı logosu ve dekorasyonuyla bu modanın iyi bir örneği. Mis gibi kokan kahvesi Copenhagen Coffee Lab’ın aromatik ürünü. Girişten yarım kat aşağıdaki salonu Poul Henningsen tasarımı lambalar ve mumlarla aydınlatılmış. Köpüklü cappuccino kahvenizin yanına bir de çıtır çörek isteyin, ortamın keyfini çıkarın. Hygge ortamını daha lüks bir yerde görmek isterseniz Café Atelier September seçenek olabilir. Şehrin en çok fotoğrafı çekilen avakadolu tostunun yanında sunulan kahveleri İsveç’li Koppi’den. Orta kavrulmuş kahveden yapılıyor.
13.00
Bina barok, sanat modern
Turistik Nyhavn semtindeki 17.yy’dan kalma barok mimarili, tuğla cepheli saray uzaktan bakıldığında kışkırtıcı, modern sanatın mekanı gibi görünmüyor. Fakat, Kunsthal Charlottenborg’un sergi salonu tam da böyle... Zarif sarayda yıl boyunca pek çok gecici sergi düzenleniyor. Örneğin Ai Weiwei’nin pencereleri kaplayan enstalasyonlarında, Türkiye’den Midilli’ye kaçanların giydiği canyelekleri dikkat çekiyor. Müzeyi gezdikten sonra (giriş 45 TL) mükemmel kitapçısına uğrayın. Sonra tuğla döşeli bahçeye inip asırlık kafe Apollo Bar’da soluklanın.
15.00
Suyun üstünde
İkindi vakti tembellik yapmak için kanalın kıyısındaki La Banchina ‘dan uygun yer olamaz. Ahşap iskelesine kurulup roze şarabınızı yudumlayın. İsmini İtalyanca iskele sözcüğünden alan bu huzur beldesi kuzey adalarından Refshaleoen’de. Kent merkezinden uzun bir bisiklet yolculuğu ya da kısa bir vapur yolculuğuyla ulaşabilirsiniz. Geçmişte fabrikaların bulunduğu bölgede bugün ünlü restoranlar ve yüzen evler yer alıyor. Kafede gün boyu çörek, kahve, İskandinav ve Akdeniz mutfağından yemekler, doğal İtalyan şarapları, biyodinamik İtalyan vermutuyla yapılan harika “organik spritz” servis ediliyor. Odun ateşiyle ısıtılan saunası bile var.
Nasıl gidilir?
Mayısın dördüncü haftasında İstanbul’dan Kopenhag’a direkt uçuşların gidiş-dönüş biletleri Pegasus’ta 762 TL, THY’de 1007 TL’den başlıyor.