150 yıllık, yeni binalar
Dünyada enteresan bir restorasyon yöntemi kullanılıyor. Sadece dış kabuğu kalmış, yıkılmak üzere olan binalar, eski yapıyı da sağlamlaştırarak modern yapılara çevriliyor. En genci 150 yıllık olan tarihi kalıntılar, çok daha gençleşerek hayatlarını sürdürüyor. Türkiye’de de Tuz Ambarı’nın restorasyonu esnasında benzer bir yöntem kullanılmıştı.
3 yüzyıldır kullanılıyor |
Moritzburg müze eklentisi |
Çiftlik evi enerjisini kendi üretiyor
İspanya’daki Caceres vilayetinde bulunan 322 metrekarelik ev, eski bir çiftlik evinden dönüştürülmüş. Bir ailenin kullanımı için uygun olan ev, Madrid merkezli Abaton firmasının uğraşları sonucu bugünkü halini almış. Daha önceden penceresiz ve düz bir bina olan ev, aslında güney cepheli. Bunu hesaplayan mimarlık şirketi, çok basit bir çözüme başvurarak, binanın taşıyıcılarına zarar vermeden büyük cam boşlukları açmış. Şimdi salondan bahçeye çıkarken, balkon kapısı gibi de kullanılabilen büyük pencerelerden geçmek yeterli oluyor. Bu arada binanın sağlamlığını korumak için de, metal sütunlar kullanılarak bina desteklenmiş.
Türk atasözlerine aşinalar mı bilinmez ama, mimarlar projede samanlığı seyran etmeye gayret etmişler. Binada daha önce samanlık olarak kullanılan alanlar, şu anda yatakodası işlevini görüyor. Binanın tamamı bol bol doğal ışık alıyor ve ısınma masrafları ciddi ölçüde azalıyor. Binanın elektrik ve su ihtiyacı için de, civardaki 2 dere yatağı kullanılıyor. Arazideki doğal derelerin üzerine ufak türbinler konarak hem elektrik hem de su elde edilirken, ayrıca gün boyunca enerji depolayan güneş panellerinden de yararlanılıyor.
Tuz ambarından reklam ajansına
Tuzambarı binası Kasımpaşa’da bulunuyor. 170 yıl önce yapılan binanın bugünkü haline getirilmesi çalışmaları ise 2008-2009 yılları arasında sürmüş. Bugün Medina Turgul DDB reklam şirketi tarafından kullanılan bina, 3 bin metrekarelik kapalı alana sahip.
Binanın üzerine Tekel tarafından yapılan çelik çatı beyaza boyanarak, tek renk ışık alması sağlanmış. Projede sonradan eklenen tüm çelik konsolidasyon elemanları siyah renkte. Bu sayede eski yapının üzerinde yapılan yenilikler de görülebiliyor. Kerem Erginoğlu, binadaki projeye başlamadan önce sadece dış kabuğunun ve çelik çatısının olduğunu belirterek, “Zemin topraktı, binanın arka kısmına belediyenin hemen komşu parselde yapılmış kapalı yüzme havuzunun hafriyatı atılmış durumdaydı. Çelik konstrüksiyon asma katları biz ilave ettik. Buralarda kısmen eski ahşap döşemelerin izleri duvarlarda okunuyordu” diyor. Daha önce Tekel’e ait olan Tuz ambarları, Medina Turgul DDB reklam şirketi tarafından kiralanmış. Tasarım ekibi ise Erginoğlu&Çalışlar firmasından İ. Kerem Erginoğlu, Hasan C. Çalışlar, Fatih Kariptaş, Emre Erenler, Elmon Pekmez ve Türkan Yılmaz’dan oluşuyor. Firmanın verdiği bilgilere göre, renovasyon işleri yaklaşık 1800-2000 TL/metrekareye malolmuş.
Binada 4 ayrı galeri ile 10 metreyi aşan tavan yüksekliği bulunuyor ve taştan yapılan duvarları oldukça kalın. Taş duvarlara dokunmadan ikinci bir strüktür oluşturulmuş ve bu strüktür çelik-cam olarak tasarlanmış. İçeride asma katlar yapılmış ve bunlar birbirlerine bağlanmış. Yapının orijinal dokusunu koruyabilmek için tüm taş duvar derzleri yıkanmış ve kimyasal analizler sonucu karar verilen solüsyonlarla kuvvetlendirilmiş. Bu aşamada yıkılmış ve zarar görmüş bazı taşlar yeniden örülerek restore edilmiş.
Binanın depreme dayanıklı hale getirilmesi için de özel yöntemlere başvurulmuş. Binaya baştan temeller ve destekleyici döşemeler atılmış. Tüm kemerler ve lentolar çeliklerle takviye edilmiş. Üst duvar bitimlerine, beton ve çelik hatıl dönülmüş ve çelik çatı güçlendirilmiş.
Projede sürdürülebilir çözümler bulunmuyor, ama eski bir binanın değerlendirilmesi başlı başına bir sürdürülebilirlik örneği olarak algılanıyor. Erginoğlu bu konuda “Bu binayı dönüştürmek ve yeniden kullanılır hale getirmek, sürdürülebilir mimari ve kaynakların kullanımı açısından çok önemli bir çevreci çözüm. Herhangi bir yeşil bina sertifika programına başvurulsaydı, sırf bu kriterlerden dolayı bile ciddi bir derece alırdı” diyor.
150 yıllık sütunlardan ev yapmak
Çek mimarlık firması Kamil Mrva Architects, sadece sütunları kalan bir binanın kalıntılarından ev yaratmış. Sütunların arasında kalan bölgeye kutu gibi bir ev birimi yerleştirilmiş ve sonuçta loft tarzında, tek bir yaşam alanından oluşan bir ev ortaya çıkmış.
Nového Jicína bölgesinde, Kojetín isimli köyün yakınlarında olan bu ev, 1862’den kalma bir kalıntıyla iç içe. 150 yıllık bina kalıntısında kumtaşından duvarlar ve sütunlar orijinal haliyle korunmuş. Sütunların içine kutu şeklinde bir ev birimi konulmuş. Böylece sütun kalıntılarına güç binmiyor ve oldukları gibi korunuyorlar. Eski sütunlardan yukarıya doğru ince metaller çıkıyor ve bunlar da çatıyı tutuyor. Böylece çatıya yüzermiş gibi bir görüntü verilmiş.
İnşaatı 2009’da biten evde, açık mutfak, oturma odası, uyuma ve çalışma alanları bir arada bulunuyor. Projede ayrıca doğal malzemeler kullanılmış; yükü taşıyan yapı ile çatı bölümü ahşaptan yapılmış.
Türkiye’de mümkün mü? |