Obama’nın sessizliği

BU hafta, Perşembe günü Amerikan Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi Ermeni soykırım tasarısını görüşecek.

Şu ana kadar gelişmeler Amerikan Yönetimi’nin tasarıyı durdurmak için fazla bir gayret içinde olmadığını gösteriyor.
Geçtiğimiz yıllarda Amerikan Yönetimi Türkiye’nin önemli bir müttefik olduğunu ve karşılıklı ilişkilerin bozulmaması gerektiğini söyleyerek devreye girerdi.
Irak savaşı sırasında en çok üzerinde durulan konu İncirlik idi. İncirlik Üssü’nün kapatılması olasılığını ortaya koyardı Yönetim ve Türkiye ilişkileri zedelememek gerektiğine ikna ederdi Kongre üyelerini.
Geçen yıl ABD Başkanı Obama aktif olarak devredeydi. Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşmayı gerekçe göstererek tasarının ele alınmasını engelledi.
Dış İlişkiler Komitesi üyeleri arasında Yahudi lobisinin etkisi güçlü olmasına rağmen bu yıl, tahmin edileceği gibi oradan da beklenen destek gelmiyor.
Hillary Clinton, tasarıya karşı geçen yılarda verilen yanıtlara göre daha yumuşak bir yaklaşım sergilerken, Başkan Obama sessiz.
    
45 üyeli Dış İlişkiler Komitesi’nin tasarıyı kabul etmesi gerginlik yaratmayabilir ama ikinci aşama tasarının Kongre’ye gelmesi. 2007 yılında böyle bir durum olmuştu. Ama Meclis Başkanı Nancy Pelosi, gerekli 218 imzaya ulaşılmadığı için tasarının Kongre’ye gelmesini önlemişti.
Obama, 24 Nisan konuşmasında büyük olasılıkla soykırım demeyecektir ama geçen yıllara göre bu yıl Kongre’deki gelişmeleri sessizlikle izleyen Beyaz Saray Yönetimi’nin bu yıl tasarının Kongreye gelmesini önleyip ölemeyeceği kesin değil.
Amerikan Yönetimi’ndeki tavır değişikliği Türkiye’ye bir mesaj niteliği de taşıyor.
Bu açıkça Ermenistan ile protokollerin, “hiçbir koşula bağlanmadan, makul bir süre içinde” hayata geçirilmesi mesajıdır. Her fırsatta dile getirilen bir talep.
Bu kritik dönemin bir Türkiye’ye karşı kullanılmasının nedeni protokol meselesi olduğuna göre, Ermenistan ile yakınlaşma çalışmalarına biraz daha dikkatli bakmak gerekiyor.
Bu süreçte ABD, İsviçre ve Rusya’dan gelen açıklamalarda, Karabağ bağlantısının yapılamayacağı her fırsatta tekrarlandı.  Türkiye’ye karşı açıkça tavır alındı. Ermenistan Anayasa Mahkemesi kararları protesto edilirken ise yine Ankara’yı haklı bulan olmadı.
Akla gelen ilk soru şu: Başbakan Erdoğan Azerbaycan’a, “Karabağ sorunu çözüm yoluna girmeden sınırlar açılmaz” derken anlaşmayı mı deldi?
Ankara bu iddialara karşı çıkıyor. O zaman üç olasılık var.
Türkiye, Azerbaycan’dan ve iç kamuoyundan gelen baskılar üzerine bu ilişkiyi kurmak zorunda kaldı.
Bir başka ihtimal ise imzalar atılırken arabulucular Türkiye’ye söz verdiler ve yetkililer bu sözlere güvendiler. Üçüncü olasılık ise Ankara anlaşmayı yanlış yorumladı.
    
AZERBAYCAN Meclis Başkan Yardımcısı Bahar Muradova, “Soykırım iddialarıyla ilgili atılacak her adımın Azerbaycan ile ABD arasındaki ilişkileri çok kötü biçimde zedeleyeceğini” açıkladı, Amerika’da yaşayan Türkler ve Azeriler ortak gösteriler yapıyorlar.
Bugün Türkiye’ye yaşatılan sıkışıklığa bakınca Ermenistan ile yakınlaşmanın doğru olduğu ancak bu sürecin doğru yönetilemediği ortaya çıkıyor.   
Ne yapılabilirdi? Yanıtı kolay değil ama Azerbaycan’ın topraklarında işgal sürdükçe Türkiye kamuoyunda hassasiyetin devam edeceği daha iyi hesaplanabilirdi.
Yazarın Tüm Yazıları