YAŞLILIK tabii kolay değil. İster istemez bazı sağlık problemleriniz oluyor. Telefonda bir iş için yaşınızı sorduklarında "Hay Allah, benim yaşımı ne yapacaklar?" diyorsunuz. Gençlerin size ne gözle baktığını merak ediyorsunuz. Dünyada yaşlılık ırkçılığının artmakta olduğuna ilişkin yazılar okuyunca biraz kızıyorsunuz.
"Eskiden böyle değildi" diye düşünüyorsunuz. Bir isim veya kelimeyi hatırlayamadığınız zaman "Tamam, hafıza gitti" diye telaşlanıyorsunuz. Şunu da itiraf etmek gerekir ki yine de ülkemizde yaşlı olmak, aile bağları hálá kuvvetini muhafaza ettiğinden nispeten çok daha huzurlu. İki gün önce 80. yaş günümde hayatımın en mutu günlerinden birini bile yaşadım.
* * *
Yaş günüm için ailem, eski ve yeni meslektaşlarım, dostlarım bana ithaf edilmiş "kişiye özel" bir gazete sayısı hazırlamışlar. Hem yaşamımın bütün aşamalarını kapsayan zengin bir fotoğraf albümü, hem de yakınlarımın yanı sıra Türkiye’nin en kıymetli diplomat ve gazetecilerinin hakkımda kaleme almış oldukları yazılarla dolu. Eşsiz ve olabileceği kadar cömert bir hediye.
Bütün bir gün sayfalarına tekrar tekrar bakarak çok duygulandım. Gazeteye katkıda bulunan diplomatlar Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ertuğrul Apakan ve kendileriyle beraber çalıştığım büyükelçiler: Baki İlkin, Rıza Türmen, Daryal Batıbay, Cem Duna, Volkan Vural, Selim Kuneralp, Yalım Eralp.
Bir kısmını çoktan beri, bir kısmını daha sonra tanıdığım medya mensupları: Ertuğrul Özkök, özel gazetenin tasarımını ve baskısını üstlenen Sedat Ergin, Mehmet Ali Birand, Cengiz Çandar, Semih İdiz. Hem akademisyen hem de gazeteci olan Soli Özel. Ve diplomat, politikacı ve sanatçı Gencay Gürün.
Hepsine minnettarım. Hayatımda kazandığım en şanlı bir ödüle beni layık gördüler.
30 Ekim tarihinde, artık yaşım bir hayli ilerlediği için yakında makalelerime son vermek mecburiyetinde kalabileceğimi yazmıştım. Ertuğrul Özkök, özel gazeteye katkısında bu yolda bir dilekçe verirsem bunu reddedeceğini söylüyor! Ne yapalım, emir büyük yerden, yazmaya devam edeceğiz!
* * *
Yaşlılığın iyi taraflarından biraz bahsedelim. Birkaç yıl önce ismini şimdi hatırlayamadığım ünlü bir yaşlı hanımla BBC radyosunda bir söyleşi dinlemiştim. Yaşamı ve başarıları gözden geçirildikten sonra kendisine "Peki ya istikbal" sorusu soruldu.
Cevabı unutmadım: "Ben zaten istikbalde yaşıyorum." Uzun yaşamanın mükáfatı. Bir de eski Fransız Cumhurbaşkanı Raymond Poincare’nin vecizesi: "Gençlik her gün düzeltilen bir kusurdur." Doğru mu, teselli mi? Siz karar verin.