Peki, bizim ona borcumuzu kim ödeyecek?

Sene 2002...

AKP iktidar oldu.

*

Eşi hastalandı o sene...

Acayip masraf çıktı.

Üstüne kendi hastalandı.

By-pass oldu.

İki defa.

Doktora para...

Hastaneye para...

İlaca para...

Vergisini ödeyemedi.

30 bin lira.

Faiz, faiz, faiz...

Oldu, 300 bin lira!

Başbakan’a gitti, anlattı.

Başbakan dinledi, notlar aldı.

Hikáye...

Sene geldi 2009’a.

Borç oldu, 500 bin lira!

"Ne olacak bu işin sonu?" dediler...

Şunu dedi:

"78 yaşındayım, devletimize milletimize hep hürmet ettik, mahcup oluyorum. 78 yaşında hálá çalışıyorum, mecburum, kazandığım parayı komple vergi borcuna yatırıyorum, mesela geçen yıl 110 bin lira yatırdım, sadece faize gitti, anaparadan bile düşmedi. Eşime, dostuma, çocuklarıma karşı hep rol yapıyorum; neşeli görünmeye gayret ediyorum. Hayatım boyunca Anadolu’yu karış karış gezdim, yurtdışında devletimi milletimi temsil ettim, borcum nedeniyle seyahat yasağı kondu, oğlumuz İngiltere’de, gidip göremiyoruz. Çok ağır geliyor... Büyük üzüntü içindeyim, yaşımız da kemale erdi, vaktimiz yaklaşıyor, bu gidişle öbür tarafta rahat edeceğiz... Aslında, öbür tarafa gidenlere gıpta ediyorum."

*

Ve, gitti Gazanfer Özcan.

Kurtuldu.

*

Gidiyor beyefendiler birer birer.

Hanımefendiler gidiyor.

Dangozlaşıyor Türkiye.

Hırtlaşıyor...

Recep İvedikleşiyor.

*

Hadi şimdi takın maskeleri...

Hep beraber üzülüyormuş rolü yapalım.
Yazarın Tüm Yazıları