Ortam o kadar beyaz ki, kadrajı ortalayan sarı saçları ortama şık bir yumurta efekti katıyor

Eski manken yeni şarkıcı Ebru Destan, Sözümü Yemedim adlı albümünü çıkardığı dönemde; ‘1,5 yıldır albüm çıkaracağım dediğimde kimse bana inanmamıştı. Ama gördüğünüz gibi ben de sözümü tuttum’ demişti.

Yanisi, kendileri, takdire şayan bir şekilde sözünü yememişti.

Takdir edersiniz ki bizde uyanan hissiyat, ‘Keşke yeseydin, ahhh, keşke yeseydin’ şeklindeydi.

Bunun üzerine olaylar, tıpıtıpına beklediğimiz yönde -buna gelişme denirse- gelişti.

Albümün kartonetinde bir Serdar Ortaç şarkısı olan Tokat’a çekilen ilk klibinin yönetmeni Tamer Aydoğdu’ya ‘Yönetmenim, canım, tarzına her zaman güvendim, güvenicem’; yakın arkadaşı Demet Akalın’a da iki ayrı kişiyle birlikte ‘Dostlarım, hep yanımdaydınız, desteğiniz için gönülden teşekkürler, sizi çok seviyorum’ sözleriyle teşekkür eden Ebru Destan, iki vakte kalmadan ‘yönetmeni, canı ‘ Tamer Aydoğdu yüzünden ‘hep yanında olan dostu’ Demet Akalın’la papaz oldu mesela.

Yakınlarda, ikinci klibini Çeşme’de çekmekte olduğunun haberini aldığımız Destan’ın (Klipte ateş kırmızısı ve şeker pembesi olmak üzere iki farklı kıyafet giyen Destan, yeni klibiyle yürekleri hoplatacağını açıklamış; haberin yalancısıyız.) ilk şarkısına çekilen klip, Demet Akalın’ın yine aynı yönetmen tarafından çekilen bir klibine ‘biraz’ benziyordu zira.

Akalın tabii ki yemeyip içmeyip bunu tespit etti ve konunun altını ‘Bu işler böyle olmaz’ muhabbeti eşliğinde çizdi. (O artık mankendim-şarkıcı oldum kategorisinin ‘Kendini ispat etmiş’ isimlerinden sayılıyor ya, en çok da kendisi tarafından; öğreten abla tonu yakışır.)

Destan, bu ‘itham’a; ‘Ben şarkıcı da olayım, onu da yapayım, bunu da yapayım diye bir şey yok. Birçok fedakarlık lazım bunun için ve ben bu yüzden mankenliği bıraktım. Tamer benim dört yıllık en samimi arkadaşlarımdan bir tanesi. Onları tanıştıran da benim.’ diye yanıt verdi.

Sonracığıma, Işın Karaca’nın televizyon programına Sefarad Grubu’yla birlikte katılan Ebru Destan, Karaca’nın canlı şarkı söylemesini istemesi üzerine önce, orkestrasının olmadığını söyleyerek itiraz etti.

Sonra Sefarad Grubu, ‘Biz sana çalarız’ deyince ve Karaca da iyice üstüne gidince, programı terk etti. Daha sonra bu konuyla ilgili; ‘O kadar çok üzerime gelindi ki... Ben oraya hiç prova yapmadan çıkmıştım. Bana zorla, hem de başka bir orkestra ile şarkı söylemem için baskı yapıldı. Halbuki profesyoneller bile provasız şarkı söyleyemez’ dedi.

Bu sayede kamuoyu, müzik piyasasına ‘kimseyi örnek almadığı, yakında örnek alınacak insan olacağı’ iddiasıyla girişen, illa ki kalıcı olacağını söyleyen Destan’ın kendisini profesyonelden ziyade amatör olarak tanımladığı konusunda bilgilendi.

Ayrıca bir ‘halbuki’ de bizden: Bir buçuk senedir şan dersleri aldığını, ‘sesine spor yaptırdığını’ ve kesinlikle sahneye çıkmak istediğini söylüyordu oysa: ‘Sahneye çıkmak istiyorum. Bunun için 17 kişiden oluşan bir orkestra kurduk. Özel düğünler olabilir, bayi toplantıları olabilir. Assolist olmak istemiyorum, barlarda çalışmayı ise hiç. Benim amacım iyi şeylere imza atmak ve müzikseverlerle konserler aracılığıyla buluşmak. Repertuarımda tam 40 tane alaturka eser var.’

Yine bu arada, bütün birikimini yatırdığını söylediği, Serdar Ortaç, Yıldız Tilbe gibi isimlerden şarkı aldığı albümün satışı, tabii ki beş bini filan bulmadı.

Buna da Ebru Destan haricinde kimse şaşırmadı.

Sonracığıma?.. Öööf; yoruldum be abi... Sonrası monrası yok. Keselim, geçmiş olsun diyelim ve sessizce dağılalım mı?

Efendim? ‘Bu klip yazısı mı magazin derlemesi mi?’ diye mi sordunuz? Konunun içinde klip geyiği geçiyor işte. Ne anlatayım; Destan, beyaz bir fonda, beyaz bir kıyafetle ve mimiksiz bir suratla, duyulmakta zorlanan bir sesle şarkıyı söylüyor. Ortam o kadar beyaz ki, kadrajı ortalayan sarı saçları ortama şık bir yumurta efekti katıyor. İşte, klibi anlatmaksa anlattık.

Haricinde, lütfen; Ebru Destan’ın şarkıcılığından bahis açmaya gerek var mı...
Yazarın Tüm Yazıları