Patlarsa fena yakar!

Ne zaman kendisiyle ilgili bir yazının başına çöksem, giriş hep aynı giriş oluyor ama:

Bayılıyorum Göksel’e...

Biz burda bir kısım medya, Göksel’in hastasıyız. Nokta.

Ne zaman bir şarkısını dinlesem, yeni bir albümüyle müşerref olsam, yeni bir klibini izlesem, aynı misler gibi hissiyat: Ohhh be!..

Karbon kopyalarla kaynayan bir kakofoni diyarında, tertemiz bir soluk gibi Göksel. Kokmayan nefes gibi...

Şimdi bu tabir, iğrenç çağrışımlar yapıyor olabilir ama kimse kusura kalmasın, en azından bende bıraktıkları duygu tam da budur.

Piyasadaki pek çok iş: Kokar...

Ya bir başkası gibi kokar, ya da işte, ağız kokusu gibi, pis kokar...

Göksel, albümleriyle, sesiyle, sözüyle, duruşuyla, son yıllarda izleme şansına nail olduğumuz en şahsiyetli ve kesinlikle en haysiyetli birkaç isimden biri.

Ki ‘birkaç’ derken de abartma ve yanılma payını hesaba katmış olmak adına söylüyorum yani.

Dördüncü albümü Arka Bahçem’in çıkış parçası Karar Verdim’in klibi, bir süredir kanallarda dönüyor.

Kibariye’nin klásik mertebesine ulaştırdığı Kimbilir’i ve albümün prodüktörlüğünü üstlenen, tüm düzenlemeleri yapan Alper Erinç’in bestesine imza attığı Arka Bahçem’i saymazsak, albümün tamamında olduğu gibi, bu şarkının da beste ve güftesi Göksel’e ait.

Murad Küçük tarafından çekilen klip, salt Göksel görüntülerinden ibaret. Birbirinden farklı kıyafetlerle, geçmiş hállerine kıyasla daha ‘frapan’, tabiri caizse, daha arıza bir Göksel, yanıp sönen bir yıldızın önünde, ‘haykırıyor’:

‘Görüyordum, duyuyordum / Biliyordum, susuyordum / İstemedim, neden hayır diyemedim ki... / Kızıyordum, kaçıyordum / Köşelerde yaşıyordum / Söyleyecek sözüm çoktu, neden sustum ki... / Benim kendimle ufak bir sorunum var / İçimde patlamaya hazır bir bomba var / Ben bu gece karar verdim / Kuş olup gökte uçmaya / Sevdiğimi, kızdığımı / Dünyaya haykırmaya / Sessizliği bozmaya!’

Yakışır...

Albüm çıktığından beri Göksel ile yapılan tüm röportajlarda aynı bahis geçiyor.

Nasıl ki Depresyondayım’ın çıkışının ardından yaptığı röportajlarda, aslında o kadar da depresif bir kadın olmadığını, gayet matrak tarafları olduğunu anlatmaya gayret ettiyse, şimdilerde de zannedildiği kadar mülayim bir tip olmadığını anlatmaya çalışıyor.

Meselá, Yasemin Kağa’ya verdiği röportajda, Karar Verdim ile ilgili söylediklerine buyrun:

‘Şarkıyı yazdıktan sonra baktım ki ben bütün duygularımı özetlemişim. Bizim sosyal yaşantımız içinde kendimize yasakladığımız, toplumsal kurallardan kaynaklanan o kadar çok şey var ki. Başkaları kırılmasın, ayıp olmasın diye çoğunlukla istemediğimiz şeyleri yapıyoruz. ‘Hayır’ demeyi de bilmiyoruz. Ve ben bunu çok fazla yapıyorum. Bir de benim ‘80 kuşağında yetişmemden kaynaklanan ‘kuzu’ tarafım da var. Aslında ben özel hayatımda o kadar da kuzu değilim. Yakından tanıyanlar iyi bilir. Bayağı cadılaştığım zamanlar olabiliyor.’

İnanırım. Bizim kuşağın büyük bir çoğunluğu, kuzu postuna bürünmüş kurt gibidir zira.

Bastır bastır, nereye kadar?..

Aman çocuğum düşünme, aman evladım dokunma, aman miniğim üzerine vazife mi, aman yavrucuğum dünyayı kurtarmak sana mı kaldı?..

Kafası, yine kimse kusura kalmasın ama geçmiş kuşakların pek çoğundan daha iyi basan ama hık dese uyarılan, pık dese uyarılan bir zavallı, kıstırılmış, kayıp kuşak.

Bir patlarsa, çok fena patlayacak...

İktidarla didişme, siyasete karışma, etliye sütlüye bulaşma...

Öyle akmaz kokmaz tavşan kakası gibi, gözlerimi kaparım vazifemi yaparım modeli, yaşamak denirse ona, yaşa baba yaşa...

Sonra da soruyorlar niye bizim kuşak, maniklerden, depresiflerden, dengesizlerden, patalojik vak’alardan geçilmiyor diye...

Niye acaba?..

Göksel’in dediği gibi işte:

‘Benim kendimle ufak bir sorunum var / Biriktirdiğim ne varsa şimdi patlar!’

Hepimizin var güzel kardeşim, hepimizin var...

Bizim kuşağın meşhur filmi ‘La Boum’u ‘Patlarsam Yanarsın’ diye çevirmişlerdi ya hani: Patlarsa -fena- yakar!
Yazarın Tüm Yazıları