Öpüşmeden doğan ’yerli’ şiddet

Neden kimse rahatça öpüşemiyor diye yazı döşendik, hatta ardından gelen her telden öpüşme mail’lerini yayınladık.

Ama yine yeniden gördük işte. Kimseyi umursamayıp rahatça öpüşene bile rahat yok.

Önceki gün Hürriyet’te haberi vardı.

Avukat Hüseyin Kenan İzmirlioğlu kız arkadaşını evine bırakmak üzere Taksim’den Yenibosna’ya doğru yola çıkmış.

Yenibosna’da taksiden inmişler. İzmirlioğlu sevgilisinden ayrılırken vedalaşıp onunla öpüşmüş. Herhalde yanak yanağa öpüşmediler, haberde bu ayrıntı yok, ama öyle olmadığı belli.

Çünkü bu "erotik olayı" gören ikisi sivil, dört polisten biri "ahlaksız herif" diyerek İzmirlioğlu’nun kafasına telsizle vurmuş!

Sonra peşi sıra diğerleri.

Habere göre İzmirlioğlu şikayetçi. Hani sineye çekip uğraşmayabilir, bu tatsızlığı unutma yolunu seçebilirdi.

Tam tersini yapmış. Şikayetin sonucunu alır ya da almaz, ayrı.

Her iki durumda da şu vaziyet devam edecek:

"Biz kimseyi öpemiyor, dokunamıyoruz, bu adam nasıl öper" kompleksi, "o zaman öpüşenler ahlaksızdır" histerisi ve hepsinden doğan "hadi abi hıncımızı alalım" şiddeti. İşimiz çok zor.

Bayram ritüelleri rehberi

BAYRAM NAMAZI: Yılda iki kez tekrarlanan bir erkek ritüeli.

Daha doğrusu: Bir baba-oğul ritüeli.

Tanıdık gelir, bilirsiniz. Her şey 7-8 yaşlarında başlar.

Babanız (koyu ya da az dindar, fark etmez) sabah erkenden yatağın yanına gelip sizi uyandırmaya çalışır.

Çocukken kolaydır bir şekilde. Kalkar gidersiniz.

Ama yaş aldıkça, hele lise-üniversite dolaylarına doğru geldikçe sanki zorlaşır bu ritüele eşlik etmek.

Birçok sebepten: Ya o sıcacık yatağı terk etmek istemezsiniz ya da dinden uzaklaşmış, gençlik isyanları içinde her şeye karşı çıkar olmuşsunuzdur.

Yıllar geçer, bir şekilde sona erer bu durum.

Artık mızmızlanmaz, kendiliğinden ritüele eşlik edersiniz.

Hatta babanız yataktan sizi zorla kaldırmaz. Oluruna bırakır her şeyi. Çünkü belli bir yaşa gelmiş ve şunu anlamışsınızdır:

Bayram namazına gitmek, aslında "babanızı temsil etmek"tir.

Çıkışta herkes bayramlaşırken sizin onun yanında olmanız (kariyeriniz ve daha birçok şeyinizle) bir gurur vesilesidir.

Geç de olsa bunu anlar ve artık hocanın upuzun vaazlarına katlanmayı öğrenirsiniz.

ZİYARETLER:

Herkes için geçerli olmayabilir, ama çoğunlukla bayram ziyaretlerinde olan biten az çok şudur:

Bayramdan bayrama görüşüldüğü için sohbetlerin geneli, "Oğlan ne yaptı, kız evlendi mi?"den öteye geçmez. Zaten geçilmesi de istenmez.

Herkes haddini, hududunu bilir. Bu yüzden "erkek kısmı" memleket meselelerine dalar. Yeni jenerasyon yeni bilgileriyle eski jenerasyonla çatışır. Mesela, yeni jenerasyon televizyonda gösterilen "kurban kesimi" görüntülerine isyan eder. Kurbanlıklar tartışılır.

Aslında her şeyi yine "kadın kısmı" yönetir. Ziyarete gelen giden herkesin her şeyi hakkında bilgi sahibi olurlar. Çünkü onlar mutfakta "derine" inerler. Derin aileye...

Ama bilgiler mutfaktan dışarı çıkmaz. Çıksa da, şekil değiştirerek çıkar. Çünkü herkes haddini, hududunu bilir.

Böylece her bayram huzur içinde geçer.
Yazarın Tüm Yazıları