O istisnalar ki: Tan ve Bergüzar’ı ayırdı

Tan Sağtürk öyle bir laf etmiş ki, hani sarf ettiği cümlenin ardından İngilizce testlerdeki o meşhur "fill in the blanks", yani cümlelerdeki boşluklar gibi doldur Allah doldurulur. O kadar yani...

Haberin Devamı

Ne demiş peki Sağtürk? "İki gün önce Bergüzar’la aramızda istisnai bir durum oldu ve ayrılma karar aldık".

Hayır, sadece "iki gün önce ayrıldık" dese belki umurumuzda olmayacak, hatta bu kadar konuşulmayacaktı.

En fazla "Yazık olmuş" filan denip geçilecekti.

Ama "istisnai durum" ne demek ÅŸimdi?

Niye insan, "sebebini açıklayamam, aramızda kalacak" diyeceğini bal gibi bildiği halde böyle "istisna" bir açıklama yapıp merakları gıdıklar?

Benim aklıma bir sürü şey geldi, bu istisnai durumla ilgili olarak. Okuyan herkes de düşünmüş ve türlü "istisnai durum" teorileri üretmiştir kendi çapında, eminim...

Mesela:

- Bergüzar sevgilisine "Binbir Gece"nin beş sezon daha süreceğini, üstelik dizinin "24" gibi gerçek zamanlı olarak ilerleyeceğini söyler. Sevgili Tan bu (feci) istisnai duruma dayanamaz. Ve yolları dostça ortadan ikiye ayırırlar.

Haberin Devamı

- Bergüzar sevgilisine "Çok mükemmelsin Tan, ama şu diş macununu ortadan sıkman beni delirtiyor, yeter artık ayrılalım" der. Tan ağzı macundan köpürmüş vaziyette ağlayarak salona geçer.

Neyse (bebişlerim), olasılıklar sürüyle...

Şimdi Bergüzar Korel’in yerinde olsam, Sağtürk’ün bu çok saçma açıklamasına gıcık olur ve o istisnai durumu ortaya dökerdim.

Olmadı yani bay Sağtürk, bu istisnai açıklamayla bu kutsal ayrılığın üzerine tüy diktiniz/ektiniz. Cık ve de cık cık...

Murat Boz etek giyecek

Bir hafta önce yazmıştım. Marc Jacobs’ın son New York defilesi sonrası giydiği İskoç tarzı etekle seyircileri selamladığını...

Ve buradan yola çıkarak bir mini liste oluşturmuştum.

Bizde hangi ünlülere etek yakışırdı ağalar listesi...

O ünlüler arasında Murat Boz yoktu, ama olabilirdi. Yakışırdı çünkü.

Hatta "sevgilisinin imalatı" Gladyatör tarzı sandaletler giymeye başlamışken mesela, pantolon değil de etek giyse üstüne daha çok yakışabilirdi.

Diye düşündüm geçenlerde bir fotoÄŸrafını görünce gazetede Boz’un.Â

Tam böyle düşünürken (mütemadiyen düşünüyorum) duydum, meğer ay sonu (25 Ekim) Bostancı Gösteri Merkezi’nde yapacağı konsere etekle çıkacakmış Boz.

Eteğin rengini, dizüstünde bitip bitmediğini, mini olup olmama olasılığını bilmiyorum.

Haberin Devamı

Ama çok da mühim değil, önemli olan bir erkek şarkıcının şovunun içine cesaret edip "eteği" yerleştirebilmesi.

Bravo Bay Boz! Kendi adıma bu şovu merakla bekliyorum.

Air France çok fena

An itibariyle Air France Havayolları’yla Paris’e gitmekteyim.

Bu yazı da uçaktan yazılmakta.

Ve fakat o da ne? Bu uçak adeta 70’lerden kalma.

Hayır 70’leri bizzat görmüş değilim. Ama onca film, fotoğraf filan, hafızada bir imge mevcut tabii o dönem havayollarına dair.

Koltuklar koyu mavi kumaş kaplama. Yerler aynı renk halı... Hosteslerin kıyafetleri dökülüyor. Üzerlerinde Air France arması olmasa yolculardan biri sanırsınız. O denli...

En son böyle (berbat) hatırladığım uçak Alitalia’ydı.

Haberin Devamı

Ayrıca, koltukların kenarında hálá o ufak kül tablalarından var.

Bir arkadaşım nostalji olsun diye kül tablasını çıkarıp evine götürmek istedi, ona da bir "cık cık" çektim, üst kısımda Tan Bey’e yaptığım gibi. Bananeyse...

Böyle çemkirirken kendi aramızda, hop yemek geldi.

Ama seçeneksiz bir yemek! Yani THY’de alıştığımız gibi "makarna mı tavuk mu?" tarzı seçenekli değil.

Dahası, sıcak yemek hiç değil. Biraz ton balığı biraz da jambon koymuşlar. Geri kalanı peynir, tereyağı...

Üstelik o kötü ve de doyurmayan yemek tepsisi tam bir saat önümüzde durdu. Kimse gelip almadı.

Özetle ve bir kez daha an itibariyle, THY’nin hizmet kalitesinin, yani yemeklerinin, deri koltuklarının, şık hosteslerinin ve toptan aslında tüm bunları zamanında inşa etmiş Cem Kozlu’nun değerini bir kez daha anlamış bulunuyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları