O ne öyle Allah aşkına?

Sorarım size sevgili Habitus okurları!

Hadise’nin kostümünü gördünüz mü?

Ağlamaklı oldunuz mu?

Üstünde bu kadar büyük oynanan, yaygara koparılan işin son hali bu mudur yani?

En komik yorumu da Hürriyet internet okurlarından biri yapmış: “Fred Çakmaktaş kostümü giyseydi daha iyiydi” diye...

On numara tespit.

Hani bazen bir olaya çok fazla gömüldüğünüzde objektif bakamamaya başlarsınız... 10 kişi bir araya gelir, yaptığınız işe “Ay çok güzel olmuş, ay nefis olmuş” der, birbirinizi ağırlar ama bunu fark etmezsiniz. Bu kıyafet meselesinde de herhalde böyle oldu, bu çirkinliğe başka bir açıklama getiremiyorum! O kadar kafa patlattılar ki Hadise’ye ve bu oryantalist-seksi-doğumtrak batımsı projeye (bir yandan da size Oryantal Dümeni, şark Bülbülleri yazımı hatırlatmayı bir borç bilirim), konseptin önemli bir detayı olan bu kostümün bir ortaokul müsamere kıyafeti gibi göründüğünü görmüyor gözleri.

Kıyafet bağırıyor “Top top kumaştan taze kesildim yea, mayo mu olsam, şalvar mı bilemedim, beyy-bea” diye.
şarkı yapsa ya bunu Hadise.

Hem madem bu kadar “oryantalizmmm” diye kastılar, Elie Saab’a filan tasarlatsalarmış...

Üstelik Hadise’nin nefis vücudu var, böyle ucuz görünen bir kıyafetle, onu olduğundan kilolu göstermeye ne gerek vardı? Kıyafet sayesinde olmayan can simitleri peydah olmuş, ayva göbeği, açma-poğaça göbeği gibi görünüyor. Kızımız “skinny” değil, gayet nefis bir Türk lokumu, fakat vücudundaki lokum bölgeleri kumaşla kıstırıp pörtletmenin alemi var mıydı?

Ölmüyorsanız, sadece şanslısınız!

Pazartesi günü Cengiz, Taksim’deki polislerin meydanda beklemek isteyen taksilerden para aldığı iddiasını taşıdı köşesine. Ben de size bu cumartesi yaşanan bir eşkıyalığı anlatacağım, üstüne de polisin yaptığını. ıstanbul’da başınıza bir olay geldiğinde ölmüyorsanız sadece şanslısınız, artık buna bir şüphem kalmadı. Bakınız olaya: Arkadaşım, Sıraselviler’de elinde içkisiyle, caddenin ortasında salınan bir adama çekilsin diye korna çalıyor. Kornayı duyan adam coşuyor, önce bir kadına edilebilecek tüm küfürleri sıralıyor. Arabada bulunan insanlar camdan ne oluyoruz diye karşılık veriyor, bunun üzerine adam delirip peşlerinden koşuyor. Arabayı sıkışan trafikte yakalayıp içindekilere “Kendinizi vurdurmak mı istiyorsunuz ulan” diye bağırıyor, kapıları açmaya çalışıyor, açamayınca daha da hiddetleniyor, arabayı yumrukluyor, camları patlatıyor, herkesin eli yüzü kan içinde kalıyor... Elbette adam anında arazi oluyor. Arkadaşlarım hemen oradaki trafik polisine gidiyor. Polis, “Adamı bulamazsınız, hiç uğraşmayın” diyor ve kaskodan arabayı nasıl yaptırır, nasıl bir illegal yöntem izlenmelidir, akıllara ziyan bir tarifle, anlatıyor: “Kardeşim, sen sabah git ortalık bir yere park et, sabah böyle bulduğunu söyle, kaskodan alırsın para...”
Peki adamın belinde silah olsaydı ve kurşunları yağdırsaydı, bizimkiler onun karşılığını da mı kaskodan alacaktı? Bu mudur yani polisin böyle bir vakaya olan yaklaşımı? Köyünden kentine, eşkıyalığın bu kadar olağan olduğu ve kanıksandığı ikinci bir ülke var mı acaba?
Peki Taksim’de başına iş gelenler ne yapacak? Kime sığınacak?

Apartman boşluğuna herhalde...

Pardon, gecenin o saatinde kadınlar dışarıda olmamalıydı, değil mi?

Pardon.

Önce İstanbul’da, sonra Amerika’da 101

Seyahat yazarı Saffet Emre Tonguç, son kitabı “Avrupa’da Görülecek 101 Yer”den sonra, bir süredir hazırlığını yaptığı kitabı “ıstanbul’da Görülecek 101 Yer” için gün sayıyor. Kitap haziranda raflarda olacak. Bu kitabın ilginç bir yönü var. Proje, ıstanbul 2010’a yönelik; o nedenle sadece Türkiye’de yaşayanlara hitap etmeyecek, turistler için yazılmış versiyonu da çıkacak. Üstelik bu versiyonu yazan kişi de, Göreme’de restore ettirdiği peri bacası evde yaşayan, meşhur gezi rehberi serisi Lonely Planet’ın Türkiye kitabının ıngiliz yazarı Pat Yale.
Tonguç, “Murat Belge’nin ıstanbul Gezi Rehberi’ni bir kenara koyacak olursak, ıstanbul’la ilgili en eli yüzü düzgün rehber John Freely’nin 1960’larda yazdığı kitabı Strolling Through ıstanbul idi” diyor. ıki yazar, yola bu kitabın güncel versiyonunu yazmak için çıkmış...

Bu arada, İstanbul kitabı bittikten sonra “Amerika’da görülecek 101 Yer” gelecek, şimdiden hazırlıklara başlamış Tonguç...
Yazarın Tüm Yazıları