Bir üniversitede öğretim görevlisi olan bir baba ve annenin tek çocuğu olan A.B., 2023’te 13 yaşındayken Ankara Çankaya’daki bir ortaokulun 7’nci sınıf öğrencisi olduğu dönemde erkek öğrencilerin taciz ve istismarına uğradığını ailesine anlattı. Duyduklarıyla şoke olan anne P.B., 2023 ekim ayında polis merkezine giderek kızıyla aynı okulda okuyan 17 erkek öğrenciden şikâyetçi oldu. Anne ve baba, kızlarının kaydını hemen başka bir okula aldırdı. Psikolojisi altüst olan A.B.’nin psikiyatrik tedavisine de başlandı. Aile, okulda herkesin haberdar olduğu konuyla ilgili okul yönetimi ve öğretmenler hakkında da suç duyurusunda bulundu.
‘GÖRDÜLER, YARDIM ETMEDİLER’
Başlatılan soruşturma kapsamında ifadesi alınan kız öğrenci A.B., Çocuk İzlem Merkezi’nde 3 kez ifade verdi. A.B. verdiği ifadelerde özetle “Buraya eski okulumda yaşadığım zorbalık nedeniyle geldim. Bu zorbalığı yapan neredeyse sınıftaki tüm erkeklerdir” dedi. A.B., bahsettiği kişilerin kendisinin özel bölgelerine dokunarak zorla öptüklerini ifade etti. A.B., “Bu dokunmalar okulun her yerinde oldu. Sınıfta, koridorda, kantinde, tuvalette oldu. Bu olayları görenler bana yardım etmediler” diyerek yaşadığı tacizi görüp müdahale etmeyen arkadaşlarının isimlerini de tek tek söyledi.
KÂBUS DOLU GÜNLER
İsmini verdiği erkek öğrencilerin kendisini zorla tuvalete götürerek kendisine dokunduklarını, öptüklerini söyleyen A.B., bu dokunmaların saniyelerce sürdüğünü anlattı. A.B., kendisine zorla dokunan bazı erkeklerin tehditlerde bulunduğunu da belirtti. A.B. ifadesinde, “Y., Y. ve K., beni kolumdan tutarak zorla okulun en üst katında bulunan kızlar tuvaletine götürüyorlardı. Bu olay ben 7’nci sınıfa giderken olmuştu. Şimdi başka bir okuldayım. Y. ve K. beni sınıftan alarak bir şey yaparak götürmüşlerdi ancak ne yaptıklarını hatırlamıyorum. Tuvalette başka öğrenciler de vardı ancak bir müddet sonra o kişiler çıktı. Beni tuvaletin içine zorla soktular. Günde en az 3 kere Y. bana bunu yaptı. Y. ve K. bana şiddet uygulayarak tehdit ederek kıyafetlerimi çıkarmam için zorladılar” diyerek önce Y. tarafından daha sonra aynı gün K. tarafından ne şekilde cinsel istismara uğradığını anlattı. M.’nin de kendisini zorla tuvalete götürdüğünü, görenlerin buna engel olmadığını belirten A. B., ifadesinin devamında 8 öğrencinin daha kendisine aynı şeyi yaptığını söyledi.
RESİM ÜZERİNDEN ANLATTI
A.B., Çocuk İzlem Merkezi’nde verdiği 3’üncü ifadesinde olayları daha detaylı anlatarak erkek öğrencilerden bazılarının kendisine zorla dokunarak tacizde bulunduğunu bazılarının ise istismarda bulunduğunu iddia ettiği toplam 17 erkek öğrencinin ismini verdi. Mağdur A.B. pedagog eşliğinde verdiği ifadesinde kendisine gösterilen erkek ve kadın anatomik resim üzerinden yaşadıklarını anlattı. A.B. ifadesinin sonunda şunları söyledi: “Hepsinin zorlamasını hatırlıyorum. ‘Benimle çıkmazsan seni öldürürüz, anneni, babanı öldürürüz’ diye tehdit ediyorlardı. Kimin söylediğini net hatırlamıyorum. Matematik öğretmenim S.K. bu olayı görmüş olabilir.”
SUÇLAMAYI KABUL ETMEDİLER
İstanbul Bağcılar’da eşiyle yaşayan İsmet Bingöl, 24 Temmuz 2023’de polisi arayarak eşinin intihar ettiğini söyledi. Eve giden polis Vesile Bingöl’ü (23) yerde ölü halde buldu. İsmet Bingöl, genç kadının kendisini doğalgaz borusuna astığını söyledi. Hastanenin hazırladığı adli raporda, genç kadının boynunda ve sağ bacağında morluklar olduğu belirtildi. Vesile Bingöl’ün, ‘intihar’ sonucu öldüğü ifade edildi.
KAPI VE TELEVİZYON KIRILMIŞ
Polis evde yaptığı incelemelerde yatak odası kapısının ve televizyonun kırık olduğunu tespit etti. İsmet Bingöl’ün ise yapılan muayenesinde alnında, omzunda, sol kürek kemiğinde yaralanmalar mevcuttu. Parmağı kesikti ve dirseğinden yaralanmıştı. Bingöl, ifadesinde eşinin kendisini aldattığını düşündüğünü, 24 Temmuz sabahı da bu nedenle tartıştıklarını, tartışmanın ardından eşinin başka odaya geçtiğini, sonrasında ise eşinin mutfakta doğalgaz borusuna kendisini astığını gördüğünü, mutfaktan aldığı bıçakla ipi kestiğini anlattı. İsmet Bingöl ayrıca ifadesinde son bir haftadır uyuşturucu madde kullandığını belirtti.
Ablası Vesile Bingöl’le aynı binada yaşayan Şaban T. ise savcıya, olay günü İsmet Bingöl’ün kendisine “Koş Şaban” diye bağırdığını, ablasının evine gittiğinde evde bulunan çocukların ağladığını gördüğünü ve ablasının yerde yattığını söyledi. Şaban T. ifadesinde, İsmet Bingöl’ün, Vesile Bingöl’e kalp masajı yapmaya çalıştığını, şüphelinin bu hareketlerinin kendisini ve ailesini kandırmaya yönelik olduğunu öne sürdü. Yatak odasının çok dağınık, televizyonun sesinin de çok yüksek olduğunu belirten Şaban T., “İsmet ilk eşini öldürme suçundan cezaevine girmişti. Zaman zaman ablama da şiddet uyguluyordu. En son bir hafta önce ablamı darp etmişti” dedi.
İLK EŞİ DE ‘İNTİHAR’ ETMİŞ
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, İsmet Bingöl’ün ilk eşi Hülya Bingöl’ü öldürme suçundan yargılandığı hatırlatılarak, Bakırköy 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyasına da yer verdi. İddianamede yer verilen Hülya Bingöl’ün ölümüne ilişkin dosyada da İsmet Bingöl’ün tıpkı bu olaydaki gibi sabah uyandığında ilk eşiyle tartıştığı, eşinin yine başka odaya geçerek intihar ettiği, bu olaydaki gibi aile apartmanında oturduğu ve olay sonrası eşinin yakınlarına seslendiği, yine bu olaydaki gibi vefat edenin intihar etmesi için somut bir neden bulunmadığı anlatıldı. Bingöl, o dosyada ‘kasten öldürme’ suçundan yargılandı ancak delil yetersizliğinden beraat etti.
İddianamenin devamında, doğalgaz borusunda bulunan ipteki düğümlerin gevşek olduğu ifade edilerek, 76 kilo olan Vesile Bingöl’ün asılması durumunda düğümlerin ciddi anlamda sıkı hale gelmesi gerektiği, ipin kesilme biçiminin de bir hayli dikkat çekici olduğu ifade edildi. Ailesi ve tanıkların beyanlarına göre, şüphelinin zaman zaman vefat edenin dışarı çıkmasına dahi izin vermediği anlatıldı.
‘VESİLE’Yİ ÖLÜME YÖNLENDİRDİ’
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, 7 dairesinin bulunduğu İstanbul Cihangir’in ünlü binalarından 18 daireli Taray Apartmanı’nın riskli olduğunun tespit edilmesi sonrası komşularıyla mahkemelik olmuştu. Pamuk binanın yıkılıp yeniden yapılmasını isterken yapının güçlendirilmesini isteyen komşular yıkım kararına ihtiyati tedbir koydurdu. Orhan Pamuk’un romanlarını yazdığı, balkonundan çektiği fotoğraflarla sergi açtığı, manzarasıyla dikkat çeken 1972 yapımı Taray Apartmanı’nda yaşayanlar endişeyle 7 Kasım’daki duruşma gününü beklerken Beyoğlu Belediyesi’nden ‘Binayı tahliye edin’ tebligatı geldi. Belediye binada oturanlara su, elektrik ve doğalgazlarının kısa sürede kesileceğini söyledi. Binanın suyu önceki gün kesildi.
‘AMACI MÜZEYE ÇEVİRMEK’
Binada daire sahibi olan inşaat yüksek mühendisi Çetin Taray, 72 yılında babasının yaptırdığı binayla ilgili şunları söyledi: “Orhan Bey binayı yıktırmak ve yenileme parasını ödeyemeyecek olan maliklerden de dairelerini satın almak istiyor. Daire sayısını 7’ye çıkardı. Amacı binayı Orhan Pamuk müzesine çevirmekmiş, kendisi söyledi. İnşaat yüksek mühendisiyim. Binayı da babam yaptı. Dolayısıyla bu binanın ne durumda olduğunu ben çok iyi biliyorum. Biz diğer 11 malik, İTÜ’den iki ayrı kürsüden rapor aldık ‘Binanın yıkılmasına gerek yok, güçlendirilmesi yeterli’ diye. Binanın yıkılması önümüzdeki Cihangir Cami için de sakıncalı bulundu. Bu raporları belediyeye ibraz ettik. Bunun üzerine güçlendirme projesi çizildi ve belediyeye verildi.
‘KİRA VEREMEYECEK İNSANLAR VAR’
Orhan Pamuk maalesef tanınan bir insan olduğu için belediyeye avukatı vasıtasıyla baskı yapıp ‘Bu bina riskli binadır, siz mesul olursunuz’ diyerek elektrik ve suyun kesilmesi ve maliklerin binayı terk etmesi için karar çıkarttırdı. Suyumuz kesildi. Depodaki su 3-5 gün idare eder. Elektrik kesilirse zaten hidroforlar da çalışmaz. Hepimiz perişan olduk. Yaşlı insanlar var. Kira veremeyecek insanlar var. Orhan Bey’in tuzu kuru. Yazın Büyükada’daki evinde, kışın da İstanbul’da birkaç yeri var oralarda kalıyor. Bizim gidebileceğimiz başka evlerimiz yok. Bir kişinin kaprisi yüzünden 11 daire perişan bir vaziyette.”
Gemi trafiği, havuzun İstanbul Boğazı’ndan çıkmasının ardından yeniden açıldı. Havuzun boğazdan çıkışı yaklaşık 10 saat sürdü.
Vatandaşın yaptığı ihbarda, harabe binaların arasında çıplak vaziyette olan bir erkek şahsın golden cinsi benzeri bir köpeği sürükleyerek götürdüğünü görmesi üzerine şahsa “Köpeğe tecavüz mü ediyorsun” diye seslendiğini ve video kaydına aldığını, erkek şahsın da “Sana ne lan” diye cevap verdikten sonra pantolonunu giymek üzere orman tarafına kaçarak gözden kaybolduğunu söyledi. Çekilen görüntü sosyal medyada hızla yayıldı. Polis, görüntüler üzerine başlat-tığı incelemede Paşa Türk isimli kişiyi gözaltına aldı.
SUÇU KABUL ETMEDİ
Küçükçekmece’de inşaat bekçisi olduğu öğrenilen Paşa Türk (61), polisteki ifadesinde, köpeği inşaat-ta meydana gelen hırsızlık olayları nedeniyle inşaatın yanına bağladığını ancak bir süre sonra köpeğin ortadan kaybolduğunu, olay tarihinde gezmek için gittiği Florya ormanında tesadüfen köpeği görerek inşaata geri götürdüğünü ancak kameradaki çıplak kişinin kendisi olmadığını ve köpeğe tecavüz ermediğini söyledi.
Paşa Türk hakkında şikâyetçi olan Özlem Sönmez, ‘Alice’ isimli köpeğin 2020 yılında hamile şekilde sahibi tarafından sokağa atıldığında köpeğe sahip çıktığını, şüphelinin daha önceki yıllarda da köpeği kaçırıp istismar ettiğini ancak yakalanamadığını belirtti.
CİNSEL SALDIRI DOĞRULANDI
Paşa Türk, 6 Haziran günü tutuklandı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında Bakırköy Veteriner İşleri Şefliği tarafından hazırlanan rapora göre hayvanın cinsel saldırı-ya uğradığı tespit edildi. Hazırlanan iddianamede “hayvanlara cinsel saldırı” suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılanması talep edildi.
SOSYAL medya fenomenleri Bahar Candan ve Nihal Candan’ın ‘Kara para aklama’ ve ‘Suç örgütüne üye olma’ suçlamalarıyla yargılanmalarına devam ediliyor. Dün Küçükçekmece 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ikinci kez hakim karşısına çıkan kardeşlerden Nihal Candan avukatlarıyla birlikte adliyeye geldi. Duruşma salonunda kardeşi Bahar Candan’a seslenen Nihal Candan, “İyiye gidiyor; Engin Polat çıktı sen de çıkacaksın” dedi.
‘İDDİALAR YALAN’
Duruşmada savunma yapan Bahar Candan, “Hakkımdaki iddialar külliyen yalan. Banka hesaplarımda iddia edilen hareketler mevcut değildir. Daha ilk andan beri haberi duyunca bankalardan hesap dökümümü çıkarıp savcılığa sundum. Buradaki insanları tanımıyorum” diye konuştu. Sosyal medya fenomenleri Bahar Candan ve Nihal Candan adıyla bilinen Gülnihal Çiçek, 16 Kasım 2023’de ‘Kara para aklama’ ve ‘Suç örgütüne üye olma’ suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Cezaevinde 37 kiloya düşen Nihal Candan yaşadığı sağlık sorunları sebebiyle tahliye edilmişti.
Tutukluluk taleplerini değerlendiren mahkeme Ayhan Güldan’ın tahliyesine karar verdi.
‘TAKSİM BOMBACISI YAN ODAMDA YATIYOR’
- Tutuklu sanık Bahar Candan savunmasında Bahar Candan, “Cezaevinde Taksim bombacısıyla yan yana odalarda kalıyorum. 3 aydır akıl hastanesinde yatıyorum. Hesabımda 1-2 milyon var. Ben bir garibanım” dedi.
‘ENERJİ GÖNDERDİK’
Nihal Candan Küçükçekmece 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma salonunda savunmalar öncesi tutuklu sanık bölümünde oturan kardeşine gözyaşları içinde seslenerek “Soruları iyi dinle. Sen gökyüzü gibi bembeyazsın. Her şey çok güzel olacak. Hep sana enerji gönderdik, güzel kardeşim benim. Hep dua ettim sana” dedi. İki kız kardeş birbirlerini çok sevdiklerini söyleyerek elleriyle kalp işareti yaptı.
ÖPÜCÜK DE ATTILAR
Nihal Candan kardeşine, “Anneannemin selamı var. Ya Fettah de, Allah kalplerimizi özgürlük haberiyle ferahlatsın. Ya sabır çek. Yaratan içinde” diye konuştu. Ayrıca kardeşine defalarca “Omm kam oom kam” dedirterek nefes egzersizi yaptırdı. Bahar Candan da arkasına dönerek dinlediği ablasının dediklerini tekrar etti. İki kız kardeş duruşma süresince ara ara birbirlerine öpücük attı. Bahar Candan kimlik tespiti sırasında hukuk okuduğunu ve iş olarak sosyal medyayla uğraştığını, aylık 60 bin ile 100 bin TL arası kazandığını söyledi. Evli mi bekar mı olduğu sorulan Nihal Candan (Gülnihal Çiçek) ise “Evliyim” diye cevap verdikten sonra, “Hukuk fakültesi mezunuyum. Avukatım. Stajım iptal edildi, yeniden yapacağım. Çalışmıyorum, aylık gelirim yok. Sabıkam yok” diyerek soruları yanıtladı.
BEYAZLAR İÇİNDE GELDİ
Haziranda tahliye edilen Nihal Candan, adliyeye beyaz takım giyerek geldi, beyaz renkli kemik güneş gözlüğü taktı. Tutuklu Bahar Candan’ın da beyaz tişört-mavi kot pantolon giydiği, mor gözlük taktığı ve oldukça kilo verdiği görüldü.
Polat çiftinin de arasında bulunduğu 28 şüpheli hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede Polat çiftinin ‘Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme’, ‘Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama’ ve ‘Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a muhalefet’ suçlarından 20’şer yıldan 40’ar yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti. İddianameyi kabul eden İstanbul Anadolu 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi, ilk duruşmanın tarihini, 4-5-6 Eylül 2024 olarak belirlemişti.
Televizyonda bir moda yarışması programıyla tanınan sosyal medya fenomenleri Nihal ve Bahar Candan kardeşler, 16 Kasım 2023’te ‘Kara para aklama’ ve ‘Suç örgütüne üye olma’ suçundan tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
44 YIL HAPİS İSTENİYOR
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Bahar - Nihal Candan kardeşlerin de arasında bulunduğu 22 şüpheli hakkında iddianame hazırlanmıştı. Bahar Candan’ın 14 yıldan 44 yıla kadar, Nihal Candan’ın ise 8 yıldan 24 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti. İddianameyi kabul eden Küçükçekmece 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi ilk duruşma gününü 4 Eylül olarak belirlemişti.
Bangladeş’te yoğun muson yağmurları ve Hindistan tarafındaki baraj kapaklarının açılması nedeniyle yaşanan sel felaketi milyonlarca insanın hayatını olumsuz etkiledi. Zor günler geçiren ülkeye Türkiye de yardım elini uzattı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesabından konuyla ilgili şu paylaşımda bulundu:
16 BİN 750 YARDIM PAKETİ
“Sel felaketi nedeniyle zor günler geçiren dost ve kardeş Bangladeş’e Türkiye’nin yardım elini uzatıyoruz. 5 milyondan fazla insanın etkilendiği bu büyük afete karşı AFAD’ımızın koordinasyonunda yardımlarımızı bölgeye ulaştırıyoruz. Başta afetten en çok etkilenen, karayolu ulaşımının kesildiği bölgelerde olmak üzere toplam 16 bin 750 yardım paketinin dağıtımına başladık. Çalışmalarımızı AFAD’ımız, TİKA’mız ve Türk sivil toplum kuruluşlarımızın desteğiyle yoğun şekilde sürdürüyoruz. Bölgede yürüttüğümüz yardım faaliyetleriyle büyük bir yıkımla karşı karşıya olan Bangladeşli kardeşlerimizi yalnız bırakmıyor, yaralarını sarmaya gayret ediyoruz. Bu vesileyle, afette hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet niyaz ediyor, yaralılara acil şifalar diliyor, her zaman yanında olduğumuz Bangladeş’e geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.”
Tepkilerin büyümesi üzerine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Ciğerci’nin Türkiye’de evlat edindiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını duyurmuştu. Konuyla ilgili Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2022 doğumlu S.S.Ç. isimli çocuğun istismar edildiği iddialarına yönelik sosyal medya paylaşımları ve resimler nedeniyle “Aile yükümlülüğünün ihmali” suçundan soruşturma başlatıldı. Yapılan paylaşımlar nedeniyle küçük çocuğun psikolojik ve sosyal gelişimin olumsuz yönde etkileneceği gerekçesiyle çocuk hakkında nihai karara varabilmek için aile hakkında detaylı inceleme süreci başlatıldı. Başsavcılık çocuğun geçici olarak devlet yurduna yerleştirilmesini talep etti.
Öte yandan Hürriyet, Gökhan Çıra ile S.S.Ç’nin DNA raporuna ulaştı. İstanbul Genetik Grubu’na ait 3 Şubat 2023 tarihli rapora göre 2022
doğumlu S.S.Ç.’nin biyolojik babasının Gökhan Çıra olduğu bildirildi.
Tepki üzerine Faisal Abdullah kısa süre içinde Esenyurt’ta evinin yakınındaki bir sokakta yakalanarak tutuklandı. Şüpheli hakkında “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçundan 5 yıla kadar hapis istendi. Faisal Abdullah, 2 aylık tutukluluğundan ardından tahliye edildi.
Bakırköy 36’ncı Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada, sanık Faisal Abdullah, “Bayanı çocuk zannederek çektim. Kötü bir amacım yoktu. Pişmanım” dedi. Mahkeme, sanığı “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçundan 1 yıl 8 ay hapisle cezalandırılmasına karar vererek davayı bitirdi.
İSTANBUL Esenyurt’ta tekel bayisi sahibi Cantürk Erzen’le aralarında alacak - verecek meselesi bulunan Tarık Özer, oğlu Azat Özer ve kardeşi Murat Özer, 28 Temmuz 2023 akşamı Erzen’in tekel bayisine gitti. O sırada dükkânda Cantürk Erzen’in oğlu Yunus Emre Erzen (23), kuzeni Yusuf Erzen ve arkadaşı Batuhan Bayındır bulunuyordu. Çıkan tartışmada Tarık Özer, Yunus Emre Erzen ve Batuhan Bayındır’ı silahla vurarak öldürdü. Yusuf Özer ve Murat Özer ise yaralandı. 4 kişi tutuklandığı olayda 10 şüpheliye dava açıldı. Bakırköy 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya 4 tutuklu sanık cezaevinden SEGBİS’le katıldı.
Baba Cantürk Erzen “Beni istedikleri zaman bulabilirlerdi. Beni niye aramıyorlar? Niye çocuğun dükkânına gidiyorlar? Niye 9 mermi sıktın çocuğa? O çocuk size ne yaptı? Bana para teklif ediyorsunuz. Çocuğumun kan parasıyla ev mi alacağım” dedi. Duruşma erteledi.
Yoğun bakımda tedaviye alınan ‘Şirine’ hayatta kaldı. Sahibi Fatma Aydın’ın şikayeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında Elanur Pilici hakkında “ev hayvanına işkence” suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
Küçükçekmece 23’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada savcı, bir önceki duruşmada Pilici’nin “evcil hayvana işkence” suçundan cezalandırılmasını istedi. Dün görülen karar duruşmasında ise savcı mütalaasını değiştirerek, Pilici’nin “evcil hayvanı öldürmeye teşebbüs” suçundan 3 yıl hapisle cezalandırılmasını talep etti.
Sanık Elanur Pilici son savunmasında özetle şunları söyledi: “Kediye elimi bile sürmedim. Normalim. Hayvanları seviyorum ve sevmeye devam edeceğim. O zaman benim psikolojik sorunlarım vardı. Öyle yaptığım için üzgünüm. Hayatımda ilk defa bir hayvana vurdum. Bunun için çok ağladım, çok üzgünüm. Beni bir görüntüden yargılamayın. Ben hayvanseverim.”
Mahkeme, Elanur Pilici’ye “evcil hayvanı öldürmeye teşebbüs” suçundan 1.5 yıl hapis cezası verdi. Pilici’nin, duruşmalarda pişmanlık göstermemesi gerekçesiyle cezada takdiri indirim uygulamadı.
Ersen Başak, Fatih Erginoğlu, Doğan Sarıyıldız, Muhterem Perçikli ile Serpil Demir, İngiltere’den Türkiye’ye kesin dönüş yapan Murat Arpapay’a 27 Temmuz 2023’te eskortlu tuzak kurup öldürmüştü. Olayla ilgili iki kadın tutuklanırken, yurtdışına kaçan üç erkek sanık hakkında ise yakalama kararı çıkarılmıştı. 5 sanık hakkında ‘olası kastla öldürme’, ‘yağmaya teşebbüs’ suçundan 36 yıl hapis cezası istenmişti.
‘ZENGİN BİR ADAM VAR TANIŞTIRAYIM SENİNLE’
Bakırköy 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmaya tutuklu sanıklar Muhterem Perçikli ile Serpil Demir getirildi. Olaydan 2 ay önce üniversiteyi okumak için İstanbul’a geldiğini belirten Muhterem Perçikli, savunmasında şunları anlattı: “Şirinevler’de bir kafede çalışmaya başladım. Hakkında yakalama kararı olan Doğan, Fatih ve Ersen ile tanıştım. Ersen, ‘Bir adam var, maddi gücü yüksek, zengin, onunla tanıştırayım seni’ dedi. Bana, maddi ve manevi açıdan destek olacağını söyledi. Murat Arpapay ile Şirinevler’de bir kafede tanıştık. Ersen, Serpil’e bir ev tutulduğunu, maktulle buluşmam gerektiğini söylemiş. Maktulü almaya Şirinevler meydanına gittim. Yemek yiyip eve geçtik. Doğan ve Fatih eterli bezle Murat’a saldırmaya başladı. Önce bezi burnuna tuttular. Murat, ‘Ne istiyorsun?’ diye bağırmaya başladı. Sonra Murat’a vurmaya başladılar. Murat çok bağırdı, çırpındı. Çok darp edildi, baygınlık geçirdi, yere yığıldı. Fatih bir ara mutfağa geçti, elinde iğne vardı. İçinde beyaz bir sıvı vardı. Murat yatakta baygındı, elleri önden plastik kelepçe ile bağlanmıştı. Konuşamıyordu, kendinden geçmişti. Korkmaya başladım. Serpil’e ‘Ambulansı mı arasak’ dedim. Doğan ile Fatih yanımıza geldi, telefonlarımızı aldı. Aradan yarım saat geçti. Baktığımda Murat’ın kulakları morarmıştı. Bir de göbeği şişmişti. Ağlamaya başladım, öldüğünü anladım. Bana, ‘Hayır ölmedi, bağırma, geç yerine otur’ diye bağırdılar. Evden ayrılırken Fatih ile Doğan, ‘Hiçbir şekilde birine bir şey anlatmayacaksın. Söylersen sen de aynı şeyleri yaşarsın’ diyerek beni bıraktılar.”
Tutuklu sanık Serpil Demir de savunmasında, “Yatak odasından sesler gelmeye başladı. Yatak odasına doğru yaklaşırken Fatih ile Doğan’ın maktulü darp ettiklerini gördüm. Fatih ve Doğan bize tehdit içerikli konuşmalar yaptı. Kapıyı çekip gittiler” dedi. Mahkeme eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
Özel fon adı altında aralarında Arda Turan, Fernando Muslera, Emre Belözoğlu, Selçuk İnan ve Fatih Terim’in de olduğu 29 kişiyi dolandırdığı iddiasıyla yargılanan eski banka müdürü Seçil Erzan, verdiği ifadede Denizbank yöneticileri ile ilgili çeşitli suçlamalarda bulunmuştu. Erzan, Çorlu’daki evinden alınıp Zincirlikuyu’daki Denizbank Genel Müdürlüğü binasında alıkonulduğunu ve burada genel müdür Hakan Ateş ve bazı banka yöneticileri tarafından kendisine serum verilerek “bu işi banka dışında yaptığını söylemesi için” baskı yapıldığını iddia etmişti. Seçil Erzan’ın bu iddiaları üzerine savcılık aralarında genel müdür Hakan Ateş’in de olduğu 9 Denizbank yöneticisi hakkında “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, “suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme” ile “suçluyu kayırma” suçlarından soruşturma başlattı.
‘KESİN VE İNANDIRICI DEĞİL’
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yürüttüğü soruşturma sonunda Seçil Erzan’ın ileri sürdüğü suçlamaların yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Verilen takipsizlik kararında mesajlaşmalar ve tanık ifadeleri doğrultusunda Seçil Erzan’ın iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirtti. Takipsizlik kararında, Seçil Erzan’ın Çorlu’daki evinden Zincirlikuyu’daki banka binasına kendi isteği ile geldiği, “suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme” suçunun işlendiğine dair iddialarla ilgili ise kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği belirtildi. “Suçluyu kayırma” suçuyla ilgili ise Seçil Erzan’ın Denizbank yöneticileri tarafından kayırıldığına dair bir eyleme rastlanmadığı bilgilerine yer verildi.
Savcılık ayrıca aralarında Selçuk İnan ve Musa Mert Çetin’in olduğu diğer beş müştekinin banka yetkililerine yönelik “suç delillerini yok etme”, “suçluyu kayırma” ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlamasına ilişkin de aynı kararı verdi. Takipsizlik kararında suçlamalara ilişkin iddialar dışında deliller bulunmadığı belirtildi.
İngiltere’de yaşayan Murat Arpapay (59) bir süre önce Türkiye’ye kesin dönüş yaparak ailesinin İstanbul Büyükçekmece’deki evine yerleşti. Maddi durumu iyi olan Arpapay, zaman zaman çevirmenlik de yapıyordu. Ersen Başak isimli Şirinevler’de bir kafe sahibi, kadın kimliğinde internette erkeklerle konuşuyor, maddi durumu iyi olan erkeklerin paralarını gasp etme planları yapıyordu. Ersen Başak, internette Murat Arpapay ile tanıştı ve buluşma teklif etti. Arpapay buluşmayı kabul etti. Ersen Başak, buluşmaya güzel bir genç kız olan 19 yaşındaki Muhterem Perçikli’yi gönderdi. Perçikli ve Arpapay, Ersen Başak’ın kafesinde buluştu. Görüşmeyi Ersen Başak ve iki adamı daha diğer masadan izledi. Genç kız 26 Temmuz’da Murat Arpapay’ı Bahçelievler’deki günlük kiralık bir eve çağırdı. Eve ilk önce Serpil ve Azad ismiyle tanınan Ersen Başak gitti. Daha sonra Fatih Erginoğlu ve Doğan Sarıyıldız da geldi. Ersen Başak, Arpapay’ın evini gasp için evden ayrıldı. Eve daha sonra mavi bir peruk takmış olan Muhterem Perçikli ile Murat Arpapay geldi.
ELLERİNİ BAĞLADILAR
Fatih Erginoğlu ve Doğan Sarıyıldız, Arpapay’a saldırarak onu eterle bayıltmaya çalıştı. Bir yandan da darbettikleri Arpapay buna direnince ellerini arkadan plastik kelepçeyle bağladılar. Erginoğlu, elindeki şırıngada bulunan beyaz renkli sıvıyı Arpapay’a enjekte etti. Arpapay bir süre sonra hareketsizleşti.
Şüpheliler öldüğünü anladıkları Murat Arpapay’ı, apartman boşluğuna atarak olay yerinden kaçtılar. Ersen Başak, buluştuğu iki kadına Murat Arpapay’ın evindeki yüklü miktarda parayı almak için gittiğini ancak evde para bulamadığını söyledi. Ersen Başak, Gürcistan’a, diğer iki şüpheli erkek ise Kıbrıs’a kaçtı.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 27 Temmuz 2023’te KKTC’ye kaçtıkları tespit edilen Fatih Erginoğlu ve Doğan Sarıyıldız hakkında yakalama emri düzenledi. Aynı gün Gürcistan’a gittiği belirlenen Ersen Başak hakkında da kırmızı bültenle arama kararı çıkarıldı. Muhterem Perçikli ve Serpil Demir ise tutuklandı.
İddianamede şüphelilerin Murat Arpapay’a ait eve girdiğine ilişkin herhangi bir tespit yapılamadığı, olay sonrası eve maktulün yakınları tarafından çilingir vasıtasıyla girildiği, yağma eyleminin bu haliyle gerçekleşmediği belirtildi.
‘KASTEN ÖLDÜRMÜŞLER’
Sahibi Fatma Aydın’ın şikayeti üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, Elanur P. hakkında ev hayvanına işkence suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Küçükçekmece 23’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamanın 6 Şubat’ta görülen ilk duruşmasında savunma yapan Elanur P. şunları söyledi:
“Bu kedi sürekli evimin önüne işiyordu. Eşyalarımı dağıtıyordu. Kapıma zarar vermişti.”
Dün görülen duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, Elanur P.’nin “ev hayvanına işkence etme ya da kötü muamelede bulunmak” suçundan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.
Sanık Elanur P.’nin avukatı ise mütalaaya katılmadıklarını belirterek savunmalarını hazırlamak için süre istedi.
Mahkeme, sanık avukatına süre vererek duruşmayı erteledi.
İSTANBUL Zeytinburnu’nda 28 Mart 2024’te bir kediye işkence edildiğine dair görüntüler sosyal medyada paylaşıldı. Şüphelinin Ahmet Altay Koçak isimli tıp öğrencisi olduğu belirlendi. Gözaltına alınan Koçak, yurtdışına çıkma yasağı konularak serbest bırakıldı. Hakkında ‘hayvanlara işkence yapmak veya acımasız ve zalimce muamelede bulunmak’ suçundan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
‘AMACIM ZARAR VERMEK DEĞİLDİ’
Bakırköy 47’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Koçak, “Kediye zarar verici bir harekette bulunmadım. Görüntülerin öncesinde Luna bulaşık makinesinin altına girdi. Uzun bir uğraşın ardından oradan çıkardım. Olay günü Luna çok agresifti. Kendisini kontrol altına almak istedim” dedi.
Ahmet Altay Koçak
Duruşmada beyanda bulunan İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi avukatlarından Hafize Hilal Koçak ise “Tıp eğitimi almış birinin gerçekleştirdiğ i eylemlerin ne denli zarar vereceğini bilmesi gerekir. En üst sınırdan cezalandırılmasını talep ediyoruz. Luna, sanık Ahmet Altay Koçak’ta ise mahkemeden koruma altına alınmasını talep ediyoruz” dedi.
Hâkim, Koçak hakkındaki yurtdışına çıkış yasağını kaldırıp görüntülerin bulanık olması nedeniyle bilirkişiye yollanarak netleştirilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.
Bağcılar’da 14 Kasım 2021’de bir evde patlama gerçekleşti. Duvarları yıkılan evin bulunduğu binada şans eseri kimse yaralanmadı. Kepçe operatörü olan ve madde kullandığı iddia edilen Murat Çakıcı’nın yaşadığı evin doğalgaz borusunu baltayla kestikten sonra evden ayrıldığı tespit edildi. Gözaltına alınan Çakıcı suçlamayı reddetti. Tutuklanan Çakıcı’nın “yangın ve patlatma suretiyle olası kastla öldürmeye teşebbüs”, “mala zarar verme” suçundan toplam 21 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
SON SÖZÜ: PİŞMANIM
Bakırköy 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında son sözü sorulan tutuksuz sanık Murat Çakıcı olay tarihinde ruh sağlığının yerinde olmadığını söyledi. Mahkeme heyeti, Murat Çakıcı’yı “mala zarar verme” suçundan 5 yıl hapis cezasına çarptırdı. “Olası kastla öldürmeye teşebbüs” suçundan ise yasal şartları oluşmadığı ve sanığın bu suça ilişkin suç kastının bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verdi.
Kendisinden ayrılmak isteyen 23 yıllık eşi Nurtaç Canan’a, 4 Haziran 2020’de İstanbul Zeytinburnu’ndaki kayınpederinin evinde 5 kurşun sıkan Ragıp Canan, eşinin banka kartı ve cep telefonunu alarak olay yerinden kaçmıştı. Kanlar içinde kalan ve hareket edemeyen kadın, öleceğini düşünerek kendi kanıyla yere “Annem, babam hakkınızı helal edin. Üzülmeyin. Beni Ragıp vurdu. Kurtuldum” yazısını yazmıştı. Bu fotoğraf tüm Türkiye’yi ayağa kaldırmıştı. Olaydan bir süre sonra yakalanan Ragıp Canan hakkında, ‘eşe karşı kasten öldürmeye teşebbüs’, ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’, ve ‘silahla tehdit’ suçlarından 39 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmıştı. Bakırköy 9’ncu Ağır Ceza Mahkemesi 2021’de Ragıp Canan’a ‘eşini kasten yaralama’ suçundan 9 yıl hapis cezası verilmişti. Ragıp
‘SİZİ ÖLDÜRMEYE GELİYORUM’
Canan, cezasının infazını 2023 haziran ayında tamamlayarak tahliye olmuştu. Nurtaç Canan’ı yine rahatsız etmeye başlamıştı. İki kez takılan elektronik kelepçeyi kırmıştı. Üçüncü kez elektronik kelepçe takılan Ragıp Canan, 24 Haziran 2024 akşamı Nurtaç Canan’ı ankesörlü telefondan arayıp “Sizi öldürmeye geliyorum” dedi. Sabah olduğunda ise Canan’ı polisler aradı. Ragıp Canan’a ulaşamadıklarını, telefonunun kapalı olduğunu, adreslerinde bulunamadığını belirterek isterse sığınma evine gidebileceğini söyledi.
‘KAYBEDECEK BİR ŞEYİ YOK’
Yaşamı işkenceye dönen Nurtaç Canan, Hürriyet’e şöyle konuştu: “10 milyon TL ve 300 bin dolar istiyor. Kesinlikle para vermeyeceğimi söyledim bir akrabasına. Bunu duyunca çıldırdı. Kelepçesini yine kırmış, polis takip edemiyor. Hapse de atmıyorlar bunu. 30 sene önce bir hata yaptım ve evlendim. Kaybedecek hiçbir şeyi yok. Parası, evi, evliliği, hiçbir şeyi yok. Benimle var oldu, benimle bitti. Polis de ‘Ya KADES’e bas ya sığınma evine gel’ diyor. Polis de öyle deyince, bana ölüm kalıyor o zaman. Bu adamı kim durduracak? Cezaevi de çözüm olmadı. Madem devlet beni bu adamdan boşayamıyor, madem devlet bu adamın takibini yapamıyor, beni koruyamıyor o zaman kendimi korumam için bana silah versin. Ben bu defa av olmak istemiyorum. Çünkü bu adam er ya da geç karşıma çıkacak."
İSTANBUL Bakırköy’de ‘Güzellik Fabrikası’ isimli güzellik merkezini işleten ve ofisinin duvarına sahte tıp diploması asan Banu Mülhim (47), 2012 yılında işyerine gelen Kıymet Kaya’nın (48) karın bölgesinden liposuction yöntemiyle yağ alarak yüzüne enjekte etti. Kaya’nın moraran ve şişen yüzünden bir süre sonra irin akmaya başladı. Banu Mülhim, yüzü mahvolan kadına alerji ilacı verdi. Kaya’nın şikâyetçi olduğu sahte doktor hakkında ‘dolandırıcılık’ ve ‘yaralama’ suçlarından dava açıldı.
‘AĞIR CEZA’DA YARGILANDI
Banu Mülhim, Bakırköy 32’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde 2017 yılında yapılan yargılama sonunda beraat etti. İtiraz üzerine dosya Bölge Adliye Mahkemesi’ne (BAM) gitti. BAM, yargılamanın ağır ceza mahkemesinde yapılması gerektiğini belirterek dosyayı geri gönderdi. Yargılama bu kez Bakırköy 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Banu Mülhim, Kıymet Kaya’nın kendilerine geldiğinde yüzünde zaten yanık lekesi ve çukurlar olduğunu, mağdurun yüzündeki hasarların kesinlikle kendi işleminden kaynaklanmadığını savundu. Mahkeme, 2021 yılında sanığı nitelikli dolandırıcılık suçundan 2 yıl 6 ay hapis ve 3340 TL adli para cezasına çarptırdı. Sanığa, mağdurun yüzünde sabit iz bırakacak şekilde taksirle yaraladığı gerekçesiyle 10 ay hapis cezası veren mahkeme, sanık hakkında ayrıca ‘yetkisiz hekimlik’ suçundan suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, yapılan ihbar üzerine Banu Mülhim hakkında yeni bir iddianame düzenledi. İddianamede Mülhim’in 5 yıla kadar hapsi ile bin güne kadar adli para cezası ödemesi talep edildi. İfadesi alınan Mülhim, “Ben kendimi kesinlikle doktor olarak tanıtmadım. Kıymet isimli kişinin yüzünde yaralar oluşmuş. Ozon tedavisi uyguladım. Estetisyen bile ozon tedavisi uygulayabiliyor. Benimle ilgili zararı yoktur, gidermek istemiyorum” dedi.
Kıymet Kaya ise son görülen duruşmada “Sanık klinik olarak işlettiği yerde bana kendisini plastik cerrah olarak tanıttı. Duvarında diplomaları asılıydı. Tabii bunların sahte olduğu anlaşıldı. Ben ve arkadaşlarım gittiğimizde bize genel anestezi işlemi ile çeşitli tedaviler uyguladı. Bana ve kuzenime liposuction uyguladı. Doktor olduğunu söylemişti. Şikâyetçiyim” dedi. Duruşma eksikliklerin giderilmesi için ertelendi.
‘KAÇ KADININ HAYATINI MAHVETTİ’
Hürriyet’e konuşan Kıymet Kaya, “10 küsur yıldır yüzümü düzeltmeye çalışıyorum, gitmediğim doktor kalmadı. O kadınla karşılaştığım güne lanet ediyorum. Kadınlardan aldığı yağları makarna süzgecinde süzüp kavanozlarda buzdolabında saklıyordu. Operasyon sonrası fenalaşan bir kadına evinde kan bile verdi. Kaç tane kadının yüzünü, vücudunu ve hayatını mahvetti, bir kez bile hapis yatmadı. Her gittiği şehirde kadınları kandırmaya devam ediyor. Ege ve Trakya’daki kadınlar bu isme çok dikkat edin, gördüğünüz yerde kaçın” dedi.
Bakırköy 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada tutuklu sanık İslam Keleş, tasarlayarak bir suç işlemediğini belirterek kendisini şöyle savundu: “Hiç konuşmak istemiyorum aslında. Herkes acısını yaşasın, ben de cezamı çekeyim istedim. Eşimin telefonunda mesajların İsa’dan geldiğini gördüm. Eşime mesajları sesli olarak okudum. Tartışmaya başladık.
‘HAZİN SON’
“Dışarıda İsa’nın bana doğru geldiğini gördüm. Eve girdim silahımı aldım. İsa’yla beraber benim arabama bindik. Korkutma amaçlı 2 el ateş ettim. Ama saldırınca maalesef hazin son. 2 kez daha ateş etmek zorunda kaldım. Eve gittim. Kapıyı açan eşimin elinde bıçak gördüm. 2-3 el de eşime ateş ettim.”
Mahkeme başkanı, maktuller İsa Ergün ile Yeliz Keleş arasında herhangi bir mesajlaşma ve arama kaydının olmadığının bilirkişi raporu ile tespit edildiğini okudu. Mahkeme, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
İSTANBUL Kemerburgaz’da 1 Mart 2024 günü ehliyetsiz kullandığı lüks araçla 5 kişiyi ezip Oğuz Murat Aci’nin (29) ölümüne neden olan 17 yaşındaki Timur Cihantimur olaydan birkaç saat sonra annesi Eylem Tok tarafından Mısır’a kaçırıldı. Anne oğul daha sonra Amerika’ya geçti. Tok ve oğlunun New York sokaklarında çekilen gülümsedikleri fotoğraflar büyük tepkilere neden oldu. Eylem Tok, kazadan 4 gün sonra sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda olay nedeniyle çok korktuğunu ve paniklediğini, annelik içgüdüsüyle oğlunu yurtdışına kaçırdığını ancak adalete teslim olacaklarını söylemişti.
Bu gelişmelerin ardından 17 yaşındaki gencin babası ünlü estetisyen Bülent Cihantimur, ifadeye çağrıldı. Cihantimur’a ifade sonrası yurtdışı çıkış yasağı ve karakola imza verme yükümlülüğü getirildi. Cihantimur’un işyerinde çalışan kurumsal iletişim uzmanı Ayşe Ceren Saltoğlu o gece anne ve oğlu havalimanına götüren kişiydi. Saltoğlu, “suçluyu kayırma” ve “delilleri gizleme” suçlarından 12 Mart günü tutuklandı, 18 Nisan’da da tahliye edildi.
BAKAN TUNÇ AÇIKLADI
Florida Güney bölgesi mahkemesinin 7 Mayıs tarihli tutuklama kararı uyarınca da dün yerel saatle 09.30 sıralarında Boston şehrinde kaldıkları eve düzenlenen operasyonla Tok ve oğlu gözaltına alındı. Timur Cihantimur ve Eylem Tok Boston Federal Mahkemesi’ne sevk edildi.
Yakalanma haberini Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, sosyal medya hesabından şu ifadelerle duyurdu: “ABD Adalet Bakanlığı yetkililerinden bugün aldığımız bilgiye göre Eylem Tok ve Timur Cihantimur, ABD’de iade talebimiz kapsamında yakalanmışlardır. Süreci Bakanlık olarak yakından takip ediyoruz.”
Öte yandan Eylem Tok ve oğlu Timur Cihantimur hakkında 23 Mayıs’ta da kırmızı bültenle yakalama kararı çıkarılmıştı.
BABA ÖZER ACİ HÜRRİYET’E KONUŞTU: HAVALİMANINDA KARŞILAYACAĞIM
İstanbul Zeytinburnu’nda, kendisinden ayrılmak isteyen 23 yıllık eşi Nurtaç Canan’a 4 Haziran 2020’de kayınpederinin evinde 5 kurşun sıkan Ragıp Canan, eşinin banka kartı ve cep telefonunu alarak olay yerinden kaçtı. Kanlar içinde kalan ve hareket edemeyen kadın öleceğini düşünerek kendi kanıyla yere “Annem, babam hakkınızı helal edin. Üzülmeyin. Beni Ragıp vurdu. Kurtuldum” yazısını yazdı. Bu fotoğraf tüm Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Olaydan bir süre sonra yakalanan Ragıp Canan hakkında “eşe karşı kasten öldürmeye teşebbüs”, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ve “silahla tehdit” suçlarından 39 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Bakırköy 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, 2021’de sanık Ragıp Canan’a “eşini kasten yaralama” suçundan 9 yıl hapis cezası verdi.
BOŞANMA HÂLÂ KESİNLEŞMEDİ
Nurtaç Canan’ın vurulup hastaneden taburcu olduktan sonra yaptığı ilk iş Ragıp Canan’a boşanma davası açmak oldu. Ancak bu da kolay olmadı. Ragıp Canan boşanmayı kabul etmedi. İstanbul 9’uncu Aile Mahkemesi’nde görülen dava 2.5 sene sürdü. 11’inci celsede mahkeme onları boşamaya karar verdi. Ancak Ragıp Canan karara itiraz etti. Dosya hâlâ Bölge İstinaf Mahkemesi’nde bekliyor.
Ragıp Canan, cezasının infazını 2023 Haziran ayında tamamlayarak tahliye oldu. Dışarı çıkınca yaptığı ilk iş, eşiyle görüşmek için Mersin’e gitmek oldu. Nurtaç Canan barışmayınca bu kez yine hakaret ve tehditlere başvurdu, para istedi. Tehditleri nedeniyle Ragıp Canan’a elektronik kelepçe takıldı. Ancak Canan, nisan ayında kelepçeyi kırdı. Fotoğrafını da Nurtaç Canan’ın bir yakınına gönderdi. Çaresiz kalan ve “Devlet ölmemi mi bekliyor?” diyen Nurtaç Canan, Hürriyet’e şunları söyledi:
‘NASIL KURTULACAĞIM’
“Polis hafta başında aradı. ‘Şahıs kelepçeyi çıkartmış, takip yapamıyoruz’ dedi. ‘Telefonuna ulaşamıyoruz, üç ikametine de ekip yönlendirdik ancak bulamadık’ dedi. ‘Siz ya sığınma evine gidin ya da gelirse KADES’e basın’ dedi. ‘Kelepçeyi sürekli ihlal ediyor cezası yok mu?’ dedim. ‘Biz bir şey yapamayız, mahkemenin karar vermesi lazım’ dediler. Zaten 11 Haziran gecesi beni ankesörlü telefondan aradı. ’Bana polis ne yapabilir? Görüyorsun ben istediğim zaman sana ulaşırım. Bana kimse hiçbir şey yapamaz. Yaşadığın 16/9 bloklarına operasyon yaptım’ dedi. ‘O ne demek?’ dedim. ‘Sen hiç merak etme ben geldim oraya’ dedi. O benden vazgeçmeyecek. Çünkü çalışmıyor, parası yok. Ekonomik olarak başkalarına muhtaç. Beni çalıştırıp üzerimden para kazanmak istiyor. Bu adamın bu hayatta tek derdi para. Gerçekten ben bu adamdan nasıl kurtulacağım?
‘ÖLMEMİ Mİ BEKLİYORLAR?’
Kanuna göre kelepçeyi kırdığı için bu adamın hapse girmesi gerekiyor. 3 ayda 2 kez kırdı. Daha ne bekliyorlar. Ölmemi mi? Ben otoparka bile inemiyorum. Çöp atamıyorum, markete gidemiyorum, yine hapis hayatı yaşıyorum. Evden çıkamıyorum. Kelepçenin bir amacı var. Madem bu cezalar varsa neden bu yaptırımlar uygulanmıyor? Devlet benim ölmemi mi bekliyor gerçekten anlamıyorum. Ya ben hâlâ bana 5 kurşun sıkan bu adamdan boşanamadım. Var mı ötesi? ‘Sen benim nikâhlı eşimsin’ diyebiliyor o yüzden. Hem boşanamıyorum hem korunamıyorum. Nasıl bir iş bu. Ne bekliyorlar bunlar.”
İstanbul’da yaşayan ve algılama sorunu bulunan B.A. (21), hayatında hiç okula gitmemişti ve okuma yazma bilmiyordu. Ağabeyi 15 Temmuz darbe kalkışmasında şehit olmuştu. B.A., ‘şehit yakını’ olarak Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne temizlik işçisi olarak alındı. İddiaya göre genç kadın, hastanede temizlik işçisi olarak çalışan bir ya da birden fazla erkek tarafından cinsel istismara uğradı. B.A. istismarlar sonucu hamile kaldı. Ancak hamileliği 6’ncı ayına geldiğinde karnı büyümüş, ailesi ve hastanenin durumdan haberi olmuştu. Hastane durumu hemen savcılığa bildirdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında genç kadının ifadesi alındı. İfadede ismi geçen bir hastane çalışanı da şüpheli olarak ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. İfadesi alınan şüpheli ismin, başlatılan idari soruşturma kapsamında önceki gün başka bir hastaneye görevlendirmesi yapıldı. Ancak genç kadına istismarda bulunan başka erkek çalışanların da olduğu iddia ediliyor. B.A.’dan alınacak olan ek ifadeyle şüpheli sayısı artabilir. Soruşturma kapsamında savcılığın, genç kadının algılama sorununun, zekâ engeli boyutunda olup olmadığının tespiti için rapor aldıracağı öğrenildi.
Diğer yandan 32 haftalık hamile olan ve bebeğinin kalp atışları yavaşlayan B.A., bir devlet hastanesine yatırıldı. Doktorlar bebeğin durumuna göre genç kıza erken doğum yaptırabilir.
‘PİS ELLERİNİZİ ÇEKİN’
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Şişli Şube Kadın Meclisi üyeleri, dün konuyla ilgili hastane önünde bir basın açıklaması düzenledi. SES Şişli Şube Kadın Meclisi üyesi ve aynı hastanede hemşire olan Handan Mısıroğlu, okuduğu basın açıklamasında şunları söyledi: “Kadın arkadaşımızın mental durumu göz önüne alındığında, ona yapılan bu cinsel istismar, çocuğa yapılan istismardan farksızdır. Bu hastanede çalışan kadınlar olarak, bu erkeklerle aynı iş yerinde çalışıyor olmaktan utanç duyuyor ve onların bir an önce tespiti yapılarak gerekli cezai işlemlerin başlatılmasını istiyoruz. ‘O pis ellerinizi kadınların ve çocukların bedenlerinden çekin’ diyoruz.”
İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi eski Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu, 14 Ekim 2023’te psikolog çalışanı Ahmet Aktaş’la birlikte tutuklandı. Zoroğlu’nun, 21 mağdur çocuğa ketamin isimli uyuşturucu maddeyi vererek ailelerinin onlara cinsel istismarda bulunduğuna inandırdığı ve bu yönde raporlar hazırladığı tespit edildi. Zoroğlu ve 4 kişi hakkında dava açıldı. Zoroğlu’nun 96 yıldan 972 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
‘ANNENİ ŞİKÂYET ETMEZSEN İNTİHAR EDERSİN’
Bakırköy 21’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ikinci duruşmasında, ‘Profesör Kâbus’ olarak bilinen Salih Zoroğlu’nun mağdur ettiği çocuklar ve aileleri dinlendi. Yaklaşık 10 saat süren duruşmada mağdurlar özetle şunları söyledi:
- Mağdur M.Ö. (18): 2021’de yaklaşık 2 ay terapiye gittim. Çoklu Kişilik Bozukluğu (ÇKB) teşhisi koydu. 19 kişiliğe sahip olduğuma inandırdı. Bana, fısfıs ve iğne yoluyla ketamin verilmedi. Her seansta kurabiye verip içecek içiriyordu. İçlerine ilaç kattığını düşünüyorum. Çünkü içecekleri içince ağzım köpürüyordu, kendimden geçiyordum. ÇKB’nin sadece cinsel istismardan kaynaklandığını, annemi şikâyet etmem gerektiğini yoksa eşcinsel olup intihar edeceğimi söyledi. Doktor, çok uzun süre bunları kafama sokmaya çalıştı.
- Mağdur T.Ü. (18): ÇKB teşhisi koydu. Yaşadığım bir taciz nedeniyle olduğunu söyledi. İğneyi yaptığında dönme dolaba binmiş gibi oluyordum. Halüsinasyon görüyordum. Beni ilacın etkisi geçmeden eve gönderiyordu. Ketamini veterinerden temin edersem seansları ücretsiz yapabileceğini söylüyordu. Bana ısrarla taciz edildiğimi söyleyerek kabul etmemi istiyordu.
‘3 GÜN İÇİNDE HAZIRLAN BELÇİKA’YA GÖTÜRECEĞİM’
- Mağdur H.Ö. (17): Konuşurken konuyu hep babama getiriyordu. Bir gün, babamın bana tecavüz ettiğini söyledi. İlaç etkisinde ‘Üstüme gelme’ dedim. Bu tavrı bana değil ailene göster diye sesini yükseltti. ‘Seni Belçika’ya götüreceğim. 3 gün içinde hazırlan’ diye mesaj attı. ‘İstemiyorum’ deyince ‘Diğerleri gibi şerefsizlik yapma’ dedi.
Zoroğlu, çocukların taciz mağduru olduklarını tekrar ederek “Kanada ÇKB’de ketamin kullanımını onayladı. 55 yaşındayım. Uyuşturucuyla yargılanıyorum. Bu çok ağır. Manipülatif iddianamenin altında kaldık. Meslektaşlarım da destek vermedi. Sağlığım iyi değil. Mümkünse ev hapsi istiyorum” dedi. Talebi reddeden mahkeme, diğer mağdurların dinlenmesi için duruşmayı temmuz ayına erteledi.
Mehmet Demirci, cinayetten bir gün önce eşinin yaşadığı yere yakın bir otele yerleşti. 11 Kasım 2021’de Hanife Demirci, kızını okula bıraktıktan sonra evin yolunu tuttu. Mehmet Demirci, bu sırada eşinin arkasından yaklaşarak bıçakla boynunu kesti ve bıçaklamaya devam etti. Vücuduna tam 21 bıçak darbesi alan kadın, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Tutuklanan Demirci hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
HATIRLAMIYORMUŞ
Eşinin kendisini aldattığından şüphelendiğini öne süren Satı Mehmet Demirci ifadesinde, “Olay günü intihar etmek için otelde oda tuttum. Çocuklarım aklıma geldiği için yapamadım, kızımı görmek için okula gittim ancak eşimi gördüm. Sonrasını hatırlamıyorum” dedi.
Demirci’nin ısrarla planladığı kurgu dahilinde eylemi gerçekleştirmeye başladığını, kastının mutlak öldürmeye yönelik olduğunu öne süren savcı, suçu tasarlayarak ve canavarca hisle işleyen Demirci’nin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istedi.
Mahkeme duruşmayı erteledi.
LÜKS RESTORANLARDA GÖZ BOYUYORLARDI
* Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen şüpheli Ahmet Faruk Mercan: Nihal Candan, Onur Apaydın’ın 7 yıllık sevgilisidir. Nihal evlense de bu durum değişmemiştir. Taşradan İstanbul’a getirilen ve ucuz araç vaat edilen mağdur adaylarının gözlerini boyama ve oyalama sürecinde lüks restoranda gösterişli yemekli toplantılar düzenlendi. Bu toplantılara Bahar ve Nihal katılıyordu. Toplantılarda para ile ilgili konuşmalar yaptıklarını hatırlıyorum.
* Müşteki Sinan Damgacı: Operasyondan yaklaşık 15 gün önce bir otelin çok lüks restoranında yemeğe davet edildim. Bahar ve Nihal de vardı. Hatta 2 yan masada onların annesi oturuyordu. O akşam Onur, Bahar Candan’ların evinde kaldı. Yemekten sonra bir gece kulübüne gidildi. Gece kulübünde Bahar Candan, Onur’dan aldığı parayı çevreye saçıyordu.
* Şüpheli Ali Kara: Onur’un yanında şoför olarak çalışmaya başladım. Onur bana kiralık lüks bir aracı zimmetledi. Bu süreçte Nihal Candan’ın özel şoförlüğünü yapıyordum. Şoförlük yaptığım zamanlar haricinde arabamla Nihal’in sürekli olarak kaldığı Etiler’de bulunan otelin önünde bekliyordum. Nihal’in bana verdiği getir götür işlerini yapıyordum. Maaşımı Onur Apaydın veriyordu.
* Hakkında takipsizlik kararı verilen Ebu Bekir Güzeller: 2023 Ocak ayında Onur benimle irtibat kurdu. Kendisi ve sevgilisi Nihal Candan adına sahte Instagram hesabı açıldığını, hesapta kendisi ve Nihal Candan’ın fotoğraflarının yer aldığını bu hesabı kaldırmam karşılığında bana para vereceğini söyledi. ‘Ne istiyorsan vereyim, yeter ki bu hesabı kaldır. 10 bin TL vereceğim’ dedi. Teklifini kabul ettim.
KARAPARANIN BIR KISMI ONLAR ÜZERİNDEN AKLANIYORDU
* Tanık Ömer Şeker: Sosyal medya ünlüleri Nihal Candan ve Bahar Candan, bu suç örgütünün içindedir. Karapara aklama faaliyetlerinin bir kısmı bu şahıslar üzerinden yapılır. Nihal Candan, Onur’un kasası konumundadır. 2018’de Onur Apaydın, Nihal üzerine bir güzellik salonu açtı. Karapara aklama faaliyetini bu güzellik salonu ve zayıflama merkezi üzerinden devam ettirdi. Bahar Candan üzerine de bir satış sitesi kuruldu. Bu satış sitesi üzerinden yapılan işlemlerle karapara aklanıyordu. Para aklama işi dışında özellikle Kars’tan gelen mağdur grubu Etiler’de yapılan yemekli toplantıya davet edilirdi. Bu toplantılarda Bahar Candan ve Nihal Candan da bulunurdu. Bu şekilde mağdurların gözü boyanırdı. Mağdurların ‘Bunlar zengin insanlar, böyle şeylere tenezzül etmezler’ diyerek daha rahat davranmaları sağlanırdı.
* Şüpheli Uğur Akgün:
İddianamede “Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak”, “Nitelikli dolandırıcılık” suçlarından Nihal Candan’ın 8 yıldan 24 yıla kadar, Alisya Bahar Candan’ın ise 16 yıldan 48 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Nihal Candan’ın suç örgütündeki konumu ve tutuklu kaldığı süre dikkate alınarak 26 Nisan’da tahliye edildiği hatırlatıldı. Toplumun geniş kesimleri tarafından tanınan bir sima olması nedeniyle suç örgütü tarafından dolandırıcılık amacıyla düzenlenen özel toplantılara katılarak mağdurların kandırılmasında etkin rol oynadığı iddia edildi. Alisya Bahar Candan’ın ise suç örgütünün içinde yer aldığı, örgütün gizli kasası olduğu, örgüt faaliyetlerinin planlandığı toplantılara katıldığı, dolandırıcılık suçuna iştirak ettiği öne sürüldü.
Bilirkişinin trafik polisi olduğunu sosyal medya hesabından duyuran Karabulut Ailesi’nin avukatı Rezan Epözdemir açıklamasında “Otopsi görüntülerinin dökümünün bir adli tıp uzmanı yerine trafik polisine yaptırılması hukuken ve fiilen kabul edilemez” dedi.
İstanbul Bakırköy Adliyesi’nde zabıt kâtibi olarak görev yapan Süleyman Demirel, 22 Ekim 2023 günü 10 şüpheliyle birlikte tutuklandı. Hazırlanan iddianamede Demirel’in tefecilik yapan bir örgütle ortak hareket ettiği, parasını yüksek faizle kullandırmak isteyen vatandaşların gayrimenkullerini geçici olarak devralma karşılığında kâr payı vaadinde bulunduğu öne sürüldü. Demirel’in “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “dolandırıcılık”, “tefecilik”, “bilişim sistemine girmek”, “verileri hukuka aykırı olarak vermek ya da ele geçirmek” suçlarından 40 yıldan 154 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Süleyman Demirel ilk kez hâkim karşısına çıktı. Bakırköy 27’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada savunma yapan Demirel, 10 yıldır yasadışı bahis sitelerinde bahis oynadığını belirterek, “Allah kimseyi düşürmesin. Uyuşturucu bağımlılığı gibi. Telefon 7/24 elimde” dedi.
‘İYİ NİYETLİYDİM’
Herkesin kendi rızası ile para verdiğini öne süren Demirel, ifadesinde özetle şunları söyledi: “Batağa gitme sebebim aldığımız dövizler oldu. Dövizle de ben bunları doyuramadım, mutlu edemedim. Süleyman’ın sırtına herkes yüklenmiş, hiçbir şey yapmadan para kazanıyorlardı. O dönem onlar için altın yumurtlayan tavuktum. Bütün parayı toplayıp “Tosuncuk” gibi gitseydim bu dosya böyle olmazdı. İyi niyetli davrandım. Burada dolandırıcılık yok, herkes kendi rızasıyla para vermiş, faiziyle geri istiyor. Ben hep borç ödeyen, faiz ödeyendim.
‘ÇİÇEK ABBAS’IM’
Hepsi arkamdan bana enayi diyorlarmış. Kimseye yaprak ticareti yaptığımı söylemedim. Küçük küçük memleketten getirip adliyede satıyordum sadece. Bu hikâyenin Çiçek Abbas’ı benim. 10 yaşında kızım var. Sevgime muhtaç. 3-5 ay daha yatsam kime faydası olacak. Çıkarsam en azından borçlarımı ödemeye devam ederim.”
Mahkeme, 3 gün görülecek duruşmanın ilk celsesini bitirdi.
Hürriyet’e konuşan Karadağ o geceyi şöyle anlattı:
KONSOLOSLUKLARDA SÜRÜNÜYORUZ: “Son 5 yılda, özellikle bizim ülkemize göç arttığından beri hem konsolosluklarda kötü muamele görmeye başladık hem çok kısa süreli vizeler verilmeye başlandı hem de Euro arttığı için de ciddi bir masraf oldu bizim gibi sık giden kişiler için. Resmen konsolosluklarda sürünüyoruz. Bunu da o gece söyledim hepsine. Pasaportumu bugün (dün) aldım. 2 yıllık vermişler. Ben 5 yıllık bekliyordum aslında, ama buna da şükür. Bundan 5 yıl evveline kadar ben 3 yıllık, 5 yıllık vizeler alıyordum. Vize stresinden hastalandık hepimiz. ‘Konsere yetişecek miyim?’, ‘3 günlük vize vermezlerse’... Gide gele hasta oldum resmen.
PANTER EDASIYLA YAKALARINA YAPIŞTIM: O akşam kimi bulduysam, tabiri caizse gerçekten tam bir panter edasıyla hepsinin yakasına yapıştım. Kolay da olmadı. Hepsinin korumaları var. Önce korumalara anlattım derdimi. O badireyi atlattık, sonra hepsine derdimi anlattım. Almanca da bilmiyorum. İngilizce anlattım derdimi. Ne kadar üst düzey Alman yetkili varsa, konsolos, fahri konsolos, vize görevlileri hepsiyle konuştum. ‘İsyan ediyoruz artık’ dedim.
CUMHURBAŞKANI SOSİS KIZARTIYORDU: Tabii orada herkes Alman Cumhurbaşkanı’yla konuşmak istiyor. İzdiham var. Alman Cumhurbaşkanı önümde sosis kızartıyor. ‘Ben bir daha bu adamı ne zaman sosis kızartırken bulacağım’ dedim ve hamlemi yaptım. Fotoğrafı çeken de konsolos. Telefonu zorla verdim eline. Cumhurbaşkanı Steinmeier, ‘Bu kişi bir sanatçı, bu sorunu çözün’ dedi. Onun görev verdiği konsoloslar ilgilendiler. Bilgilerimi aldılar. Ülkem için güzel bir adım attığımı düşünüyorum.”
İSTANBUL İstiklal Caddesi’nde 1944 yılında kurulan İnci Pastanesi’nde Lucas Zgoridis’in ürettiği profiterol, Türkiye’de çok sevildi. Lucas Zgoridis’in 2005’te vefatının ardından yerine kızı Elsa Zgoridis geçti. İspanya’nın Marbella şehrinde iki çocuğuyla yaşayan Elsa Zgoridis, Türkiye-İspanya arasında yıllarca mekik dokudu. Bir süredir solunum yetmezliği çeken Zgoridis, 18 Nisan’da, 84 yaşında vefat etti. Cenazesi 23 Nisan akşamı İstanbul’a getirilen profiterol kraliçesi için 24 Nisan’da Şişli’deki Rum Ortodoks Mezarlığı içinde bulunan Metamorfosis Rum Ortodoks Kilise’nde cenaze töreni düzenlendi. Elsa Zgoridis, törenin ardından babası Lucas Zgoridis’in yanına defnedildi.
‘TÜRKİYE SEVDALISIYDI’
Kızı Paola Loor, annesinin Türkiye sevdalısı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Annem yıllarca İspanya’da yaşadı. Ölmeden önce cenazesinin Türkiye’ye getirilmesini ve İstanbul’da babasının mezarında toprağa verilmesini vasiyet etti. Prosedürler nedeniyle annemin cenazesini bir hafta sonra getirebildik. Vasiyet ettiği gibi babasının mezarına defnedip, son isteğini yerine getirdik. O Türkiye hayranıydı. Onun son isteğini yerine getirmekten dolayı hem mutlu hem de huzurluyum. Benim için yeri dolmayacak bir kayıp.”
‘TÜRK USULÜ TATLI İCAT ETTİ’
İstanbul’daki tarihi İnci Pastanesi’ni yıllarca yöneten işletme müdürü Musa Ateş ise şunları söyledi: “Lucas Zgoridis’in kızı ve varisi Elsa Zgoridis pastaneye büyük emek verdi. Marka yarattı. Türk usulü tatlı icat etti. İspanya’ya gittikten sonra pastaneyi kızına devretti. Son 2 yıldır da kalp rahatsızlığı nedeniyle Türkiye’ye gelemiyordu. Şimdi vasiyeti üzerine cenazesi geldi. Babasının üç katlı olan mezarında toprağa verdik.”
KIZI DEVAM ETTİRECEK
- AİLENİN avukatı Cem Türkoğlu, “Marka İnci pastanesi olarak devam edecek. Mis Sokak’taki yeni açmış olduğu yerinde yine faaliyet göstermeye devam edecek. Tek şubesi var. Varis olan Paola Hanım zaten işleri yürütüyordu. Markayı yönetmeye devam edecek. Annesi gibi sürekli Türkiye’ye gelip gidecek.” Paola Loor’un arkadaşı olan araştırmacı yazar Selçuk Eracun, Elsa Zgoridis’e İstanbul’dan son isteğinin profiterol olduğunu söyledi.
TGC Burhan Felek Salonu’nda düzenlenen tören öncesi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, haber peşinde koşarken ölen, öldürülen gazeteciler, depremde ölen gazeteciler ve vatandaşlar adına saygı duruşunda bulunuldu. Açılış konuşmasını yapan TGC Başkanı Vahap Munyar, TGC’nin kurulduğu günden bu yana bağımsız ve bağlantısız gazetecilik yapılabilmesi için çabalarını sürdüklerini belirterek “Gazetecilerin engellenmemesi, haberlerin, yazıların suç sayılmaması gerekiyor” dedi.
Hürriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Arif Dizdaroğlu da ödülünü aldıktan sonra şunları söyledi: “Önce Milletler Kupası, arkasından Avrupa ve Dünya Şampiyonu olan milli kadın voleybolcularımız geçen yıl alınmadık kupa bırakmadı. Atatürk’ün kızları manşet hatta kapak olmayı fazlasıyla hak etti. Başarıları o kadar büyük ki bana bile ödül kazandırdılar. Seçici kurula teşekkür ediyorum. Ödülü gazetemdeki arkadaşlarım, yazı işlerindeki arkadaşlarım adına alıyorum” dedi.
İSTANBUL Kemerburgaz’da 1 Mart 2024’de ehliyetsiz kullandığı lüks otomobille Oğuz Murat Aci’nin (29) ölümüne 4 kişinin de yaralanmasına neden olan 17 yaşındaki Timur Cihantimur olaydan birkaç saat sonra annesi Eylem Tok tarafından Mısır’a kaçırıldı. Anne - oğul daha sonra Amerika’ya geçti.
Soruşturma kapsamında Timur Cihantimur’un babası ünlü estetisyen Bülent Cihantimur’un da şüpheli olarak ifadesi alındı. Cihantimur’a ifade sonrası yurtdışı çıkış yasağı ve karakola imza verme yükümlülüğü getirildi.
Eylem Tok ve oğlunun New York sokaklarında çekilen gülümsedikleri fotoğraflar büyük tepkilere neden olmuştu.Soruşturmanın tek tutuklu şüphelisi Ayşe Ceren Saltoğlu, tahliye edildi. Böylece davada tutuklu kimse kalmadı.
Cihantimur’un işyerinde çalışan kurumsal iletişim uzmanı Ayşe Ceren Saltoğlu, o gece anne ve oğlu havalimanına götüren kişiydi. Saltoğlu, 12 Mart 2024’de “suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme” suçundan tutuklandı. Sataoğlu’nun aylık tutukluluk incelemesini yapan İstanbul nöbetçi sulh ceza hâkimliği, tahliyesine karar verdi.
Oğlunun ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma dosyasındaki tek tutuklunun da tahliye edilmesine tepki gösteren acılı baba Özer Aci, Hürriyet’e şunları söyledi:
‘BAYRAM YAŞAYAMADIK’
“Ne yazık ki tahliye kararı almışlar. Tahliye eden hâkime sormak lazım, ‘Madem suçluydu içeri aldınız, şimdi niye bıraktınız?’ Bu kişi emir kuluydu tamam. Ona emredildi, o da gitti, geldi, götürdü onları. Havaalanında el salladı arkalarından. Delilleri kararttı, yanlış ifade verdi. Ama suçlu bulundu, içeri alındı. Yani cezası mı kesilmişti de bir ay yatıp çıktı, onu anlayamadım. Eşim halen ağlıyor. Nasıl iyi olabiliriz ki. Dişimi sıktım, bayramda oğlumu ziyarete gittim mezarına. Bizim içimizde bir yara var, mum yanmaya devam ediyor. O sönmeyecek. Öldüğümüz zaman sönecek. Bizim bayramımız mübarek olmadı. Bizim bayramımız karalara döndü. Onlara sormak isterim ‘Bayramları nasıl geçti’ diye.
‘GELİP TESLİM OLSUNLAR’
METİN Akpınar’ın kızı olduğu ortaya çıkan Duygu Nebioğlu, Sabah gazetesine verdiği röportajda “Ablamın babası da ünlü bir gazeteci” dedi. Nebioğlu’nun iddiasının ardından İstanbul dışındaki bir şehirde birkaç yıl önce açılan davanın taraflarından birinin Uğur Dündar olduğu ortaya çıktı. Nebioğlu’nun ablası Dilara G. tarafından açılan davada, mahkeme DNA testi istedi. Adli Tıp Kurumu’ndan gelen DNA raporunun sonuç kısmı şöyleydi: “Elde edilen sonuçlara göre baba olduğu iddia edilen İsmail Uğur Dündar adlı şahsın Dilara G. adlı şahıs için biyolojik babalığı reddedildi.”
BENİM İÇİN KONU KAPANMIŞTIR
Uğur Dündar, dün sosyal medya hesabından şu açıklamada bulundu:
“Bugünkü bir gazetede hakkımda babalık davası açıldığı ve haziran ayında karara bağlanacağı açıklanmış. Bugüne kadar mahkemenin aldığı gizlilik kararına titizlikle uyduk ve hep sustuk. Ama mademki karşı taraftan biri konuştu, kısaca net bir cevap vereyim. Mahkemenin her iki tarafı sevk ettiği ve son sözü söyleyecek kurum olan Adli Tıp Kurumu, DNA incelemesini bitirdi ve biyolojik babalık iddiasını reddetti. Benim ve avukatım Murat Ergün için konu kapanmıştır.”
Avukat: Uğur Dündar’dan özür dilesin
İstanbul Esenyurt’ta 2017 yılında Yüksek Çelik’in açtığı şarküteride kuzeni Ercan Gönülkırmaz (28) çalışmaya başladı. Gönülkırmaz dükkânı kapatması için bazı kişilerden tehdit almaya başladı. Olay yerine araçlarla gelen 8 saldırgan, dükkânı kurşunlayıp yaktıktan sonra etrafa ateş ederek olay yerinden uzaklaştı. Karnına mermi isabet eden Ercan Gönülkırmaz hayatını kaybetti. Şarkıcı Tarkan’ın kuzeni Servet Tevetoğlu’nun da aralarında bulunduğu 8 kişi hakkında “kan gütme saikiyle öldürme”, “mala zarar verme” ve “ruhsatsız silah taşıma” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 9 yıla kadar hapis cezası istendi.
Bakırköy 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada mahkeme heyeti, firari sanık Turgay Tokur hakkındaki kırmızı bülten ve yakalama emrinin bugüne kadar infaz edilmemesi nedeniyle sanığın dosyasının ayrılmasına karar verdi. Heyet, sanıklar Servet Tevetoğlu, Akın Özagin, Arif Rasim Topçu, Nihat Budak ve Murat Budak’ın ‘tasarlayarak kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Mahkeme Akın Özagin, Arif Rasim Topçu, Nihat Budak ve Murat Budak hakkında yakalama kararı çıkarılmasını hükmetti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AK Parti İBB Başkan adayı Murat Kurum’un da katıldığı mitinglerde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yüklendi, kentsel dönüşüm seferberliği mesajı verdi. Erdoğan özetle şunları söyledi:
VAATLERİNİ UNUTACAK OLANLARI DEĞİL
“İstanbul’da 30 yıl önce başlattığımız yerel yönetim hamlesi maalesef son 5 yıldır durmuş, hatta ibre tersine dönmüştür. Şehri yönetmesi gerekenler İstanbul’dan başka her işle uğraştıkları için bırakınız yeni projeyi, devraldıkları yatırımları bile sürdürememişlerdir. İşte şu anda İstanbul’u yöneten büyükşehir belediye başkanı acaba Sultanbeyli’ye en ufak bir yatırımı oldu mu? Göreve gelince vaatlerini unutacak değil, verdiği sözü yerine getirecek belediye başkanlarını seçeceğiz.
YARI ZAMANLI MESAİYLE OLMAZ
Ne diyor ‘Tam yol ileri’ ne tam ileri, sen tam gaz geri gidiyorsun. Sultanbeyli’yi bir defa hiçbir zaman kalkıp da sahiplenmedi ki. Ulaşımıyla, çevresiyle, depreme hazırlığıyla, sosyal belediyeciliğiyle İstanbul içler acısı bir hale gelmiştir. Lazım olduklarında, hava bozuk olduğunda, ya tatilde ya cumhurbaşkanı yardımcılığı peşinde. Ya büyükelçilerle Sarıyer’de balıkta. Bu şehrin sorunlarını bunlar çözebilir mi? İstanbul’un yönetimi yarı zamanlı mesaiyle olacak bir iş değildir. İstanbul kendine ortak kabul etmez. Ya İstanbul’a hizmet ediyorsunuz ya da bu şehri ihmal ediyorsunuz. Ya İstanbul’a aşkla, tutkuyla bağlısınız ya da gönlünüzde başka hesaplar var.
İSTANBUL Başakşehir’deki evinin asansöründe sıkıştırdığı ‘Eros’ isimli kediyi 6 dakika boyunca tekmeleyerek öldüren İbrahim Keloğlan’ın “evcil hayvanı kasten öldürme” suçundan 2 yıl 6 hapse çarptırılmasına ilişkin mahkeme kararına Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı cezanın az olduğu gerekçesiyle itiraz etti. Savcılık tarafından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Küçükçekmece 16’ncı Asliye Ceza Mahkemesi’ne sunulan itiraz dilekçesinde, sanığın kedinin kaçmasını engelleyecek şekilde, koridor kapılarını kapattığı kediyi tekmelemekten ısrarla vazgeçmediği ve sürekli olarak öldürmeye yönelik eylemine devam ettiği anlatıldı.
İbrahim Keloğlan, asansörde kedi Eros’u sıkıştırmış, tekme atmaya başlamıştı. Kapısı açılan asansörden kaçan Eros’u sıkıştıran Keloğlan, 6 dakika boyunca işkence ederek Eros’un ölümüne sebep olmuştu.
‘İNDİRİM YASAYA AYKIRI’
Savcılık dilekçesinde, “canavarca hisle”, “hunharca eziyet çektirerek”, “yoğun kast altında işlenen” eyleme yönelik üst hadden ceza verilmemesi durumunda hangi daha vahim eylem ve hadiseye bu miktar ceza verileceğinin de anlaşılamadığına dikkat çekti. Dilekçede mahkemenin kararında, kastın yoğunluğu, canavarca his, eziyet çektirerek evcil hayvanın öldürülmesinin kamusal ve toplumsal vicdanları yaralamasına karşın maddenin öngördüğü ölçülere göre temel cezanın belirlenmediği belirtildi. Cezanın belirlenmesinde yanılgıya düşüldüğü ifade edilen dilekçede sanığa indirim yapıldığı ancak sanığın duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye yönelik tutum ve davranışlarının takdiri indirim nedeni olarak dikkate alınmayacağı anlatıldı. Dilekçede, sanığın canavarca hisle ve eziyet çektirerek eylemini gerçekleştirmesi ve güttüğü amaç dikkate alındığında takdiri indirim yapılmasının usul ve yasalara aykırı olduğu belirtildi.
TUTUKLANMASI İSTENDİ
Savcılık dilekçenin sonunda mahkeme tarafından üst hadden ceza verilmemesi, sanık hakkında TCK 62’nci (takdiri indirim) maddesinin uygulanması, mahkûmiyet hükmüyle birlikte sanığın tutuklanmaması sebepleriyle, usul ve esas yönünden kararın kanuna aykırı olduğunu, bu nedenle hükmün bozularak sanığın tutuklanmasına karar verilmesini talep etti.
İSTANBUL Kemerburgaz’da 1 Mart günü ehliyetsiz kullandığı Porsche marka otomobille, yol kenarında ATV’leri bozulan 5 kişiyi ezip Oğuz Murat Aci’nin (29) ölümüne neden olan 17 yaşındaki Timur Cihantimur olaydan birkaç saat sonra annesi Eylem Tok tarafından Mısır’a oradan da ABD’ye kaçırılmıştı. Timur’un babası Bülent Cihantimur hakkında yurtdışına çıkış yasağı ile karakola imza atma yükümlülüğü getirilmişti. Timur ile annesini kaçtıkları sırada havalimanına götüren çalışanları Ayşe Ceren Saltoğlu ise tutuklanmıştı.
‘TESLİM OLMASINI İSTİYORUZ’
Oğuz Murat Aci’nin babası Özer Aci olayın ardından adeta dedektif gibi iz sürdü. Özer Aci aldıkları bazı duyumları şöyle anlattı: “Timur Cihantimur’la aynı okulda okuyan bir kızımızın annesi, bir aile dostumuzun arkadaşı. Kız, Timur Cihantimur’un her gün okula arabayla geldiğini söylüyor annesine. Biz de yaptığımız araştırmalarda, oğlumun ölümüne neden olan olaydan birkaç ay önce aynı lüks araç yine aynı bölgede 5 sefer ceza yemiş. Büyük olasılıkla çocuk yiyor bunları. Cezaların detayına ulaşamadık ama hız cezası olduğu belli, yüksek miktarlarda ceza yazılmış. Ödeme tarihlerini de gördük, 8’inci ya da 10’uncu aydı. Yani görülüyor ki bu araç bu çocuğa tahsis edilmiş. Oğlumuz hiçbir zaman geri gelmeyecek. Ancak onu hayattan koparan, onu bizden, eşinden, çocuğundan koparan 17 yaşındaki Timur Cihantimur’un adalete teslim olmasını istiyoruz.”
<iframe src='//www.hurriyet.com.tr/video/embed/?vid=42430168&resizable=1&autostart=true&playsinline=true&v_utm_source=haber_detay' width='580' height='326' frameborder='0' scrolling='no' allow='autoplay; fullscreen' allowfullscreen></iframe>
İstanbul Bağcılar’daki cinsel istismar davasının sanığı Metin Şenay, nasıl oldu da 2009’da yargılandığı davadan beraat etmişti? Herkes gibi ben de bunun cevabını merak ediyordum. Sır, Metin Şenay’ın son suçları nedeniyle yargılanacağı Bakırköy Adliyesi’ndeki dosyalardaydı. Çünkü Metin Şenay 2009 yılında da o adliyede yargılanmıştı.
Metin Şenay 2009 yılında Gaziosmanpaşa’da yaşıyordu. Burada yine çocuklarla yakından ilgiliydi. Bir kız çocuğu kendisine dokunan Metin Şenay’ı ailesine şikâyet etti. Ailesi de karakola giderek şikâyetçi oldu. Gözaltına alınan Metin Şenay, kız çocuğu tanıdığını ancak herhangi bir cinsel temasta bulunmadığını öne sürdü. Polisteki işlemlerinin ardından 28 Nisan 2009 günü Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edilen Metin Şenay nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı mağdur ifadelerini, Adli Tıp Kurumu raporlarını da hazırlayarak Metin Şenay’a Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı.
‘BİR ŞEY YAPMADIM’ SAVUNMASI
Metin Şenay, davada kız çocuğa bir şey yapmadığını iddia etti. Mahkeme hem kız çocuğun hem de ailesinin ifadelerine başvurdu. Yeniden raporlar istedi. Dava sonunda da Metin Şenay’ı küçük yaşta çocuğa istismar suçundan 12.5 yıl hapis cezasına çarptırdı. Ancak Metin Şenay bu kararı temyiz etti, dosya Yargıtay’a gönderildi.
Metin Şenay Yargıtay’ın vereceği kararı Silivri Cezaevi’nde tutuklu olarak bekledi. Yargıtay 14’üncü Ceza Dairesi, mağdurun soyut beyanları dışında başka delil olmadığı gerekçesiyle Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını bozdu. Yargıtay’ın kararına uyan mahkeme 8 Mart 2011 günü gördüğü duruşmada Metin Şenay’a beraat kararı verdi ve cezaevinden tahliye etti. Metin Şenay aynı gün cezaevinden salıverildi.
KIRMIZI ALARM VERİLDİ
Bütün olayların ortaya çıktığı 24 Mayıs 2023 günü, Metin Şenay’ın sucu dükkânının olduğu sokakta oturan 11 yaşındaki M.Y. eve gelmemiş ve ailesi kayıp başvurusunda bulunmuştu. Polisler kamera kayıtlarından M.Y.’nin Metin Şenay’ın minibüsüne bindiğini tespit etti. Daha önce yargılandığı davanın bilgileri ortaya çıkınca polis hemen kırmızı alarm verdi. Dükkâna adeta operasyon yapıldı.
Metin Şenay, polisleri görünce paniğe kapıldı. Polisler M.Y.’nin içeriden gelen cılız çığlıklarını duyduğunda Şenay’ı yere yatırarak etkisiz hale getirdi ve hemen içeri koştu. M.Y. ses yalıtımlı odada, üstü başı kan içerisinde ağlıyordu.
İSTANBUL Bağcılar’da, süngerle kaplayarak ses izolasyonu sağladığı dükkânındaki bir odada çocuklara cinsel istismarda bulunduğu ve sapıklığı kayıt altına aldığı gerekçesiyle tutuklanan 60 yaşındaki sucu Metin Şenay’a 196 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, korku dükkânında yaşananlar tüm detaylarıyla yer aldı.
Metin Şenay kendisini tanıyanlara göre agresif ve kavgacı biriydi. Ancak çocuklara çok ilgiliydi. Gaziosmanpaşa’da yaşadığı 2008 yılında bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu iddiaları ortaya atıldı. Çocuğun ailesi şikâyetçi olunca gözaltına alındı, hakkında dava açıldı. Ancak yeterli delil bulunamadığı için yargılandığı bu davadan beraat etti. Metin Şenay 2009 yılında Bağcılar’a taşındı, Metin Su isminde bir işyeri açtı.
Metin Şenay’ın dükkânın arka kısmında bulunan odayı ‘korku odası’na çevirmeden önceki hali.
DİLDEN DİLE KONUŞULUYORDU
Metin Şenay sokaktaki çocuklarla çok ilgileniyordu. Bedava su dağıttığı çocuklar hep onun dükkânındaydı. Aslında bu mahallede çeşitli söylentilere sebep oldu ancak devamı gelmedi. Hatta, olayların ortaya çıkmasının ardından bazı mahalleli çocukların çığlık seslerini duyduklarını iddia etti. 24 Mayıs 2023 günü su dükkânının olduğu sokakta oturan 11 yaşındaki M.Y. o gün okuldan eve gelmedi. Polis dükkânı bastı ve korku odasını buldu. M.Y. dükkânın arkasındaki bir odada yarı baygın halde bulundu. Odanın duvarları çığlık seslerinin dışarıdan duyulmaması için süngerle kaplanmıştı. Zifiri karanlık olan odanın duvarlarında kan lekeleri vardı ve “Kesinlikle bağırma” gibi yazılı küçük kâğıtlar yapıştırılmıştı.
‘KİMSEYE YÜZÜNÜ GÖSTERMEDİ’
Gözaltına alınan Metin Şenay’ın telefonundan yüzlerce video çıktı. Videolarda başka mağdur çocuklar da vardı. O çocuklardan biri olan R.Ş. şimdilerde 19 yaşındaydı. R.Ş. 10 yıl boyunca Metin Şenay’ın istismarına maruz kalmıştı. R.Ş.’nin annesi S.Ş. ifadesinde, “Öyle bir şeytanmış ki, hiç kimseye yüzünü göstermemiş. Öyle sucumuzdu, gidip geliyordu. Fark etmedim” dedi.
Metin Şenay’ın telefonunda videoları bulunan 13 yaşındaki M.Ö. ile 14 yaşındaki E.Ö. ise baldızının çocuklarıydı. İki çocuğa ait videolar 2019 ile 2023 tarihleri arasında kayıt altına alınmıştı. M.Ö. ile E.Ö.’nün ailesinin yaşananlardan haberinin olmadığı belirlendi. İki çocuk pedagog eşliğinde verdikleri ifadelerinde yaşadıklarını anlattı ve şikâyetçi oldu.
İSTANBUL Bağcılar’da Pınar Damar (32), satış elamanı olarak çalışıyordu. 18 Temmuz 2022 gecesi iş çıkışı eve gelmeyince ailesi kayıp ihbarında bulundu. Pınar’ın cesedi ertesi gün Bağcılar’daki bir parktaki ağaçların arasında bulundu. İç çamaşırı çıkarılmıştı. Polis ekipleri Pınar’la son görüşen kişinin kuzeninin sevgilisi Metin Aydın olduğunu belirledi.
ARAYANLARIN ARASINA KATILMIŞTI
Pınar’ı tüm gece arayanlar arasında olan Metin Aydın, gözaltına alınınca cinayeti itiraf etti. Pınar’la 5 yıldır ilişkisi olduğunu, bir erkekle yemeğe çıktığını görünce kıskandığını ve sinirlerine hâkim olamayarak boğazını sıktığını ileri sürdü. Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopside, Pınar’ın eteğinde Metin Aydın’a ait sperm örnekleri bulundu. Pınar ölmeden önce cinsel saldırıya uğramıştı.
Pınar Damar’ın acılı babası Mustafa Damar.
Bakırköy 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen karar duruşmasında savunma yapan Metin Aydın, “Cinsel saldırıda bulunmadım. Tartıştık, kaza sonucundan böyle bir olay gerçekleşti. Pınar’ı çok seviyordum. Çok pişmanım” dedi.
MAHKEME İNDİRİM YAPMADI
Mahkeme heyeti Metin Aydın’a kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve nitelikli cinsel saldırı suçundan 15 yıl hapis cezası verdi ve hiç indirim uygulamadı. Cezayı duyan Pınar Damar’ın kız kardeşleri gözyaşlarına boğuldu. Pınar Damar’ın babası Mustafa Damar ise “Adalet yerini buldu” dedi.
Metin Şenay (60) İstanbul Bağcılar’da sucu dükkânı işletiyordu. 2009 yılında Gaziosmanpaşa’da bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle Bakırköy Adliyesi’nde yargılanmış ama delil yetersizliğinden beraat etmişti. Bu olayın ardından Gaziosmanpaşa’daki dükkânını Bağcılar’a taşıdı ve adeta kendisine yeni bir hayat kurdu.
24 Mayıs 2023 günü, 11 yaşındaki M.Y.’yi okuldan alarak dükkânına götürdüğü belirlenince polis baskın düzenledi. M.Y. dükkânın arkasındaki bir odada yarı baygın halde bulundu. Odanın duvarları çığlık seslerinin dışarıdan duyulmaması için süngerle kaplanmıştı. Zifiri karanlık olan odanın duvarlarında kan lekeleri vardı ve küçük kağıtlar yapıştırılmıştı. Kağıtlara “Söz dinle”, “Kesinlikle bağırma”, “Ağlama”, “Sus”, “Konuşurken fısıltıyla konuş”, “Dükkâna biri gelirse kesinlikle konuşma”, “Ben ne dersem yap”, “Sözümü dinlemezsen çok acı veririm ve çok döverim” ve “Gerekirse seni öldürürüm” notları yazılmıştı.
FELÇ GEÇİRENE KADAR İSTİSMAR ETMİŞ
Gözaltına alınan Metin Şenay’ın telefonundan yüzlerce video çıktı. Videolarda başka mağdur çocuklar da vardı. O çocuklardan biri olan R.Ş. şimdilerde 19 yaşındaydı. R.Ş. 10 yıl boyunca Metin Şenay’ın istismarına maruz kalmış ve felç geçirmişti. R.Ş. poliste verdiği ifadesinde yaşadıklarını, “Korkumdan aileme söyleyemedim. Metin Şenay’ı 4-5 yaşımdan beri tanırım. Beni dükkânına çağırıyordu. Gitmeyince kızıyordu. Öldürürüm diyerek tehdit ediyordu. Bana, ‘Ben seninle evleneceğim. Çocuğumuz olsun’ diyordu. İlk olay 5 yaşında yaşandı. Son olay ise ben 9’uncu sınıftayken. Cinsel ilişkiye girerken videoya çekiyordu. Felç geçirene kadar bu devam etti” diye anlattı.
Metin Şenay’ın telefonunda videoları bulunan 13 yaşındaki M.Ö. ile 14 yaşındaki E.Ö. ise baldızının çocuklarıydı. Metin Şenay bu çocukların ailesiyle altlı üstlü dairelerde oturuyordu. İki çocuğa ait videolar 2019 ile 2023 tarihleri arasında kayıt altına alınmıştı. M.Ö. ile E.Ö.’nün ailesinin yaşananlardan haberinin olmadığı belirlendi. İki çocuk pedagog eşliğinde verdikleri ifadelerinde yaşadıklarını anlattı ve şikâyetçi oldu. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma sonunda hazırladığı iddianamede, Metin Şenay’ın 4 çocuğa yönelik eylemleri nedeniyle 196 yıl hapisle cezalandırılması istendi.
BAKANLIKTAN AÇIKLAMA: YARGI SÜRECİNİN YAKIN TAKİPÇİSİ OLMAYI SÜRDÜRECEĞİZ
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'ndan gelen açıklama şöyle:
Dün bazı basın yayın organlarında "Gizli Bölmede Nefessiz Bırakılan Çocuklar" başlığıyla yer alan haberlere ilişkin aşağıdaki açıklamanın yapılması uygun görülmüştür.
Kıyafetlerin internet üzerinden satıldığı ortaya çıkınca, kulübün şoförü Ahmet Kör, akademi malzeme sorumlusu Gürsel Polat, çamaşırhane sorumlusu Turgut Uygun, kuaför Yılmaz Yanık, masör Sedat Peker ve formaları internetten satın alan Buğra Fatih Ünsal’a dava açıldı.
‘HER YIL 500 BİN EURO’LUK HIRSIZLIK VAR’
Galatasaray Mağazacılık A.Ş’nin 2021-2022 yıllarında il başkan vekilliğini yapan Abdulvahap Gazi Tanrıverdi tanıklık yaptığı önceki duruşmada “Florya tesislerinde her yıl 500 bin Euro’luk ürün çalınıyor. Bunun sorumlusu Florya tesislerinde görevli olan müdür ve yardımcısıdır” demişti. Bakırköy 44. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen davada Galatasaray Sportif A.Ş. avukatı söz alarak önceki Florya tesis müdürü Fahri Yılmaz ve yardımcısı Ender Hayri Uysal hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
Duruşma savcısı mütalaasını açıkladı. Savcı, Yılmaz Yanık, Ahmet Kör, Gürsel Polat ve Turgut Uygun hakkında zincirleme şekilde nitelikli hırsızlık suçundan 17.5 yıl, Buğra Fatih Ünsal hakkında ise suç eşyasının satın alınması ve kabul edilmesi suçundan 5 yıl 3 aya kadar hapis cezası verilmesini talep etti. Savcı masör Sedat Peker’in ise delil yetersizliğinden beraat etmesi gerektiğini belirtti. Mahkeme, sanıklara savunmalarını hazırlamaları için süre vererek duruşmayı erteledi.
İSTANBUL Kemerburgaz’da Oğuz Murat Aci’nin ölümüyle sonuçlanan kaza sonrası annesi Eylem Tok tarafından önce Mısır’a ardından ABD’ye kaçırılan 17 yaşındaki Timur Cihantimur’un estetik doktoru babası Bülent Cihantimur’a İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yurtdışına çıkış yasağı koyulmuş ve ifadeye davet edilmişti. Bülent Cihantimur dün, kazadan 14 gün sonra İstanbul Adalet Sarayı’na geldi. Sakallarını uzatmış, kalın çerçeveli bir gözlük ve şapka takmış, uzun bir pardösü giymişti. Tanınmamak için başını öne eğerek yürüyordu.
Bülent Cihantimur’un şüpheli olarak alınan ifadesi sırasında yapılan kimlik tespitinde aylık kazancının 1 milyon TL olduğunu söyledi. Eylem Tok’la 2011 yılında ayrıldıklarını anlatan Bülent Cihantimur ifadesinde özetle şunları söyledi: “Saat 00.30 sıralarında Eylem beni aradı. ‘Hemen gel, Timur kaza yapmış’ dedi. Taksi çağırdım. Eve girdiğimde Timur’u şok halinde gördüm. Eylem ise panik halde birileriyle konuşuyordu. Ben Eylem’e ‘Çocuğu bana ver, bir hastaneye götüreyim belki kafasını çarpmıştır. Ona göre bakalım’ dedim.
Ünlü estetik doktoru Bülent Cihantimur, sakallarını uzatmış, kalın çerçeveli bir gözlük ve şapka takmış haliyle adliyeye geldi.
‘BAVULU GÖRMEDİM’
Ayşe Ceren’in ifadesinde belirttiği şekilde ben bavul görmedim. Kliniğe gitmek üzere anlaştık. Ben de yolda Timur’a olayı anlattırmaya başlamıştım. ‘Yaralı var mı, ambulans arandı mı’ diye sordum. Kendisi bana ‘Bir-iki kişinin kafasında kan vardı ancak bir kişi yerde yatıyordu’ diye cevap verdi. Aracın şarjı bitince Timur’u diğer araca yolladım. Sonra Ayşe gelip benim aracımın arkasında Timur’un valizi olduğunu söyledi ve valizi aldı. Benim tanıdığım çalışanım Ayşe Ceren havaalanına gidileceğini bilseydi beni bu konuda uyarırdı.”
‘GELDİLER, NE İSTEDİĞİMİ SORUP GİTTİLER’
- BÜLENT Cihantimur yazılı olarak yaptığı açıklamasında, “Kaza sonrasında vefat eden Oğuz Murat Aci’nin ailesi ile temasa geçtim. Olanlar için çok üzgünüm. Kazazede aile için elimden gelen ne varsa ömrümün sonuna kadar yapacağım. Oğlumun Türkiye’ye gelmesi ve adalet önünde hesap vermesi için elimden geleni yapacağım” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında özetle şunları söyledi: “Ülkemizin dört bir yanındaki sağlık kuruluşlarımızda fedakarca görev yapan 1 milyon 300 bini aşkın sağlık personelimiz var. Bu sağlık ordumuzun her bir mensubuna ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.
Güçlü, etkin, modern ve iyi işleyen bir sağlık sisteminin kıymetini COVID-19 süreci başta olmak üzere son yıllarda pek çok kez gördük. Sizlerin de olağanüstü gayretleriyle son asrın en büyük sağlık krizini başarıyla yönettik. Salgından sonra, geçen yıl 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketinde de sağlık altyapımızın gücüne şahitlik ettik. Bugüne kadar toplamda 36 bin 300 yataklı 24 şehir hastanemizi hizmete açtık. Her büyük şehrimizi, bir şehir hastanesiyle buluşturmayı hedefliyoruz. Halihazırda 14 adet şehir hastanemizin inşaatı devam ediyor.
Ülkemizin sağlık altyapısını güçlendirirken elbette sağlık çalışanlarımızı ihmal etmedik, etmiyoruz. Özlük haklarından, çalışma şartlarına kadar her alanda sağlık kadromuza destek verdik. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti kasten öldürme, silah kaçakçılığı ve işkence suçlarında olduğu gibi katalog suçlar kapsamına aldık.”
Ünlü estetik doktoru babası Bülent Cihantimur’un lüks otomobilini kullanan 17 yaşındaki Timur Cihantimur, 1 Mart gecesi İstanbul Kemerburgaz’da ATV’leri bozulan grubun arasına son hızla daldı. Kazada 1 çocuk babası 29 yaşındaki Oğuz Murat Aci hayatını kaybetti, arkadaşları da yaralandı. Timur’u olay yerinden alan annesi Eylem Tok, o gece Mısır’a kaçırdı. Oradan ABD’ye gittiler. Timur Cihantimur’un aynı zamanda ABD pasaportu da vardı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Eylem Tok ve oğluna yakalama kararı çıkarttı, Bülent Cihantimur’a ise yurtdışına çıkış yasağı koydu. Eylem Tok ve oğlunu havalimanına götüren çalışanları ise tutuklandı.
TURİSTİK BÖLGEDE GEZİ
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki New York’un en turistik mekânlarından biri, kentin tam ortasındaki Central Park’tır. Kenti ziyarete gelen milyonlarca turistin yanı sıra, şehir sakinleri de dinlenmek için burayı tercih eder. Central Park’a çıkan caddeler ise şehrin alışveriş ve turistik mekânları arasında öne çıkar. Türk vatandaşların sayısı da bu bölgede fazladır. Eylem Tok ve oğlu Timur Cihantimur da önceki gün New York’un 6. Cadde’si ile 57. Sokak’ın kesiştiği yerde görüntülendi. Eylem Tok yurt dışına kaçtıktan sonra yaptığı açıklamada, “Vicdanım sızlıyor” demişti. Ancak fotoğraflarda hiç de öyle görünmüyordu. Hem Eylem Tok’un hem de oğlu Timur Cihantimur’un keyifleri oldukça yerindeydi. Yüzlerinde hallerinden memnun olduklarını gösteren bir gülüş vardı. Eylem Tok ve oğlu, fotoğraflarının çekildiğini anladıktan sonra bir taksiye binerek oradan uzaklaştı.
ACILI ANNE HÜRRİYET’E KONUŞTU: O GÜLÜŞ BENİ KALBİMDEN BIÇAKLADI
New York’ta çekilen fotoğraflar, kazada oğulları Oğuz Murat’ı kaybeden Aci ailesinin evinde bomba etkisi yarattı. Anne Pervin Aci, “Aklı olan böyle güler mi? O sırıtışları görünce içim cız etti. Kalbimden bir daha bıçaklanmış gibi oldum, bir daha yaralandım. Yazıklar olsun onlara” dedi.
New York’ta çekilen fotoğraflar Aci ailesinin acısını katladı.
Aci ailesinin Sarıyer’deki evlerinde günlerdir yas var. Oğullarının ölümüne neden olan 17 yaşındaki Timur Cihantimur’un annesi Eylem Tok tarafından önce Mısır’a, ardından da ABD’ye kaçırılması Aci ailesinin kederini her geçen gün daha da katlıyor. Ancak Eylem Tok ve oğlu Timur Cihantimur’un New York’ta adeta turist gibi gezerken çekilen gülümseyen fotoğrafları yüreklerine hançer gibi saplanmış. Anne Pervin Aci ve baba Özer Aci’yi evlerinde ziyaret ettik. Hem hal hatır sormak, hem de Eylem Tok ve oğlunun son fotoğraflarıyla ilgili düşüncelerini öğrenmek istedik. İkisinin de ilk günkü gibi olan acıları, son fotoğraflarla birlikte katlanmış durumda.
Türkiye’ye geldiğinde, Öztürkmen’in kendisine söylediği her şeyin yalan olduğunu anlayan Hanna, 2.5 yıl sonra evi terk ederek boşanma davası açtı.
İYİ HAL İNDİRİMİ ALMIŞTI
Öztürkmen internetten izini sürdüğü Hanna’yı, 15 Ocak 2021 günü İstanbul Florya’daki bir AVM’de buldu. Hanna’nın yüzünü falçatayla paramparça eden Öztürkmen polis tarafından etkisiz hale getirildi. Hakkında 20 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Mahkemede “Hanna paramı alıp benden habersiz memleketine gitti. AVM’de başka bir erkekle görünce kıskandım. Eğer öldürmek isteseydim direkt boğaz bölgesine vururdum” diye savunma yapan Mesut Öztürkmen, iyi hal indirimiyle 11 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bölge Adliye Mahkemesi 1’inci Ceza Dairesi, davayı eksik rapor nedeniyle bozdu. Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde silbaştan görülmeye başlayan davanın aralık ayındaki duruşmasında sanık tahliye edildi.
Bakırköy 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen son duruşmada Öztürkmen “Takdiri mahkemeye bırakıyorum” dedi. Mahkeme, sanığı eşini öldürmeye teşebbüs ettiği gerekçesiyle 11 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırdı. Kararında sanığın suçu haksız tahrik altında işlediğine ve tasarlayarak işlediğine ilişkin delil elde edilemediğini de belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Zelenski görüşmenin ardından ortak basın açıklaması yaptı.
UKRAYNA’NIN BÜTÜNLÜĞÜNÜ DESTEKLİYORUZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamasında özetle şunları söyledi; “Zelenski’yi yeniden misafir etmekten büyük memnuniyet duyuyorum. Çarşamba günü Zelenski ve Miçotakis’in olduğu yere yakın bölgede düzenlenen saldırı nedeniyle her iki lidere de geçmiş olsun diyorum. Savaşla ilgili gelişmeleri ele aldık. Tespitlerimizi kendisine ifade ettim. Maalesef savaşın başta Ukrayna olmak üzere küresel plandaki menfi yansımaları giderek artıyor. İstanbul’da kurduğumuz müzakere masasının yanından geçebilecek bir diplomatik adım atılmadı. Savaşın sonlandırılması için elimizden gelen katkıyı veriyoruz. Rusya’nın da dahil olacağı bir barış zirvesine ev sahipliği yapmaya da hazırız. İstişarelerimizde tahıl koridorları ve emniyeti gibi Karadeniz’in istikrarını ilgilendiren meseleler hakkında da görüş alışverişinde bulunduk. Biliyorsunuz Karadeniz girişimi 33 milyon tona yakın tahılın ihtiyaç sahiplerine ulaşmasına imkan vererek küresel bir gıda krizinin önüne geçmiştir. O anlaşma da yine bu salonda yapılmıştır. Taraftar arasında yeni bir mutabakat sağlanması için bir niyet ortaya konulduğu takdirde daha önce olduğu gibi elimizden gelen desteği vermeye hazırız. Bugünkü görüşmelerimizde ikili ilişkilerimizi de etraflıca ele aldık. Serbest ticaret anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle ilişkilerimiz daha da iyiye gidecektir. Kırım Tatarları’nın Ukrayna’daki varlığı iki ülke arasındaki dostluğun vazgeçilmez parçasıdır. Soydaşlarımızın özerklik statülerinin güçlendirilmesi noktasında destekleri için Zelenski’ye teşekkür ederim. Ukrayna ile müzakerelerimizi sürdürürken savaşın sona erdirilmesi için çalışmalarımıza devam edeceğiz.”
‘TÜRK HALKINA TEŞEKKÜRLER’
Volodimir Zelenski ise, “Türk halkına Ukrayna’nın egemenliğini desteği için teşekkür ediyorum. Liderler düzeyindeki küresel zirveyle ilgili Cumhurbaşkanı’na bilgi verdim. Rus tarafını orada görmüyoruz. İlgili ülkeler bir plan gerçekleştirecek sonra Rusya dahil edilebilir. İkili ilişkilerimize de zaman ayırdık. Belli anlaşmalar konusunda mutabık kaldık. Savunma sanayi şirketleriyle bir araya geldim. Türk iş dünyasıyla görüşmekten de memnun olduk. Ortak silah ve mühimmat üretimi için çalışıyoruz” dedi. Öte yandan Zelenski İstanbul’da Ukrayna donanması için inşa edilen korvetlerin olduğu tersaneyi ziyaret etti.
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye ile Güçlenen, Türkiye’ye Güç Veren Kadınlar programına katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan törendeki konuşmasında özetle şunları söyledi: “Burada bir hususu vurgulamayı özellikle görev addediyorum. Sadece 8 Mart değil, yılın kalan 364 günü de esasen kadınların günüdür, öyle olmalıdır. Kadınların şahsi hayatımızın yanı sıra devletimiz, milletimiz ve insanlığa yaptığı katkılar yılda sadece bir güne hapsedilemeyecek kadar büyüktür, önemlidir, kıymetlidir. Kadınların insan onuruna yakışan bir hayat sürmeleri, her alanda daha aktif rol almaları, hak, fırsat ve imkanlardan adil bir şekilde faydalanmaları için ne gerekiyorsa yaptık ve yapacağız. Türkiye Yüzyılı’nın hazırlıklarını, güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye ekseninde yürütüyoruz. Bizim inancımızda ve kültürümüzde aile toplumun temel direğidir. Aile ile kadını ayıran, kadını ailenin karşısına yerleştiren, kadın ve aile arasında duvarlar ören her türlü yaklaşımı reddediyoruz, farklı ambalajlar içinde toplumumuza sunulan bu tür bakış açılarını sadece milletimizin değil tüm insanlığın istikbali adına tehlikeli buluyoruz.
KİMSENİN HAYAT TARZINA KARIŞMADIK
Ülkemizde aile kavramına karşı alerjisi olan bir kesim eskiden beri var. Değerli hanım kardeşlerim, iktidarımız boyunca bir sürü asılsız ithamla, iftirayla, saldırıyla karşılaştık. Kadınlar arasında ayrımcılığa son veren reformlarımız bile hedef oldu. Bizi itham edenlerin aslında kendilerinin yasakçı ve baskıcı olduğunu geride bıraktığımız 21 yıllık dönemde defalarca tecrübe ettik. Kadınlar konusunda aleyhimizde yürütülen onca propagandaya rağmen siyasi hayatımızın hiçbir safhasında kimsenin hayat tarzına karışmadık.”
12 KADINA ONUR ÖDÜLÜ
- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aralarında depremde canını düşünmeyip çocukları kurtaran hemşire Şeyma Alakuş, Türkiye’nin ilk kadın generali Özlem Yılmaz, uzay yolculuğunda imzası olan Prof. Dr. Didem Balkanlı Özçimen ve paralimpik olimpiyatlarda başarılara imza atan omurilik felci Hamide Doğangün’ün de olduğu başarı hikâyeleriyle topluma örnek olan kadınlara ‘onur’ ödülü verdi.
‘BU SEÇİM BENİM İÇİN BİR FİNAL’
İstanbul Bağcılar’da lojistik işi yapan Faruk Karabülak (39), 12 yıl önce Kudret Karabülak’la (32) evlenmişti. 8 yaşında bir kızları vardı. Faruk Karabülak, 2 Kasım 2022’de yaşadıkları evde sabah 06.30’da uyandı. Bir süre uyuyan eşinin başında bekledi, daha sonra ruhsatsız silahını aldı ve eşinin başına yastık kapattıktan sonra iki el ateş etti. Kudret Karabülak olay yerinde hayatını kaybederken, Faruk Karabülak kızını yanına alıp kayınvalidesine bıraktıktan sonra polise teslim oldu.
YİNE BİLDİK SAVUNMA
Faruk Karabülak polisteki ifadesinde, “İşlerim kötüye gittiği için çok borçlanmıştım. Eşimle bu yüzden kavga ediyorduk. Onu öldürüp intihar edecektim. Ancak kızım uyandığı için intihar edemedim” dedi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tutuklanan Faruk Karabülak’a ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açtı.
Bakırköy 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen karar duruşmasında son savunmasını yapan Faruk Karabülak, “Eşimle hiçbir sorunum yoktu. Ne karakolluk olduk şimdiye kadar ne hastanelik. Ben eşimin ailesini de sahiplendim. Tek suçum eşimi aşırı sevmemdi. Çocuğumdan bile çok seviyordum. Bu kaderdi, hiçbir suçum yok. Kazaydı” dedi.
KARARA ŞERH KOYDU
Kararını açıklayan mahkeme heyeti Faruk Karabülak’ı ‘eşe ve kadına karşı kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme, ‘ruhsatsız silah bulundurma’ suçundan da sanığa 1 yıl hapis ile 500 TL adli para cezası verdi. Heyet, oyçokluğuyla cezalarda indirim yapılmasına gerek olmadığına hükmetti. Mahkeme başkanı ise eşe ve kadına karşı öldürme suçunun toplumsal olarak kınanırlığının diğer suçlara göre daha fazla olmasının tek başına iyi hal indirimi uygulanmasını gerektirmeyen bir neden olmadığını belirtti. Sabıkası olmayan, kolluğa kendi teslim olan, duruşmalardaki tutum ve davranışlarında herhangi bir olumsuzluk gözlenmeyen sanık hakkında iyi hal indirimi uygulanması gerektiğini belirterek karara muhalefet şerhi koydu.
YÜKÜMLÜLÜK İHLAL EDİLDİ
- Akademisyen avukat Esra Pınar Bilgin: Olay açık ve net ‘kasten adam öldürme’ suçunu oluşturmaktadır. Annenin hukuki durumu noktasında ise bakım tedbiri hükümlerinin uygulanması gerekir. Bakım tedbiri çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmî veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine ilişkin bir tedbirdir. Annenin çocuğun Mısır’a kaçmasında yardımı olduğundan şüphe yoktur. Suça sürüklenen çocuk hakkında da tutuklama şartlarının gerçekleşmesi halinde tutuklama kararı verilebilir. Somut olayda ağır cezayı ilgilendiren bir durum olması ve sanığın Mısır’a kaçmış olması nedenleri ile derhal tutuklama kararı verilmeli ve aileden bakım gözetimi alınarak tedbir uygulanmalıdır. Ek iddianame ile anne de yargılanmalıdır.
Saat 01.50 sıralarında anne ve oğlu ülkeden kaçmak için havalimanı yolunda giderken.
CEZASI ERTELENEBİLİR
- İstanbul Barosu’ndan avukat Dilek Yüksel: Çocuk hakkında yurtdışı yasağı yok. Dolayısıyla olayda annesinin herhangi bir suçu yok. Çocuk hakkında yurtdışı yasağı olsa ya da çocuk hükümlü ya da tutuklu olsa dahi Türk Ceza Kanunu 283. Maddesi’nin 3. Fıkrası gereğince annenin cezai sorumluluğu söz konusu olmaz. Çocuk ise Türk Ceza Kanunu 85. Madde’nin 2. Fıkrası’na göre ‘taksirle öldürme’ suçundan yargılanır. Alacağı ceza yaklaşık olarak 2 yıl ila 15 yıl arasındadır. Bir ölü olması, yaralı sayısının fazla olması nedeniyle ve tabii somut olayda çocuğun tam kusurlu, ölen ve yaralıların ise kusursuz olduğunu düşünürsek mahkeme alt sınırdan uzaklaşır, cezası 5 veya 6 yıldan başlar. Bu cezadan Türk Ceza Kanunu 31/3 fıkrası gereğince 1/3 oranında yaş indirimi olur. Yine T.C.K 61/1 gereğince cezasından 1/6 oranında indirim olur. Bu ceza taksirli bir suç olduğu için adli para cezasına çevrilebilir. Ayrıca sonuç ceza 3 yıl altı olursa cezası ertelenebilir.
İstanbul Bakırköy’deki psikiyatri kliniğinde 21 çocuğa ketamin isimli uyuşturucu madde vererek, ailelerinin onlara cinsel istismarda bulunduğuna dair inandırdığı ve bu yönde raporlar hazırladığı tespit edilen Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu, 14 Ekim 2023 günü psikolog çalışanı Ahmet Aktaş’la birlikte tutuklandı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatristi eski Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu hakkında 972 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
Mahkeme, önceki gün başlayan davanın ilk duruşmasını 3 güne yaydı. Duruşmada dün görülen oturumda mağdurların ifadelerine geçildi. Kızının 11 yaşındayken anneannesi ve ağabeyini kaybettiği için depresyona girdiğini, sonrasında Süleyman Zoroğlu’na tedaviye başladıklarını anlatan anne İ.K. herkesten şikâyetçi olduğunu belirterek, “Zoroğlu çocuğuma sabaha kadar ketamin verip baban sana tecavüz etti demiş. Kızım şikâyette bulununca da çalışanlar profesörle pasta kesmişler, klinikte kutlamışlar. Ben de kendisine ‘Sen bunu ispatla, ben eşimin bütün organlarını keserim’ dedim. Zoroğlu da ‘Bizim amacımız bağcıyı dövmek değil üzüm yemek’ dedi. ‘Zenginse mal varlığı varsa tehditle alırız kızının üzerine’ dedi. ‘Benim çocuğumun namusu satılık değil’ dedim. Ben şimdi bu adama inanıp eşimi öldürseydim şimdi o mezarda ben de hapiste olacaktım. Ona göre herkes tacizci, tecavüzcü” dedi.
‘KETAMİN ÇALDIRACAKTI KABUL ETMEDİM’
Pedagog eşliğinde ifade veren E.K. ise “Ben Salih Zoroğlu’nun evinde kalıyorken ketamin bulmakta zorlanıyordu. Bu nedenle Çapa Tıp Fakültesi’nde çalışan kızının yardımıyla gizlice hastaneye girerek ameliyathaneden ketamin çalmamı istediler. Ancak kabul etmedim. Profesör, babamın bana tecavüz ettiğine inandırdı. Bize ketamin verdiğini ailelerimize asla söylemememizi istedi. Bana kapanmamı söyledi. Saçlarımı kestirtti. Beni örnek hasta olarak diğer hastaların seanslarına sokuyordu. Bir ölüm listesi vardı. Bu listede anne ve babamın da isimleri vardı. Profesör Zoroğlu her yerimden ketamin vuruyordu. Sürekli halüsinasyon görüyordum” diye konuştu.
İstanbul Bakırköy’deki psikiyatri kliniğinde 21 çocuğa ketamin isimli uyuşturucu madde vererek, ailelerinin onlara cinsel istismarda bulunduğuna dair inandırdığı ve bu yönde raporlar hazırladığı tespit edilen Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu, 14 Ekim 2023 günü psikolog çalışanı Ahmet Aktaş’la birlikte tutuklandı. Zoroğlu hakkında “uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama”, “eziyet”, “iftira”, “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma”, “şantaj”, “uyuşturucu madde kullanımını özendirme”, “kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme”, “özel hayatın gizliliğini ihlal etme” suçlarından 96 yıldan 972 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
‘ATOM BOMBASI’ ÖRNEĞİ
Bakırköy 21’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ilk duruşmada tutuklu sanık Süleyman Salih Zoroğlu, ergenlerin aile içi istismar iddialarını eskiden doktorların ciddiye almadığını, kendisi ve çalıştığı birkaç doktorun bu konuyu araştırıp gerçeği söyleyen gençlere yardım ettiklerini anlattı. Aile içi cinsel istismara uğrayan gençlerdeki travmanın Çoklu Kişilik Bozukluğuna (ÇKB) neden olduğunu anlatan Zoroğlu, savunmasında dissosiyatif (ÇKB) bozukluğunu atom bombasına benzetti. Zoroğlu bunu örneklendirerek bir kapıcının asansörde sıkıştırmasını o genç için bir el bombası patlamasına, babasının istismarına uğrayan bir genç kızın yaşadığını ise atom bombası patlamasına benzetti.
‘‘TOPLUMUN SORUNU’
Zoroğlu savunmasına şöyle devam etti: “30 bine yakın hastam oldu. Bunların 300-400 tanesinde dissosiyatif bozukluğu vardı. 2020’de Bakırköy’de muayenehane açtım. 27 ay çalıştım. 3 bin hastamın 100 tanesinde ÇKB vardı. Bize gelen insanlar gelmeden önce muhakkak cincilere gitmişlerdir. Sonra bize başvurmuşlardır. Savcı iddianamede benimle dalga geçmiş, deli, megaloman, akıl hastası olduğumu söylemiş. Bana gelen ve teşhis koyduğum çocukların 11 tanesi başka doktorlardan ÇKB teşhisiyle geldi zaten. Devlette doktor çocuklarla 8 dakika görüşür, ben 90 dakika konuşurum. Çoğu zaman da seansı uzatırım. Çocuk cinsel tacizi toplumum sorunudur ve çözümü de toplum bulacaktır.
‘BEN TORBACI DEĞİLİM’
Ketamin konusunda sanki uyuşturucu satıcıymışım gibi anlatılmış. Biz ketamini sınırlı bir alanda kullandık. Benim kliniğimin çevresinde en az 10 adet ketamin infizyon seansı yapan doktor var. Ketamini 4 kişide kullandık. Ketamin depresyonda mucize bir ilaçtır. Ben torbacı değilim, profesörüm. Benim tek görevim cesur olup bildirmekti. 5 tanesini bildirdik, başımıza gelmeyen kalmadı. Herkes kınadı. Susup arkamı mı dönseydim? Ben seanstan seansa nasıl çocukların kafasına bir şey ekebilirim.”
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, Sirkeci-Kazlıçeşme Raylı Sistem ve Yaya Odaklı Yeni Nesil Ulaşım Projesi’nin açılışına katıldı. Erdoğan, açılışın olduğu alana Sirkeci İstasyonu’ndan hareket etti. Erdoğan, konuşmasında özetle şunları söyledi: “Kazlıçeşme-Sirkeci Raylı Sistemi, ülkemizin en eski demiryollarından biridir. Bir kısmı bundan 153 yıl önce hizmete giren hat özellikle Bakırköy ve Yeşilköy’ün gelişmesine, büyümesine, önemli katkılar sağlamıştır. Yaklaşık 141 yıl boyunca İstanbul ulaşımının omurgalarından biri olan hattımız, Marmaray’ın açılışıyla birlikte hizmetini tamamlamıştır.
MODERNİZE ETTİK
İstanbul’un ihtiyaçlarını da gözeterek Sirkeci-Kazlıçeşme arasında atıl vaziyette duran 8.3 kilometrelik bu hattı modernize etmeye karar verdik. Hattın üzerindeki gerekli iyileştirme ve değişimleri yaparak yepyeni bir tasarımla tekrar İstanbul’a kazandırmayı amaçladık. Böylece hem demiryolu hem de yaya odaklı çevreci bir projeyi İstanbullu kardeşlerimizin istifadesine sunmayı istedik.
Gelirken, Murat kardeşime onu söyledim. İnşallah Sirkeci Garı’ndan tüm bu istikamette, istasyonlar başta olmak üzere tarihi eserler başta olmak üzere buraları sıfır kilometre yenilemeye ve buralardan inşallah sadece İstanbul’a değil tüm dünyaya mesajımızı vermeye kararlı mıyız? İşte 5 yıl boşa geçti. Niye bir şey yapılmadı? Yapamazlar, yapmazlar. Bunların böyle bir derdi yok.
BİNALAR YIKIK DÖKÜK
Sirkeci’den şu geldiğimiz noktaya kadar bütün binalar yıkık, dökük. Surlar, yıkık dökük. Bunları da yine inşallah biz yapacağız. Projemiz kapsamında 7.3 kilometre yaya yolu, 7.3 kilometre bisiklet yolu, 122 bin 550 metrekare meydan ve rekreasyon alanları, 6 bin metrekare kapalı sosyal kültürel alan, 74 bin metrekare yeni yeşil alan ile 14 adet yaya geçidi ve 13 adet karayolu geçidi yer alıyor. Yani, şehrimize raylı sistem hattından öte sosyokültürel turizm, spor, gezinti, bisiklet ve diğer imkânların da olduğu son derece modern bir oluşum projesini inşallah kazandırmış olacağız. Bu hattımızın da hizmete alınmasıyla birlikte İstanbul’da tamamlanan raylı sistem ağlarının toplam uzunluğu 340 kilometreye çıkmaktadır.
RESTORE ETTİK
Dün Balıkesir’de yerel seçim mitingi yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, CHP Lideri Özgür Özel’in Balıkesir için İYİ Parti Lideri Meral Akşener’e yaptığı “Meral ablamdan jest bekliyorum, Balıkesir’e geçen yerel seçimden olan borcunu ödeme zamanı” çağrısını eleştirdi ve özetle şunları söyledi:
- BALIKESİR’İN KİMSEYE MİNNET BORCU YOK: “Balıkesir’in kimseye minnet borcu yok. Birileri Balıkesir üzerinden birbirlerine borçlanmışlar. Şimdi de bunu televizyonlarda uluorta dillendirmiş, hatta ödenmesini istemişler. Diyet borçları bitmiyor, bitmeyecek. Kimin kimle yürüdüğü, kimin kime borçlandığı muamma. Siyasetin kabzımal hesabına dönüştürülmesi utanç verici. Kaybettirmek üzerine kurulu siyasetin bu şehre hiçbir katkısı olmayacağını en iyi Balıkesirli kardeşlerim bilir.
- İSTANBUL’DA KAYBEDECEKLERİNİ ANLADILAR: İstanbul’daki komediyi görüyorsunuz, takip ediyorsunuz. Kaybedeceklerini görünce sağa sola saldırmaya başladılar. Birileri listeyi yetiştiremedik numarası ile milleti kandırmaya çalışıyor. Kandırmaya çalışırken bile doğru düzgün yapamıyorlar. Muhalefetteki iç çekişme ayrı facia. Biz adaylarımızı belirlerken Türkiye Yüzyılı profiline ayak uyduracak olmasına dikkat ettik. Onların verdiği her sözün arkasında biz varız. Hükümetimiz var, Cumhur İttifakı var. Muhalefet cephesinde herhangi bir ölçü yok. Kim nereyi kaparsa elinde kalıyor havasında bir süreç yaşanıyor.
- KENT DEĞİL KANDİL UZLAŞISI: CHP’nin içler acıcısı haline bakınca bu partiye gönül verenler adına üzülüyoruz. Hiçbir vizyonu, programı bulunmadığını biliyoruz. Daha önceki seçimlerde örtülü ittifak tezgâhını bu seçimde iyice eline yüzüne bulaştırdı. Kent uzlaşısı diyerek Kandil ile uzlaşı arayışına girmesi, CHP’nin bu milletle ortak noktası kalmadığına işaret ediyor. Her kafadan ayrı ses çıkan CHP, artık oyun kurucu olmaktan çıkıp oyun kuranların piyonu haline geldi. Biz işimizi lafta bırakmayacağız. Biliyoruz ki Balıkesir sadece lafa bakmaz, lafı söyleyenin kim olduğuna, nerede ne yaptığına, ne yapabileceğine bakar.
- GÜNÜMÜZDE ZÜBÜK SİYASETİ İŞLEMEZ:Son 21 yılda hayata geçirdiğimiz atılımlarla sayesinde ülkemizde siyasetin işleyişi değişti. Eskinin korku ve laf cambazlığı ile kifayetsizliği saklama siyasetini eser ve hizmet siyaseti aldı. Günümüz Türkiye’sinde eskinin zübük siyaseti işlemez. Siyasetin çıtasını biraz daha yükseltmiştik. Şimdi bu vizyonu şehirlerimiz ile buluşturmayı hedefliyoruz.”
BU NE GÜZELLİK
- Balıkesir’de kalabalığa hitap eden Erdoğan, “Resmi rakamları istedim; şu anda bu alanda 85 bin kişi var. Yolda Balıkesirli kardeşlerimle birlikte olduk. Bu ne güzellik böyle. Son 21 yılda Balıkesir’e 238 milyar lira tutarında yatırım yaptık” dedi.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, AK Parti Genel Başkan Vekili Binali Yıldırım, Vali Davut Gül, TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi, TBMM eski Başkanları Mustafa Şentop ve İsmail Kahraman, eski Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, eski İçişleri Bakanı ve milletvekili Süleyman Soylu, eski İstanbul Valisi Muammer Güler, eski bakan ve milletvekili Nureddin Nebati, BAYKAR Genel Müdürü Haluk Bayraktar’ın katıldığı cenaze namazını İstanbul Müftüsü Safi Arpaguş kıldırdı.
Şevki Bolat’ın cenazesi Topkapı Çamlık Mezarlığı’na defnedildi. Bakan Bolat, “Acımızı paylaştınız. Allah sizlerin bizlerin ölmüşlerine gani gani rahmet eylesin” dedi.
Şevki Bolat - Ömer Bolat
Duraktakilerden Hikmet Kaya (51) ve Ahmad Rzyaev (52) hayatlarını kaybetti, iki kişi de yaralandı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı kamera görüntülerinden uyuduğu tespit edilen Sefer Baldan’a 15 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi olaydaki tüm kusurun şoförde olduğunu belirledi. Bakırköy 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, şoföre taksirli suçtan 15 yıl ceza istendiğini ancak cezanın bilinçli taksirle işlendiğini ve 22.5 yıl ceza verilmesi gerektiğini belirtti.
‘SUÇUM YOK’
Mütalaaya karşı beyanda bulunan Sefer Baldan, “Suçum yoktur. Tansiyon ilacımı almamam nedeniyle uyku halinde olduğum görülecektir. Bile isteye bu kazaya sebep vermedim” dedi. Mahkeme, sanık avukatına son savunmasını hazırlaması için süre vererek duruşmayı erteledi.
Bayrampaşa sebze halinde komisyonculuk yapan Gökhan Soylu, Mehmet Ali Ağca ve 4 isimden şikâyetçi oldu.
ÇOCUKLARIYLA TEHDİT ETTİ
Soylu şikâyetinde ticaret yaptığı Muhittin Erdal’ın kendisine borcu olduğunu, elden para vererek Erdal’dan yengesi üzerine olan İstanbul Bahçelievler’deki bir evi satın aldığını, ancak daha sonra evi kendisini tehdit eden Mehmet Ali Ağca’ya devrettiğini söyledi. Soyadını ‘Aslan’ olarak değiştiren Mehmet Ali Ağca ve 4 kişi hakkında ‘yağma’ suçundan 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Bakırköy 24’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dünkü duruşmada tanık olarak dinlenen Ahmet Gülmedi, Gökhan Soylu’nun yanında çalıştığını belirterek şunları anlattı: “Bizi Bakırköy’de Mehmet Ali Ağca’nın ofisine çağırdılar. Mehmet Ali Ağca elini masaya vurarak Gökhan Soylu’ya ‘Sen zenginsin, altında BMW aracın var, bunlar gariban, bu adamların dairesini vereceksin, vermezsen sen bilirsin. Çocuğun var, evini biliyoruz, işe gidip gelme saatlerini biliyoruz’ dedi. Üzerimize yürüdü. Gökhan korkmuştu. Birkaç gün sonra evin tapusunu Ağca’nın üzerine devrettik. Bize ‘Hiç kimseye bir şey söylemeyin. Kaybolun’ dedi. Elimizdeki 1 milyon 300 bin TL’lik çeki de aldılar.”
Mahkeme, firari sanık Ahmet Çetin hakkında yakalama emrinin infazının beklenmesine karar vererek duruşmayı erteledi.
Esenyurt’ta kurdukları suç örgütü ile Fly Butik Rezidans projesindeki daireleri birden fazla kişiye satarak dolandırıcılık yaptıkları iddiasıyla 81 kişi hakkında dava açıldı. İddianamede suç örgütünün 211 konuttan oluşan sitedeki dairelerin gerçek satışını müştekilere vermediği, örgüt elebaşı Çetin Başkan Şimşek’in kontrolündeki kişileri müştekilere göndererek silahla tehdit ettikleri, dairelerine sokmadıkları, dairelerin kapı kilitlerini değiştirdikleri ve evlere zorla girdikleri anlatıldı. 164 mağdurun yer aldığı, 26 sanığın tutuklu olduğu dosyada, örgüt lideri olmakla suçlanan Çetin Başkan Şahin’in 2 bin 50, Nihat Akyüz’ün 1683 yıla kadar hapsi istendi. Bakırköy 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşma 5 gün sürdü. Örgüt lideri suçlamasıyla tutuklu yargılanan Nihat Akyüz savunmasında müteahhit olduğunu ve Metin Uçar’dan 32 daire aldığını belirtti.
SATAN METİN ALAN METİN
Proje ortağı Özçelik İnşaat firmasının sahibi sanık Mehmet Özçelik ise, “Metin Uçar arsayı bölmeyelim rezidans yapalım dedi. Ortak protokol yaptık. Satan Metin, alan Metin. Benim tek hatam ortak proje yapmak oldu” diyerek kendisini savundu. Örgütün silahlı yapısının lideri olduğu iddia edilen Çetin Başkan Şimşek ise suçlamaları reddetti.
Müşteki sanık Metin Uçar ise kendisini şöyle savundu: “Uçarlar Yapı’nın yönetim kurulu başkanıyım. 2012 yılında bir kısım arsanın sahibi olan Kızılkaya Ailesi, Özçelik İnşaat şirketiyle anlaşınca mecburi ortak olduk. Projeyi bitirmek için 47 milyon TL harcadık. Özçelik İnşaat 520 bin TL verdi. Devreye başka başka taşeronları girdi. F Plus’ın sahipleri Nihat Akyüz ve Fatih Dere benim imzamı ve kaşemi taklit ederek 12 daireyi yavrulata yavrulata bitiremediler. Sahte satışlar yaptılar. Burada 500 milyon para götürüldü. Ben bu projeye 22 milyon dolar para harcadım. Benim binamda şu an 160 işgalci var. En mağdur benim burada.” Mahkeme, 4 sanığın tutukluluk halinin devamına, aralarında polislerin de olduğu 22 sanığın tahliye edilmesine karar verdi. Mahkeme heyeti, tahliye edilen sanıkların bir kısmına ise adli kontrol şartı koydu.
Rusya vatandaşı Gülcihan Kritchkaia, Ataköy 9’uncu Kısım’da Mehmet Cengiz Bilik’in evinde kiracı olarak oturuyordu. Kiraya 3 kat zam yapmak ve başka bir kiracı daha almak isteyen Mehmet Cengiz Bilik, 2 Temmuz 2022 günü eve zorla girdi. Gülcihan Kritchkaia’ya hakaretler yağdırdıktan sonra çatalla yaralayan ve evdeki misafir Nadir Övünç’e saldıran zorba ev sahibi, kapağını açtığı buzdolabındaki reçel kavanozlarını yere atarak parçaladı, kahve makinesini ve yatak odasının kapısını kırdı. Gülcihan Kritchkaia’nın şikâyeti üzerine gözaltına alınan Bilik, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma sonunda Mehmet Cengiz Bilik’e hakaret, silahla yaralama, silahla tehdit, konut dokunulmazlığını ihlal ve nitelikli hırsızlık suçlarından 24 yıl hapis istemiyle dava açtı.
Kiracısının evini basan Bilik, reçel kavanozlarını yere attı. Eşyaları parçalayıp kapıyı kırdı.
20 BİN DOLAR TEKLİF ETTİ
Bilik’in azmettirmesiyle Gülcihan Kritchkaia’yı tehdit eden Nizam Şimşek ve Serdar Ok’un da tehdit suçundan 2 yıl hapisleri istendi. Bakırköy 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen duruşmaya katılan Nizam Şimşek, etkin pişmanlıktan faydalanmak istediğini belirterek şunları söyledi: “Samimi bir itirafta bulunmak istiyorum. Biz o dönemde Serdar Ok ile bodyguardlık yapıyorduk. Mehmet Cengiz Bilik bize ‘Ataköy’de 400 dairem var. Kiraları toplarken yanımda bulunun’ dedi. İşi kabul ettik. Konuşmanın sonunda bize, ‘Bir daireme çöktüler. Kiracıyı çıkarmama yardımcı olun. İşi bitirin, karşılığında 20 bin dolarınızı alın’ dedi. Kiracının bulunduğu dairenin ve Nadir Övünç’ün adreslerini bize verdi. ‘Gerekirse ayaklarına silahla sıkın’ dedi. Asgari ücretle çalıştığım için işi kabul ettim. Bir gün sonra hanımefendinin evine gittik. Ona, ‘Bir an önce bu evden çıkarsanız sizin için en hayırlısı olur’ dedik. Sonra ayrıldık. Daha sonra evin bize kiralandığına dair geçmişe dönük bir belge, avukat beyin ofisinde hazırlandı.”
5 SUÇTAN 7 YIL HAPİS
Mahkeme, Mehmet Cengiz Bilik’i iki kişiye karşı yaralama suçundan 1 yıl 8 ay, zincirleme olarak silahla tehdit suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün, mala zarar verme suçundan 3 ay 10 gün, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan 1 yıl 8 ay, hakaret suçundan 4 ay hapis olmak üzere toplam 7 yıl 1 ay hapis cezasına mahkûm etti. Nizam Şimşek ve Serdar Ok ise tehdit suçundan 2 yıl 1’er ay hapis cezası aldı.
50 yaşındaki Dilfiraz Karataş iki çocuk annesiydi. Bağcılar’da yaşıyordu. Teyzesinin kızı 40 gün önce kanserden hayatını kaybetti. Okunacak mevlitte yemekleri yapmak için metrobüsle Çağlayan’a gitti. Bu sırada peş peşe silahlar patlamaya başladı. İlk vurulanlardan biri oldu. Hastaneye kaldırıldı ancak tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
GERİDE HAYALLERİ KALDI
Karataş sosyal medya hesabından 2024 için sağlık ve iyi bir hayat dilemişti. Terör kurşunu güzel dileklerini ve umutlarını da öldürdü. Karataş için dün Bağcılar Cemevi’nde cenaze töreni düzenlendi. Taziyeleri Dilfiraz Karataş’ın eşi Kamer Karataş, oğlu Okan Karataş ve kızı Seda Karataş kabul etti. Vali Davut Gül’ün koluna girerek destek verdiği kimya öğretmeni Seda Karataş “Annem yaşlanacaktı. Ben ona bakacaktım” diyerek gözyaşı döktü.
2 YARALI TABURCU OLDU
- Cenaze törenine katılan İstanbul Valisi Davut Gül ise terör saldırısında yaralanan diğer 6 kişiden 2’sinin taburcu olduğunu, tedavisi devam eden 2’si polis 4 kişinin durumlarının iyi olduğunu belirterek, “Polislerimizi tebrik ediyorum. Terörle mücadele biliyorsunuz uzun bir süreç. Önceki dönemlerde olduğu gibi şimdi de bundan sonra da inşallah bu devam edecek” dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün ‘asrın felaketi’nin yıldönümünde, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Yunus Emre Kongre Merkezi’nde Deprem Konutları Kura ve Anahtar Teslim Töreni’ne katıldı. Törende konuşan Erdoğan şunları söyledi:
“6 Şubat depremlerinde kaybettiğimiz 53 bin 537 kardeşimize Allah’tan rahmet diliyor, kendilerini tekbirlerle, fatihalarla, salavatlarla bir kez daha yad ediyoruz. Yaralanan 107 binin üzerindeki insanımız başta olmak üzere depreme maruz kalan vatandaşlarımızın tamamına bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Asrın felaketinin altından, asrın dayanışmasıyla kalkmayı başardık.
ŞÜKRANLARIMIZI SUNUYORUM
Facianın ilk anından itibaren 85 milyonu yek vücut olarak depremzedelerimizin etrafında kenetlenen her bir kardeşimize buradan şükranlarımı sunuyorum. Bilhassa çok ağır kış şartlarının hüküm sürdüğü ilk saatlerde ve günlerde insanüstü bir gayretle deprem bölgesine ulaşan gönüllü veya görevli kahramanlarımızı asla unutmayacağız. Devlet olarak afetin ilk anından itibaren personelimizle, aracımız ve gerecimizle milli ve uluslararası tüm imkânları seferber ederek afet bölgesindeydik. Milli bir seferberlikle ülke içi ve dışından 35 bini aşkın profesyonel personelle tarihin en büyük arama kurtarma operasyonunu yürüttük.
107 MİLYAR LİRA KAYNAK
Sevk ettiğimiz 1 milyon çadırla kırsaldakilerle birlikte yaklaşık 3 milyon kişinin acil barınma ihtiyacını çözdük. Ardından bölge genelinde kurduğumuz 215 bin konteynerle depremzedelerimize daha iyi şartlarda barınma imkanı sunduk. Kamu kurumlarımıza ait tesislerde 1.2 milyon vatandaşımızı misafir ettik. Yaklaşık 350 bin haneye kira desteği ödemesi yaptık. Deprem bölgesine acil ihtiyaçlar için 107 milyar lira kaynak aktardık.
Şimdi birileri çıkmış Hatay’da söylediğimiz hükümetle yerel yönetimlerin işbirliğinin önemine işaret ettiğimiz ifadelerin üzerinde tepiniyor. Halbuki yıllardır şu hakikati sürekli kamuoyunun dikkatine getiriyoruz. Hükümet olarak biz hangi partiden olduğuna bakmaksızın tüm belediyelere bütçeden almaları gereken payı eksiksiz gönderdik, gönderiyoruz.
İSTİSMAR EDİYORLAR
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, dün Bursa’da ‘İlçe Belediye Başkan Adayları Tanıtım Toplantısı’na katıldı. Nilüfer ilçesi TOFAŞ Spor Salonu’nda gerçekleşen programda konuşan Erdoğan özetle şunları söyledi:
“Ülkemizin ve şehirlerimizin önüne koyacakları hiçbir vizyonları, programları, projeleri olmayanların sırf AK Parti’ye ve Cumhur İttifakı’na kaybettirmek için gösterdikleri çabayı üzüntüyle izliyoruz. Halbuki bizim için siyaset hayırda yarış vesilesidir. Biz rakiplerimizle eser, hizmet ve icraat konusunda yarışmak istiyoruz. Açık konuşmak gerekirse konu eser ve hizmet olduğunda üstümüze kimseyi tanımayız. AK Parti belediyeciliği, AK Parti eser ve hizmet siyaseti rüştünü ispat etmiş bir müktesebata sahiptir.
BUYURSUN ÇIKSIN
Her kim bu hususta bizden daha iyisini yapabileceğini iddia ediyorsa hodri meydan buyursun çıksın ortaya. Ama şehri için hiçbir hayali, şehrinin insanlarına verecek hiçbir hizmeti olmayanların sırf komşunun iki gözü çıksın mantığıyla, sırf nefislerini okşamak için yaptıkları cinlikleri de asla tasvip etmiyoruz.
MİLLETİMİZ BİZİ YALNIZ BIRAKMAYACAK
Bu seçimlerde partimizi ve Cumhur İttifakımızı temsilen milletimizin huzuruna çıkardığımız adaylarımızın her biri de birer yol arkadaşımızdır. Milletimiz nasıl bizi vesayetle mücadelemizde yalnız bırakmadıysa, terörle ve darbecilerle mücadelemizde yalnız bırakmadıysa, siyasi ve sosyal kaos peşinde koşanlarla mücadelemizde yalnız bırakmadıysa, ekonomik tetikçilerle mücadelemizde yalnız bırakmadıysa inşallah Türkiye Yüzyılı yürüyüşümüzde de yalnız bırakmayacaktır.
SONRAKİ SANDIK 2028 MAYIS’INDA
31 Mart’tan sonraki sandık buluşmamız 2028 Mayıs’ında olacak. Dolayısıyla önümüzde ülkemize ve şehirlerimize ilişkin orta ve uzun vadeli programlarımızı hayata geçirebileceğimiz uzunca bir süre var. Rüzgârın önünde savrulan kuru yapraklar misali kendi iradeleri dışında sürekli rota değiştirenlerin başlarına neler geldiğini bölgemizdeki çok sayıda örneğinde görüyoruz, biliyoruz. Birileri güven ve istikrar iklimini zehirleyerek Türkiye’yi de bu hale getirmek istiyor ama hamdolsun başaramadılar. İşte CHP’nin halini görüyorsunuz. Herkes bir köşe başına yapışmanın derdinde. Ne ülkenin hali, ne şehirlerimizin durumu umurlarında değil. Daha düne kadar ittifak içinde oldukları partileri bile gözleri görmüyor, çiğneyip geçiyorlar. Kendi arkadaşlarına ve müttefiklerine bu derece hoyratça davrananların şehirlerimize ve oralarda yaşayanlara şefkat göstermesi mümkün mü?”
Cezaevinden 3 yıl önce tahliye olan Mahmut Bike, kendisinden ayrılmak isteyen eşi Adalet Bike’nin bir başkasıyla ilişkisi olduğunu öğrendi. Eşine daha önce hediye ettiği akıllı saatten 21 Haziran 2021 günü konumunu buldu. Eşinin ağabeyi Selahattin Erbek ve kendi kardeşi Fırat Bike ve arkadaşı Furkan Özcan’ı da yanına alıp konumun gösterdiği İstanbul Büyükçekmece’deki parka gitti. Adalet Bike yanında amcasının kızı Öznur Erbek ve Gökhan Denli ile birlikte bankta oturuyordu. Mahmut Bike, Gökhan Denli’nin üzerine saldırıp önce bıçakladı. Bike, yaralı halde kendisinden kaçmaya çalışan Denli’yi arkasından silahla vurarak öldürdü. Adalet Bike’yi ise zorla otomobiline bindirdi. Otomobildekilerin iddiasına göre, Adalet Bike D-100 Karayolu’nda Mahmut Bike’nin otomobilinden düştü, arkadan gelen Fırat Bike de Jaguar marka otomobiliyle Adalet’i yanlışlıkla ezdi. Adalet Bike hayatını kaybederken airbagleri açılan otomobil kullanılamaz hale geldi. Mahmut Bike, Fırat Bike, Furkan Özcan ve olayla ilgili çelişkili beyan veren Öznur Erbek tutuklandı. Selahattin Erbek ise yakalanamadı. 5 kişiye töre cinayeti suçlamasıyla ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle dava açıldı.
SAVCI: ADALET ARAÇTAN ATILDI
Bakırköy 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada cumhuriyet savcısı mütalaasını açıkladı. Mütalaada olay günü sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde önce Gökhan Denli’nin öldürüldüğü ardından Adalet Bike ile sanıkların araca bindiği, Jaguar marka aracın şoför koltuğuna Fırat Bike, yolcu koltuğuna ise Furkan Özcan’ın oturduğu anlatıldı. Mütalaanın devamında Büyükçekmece D-100 Karayolu üzerindeyken Adalet Bike’nin araçtan atıldığı, sanıklar her ne kadar atılı suçu kabul etmeseler de Adalet Bike’nin aracın sol arka koltuğuna oturtulması ve olayın gerçekleştiği saat ve yol durumu göz önüne alındığında iki aracın arka arkaya gitmesi gerektiği bir durum bulunmadığı belirtilerek sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde atılı suçu işledikleri ifade edildi. Mütalaada suçun iki maktulün arasındaki gönül ilişkisi nedeniyle “töre saikiyle” işlendiği belirtilerek sanıklar Mahmut Bike, Öznur Erbek, Furkan Özcan ve Fırat Bike’nin ‘töre saikiyle kasten öldürme’ suçundan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları istendi. Savcı, firari sanık Selahattin Erbek’in dosyasının ayrılmasını talep etti.
Mahkeme heyeti savunmalarını hazırlamaları için sanıklara süre vererek duruşmayı erteledi.
İstanbul’un kuzey hattında yer alan Hasdal, Kemerburgaz ve Göktürk’ü geçerek İstanbul Havalimanı’na ulaşan metro hattının son halkası olan Gayrettepe-Kâğıthane arası dün hizmete girdi. Tamamlanan proje ile Gayrettepe-İstanbul Havalimanı arası seyahat süresi 30 dakikaya, Göktürk-Mahmutbey arası seyahat süresi 38 dakikaya, Tekstilkent-İstanbul Havalimanı arası seyahat süresi 45 dakikaya, Taksim -İstanbul Havalimanı arası seyahat süresi 41 dakikaya, Taksim – Göktürk arası seyahat süresi 26 dakikaya ve 4. Levent - İstanbul Havalimanı arası ise 35 dakikaya indi.
10 KÖSTEBEK BİRDEN ÇALIŞTI
İstanbul Havalimanı’nı metroyla buluşturmak için Türkiye’de ilk kez bir metro projesinde 10 adet tünel delme makinası aynı anda kullanıldı. Tünel delme makineleri günde 64.5 metre, haftada 333 metre, ayda 1233 metre ile kazı rekoru kırdı. Saatte 120 kilometre hız ile Türkiye’nin en hızlı metro araçları da bu hatta kullanıldı. Hattın sinyalizasyon sistemi ise ilk defa yerli ve milli imkânlarla ASELSAN ve işbirliği içinde bulunduğu TÜBİTAK tarafından geliştirildi.
5.15 MİLYON YOLCU TAŞINDI
Toplam 37.5 kilometre uzunluğundaki ‘Gayrettepe- İstanbul Havalimanı Metrosu’nun 34 kilometre uzunluğundaki ‘Kâğıthane-İstanbul Havalimanı bölümü geçtiğimiz yıl açılmıştı. Günde 112 sefer ile 8 istasyonda hizmet veren hat toplamda 5.15 milyon yolcu taşıdı. Hattın en yoğun kullanılan istasyonları toplam yolcunun yüzde 43 ile Kâğıthane ve yüzde 30’la İstanbul Havalimanı istasyonları oldu.
HALKALI METROSU YAKINDA
SARIYER Büyükdere Caddesi’ndeki Santa Maria İtalyan Kilisesi’ndeki pazar ayini sırasında saat 11.40’ta içeriye kar maskeli 2 kişi girdi. İki saldırgan tabancalarını çıkararak önce duvarlara ateş etmeye başladı. Ayindekiler kendilerini yere atarken Tuncer Cihan peş peşe kurşunlarla yere yığıldı. Saldırganlar olayın ardından kaçtı. Sarıyer Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürülen Tuncer Cihan’ın hayatını kaybettiği anlaşıldı. Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, saldırganların yakalanması için kilise ve bölgedeki kamera görüntülerini topladı. İstihbarat ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri de devreye girdi. Saldırganların kilisenin bulunduğu caddeye bir araçla geldiği, aynı araçla kaçtığı belirlendi. Kilise içinde 5 adet mermi kovanı bulundu.
Olay yerine gelerek incelemelerde bulunan İstanbul Valisi Davut Gül, “Bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyoruz. İki maskeli şahıs saldırıda bulundu. Tek bir kişiye saldırı olmuş” dedi.
SALDIRIYI DEAŞ ÜSTLENDİ
Saldırıyı DEAŞ terör örgütü üstlenirken İstanbul Emniyeti tarafından 30 ayrı adrese düzenlenen baskında olayı gerçekleştiren 2 katil zanlısının da aralarında bulunduğu 47 kişi gözaltına alındı. Katil zanlılarından birinin Tacik diğerinin ise Rus uyruklu olduğu öğrenildi.
ABLA HÜRRİYET’E KONUŞTU
Hayatını kaybeden Cihan’ın ablası Özlem Cihan Hürriyet’e şöyle konuştu: “Tuncer yüzde 80 zihinsel engelliydi, doktor bile rapor verirken melek o demişti. 5 yaşındaki bir çocuk aklına sahipti. Müslüman, emekli, bekârdı. Annemle kalıyordu. Bugün de 2 aydır gittiği bu kiliseye gelmiş. Cemaat de çok seviyormuş onu. Kilisede vakit geçiriyor, yemek yiyormuş. Melek gibi birini öldürdüler. Henüz anneme söyleyemedik, kadıncağız çocuğunu ayağından ameliyat olacak sanıyor.”
TEPKİ GÖSTERDİ İDDİASI
Olay yerindeki bir esnaf ise kilise çalışanlarıyla konuştuğunu belirterek “Saldırganların önce duvarlara ateş ettiklerini, ölen kişinin de saldırganlara tepki göstermesi üzerine vurulduğunu söylediler” bilgisini aktardı.
Mahkeme ayrıca müebbet hapis cezalarına ek olarak çeşitli suçlardan Kadir Yasak’a 15 yıl 11 ay, Ali Yasak’a 6 yıl 11 ay, Seccad Yeşil’e 13 yıl 5 ay, Serkan Dakman’a ise 4 yıl 11 ay hapis cezası vermişti. Diğer sanıklar Abdülkadir Kara 13 yıl 11 ay 15 gün, Kerem Öztürk 7 yıl 11 ay, Gökhan Karakan da 7 yıl 11 ay hapisle cezalandırılmıştı.
‘İNDİRİM YAPILMALIYDI’
Bakırköy 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görevli cumhuriyet savcısı kararın açıklanmasının ardından bölge adliye mahkemesine başvurarak karara itiraz etti. Savcı itirazında, Ali ve Kadir Yasak’ın ‘haksız tahrik altında kasten öldürme’ suçundan cezalandırılmaları gerekirken tahrik indirimi yapılmadan ceza verildiğini ve böylece fazla ceza tayin edildiğini belirtti. Savcı, Seccad Yeşil ve Serkan Dakman’ın ‘kasten öldürmeye yardım etme’ suçundan cezalandırılması gerekirken ‘kasten öldürme’ suçundan cezalandırıldıklarını ve haklarında haksız tahrik indirimi yapılmadığını bildirdi. Savcı, Kadir Yasak ve Seccad Yeşil hakkında yağma suçundan ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi gerekirken her iki sanık hakkında da ‘nitelikli yağma’ suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği, ancak eylemin yağmaya yönelik işlendiğine dair delil bulunmadığını belirtti.
Suphi Malgaz ile Gökhan Karakan arasında bir dairenin satışından kalan 65 bin TL için anlaşmazlık vardı. Malgaz’ın avukatı olan Şafak Mahmutyazıcıoğlu herhangi bir belge almadan para ödemesini istemiyordu. Karakan da bunun üzerine ‘Drej Ali’ lakabıyla tanınan Ali Yasak’ın yeğenleri Ali ve Kadir Yasak’tan yardım istedi. Mahmutyazıcıoğlu’nu arayan Yasak kardeşlerin adamı Seccad Yeşil parayı isteyince aralarında tartışma çıktı. 27 Ocak 2022 gecesi Ali Yasak, Kadir Yasak, Seccad Yeşil ve Serkan Dakman, Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nun sahibi olduğu İstanbul Yeşilköy’deki restorana gitti. Çıkan tartışmada iki çocuk babası ve sunucu Ece Erken’in eşi Şafak Mahmutyazıcıoğlu (42) öldürüldü, şoförü Murat Bilmez ise saldırıda yaralandı.
3 KİŞİ TAHLİYE OLDU
Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada son savunması sorulan Ali Yasak, “Üzerimde silah yoktu. İstesem kül tablası veya başka bir şeyle de zarar verebilirdim. Ben o insanı alıp uzaklaştırdım, kendimi siper ettim ama yine de mahkemeyi inandıramadım. Suçlamayı kabul etmiyorum” dedi. Kadir Yasak ise “Ben olay anında yere doğru ateş ettim. Olayın aslı bu” diye konuştu.
Mahkeme heyeti, Kadir Yasak, Ali Yasak, Seccad Yeşil ve Serkan Dakman’ı Şafak Mahmutyazıcıoğlu’nu ‘kasten öldürme’ suçundan indirimsiz müebbet hapis cezasına çarptırdı. Ayrıca mahkeme müebbet hapis cezalarına ek olarak çeşitli suçlardan Kadir Yasak’a 15 yıl 11 ay, Ali Yasak’a 6 yıl 11 ay, Seccad Yeşil’e 13 yıl 5 ay, Serkan Dakman’a ise 4 yıl 11 ay hapis cezası verdi. Mahkeme Abdülkadir Kara’ya 13 yıl 11 ay 15 gün, Kerem Öztürk’e 7 yıl 11 ay, Gökhan Karakan’a da 7 yıl 11 ay hapis cezaları vererek tahliyesine karar verdi. Heyet, diğer 3 sanığın ise tüm suçlardan beraatlarına hükmetti.
AKM’de 11 Şubat’a kadar gezilebilecek sergide “Vatan”, “Gelenek”, “Gelecek” ve “Gurur” başlıklı dört bölüm bulunuyor. Sergide Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın’ın hologramı da yer alıyor. Kalın, hologramında teşkilat yapısı ve sergisi hakkında bilgiler veriyor.
Serginin küratörü Zihni Tümer, Temas İstanbul’la ilgili şunları söyledi: “2018 yılında Ankara’da ‘Temas’ adıyla bir sergi yapıldı. On binlerce ziyaretçi tarafından izlendi. Çok büyük bir başarıydı. Orada 90 nesnenin tanımı ve birçok film, popüler kültür içerisinde de yer alan bir bütünlük içerisinde kendisini çok güzel ifade etmişti. Burada ise bunu biraz dönüştürdük ve bir metafor kullandık.”
GİZLİ KULAK
Sergilenen objelerin bir dama odasının içerisine konduğunu söyleyen Tümer, film ve dizilerde yer alan objelere dikkat çekti. Tümer “Arabistanlı Lawrence’ın, İngiliz istihbarat ajanının kullandığı motoru görebileceğiz. Ve aynı zamanda onun Anadolu topraklarından geçişi noktasındaki takip evraklarını görebileceğiz. Yine burada kuş ayakları, taşlar, tuğlalar ve türlü göze batmayan kravatlar ve ses kayıt gibi şifreli şeyler, telsiz basküller görülebilecek” dedi.
Saatlerin içine gizlenmiş dinleme cihazları da sergide.
Lojistik işi yapan Faruk Karabülak (39), 12 yıl önce Kudret Karabülak’la (32) evlenmişti. Bağcılar’da yaşayan çiftin 8 yaşında bir kızları vardı. Faruk Karabülak 2 Kasım 2022 sabahı uyuyan eşinin başına yastık dayayarak ruhsatsız tabancayla iki el ateş etti. Silah sesini duyan komşular polise ihbarda bulundu. Faruk Karabulak bu sırada yanına kızını da alarak evden çıktı. Sağlık ekipleri geldiğinde Kudret Karabülak çoktan hayatını kaybetmişti. Faruk Karabülak kızını annesine bıraktıktan sonra kaçmaya çalışsa da polis ekiplerince yakalandı.
SAVCI: CEZADA İNDİRİM YAPMAYIN
Faruk Karabülak polisteki ifadesinde, “İşlerim kötüye gitti ve çok borçlandım. Eşimle bu nedenle sürekli tartışıyorduk. Eşimi öldürüp intihar edecektim ama kızım silah sesine uyandı. Onu anneme bıraktım ve intihardan vazgeçtim” dedi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Faruk Karabülak’a ‘kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet, ‘ruhsatsız silah bulundurma’ suçundan ise 3 yıl hapis istemiyle dava açtı. Bakırköy 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, Faruk Karabülak’ın ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını ve bu cezada haksız tahrik ve takdir indirimi uygulanmamasını talep etti. Mahkeme heyeti Faruk Karabülak’a savunması için süre vererek duruşmayı erteledi.
‘TEK İSTEĞİ ÇOCUĞUNU OKUTMAKTI’
- Kudret Karabülak’ın annesi Fecire Küpeli duruşma sonrası yaptığı açıklamada mahkeme heyetine şöyle seslendi: “Adalete güveniyorum. Kim bir insanı uyurken öldürebilir ki. Ailesi bundan iki gün önce beni arayıp ‘Şikâyetini geri çek’ dedi. Asla affetmeyeceğim onu. Torunum silah sesini duymuş ve odaya gitmiş. Babası izin vermemiş içeri girmesine, annesinin inlemelerini duymuş. Katil, kızımı öldürdükten sonra ağabeyini aramış. ‘Kendimi de kızımı da öldüreceğim’ demiş. Hâlâ kızını görmek istiyor. Annesinin tek istediği kızının okumasıydı. Torunumu okutacağım. Ben ev temizleyerek torunuma bakıyorum. Gerekirse dilenirim de. En ağır cezayı alsın ki kızımın kemikleri sızlamasın.”
İSTANBUL Esenler’de Ferdi Ağdaş 1 Şubat 2023 günü otomobiliyle bariyerlere çarptı. Kazanın hemen ardından bir polis ekibi yardım için olay yerine gitti. Ferdi Ağdaş’ın sağlık durumu iyiydi. Polis memuru Muhammet Bektaş kazayla ilgili evrakları doldurmaya başladı. Bu sırada arkadan hızla gelen Berivan Yıldırım otomobiliyle emniyet şeridindeki polis aracına çarptı. Kazada Ferdi Ağdaş hayatını kaybetti, polis memuru Muhammet Bektaş ise yaralandı. Berivan Yıldırım ise durmayarak kaçtı.
ASLİ KUSURLU BULUNDU
Berivan Yıldırım’a kaza yerinden firar etmesi nedeniyle alkol kontrolü yapılamadı ancak tanık beyanları ve Yıldırım’ın olay öncesi alkol aldığına ilişkin kamera kayıtları nedeniyle alkollü olduğuna karar verildi. Bilirkişi raporunda da Berivan Yıldırım asli kusurlu bulundu ve tutuklandı. Berivan Yıldırım mahkemede verdiği ifadede, “Alkol almamıştım. O gün kar yağıyordu ve 110 kilometre hızla giderken bu olay yaşandı” dedi. Bakırköy 18’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada cumhuriyet savcısı mütalaasını açıkladı. Sanığın aday sürücü olduğu halde alkollü olarak, hava ve yol şartlarına göre sürüşünü uydurmaksızın, hız sınırlarını aşmak suretiyle öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin gerçekleşmesine neden olduğu ifade edilen mütalaada, Yıldırım’ın ‘bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ suçundan 22.5 yıl hapsi istendi. Berivan Yıldırım son sözünde “Olay tamamıyla kazadır. Beraatimi istiyorum” dedi.
KARARA ŞERH KOYDU
Mahkeme, Berivan Yıldırım’ı ‘bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma’ suçundan 6 yıl hapis cezasına mahkûm etti. Mahkeme, takdiri indirim uygulayarak cezayı 5 yıla indirdi. Sanığın 2 yıl süre ile sürücü belgesinin geri alınmasına karar veren mahkeme, cezanın niteliği ve süresini dikkate alarak sanığın tahliyesine karar verdi. Üye hâkim karara muhalefet şerhi koyarak, müştekiyi yaralı halde bırakması ve olay yerinden kaçması nedeniyle takdiri indirim nedeninin bulunmadığını, bu nedenle de karara şerh koyduğunu açıkladı.
İstanbul’dan Antalya’ya taşınma kararı alarak tüm evini kolileyen Yasemin Uzunçelebi, 5 Ekim 2021 gecesi uyuduğu sırada evine giren Mehmet Yıldız tarafından başından aşağı yakıcı kimyasal madde döküldü. Başı ve vücudunun üst kısmı yanarak eriyen kadın hastaneye kaldırıldı. Aylarca yoğun bakımda yatan Uzunçelebi birçok organını kaybetti. Ölümden dönen kadının belden yukarısı kas ve kemiklere kadar eridi. Bir gözünü kaybetti. 100’e yakın operasyon geçirdi. Yüzde 95 engelli kaldı. Tutuklanan ve 16 suçtan sabıkası bulunan Mehmet Yıldız’ın ifadesinde tartıştıklarını ve içinde sıvı bulunan bir kaseyi kız arkadaşına fırlattığını söyledi.
Küçükçekmece 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen karar duruşmasında son savunmasını yapan Mehmet Yıldız, “Yasemin pavyonlarda çalışıyordu. Onu o bataklıktan çıkardım. Maddi manevi yardımcı olmak istedim. Ali Rıza Kurum tarafından tehdit mesajları aldım. Birlikte çektirdikleri uygunsuz fotoğrafları gördüm. Sorduğumda benimle artık işi kalmadığını, artık o adamla olduğunu söyledi. Bana çakmak fırlattı. Peşimden gelip bana saldırdı. Ben de kombinin altında uzun süredir duran tası ona fırlattım. Tas 3.5 yıldır kombinin altında duruyordu. İçinde ne olduğunu bilmiyordum. Böyle olacağını bilmiyordum. Peçeteyle elini yüzünü sildim, banyoda yıkamaya çalıştım. Polis ve ambulansa haber verdim. Pişmanım” dedi.
Mahkeme, Mehmet Yıldız’a ‘canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürmeye teşebbüs’ suçundan 20 yıl hapis cezası verdi. Mahkeme, sanığın pişman olduğuna dair bir kanaat oluşmadığından cezada hiçbir indirim yapmadı.
HÜRRİYET OLAYI BAŞINDAN BERİ TAKİP ETTİ
‘ESKİ HALİME DÖNMEK İSTİYORUM’
Başına gelen korkunç olaydan sonra tedavi gördüğü hastanede ilk kez Hürriyet’e konuşan Yasemin Uzunçelebi “Ben tedavi olmak, eski halime dönmek istiyorum. Aynaya bakmak istiyorum doya doya... Rahat rahat hareket etmek, yemek yemek istiyorum. Aynaya bakıp saçımı taramak istiyorum, saçım yok. Bir de o kişinin çok büyük ceza almasını istiyorum” demişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün Hz. Ali Camisi’nde kıldığı cuma namazının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken özetle şöyle dedi:
(Yemen’e yönelik saldırılar): “Orantılı bir eylem söz konusu değil. Bu yapılanların hepsi de orantısız güç kullanımıdır. Bu orantısız güç kullanımını şu anda Amerika, aynı şekilde İsrail Filistin’de de yapmakta. İran bütün bunların karşısında kendini nasıl korur, ona bakmakta. İngiltere zaten Amerika’yla beraber bu süreç içerisinde adımını atmıştır, atmaya devam ediyor. Şu anda Kızıldeniz’i bunlar adeta kan gölüne çevirme hevesindeler ve Yemen Husilerle şu anda bütün güçlerini kullanmak suretiyle, bölgede ister Amerika olsun ister İngiltere olsun onlara karşı gereken cevabı verdiğini ve vereceğini söylüyor. Bu konuda en ufak bir rehavete yer olmadığını da ifade ediyorlar. Şu anda çok değişik kanallardan değişik haberler alıyoruz. Husilerin gerek Amerika’ya karşı gerek İngiltere’ye karşı çok başarılı savunmalar yaptığını, başarılı cevaplar verdiğini farklı kanallardan alıyoruz.
NETANYAHU’NUN ARTIK KAÇACAK DELİĞİ YOK
(İsrail’e açılan soykırım davası): Şu an itibarıyla savunmalarını yapmaya başladılar. Bizim vermiş olduğumuz bütün belgeler ciddi manada Lahey’de iş görüyor ve bu belgeleri artırarak vermeye devam edeceğiz. İnanıyorum ki bu belgelerle İsrail orada mahkûm olacaktır. Bunu bekliyoruz. Çünkü Lahey Adalet Divanı’nın adaletine de inanıyoruz. Bugün itibariyle İsrail kendini savunuyor. Savunurken de tabii savunmadan falan bahsediyor, nasıl bir savunmaysa. İsrail burada savunma değil taarruzla bir defa açık hava hapishanesi durumunda olan Filistin’e karşı bölgeyi kan gölüne çevirdi. Orada 22-23 bin Filistinliyi öldürdüler, şehit ettiler. Biz de alabildiğimiz kadarını çocuklardan, kadınlardan yaşlılardan alıp şu anda hastanelerimizde tedavi ettiriyoruz.
TAYYİP ERDOĞAN’I BİTİREMEZLER
İsrail kimi aldatacak ya? Bir defa, Netanyahu’nun artık kaçacak deliği yok, savunacak hiçbir imkânı yok. Ben Cumhurbaşkanı Herzog’u bu noktada çok daha samimi bir havada görüyordum. Son zamanlarda o da Netanyahu’ya özendi, çok farklı açıklamalar yapmaya başladı. Tayyip Erdoğan’a sözlü saldırılarla ellerine bir şey geçmez. Çünkü Tayyip Erdoğan’ı sözlü saldırıyla bitiremezler, çünkü biz hakikatin peşindeyiz. Hakkın yanındayız, mazlumların yanındayız ama onlar zalimliklerinin gereğini yapıyorlar. Sonucun da ben iyi olacağına inanıyorum. Hiçbir zaman mazlumlar kaybetmedi, hep zalimler kaybetti.”
PAZAR GÜNÜ TÜM İLLER AÇIKLANACAK
- Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti’nin belediye başkan adayları ve seçim çalışmalarına ilişkin de şöyle konuştu:
Damar’ın iç çamaşırı çıkarılmıştı. Gözaltına alınan ve kuzeniyle ilişkisi olan Metin Aydın, sevgilisi olduğunu iddia ettiği Pınar’ı boğarak öldürdüğünü ancak cinsel saldırıda bulunmadığını söyledi. Şüpheli tutuklandı. Kriminal Laboratuvar, Damar’ın eteğinde bulunan spermin ve tırnak aralarında bulunan DNA örneklerinin Metin Aydın’a ait olduğunu tespit etti.
MÜTALAADAKİ KORKUNÇ DETAY
Bakırköy 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada cumhuriyet savcısı mütalaasını açıkladı. Mütalaada, cinsel saldırıda bulunan sanığın, bunu kolaylaştırmak ve yakalanmamak için maktulün boğazını sıkarak öldürdüğü anlatıldı. Mütalaada, sanık Metin Aydın’ın ‘bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla kadını kasten öldürme’ ve ‘cinsel saldırı sonucunda ölüm’ suçlarından 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ile ‘cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçundan 3 yıldan 10 yıl 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılması istendi. Mütalaanın sonunda sanığın yararına takdiri indirim uygulanmaması talep edildi. Mahkeme, sanığa ve avukatına mütalaaya karşı beyanda bulunmaları için süre vererek duruşmayı erteledi.
İstanbul’dan Antalya’ya taşınma kararı alan Yasemin Uzunçelebi, 5 Ekim 2021 gecesi eşyalarını toplarken, evlilik teklifini reddettiği ve evine gizlice giren Mehmet Yıldız’ın saldırısına uğradı. Yasemin Uzunçelebi’nin başından aşağı kimyasal madde döken Mehmet Yıldız daha sonra kaçtı. Halen ne olduğu tespit edilemeyen kimyasal nedeniyle Yasemin Uzunçelebi’nın tüm yüzü ve vücudunun büyük bir kısmı eridi. Adli Tpı Kurumu yüzde 95 engellilik hali tespit etti. Mehmet Yıldız’ın 16 suçtan sabıkası vardı. Polis tarafından yakalandı, sevk edildiği adliyede tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hakkında ‘canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürmeye teşebbüs’ suçundan 20 yıl hapis istemiyle dava açıldı.
Mehmet Yıldız
KOĞUŞTA KEMİKLERİNİ KIRDILAR
Küçükçekmece 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava dün görülen duruşmada karara bağlanacaktı. Ancak Mehmet Yıldız’ın cezaevinde dayak yediği ve Adli Tıp Kurumu’nda olduğu ortaya çıktı. Duruşmada söz alan Mehmet Yıldız’ın avukatı Alaaddin Balcı, “Basında çıkan haberler nedeniyle müvekkilim kaldığı koğuşta bir süre önce darp edildi. Kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandı. Şu an Adli Tıp Kurumu’nda bulunuyor” dedi.
Mahkeme, sanığın son savunmasının alınması için duruşmayı erteledi.
Geçen pazar Hürriyet’e konuşan Yasemin Uzunçelebi, “Toplum içine karışmayı özledim. Eski halime dönmek istiyorum. Doya doya aynaya bakmak istiyorum” demişti.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Mikdat Kadıoğlu, sosyal medya hesabından, hava durumu üzerine yaptığı yorumlarla tanınan ve kendisini ‘İTÜ Meteoroloji Mühendisliği’ mezunu olarak tanıtan Kerem Ökten hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. Kadıoğlu açıklamasında, “İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı olarak böyle bir mezunumuzun olmadığını kamuoyuna saygı ile duyururum. Bu sahte diploma olayı için suç duyurusunda bulunuyoruz” dedi. Prof. Dr. Kadıoğlu, Hürriyet’e yaptığı açıklamada da şunları söyledi:
DEZENFORMASYON SUÇTUR
“Basında İTÜ Meteoroloji Mühendisliği’nden mezun olduğuna dair haberler var. Bizim mezunumuz değil ‘Türkiye’nin başı dertte’ vb abartılı tüm beyanları bize basın mensupları tarafından soruluyor. Bizi üniversite ve meteoroloji camiası olarak çok meşgul ediyor. Türkiye’de hava tahmini ve meteorolojik uyarı yapmak Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün görevi. Bu konuda hiçbir eğitimi ve sorumluluğu olmayan birinin üstüne vazife gibi abartılı tahmin ve uyarılar vermesi pek çok kişiye zarar veriyor. Tiyatrolar 3-5 kişiye perde açıyor, kafelere müşteri gitmiyor, uçak biletleri iptal ediliyor. Sonuçta abartılan tahminler tutmayınca da ‘meteoroloji bilemedi’ olup fatura yine bizim camiaya kesiliyor. Bu bir dezenformasyondur, bu da bir suçtur. Ben sosyal medya mesajımla zaten İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’nı etiketleyerek suç duyurusunda bulundum. Bundan sonra Meteoroloji Mühendisleri Odası yasal işlemleri yürütecek.”
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu - Kerem Ökten
AMATÖR TAHMİNCİYİM
- Kerem Ökten de Hürriyet’e şu açıklamayı yaptı: “Meteoroloji mezunu olmadığımı daha önce dürüstçe açıklamıştım. Ben hiçbir yerde İTÜ mezunu olduğumu yazmadım. 36 yaşımdayım. Ben işletme fakültesinden muhasebe ve denetim bölümü mezunuyum. Ancak şu an turizm işinde çalışıyorum, vardiyalı olarak. Benim meteorolojiden bir gelirim yok. Sadece Twitter’da 18 günde bir 500 TL yatıyor. Ben amatör hava tahmincisiyim.
BENİM KADAR SEVİLENİ YOK
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Türkiye ziyareti için 5 Ocak akşamı İstanbul’a geldi. Blinken, Vahdettin Köşkü’nde dün önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la, ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la görüştü. Basına kapalı kabulde Bakan Fidan, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeffry Flake de hazır bulundu.
İNSANİ YARDIM VE TAKAS
Görüşmelerde Gazze’ye insani yardım ve rehine takası ele alınırken, F-16’lar ve İsveç’in NATO’ya katılım süreci ile bölgesel konular da masaya yatırıldı. Türkiye, ABD’den F-16 satış sürecinde ilerleme, ABD ise aslında iki süreç birbiriyle ilgili değil mesajı verse de Türkiye’nin, İsveç’in NATO’ya katılım protokolüne onay vermesini bekliyor. F-16 satışı Kongre’ye iletilecek, 15 gün içinde ABD Kongre üyeleri itiraz etmezse sürecin önünde engel kalmayacak. ABD yönetiminden Türkiye’ye iletilen mesaj, İsveç’in üyeliği onaylanmazsa Kongre’nin itiraz edeceği yönünde.
‘EŞZAMANLILIK’ VURGUSU
Hürriyet’e bilgi veren kaynaklar, önceki görüşmelerde iki Dışişleri Bakanı arasında İsveç ve F-16 süreçleri konusunda mutabakata varıldığını belirtti. “İyi niyet süreci” olarak da anılan bu mutabakat her iki başlıkta koordineli olarak atılacak adımları içeriyor. Buna göre TBMM, İsveç’in katılım protokolünü onay verdikten sonra uluslararası anlaşma niteliğindeki protokol Cumhurbaşkanı onayına gidecek. İki ülke arasındaki mutabakat gereği bu aşamada ABD Başkanı Biden da Kongre’ye F-16 satış yetkisi için ilgili düzenlemeyi gönderecek. Gündemde bu adımların eşzamanlı atılması tartışması var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, aralık ayı başında Katar dönüşü “ABD’nin Kongresi varsa bizim de kongremiz yani Meclisimiz var. ‘Beraberce eşzamanlı olarak bu adımları atalım’ diyorum” açıklamasını yapmıştı. İki lider arasındaki son telefon görüşmesinde ABD Başkanı’nın da eşzamanlılık konusunu gündeme getirdiği belirtiliyor. Türkiye ziyaretinin ardından Yunanistan’a geçen Blinken, X hesabından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinden fotoğraf ile, Gazze’deki çatışmayı, NATO müttefikleri olarak ortak güvenlik önceliklerimizi ve karşılıklı yatırım ve ticareti genişletme arzularımızı görüştük” dedi.
FİDAN’DAN ‘DERHAL ATEŞKES’ ÇAĞRISI
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, dün İstanbul’da Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından Çırağan Sarayı’nda düzenlenen 5’inci Ortak Paylaşım Forumu’na katıldı. Türkiye’nin 100’üncü Yılında Çalışma Hayatı temalı programda konuşan Erdoğan, TİSK üyelerine ait işyerlerinde 2 milyon kişinin çalıştığını belirterek özetle şunları söyledi:
“Yaklaşık 256 milyar dolara ulaşarak rekor kırdığımız 2023 yılı ihracatımıza katkı veren TİSK mensuplarına teşekkürlerimi borç biliyorum. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonumuzun asgari ücret müzakerelerinde de son derece yapıcı bir tavır sergiledi. Yüzde 49 artışla 17 bin 2 lira olarak belirlenen 2024 asgari ücretinin çalışanlarımızla birlikte tüm işverenlerimize de hayırlı olmasını diliyorum. Yeni asgari ücretle çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüzü bir kez daha yerine getirmiş olduk.
İHRACATTA REKOR KIRDIK
Kısa, orta ve uzun vadeli planlarla hedefimize adım adım yürüyoruz. Son 6 aylık dönemde uluslararası sermaye girişi hızlandı. Rezervlerimiz güçlendi. Ani kur hareketleri azaldı, finansman koşulları iyileşti. Merkez Bankamızın toplam rezervi tarihinin en yüksek seviyesine çıkarak toplamda 145.5 milyar doları buldu. İhracatta Cumhuriyet tarihimizin rekorunu kırdık. 2023 enflasyonumuz yüzde 64,8 olarak gerçekleşti. Hem çekirdek hem manşet enflasyonun son aylardaki düşüş eylemi Orta Vadeli Programımızla uyumludur. Enflasyondaki ivme kaybının etkileri özellikle yılın ikinci yarısında daha net hissedilecektir.
YATIRIMA DESTEK
Geçtiğimiz yıl milli gelirimizin yüzde 5.4’ü düzeyinde gerçekleşen cari açığı bu yıl yüzde 4’e önümüzdeki yıl yüzde 3’lü ve sonraki yıl yüzde 2’li seviyelere kadar geriletmekte kararlıyız. Hükümetlerimizin alameti farikası olan mali disiplinden taviz vermeyecek dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm, yapısal reformlar gibi alanları inşallah daha da güçlendireceğiz. İş dünyamıza yardımcı olmak için yatırımı ve ihracatı destekleyici daha düşük maliyetli finans imkanları oluşturmanın gayretindeyiz.
Törende işçiler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a el işlemeli vagon figürlerinin bulunduğu bir hediye verdi.
TÜRK İŞ KANUNU
Mahmut Yılmaz, Seçil Erzan’la akrabaydı. 16 Kasım 2011’de Erzan’a miktarı belli olmayan bir para verdi ve faiziyle birlikte geri aldı. Erzan, 5 Ocak 2023’te yine Mahmut Yılmaz’a başvurdu. Yılmaz’dan 1 milyon TL aldı ve 52 bin 700 dolar olarak sisteme koyacağını söyledi. 6 Ocak 2023’te sözde sisteme konulan 52 bin 700 dolar 31 Ocak 2023’te 63 bin 240 dolar olacaktı. Seçil Erzan o sırada diğer para aldıklarına ödeme yapmıyordu ama sözde vadenin bittiği 31 Ocak 2023 günü saat tam 09.06’da Yılmaz’a haber verdi. Vadenin 15 Şubat’a kadar uzatılması durumunda yüzde 12.5 daha faiz vereceğini söyledi.
ÇOK KAZANÇLI OLDU
Mahmut Yılmaz, 15 Şubat 2023’te sözde vadesi dolan parayı bir kez daha Seçil Erzan’da bıraktı. Bu kez vade 1 Mart 2023’te doluyordu. Ancak Erzan iyice sıkışmıştı. Futbolcular sürekli arıyor, tefeciler tehdit ediyordu. Üstelik Çorlu’daki evleri de satmıştı. Mahmut Yılmaz, 7 Mart 2023’te Seçil Erzan’a “Yarın parayı bekliyorum. Ödemelerim var” diyerek mesaj attı. Erzan parayı 9 Mart 2023 akşam üstü 100 bin dolar olarak yatırdı. Mahmut Yılmaz 10 Mart 2023 günü saat 08.16’da Seçil Erzan’a “Çok teşekkür ederim benim için çok kazançlı oldu” diye mesaj attı. Seçil Erzan da Mahmut Yılmaz’a, “Hayırlı işler Mahmut Amca” diye yanıt verdi.
KARAKUTUDAN SON MESAJ: HEPİMİZ BİTTİK
- Topladığı paraları ödeyemeyen Seçil Erzan, tutuklanmadan bir ay önce en yakın arkadaşı ve paraları taşıyan çantacısı Nazlı Can’a “Ben bittim” diye mesaj atıyor. Nazlı Can ise “Hepimiz bittik” diye yanıt veriyor. Erzan bir süre sonra artık mesajlarına da cevap vermeyen arkadaşına 9 Mart günü yeniden bir mesaj atarak “Neden telefonu açmıyorsun Nazlı? Sen de mi açmayacaksın? Ben gidiyorum hoşçakal” diyor. Nazlı Can buna karşılık “Nereye, bizi böyle bırakıp mı?” diye yazıyor. Bunun üzerine Erzan, “Bu şekilde herkes bana düşmanken ben çözemem. İlk önce kapıma yakınlarım geldi. Kimsenin suçu günahı yok” diye cevap veriyor. Ardından yazışma şöyle devam ediyor:
ÖYLE BİR BATAĞA SOKTUN Kİ
Nazlı Can: Sen herkesi öyle bir batağa soktun ki. Ne yapacaksın? Söyle lütfen. Nereye gidiyorsun?
Seçil Erzan:
Hafta başından itibaren Türkiye’ye gelecek soğuk hava nedeniyle İstanbul’un yüksek kesimlerinde ve Anadolu’da kar yağışı görülecek. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Afet Koordinasyon Merkezi’nden (AKOM) yapılan yazılı açıklamada, İstanbul’un pazartesi akşamından itibaren Sibirya kökenli soğuk havanın etkisi altına gireceği bildirildi.
SALI VE ÇARŞAMBA KAR VAR
Sıcaklıkların 5 ila 8 derece düşeceği kaydedilen açıklamada, 9 Ocak Salı günü kentin yüksek kesimlerinde, 10 Ocak Çarşamba günü ise kent genelinde kar yağışının beklendiği vurgulandı. Açıklamada, İBB’nin kışa hazırlık çalışmalarının tamamlandığı, kış şartlarıyla mücadele çalışmalarında 12 bine yakın personelin ve 3 binden fazla iş makinesinin görev yapacağı duyuruldu.
10 DERECE SOĞUYACAK
CNN Türk Meteoroloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Şen hafta başında yurda girecek olan soğuk havanın etkilerini Hürriyet’e şöyle anlattı: “Sıcaklıklar ayın 9’undan itibaren 10 derece kadar düşecek. İstanbul’da hava sıcaklığı salı günü 4-5 dereceye inecek. 9’unda İstanbul’un yüksek kesimlerine kar yağışı olacak ama 2-3 cm kadar yağar. İstanbullular karı havada görecek ama yerde zor. 10’unda da kar yağışı var ama kuvvetli değil. Cumartesi de kar yağışı var.”
Meteoroloji Mühendisleri Odası Yayın Kurulu Başkanı Ahmet Köse ise “İstanbul’da deniz suyu hâlâ sıcak. Şu anki verilere göre çocukların kardan adam yapacağı, kar topu oynayacağı bir kar yağışı değil” diye bilgi verdi.
ANADOLU’DA YOLLAR KAPANIR
Ukraynalı Hanna Butym (28) internetten tanıştığı Mesut Öztürkmen’le (45) 2018 yılında evlenerek Türkiye’ye yerleşti. Türkiye’ye geldiğinde, Öztürkmen’in kendisine söylediği her şeyin yalan olduğunu anlayan Hanna, 2.5 yıl sonra boşanma davası açtı. Öztürkmen internetten izini sürdüğü Hanna’yı, kız kardeşinin sosyal medya paylaşımlarından yola çıkarak 15 Ocak 2021 günü İstanbul Florya’daki bir AVM’de buldu. Hanna’nın yüzünü falçatayla paramparça eden Öztürkmen polis tarafından etkisiz hale getirildi. Hakkında 20 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.
SALDIRGAN PİŞKİNCE KENDİNİ SAVUNMUŞTU
Mahkemede “Hanna paramı alıp benden habersiz memleketine gitti. AVM’de başka bir erkekle görünce kıskandım. Eğer öldürmek isteseydim direkt boğaz bölgesine vururdum” diye savunma yapan Mesut Öztürkmen, iyi hal indirimiyle 11 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, kararı bozdu. Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde silbaştan görülmeye başlayan davanın son duruşması dün yapıldı. Duruşmada mütalaasını açıklayan savcı, Öztürkmen’in 3 yıldır tutuklu olduğunu ve suç vasfının değişme ihtimali olduğunu belirterek tahliye edilmesini talep etti. Mütalaanın ardından söz alan Mesut Öztürkmen “Cezaevindeyken zaten boşandım. Söz veriyorum, ona yaklaşmayacağım” ifadelerini kullandı. Mahkeme, Mesut Öztürkmen’e yurtdışına çıkış yasağı ve her hafta evine en yakın karakola giderek imza atması şartıyla tahliyesine karar verdi.
‘ÖLÜM FERMANINI İMZALAMAKLA AYNI’
Hanna Butym’in avukatı Tuba Özel tahliye kararına ilişkin, “Biz bu tahliyeyi kabul etmiyoruz. Sanığın eylemi ödüllendiriliyor. Hanna’ya tahliyeyi haber verdik, dondu kaldı. Korku içinde. Bu karar Hanna’nın ölüm fermanını imzalamakla aynı şey. Ha sanığı tahliye etmişsiniz, ha Hanna’nın ölüm fermanını hazırlamışsınız” dedi.
Evden çıkmasını istediği kadına hakaret edip çatalla yaraladıktan sonra evde bulunan misafiri Nadir Övünç’e de saldırdı.
Gözaltına alındıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Mehmet Cengiz Bilik hakkında hakaret, silahla yaralama, silahla tehdit, konut dokunulmazlığını ihlal etme ve nitelikli hırsızlık suçlarından toplam 24 yıl hapis istendi.
Bakırköy 39’uncu Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada mütalaasını açıklayan cumhuriyet savcısı, Mehmet Cengiz Bilik’in 17 yıl 9 ay hapisle cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme, taraf avukatlarına süre vererek duruşmayı erteledi.
İstanbul Esenler’de Asiyenur Atalay (19) bir süre arkadaşlık ettiği Ümit Karakoyun tarafından 4 Mayıs 2022’de başından silahla vurularak öldürüldü. Arnavutköy’de yakalanan Ümit Karakoyun’un hırsızlık, yağma, uyuşturucu ticareti ve kasten yaralama suçlarından 16 suç kaydı vardı. Tutuklanan Ümit Karakoyun hakkında ‘kasten kadın öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet, silahı verdiği iddia edilen Mesut Gezer içinse ‘kasten öldürmeye azmettirme’ suçundan müebbet hapis cezası istendi.
HEM TAHRİK HEM İYİ HAL İNDİRİMİ İSTEDİ
Bakırköy 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen duruşmada savunma yapan Ümit Karakoyun, “Çok pişmanım. Mesut bana silahı vermese ve Asiye bana tükürmeseydi olay olmayacaktı” dedi. Mesut Gezer ise olayla hiçbir bağlantısı olmadığını ve sanığa silah vermediğini öne sürdü. Duruşmaya Mersin Asliye Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS’le bağlanan Ümit Karakoyun’un avukatı Mustafa Kemal Kısacık, “Müvekilim olaydan kısa bir süre önce cezaevinden çıkmıştır. Sosyal yaşam biçimi, doğu kökenli biri olması ve maktul ile yaşadığı duygusal ilişki nedeniyle olayı gerçekleştirdiğini samimi bir şekilde anlatmıştır. Pişmanlığını dile getirmiştir. Bizce haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerekmektedir ayrıca yargılama sürecinde mahkemeye yardımcı olmuş olması nedeniyle takdiri indirim hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Tahliye konusunda takdir mahkemenindir” dedi.
MAHKEME İFADELERE İTİBAR ETMEDİ
Mahkemenin karar öncesi verdiği arada ise adliye koridoruna çıkan müşteki avukatları sanık avukatının savunmasındaki ‘doğu kökenli’ detayına tepki gösterdi. Kendi aralarında tartışan avukatlar “Bu ne demek! O zaman doğuda işlenen cinayetler normal mi sayılsın, bunu mu kastediyor, bunu mu istiyorlar” diye yorumda bulundu. Mahkeme heyeti Ümit Karakoyun’u müebbet hapis cezasına, Mesut Gezer’i ise 15 yıl hapis cezasına çarptırdı. Tutuksuz yargılanan Mesut Gezer duruşmada tutuklanarak cezaevine gönderildi.
NE YANİ ORADA İŞLENEN CİNAYETLER NORMAL Mİ SAYILSIN
SANIK: Mesut bana silahı vermese ve Asiye bana tükürmeseydi olay olmayacaktı. Çok pişmanım.
AVUKAT: Müvekilimin sosyal yaşam biçimi, doğu kökenli biri olması ve maktul ile yaşadığı duygusal ilişki nedeniyle olayı gerçekleştirdiğini samimi bir şekilde anlatmıştır. Yargılama sürecinde mahkemeye yardımcı olmuş olması nedeniyle indirim hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
AK Parti İnsan Hakları Başkanlığı, Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle ‘İnsanlığın Yüzü’ Programı düzenledi. Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşen programa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da katıldı. Erdoğan, yaptığı konuşmada şunları söyledi:
İNSAN HAKLARI AYAKLAR ALTINDA
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi bundan 75 sene evvel gerçekten büyük umutlarla kabul edildi. Daha adil, daha özgür, daha insan odaklı bir dünya idealiyle kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 75 yıldır uluslararası topluma sorumluluklarını hatırlatmayı sürdürüyor. Buna rağmen 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü, dünyanın pek çok yerinde insan hakları ayaklar altına alınırken karşıladığımız da bir gerçektir. Batı toplumlarını zehirli bir sarmaşık gibi saran İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı insan haklarına yönelik tehditlerin en başında yer alıyor.
GEORGE FLOYD, AYLAN BEBEK...
‘Nefes alamıyorum, nefes alamıyorum’ diyerek can veren George Floyd’un dramını asla unutamayız. Benzer olaylarla daha sonra da karşılaştık. Aylan bebeğin nasıl dalgalarla kıyıya vurduğunu izledik. Aylan bebeğin ölümü Batı’yı insafa getirmedi. Filistin kefhiyesiyle gezen 3 genç ABD’de sokak ortasında silahlı saldırıya uğradı.
BÖYLE ADALET OLUR MU
Bugün Gazze’de sadece çocuklar, kadınlar, yaşlılar, gazeteciler değil aynı zamanda insanlığa dair tüm değerler de katledilmektedir. Bu vahşet karşısında uluslararası kuruluşlar ve insan hakları örgütleri hiçbir somut adım atmıyor. BM Güvenlik Konseyi’nde sadece Amerika’nın ret oyuyla ateşkes reddedildi. Böyle adalet olur mu? Adil bir dünya mümkün ama Amerika’yla değil. Çünkü Amerika, İsrail’in yanında parasıyla, silah mühimmatıyla yer alıyor. Ey Amerika bunun hesabını nasıl vereceksin? Kimse artık ‘Amerika BM Evrensel Beyannamesi’ne destek veren ülkedir’ demeyecek.”
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, bu yıl 7’ncisi düzenlenen TRT World Forum’a katıldı. Erdoğan İstanbul’da düzenlenen programda özetle şunları söyledi: “Gazze’de devam eden katliam başta olmak üzere küresel ölçekte son derece sancılı bir dönemden geçiyoruz. Rusya- Ukrayna arasındaki savaş gündemde geri plana düşmüş olsa da halen tüm yakıcılığıyla devam ediyor. Savaşın ilk aylarında ülkemizin çabalarıyla ortaya konan barış planının değeri gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. O dönem, ateşi büyümeden söndürmek yerine körükleyenlerin, bölgemizle birlikte tüm dünyaya nasıl büyük bir kötülük yaptıkları artık net bir şekilde görülüyor. Kalıcı barışı tesiste kaybedilen her günün her anın bedelini ateşe benzin döken Batılılar değil maalesef masumlar ödemektedir. Komşularımızın içine düştükleri bu ‘kaybet kaybet’ denkleminden çıkarmayı komşuluk hukuku-muzun bir gereği olarak görüyoruz.
ÖZGÜR BASIN İHTİYAÇ
Basın, bilhassa da kalemini ve ekranını küresel güçlere kiralamayan özgür basın demokrasiler açısından yeri doldurulamaz bir ihtiyaçtır. Güdümlü basın ise halkın haber alma hakkı yanında demokrasi içinde açık bir tehdit oluşturur. Ülke olarak 70 yılı aşan çok partili demokrasi mücadelemizde bu hakikati tüm boyutlarıyla pek çok kez tecrübe ettik. Her zaman söylediğim gibi bugünlere manşetlerle çarpışa çarpışa geldik. Gerektiğinde ağır bedeller ödemeyi göze alarak ülkemizde tüm kurum ve kurallarıyla hakiki demokrasiyi tesis ettik. Türkiye ekonomisiyle, demokrasisiyle, basınıyla gerçekleştirdiği sessiz devrimleriyle 21 yıl öncesine nazaran çok daha ileri bir noktadadır.
İSRAİL GAZETECİLERİ ÖLDÜRÜYOR
Şu anda Gazze’de 70’i aşkın medya mensubu öldü. Nerede dünya? Dünyanın o meşhur basın yayın organları nerede? Niye sesleri çıkmıyor? Niçin öldürülen bu basın mensuplarına yönelik manşetlerini atmıyorlar. Amerika’nın o meşhur gazeteleri nerede? İngiltere’nin, Fransa’nın, Almanya’nın o meşhur gazeteleri, dergileri nerede? Hiçbirinin sesi çıkmıyor. Gazze’de 7 Ekim’den bu yana devam eden katliamlar bize sadece özgür değil aynı zamanda adaletli ve vicdanlı basının da önemini hatırlatmıştır. Çoğu kadın ve çocuk 18 bine yakın masumun katledilmesinin kâğıt kesiği kadar yer bulamadığı bir medya karartmasıyla karşı karşıyayız. İsrail, Gazze’de sadece kadın ve çocukları değil çok zor şartlar altında görevini yapmaya çalışan basın mensuplarını öldürmeye devam ediyor.
Çocuklar, Türkiye’nin gösterdiği barış çabalarını temsilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘barışın anahtarı’nı armağan etti.
AA’DAN BİR ŞEHİDİMİZ VAR
Her türlü riski göze alarak, Gazze’den dünyaya hayati bir iletişim koridoru açan TRT’mizi, Anadolu Ajansımızı ve diğer basın kuruluşlarımızı canıgönülden tebrik ediyorum. İsrail’in yalanlarla örülü propaganda makinesine karşı yürütülen dezenformasyonla mücadele çalışmalarını takdir-le karşılıyorum. Şu anda bizim Anadolu Ajansı’ndan şehidimiz var. Merkezimizin çalışmalarıyla 130’un üzerinde İsrail yalanını ifşa etmesi bu çabaların ne kadar kıymetli olduğunu göstermiştir. İsrail güçleri basın mensuplarımızın hakikate ayarlı kameralarını kırmış olsa da hakikatlerin ortaya çıkmasına engel olamamıştır. Bir kameramız gider, bin kameramız gelir. Olağanüstü bir gayret ve fedakârlık sergileyerek Gazze’deki insani dramı dünyaya duyuran medya mensuplarına şükranlarımı sunuyorum. İsrail saldırılarında hayatını kaybeden gazetecileri rahmetle yâd ediyorum.
Futbolcular ve işinsanlarının da arasında olduğu onlarca kişiyi dolandıran Seçil Erzan’ın avukatı Nazlı Nadide Karaaslan’la görüştük. Böylece ilk kez Seçil Erzan tarafından iddialara yanıt aldık.
SEÇİL’İN 5 KURUŞU YOK
Seçil Erzan 8 Aralık 2022’de annesi için Tekirdağ Çorlu’da bir daire satın almış, 21 gün sonra da satmıştı. Avukat Karaaslan bu daireye tefecilerin el koyduğunu iddia ederek, şunları söyledi: “Seçil paraları ödemek istese 5 kuruşu yok. Tutuklandıktan 3 gün sonra tefeciler el koydu annesinin evine, kadını sokağa attılar. Annesi iki kez beyin ameliyatı geçirdi. Altı bezleniyor. Köydeki teyzesi bakıyor kendisine.
BİR İŞ ÇEVİRMİŞ OLMAMIŞ
İnşallah mağdurlar paralarını alır. Banka öder bir şekilde, ödemeyi düşünür. Seçil de alabileceği en az cezayı alır. Şu an çok kötü. Ne özel hayatı kaldı ne bir şeyi... Paraları almadım demiyor ki; daha ne yapacaksınız kıza, zaten cezaevinde. Para alanlar da biraz konuşsun, ‘Biz de faiz aldık, bu kadar para aldık’ desin. 12 senedir bunu yapıyorsa, hiç para kazandırmıyor olsa siz bu kızı yaşatır mısınız? Bir şeyi çevirmiş, olmamış. Kötü niyetliler kullanmış kızı. Art niyetliler de cezalarını bulsun. Seçil daha ne yapsın, ölsün mü?
HİÇ Mİ KAZANDIRMADI
Para Seçil Erzan’da değil. Hiç mi kimseye para kazandırmadı? Bu para bir yerlerde gömülü değil, bu ismi geçen kişilerin faizinde, evlerinde, arabalarında, kasalarında, çocuklarının üniversite tahsillerinde. Seçil’in bir ifadesi var: ‘Para, herkesin karısının taktığı saatlerde’ diyor. Bu para Seçil’de değil. MASAK raporunda adı geçen ve olağandışı zenginleşen kişiler tespit edilebilir. Böylece paranın nerede olduğu ortaya çıkar.
BU İŞE NASIL GİRMİŞ
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün Gazze temasları kapsamında Katar’a gitmeden önce, başkanlığını da yaptığı İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) İstanbul’da düzenlenen toplantısına katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıdaki konuşmasında özetle şunları söyledi:
“İsrail’in 7 Ekim’de başlayan katliamları, esir takasları sebebiyle 6 gün süren fasılanın ardından 1 Aralık tarihi itibarıyla yeniden hızlandı. Sivilleri ve sivil yerleşim yerlerini hedef alan İsrail saldırılarında 16 binin üzerinde şehit ve 36 binin üzerinde yaralı verildi. Gazze’de şehit edilen her üç kişiden ikisini çocuklar, bebekler ve kadınlar oluşturuyor. Kendilerinden haber alınamayan Gazzeli sayısı 6 bin 500’ü geçti. İsrail zulmünün kurbanları arasında 73 gazeteci ve 100’ün üzerinde Birleşmiş Milletler görevlisi de var. Öyle bir tablo ki, küresel güvenlik ve barışı korumak için kurulan Birleşmiş Milletler kendi çalışanlarını dahi İsrail’in barbarlığından koruyamıyor.
BİZE DEMOKRASİ DERSİ VERDİLER
Avrupa’sından Amerika’sına kadar insan hak ve hürriyetlerinin savunuculuğunu yapan güçlerin içine düştükleri acziyet ise daha vahimdir. Bu ülkeler adeta İsrail’e daha fazla çocuk öldürmesi, hastane, okul, ev vurması daha fazla masum kanı dökmesi için şartsız destek veriyor. Uluslararası basın kuruluşları, Gazze’de öldürülen meslektaşları için tek bir cümle kuramıyor. İsrail’e karşı tek bir eleştiri getiremiyor. Oysa bunlar bize, hepimize yıllarca demokrasi ve hukuk dersi vermişlerdir. Fail Müslüman olunca ortalığı ayağa kaldıranların hepsi bugün İsrail’in hoyratça sergilediği katliamlara kör ve sağır kesilmiş durumdalar.
MÜSLÜMAN ALEMİ CENDERE İÇİNDE
Birleşmiş Milletler kurumsal olarak Gazze imtihanından başarısız çıktı. Genel Sekreter Sayın Guterres’in samimi gayretleri maalesef bizzat Güvenlik Konseyi üyeleri tarafından sabote edildi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 121 ‘evet’ oyuyla kabul edilen karar insanlığın vicdanına tercüman olması bakımından kıymetli bir adımdı. Ancak bu karar Birleşmiş Milletler’in mevcut yapısı nedeniyle kadük kaldı. Akan kanın durması noktasında tesirli olamadı. Maalesef 40 çekimser oyla birlikte 161 ülkenin iradesi yok sayıldı. Sadece bu tablo bile 2 milyarlık Müslüman alemi olarak nasıl bir cendereye sıkıştırıldığımızı göstermeye kafidir.
GAZZE’NİN YENİDEN İMARI İÇİN HAZIRLIK
Gazze’nin yeniden imarıyla ilgili hazırlıkları da şimdiden başlamalıyız. İsrail’in Gazze’yi insansızlaştırma politikalarına karşı da çok net bir duruş sergilemeliyiz. Farklı hevesler peşinde koşan İsrailli yöneticilere şu gerçeği bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Gazze bir Filistin toprağıdır. Gazze, Filistinlilerindir. Ebediyen de öyle kalacaktır. İslam dünyası olarak Gazze’nin tek bir karış toprağını dahi işgalci İsrail’e bırakmamak hepimizin boynunun borcudur. Bunu sadece Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz için değil aynı zamanda kendi güvenliğimiz, kendi toprak bütünlüğümüz için de yapmalıyız.
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gözaltına alınan Aytuğ Koyuncu serbest kaldı. Başsavcılık karara itiraz edince nöbetçi sulh ceza hâkimliği kararıyla gözaltına alınan Koyuncu, tutuklandı. Ancak ilk duruşmada tahliye edildi.
İYİ HÂL İNDİRİMİ UYGULANDI
Küçükçekmece 7’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında mahkeme, sanığa “ev hayvanına işkence etmek veya acımasız ve zalimce muamelede bulunmak” suçundan 6 ay hapis cezası verdi. Mahkeme, sanığın yargılama sürecindeki saygılı tutumu nedeniyle cezayı 5 ay hapse indirdi.
Eski Çapa Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu, 2010-2016 yılları arasında Adli Tıp Kurumu 6’ncı İhtisas Kurulu’nda görev yaptı. Cinsel taciz ve istismar konusunda rapor hazırlıyordu. 2016 yılında FETÖ üyeliği gerekçesiyle ihraç edildi ve 15 ay cezaevinde kaldı. 2017 yılında tahliye olduktan sonra İstanbul Bakırköy’de klinik açtı. Çocuk hastalarına uyuşturucu vererek ailelerini cinsel istismarla suçlamalarını sağlaması iddialarıyla gündeme gelmesinin ardından da psikolog olan asistanı Ahmet Aktaş’la birlikte 14 Ekim 2023’te tutuklandı. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma sonunda Süleyman Salih Zoroğlu’na 8 ayrı suçtan 972 yıl hapis istemiyle iddianame düzenledi.
ONUN YÜZÜNDEN BOŞANDILAR
İddianamede yer alan detaylara göre, Süleyman Salih Zoroğlu’nun kurbanlarından biri 15 yaşındaki M.Ö.’ydü. Zoroğlu uyuşturucu verdiği çocuğu annesi tarafından istismara uğradığına inandırdı. Çocuğun babası ile annesi boşandılar. Ancak baba, Zoroğlu’nun çocuğa attığı mesajları bulunca eşi S.Ö.’yü boşuna suçladığını anladı ve doktor hakkında savcılığa şikâyette bulundu. Doktor Zoroğlu çocuğa attığı ses kayıtlarından birinde, “Hep Fetö’cüler mi yatacak, biraz da siz yatın” diyordu. Ancak asıl korkunç olan, Zoroğlu’nun 19 ayrı kişiliğe sahip olduğunu iddia ettiği M.Ö.’nün Adli Tıp’taki muayenesi sırasında herhangi bir rahatsızlığının tespit edilememesi oldu.
İddianamede çocukların ifadelerine de yer verildi. T.Ş. doktorun kendisine uyuşturucu verdiğini anlatarak, “Annemle ilgili ne anlattığımı tam hatırlamıyorum. O zaman ilaç yüzünden kafam kötüydü. Mesela beni bir eve kapatmıştı, orada 2 tane kız vardı 18 ve 19 yaşlarında. Birinin adı B. diğerinin adı ise N.’ydi. Bu kızlar doktorun babasının evindeydi” dedi.
Kliniğe anne ve babasıyla birlikte gittiğini anlatan M.Ç. ise “Doktor üçüncü seansta benim burnuma dört kez fısfıs şeklindeki ketamin maddesini sıkmaya başladı. Burnuma bahsettiğim fısfısı sıktığında artık ışığa karşı ileri derecede hassasiyetim oluşuyordu. Zaten Salih Hoca fısfıstan sonra ışıkları kapatıyordu. Kendimi her şeyden korkan, korumasız ve yarı baygın birisi olarak hissediyordum.
‘EMİN MİSİN... İYİ DÜŞÜN...’
Ben bu haldeyken Salih Hoca benimle konuşmaya devam ediyordu. Devam eden süreçte ben yine yoğun ketamin etkisi altındayken ‘Babanın sana bir şey yapmadığından emin misin?’ dedi. Ben her seferinde babamı çok sevdiğimi söylesem de Salih Hoca aşırı derecede ısrarlı bir şekilde ‘İyi düşün, böyle bir şey yaşanmış olabilir, bana anlat’ diyordu. Sürekli olarak babam hakkında konuşmak istemesi beni çıldırtmıştı” diye konuştu.
Saadet zincirinin halkaları bir bir koparken, gözlerin çevrildiği isimlerden biri de ‘çantacı’ olarak anılan Ali Yörük.
Seçil Erzan, 2023 mart ayında kendisine para veren isimlerden İnci Çeviker ve eşi Bülent Çeviker’e “Bankanın para toplama aracı firmasından Ali Bey gelecek, parayı ona teslim edin” demiş, Çeviker çifti de 1 milyon 920 bin doları bankadaki hesaplarından çektikten sonra Erzen’in gönderdiği Ali Yörük’e elden teslim etmişti. Erzan’la birlikte tutuklanan isimlerden olan ve hakkında “Nitelikli Dolandırıcılık” suçundan 10 yıla kadar hapis istenen Ali Yörük de ifadesinde Seçil Erzan tarafından dolandırıldığını iddia etti.
Çorlu’da bir otomotiv bayisinin satış müdürü olan Ali Yörük tutuklandığı gün verdiği ifadesinde Seçil Erzan’la olan bağlantısını şöyle anlattı:
- TANIŞTIĞIMIZDA SEÇİL GİŞE MEMURUYDU: “17 yıl önce Çorlu’daki Denizbank şubesine kredi çekmek için gittiğinde Seçil Erzan’ı gişe memuru olarak tanıdım. O dönem işten ayrıldım. Bana ne iş yapacağımı ve ne kadar param olduğunu sordu. Tazminatımı aldığımı ve borsada bir miktar paramın olduğunu söyledim. Bu paraları kendisine vermemi ve bana fazla para kazandıracağını şöyledi. ‘Araba işi gibi düşün, kâr edeceğiz’ dedi. İki bankadan kredi çektim. Tanıdıklarımdan borç aldım. Toplamda 5 milyon TL parayı 1.5 yıl önce Florya’da Erzan’a elden teslim ettim.
- FONDA FATİH TERİM’İN OLDUĞUNU SÖYLEDİ: Aradan 3-4 ay kadar süre geçti. Paramı istiyordum. Kendisi bana ‘Bu öyle hemen paranı çekebileceğin bir fon değil, çekersen zarar edersin’ diyerek oyaladı. Aradan bir yıl kadar süre geçti. Bana 5 milyon TL olarak teslim ettiğim paranın 100 milyon TL olduğunu söyledi. Fonda Fatih Terim’in olduğunu söyledi. Bana 5 milyon TL bedelli senet verdi. Senedi alınca paramın gelmesini bekledim. Daha sonra tutuklandı. Senetle paramı tahsil edebileceğimi düşündüğüm için suç duyurusunda bulunmadım. Hatta avukatım da senedi icraya koydu.
- EN FAZLA ÇANTASINI ARABAYA KOYMUŞUMDUR: Seçil Erzan’a yardımcı olmadım. Kendisine en fazla çantamı arabaya koy dediğinde yardımcı olmuşumdur. Onun dışında Erzan’la ortak hiçbir fiilim olmadı.”
KARA PARA SORUŞTURMASI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Ali Yörük, ağabeyi Atilla Yörük ve Aslı Yörük hakkında kara para aklamaktan başlattığı soruşturma sürüyor. Soruşturmada Ali Yörük’ün çok sıkça Bulgaristan’a gidip geldiği tespit edildi. Bulgaristan seyahatlerinin Seçil Erzan’ın parasını yurtdışına kaçırmak için mi yapıldığı araştırılıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin düzenlediği Haliç Kongre Merkezi’ndeki İnovaLİG Şampiyonları Ödül Töreni ile İstanbul Kongre Merkezi’ndeki Öğretmenler Günü Buluşması’na katıldı. Erdoğan Öğretmenler Günü programında, Cumhuriyet’in 100. yılı dolayısıyla çalışmayan emeklilere verilen 5 bin TL’lik ikramiyeyle ilgili önemli bir açıklama yaptı. Erdoğan “İlk düzenlemeden yararlanamayan, çiftçi ve BAĞKUR’lu esnaf emeklimiz başta olmak üzere 4 milyon 689 bin emeklimiz de 5 bin TL ödeme imkânından faydalanacak” dedi. Erdoğan “Emeklilerimizin bir kısmının dışarıda bırakılması bizim de hakkaniyetli bulmadığımız bir durumdu. Kabine toplantımızda bakanlarımıza talimatı verdim. Hazırlıklarını tamamladılar. Gerekli kanun teklifini önümüzdeki hafta Meclis’e sunacağız. Böylece 15 milyon 120 bin emeklimizin tamamına ödeme gerçekleştirmiş olacağız” diye konuştu.
İHRACATTA TARİHİ BAŞARI
Erdoğan ihracat toplantısında da Türkiye’nin tarihi bir başarı hikayesi yazdığını söyledi. Erdoğan özetle şöyle konuştu: “Türkiye’nin üretimine, istihdamına ve ihracatına katkı yapan tüm şirketlerimizle gurur duyuyoruz. Yeter ki siz çalışın, üretin, istihdam oluşturun. Yeter ki siz bu ülkenin ürünlerini dünyanın dört bir yanına ulaştırın. Yeter ki siz Türkiye’nin potansiyeline güvenmeye, inanmaya devam edin. Allah’ın izniyle sizi asla yalnız bırakmayız.
YÜKSELİŞ TRENDİ SÜRÜYOR
İhracat hacminde hep birlikte tarihi bir başarı hikayesi yazdık. Göreve geldiğimizde yılda sadece 36.1 milyar dolar ihracatı olan ülkemiz geçen sene 254.2 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi. Türkiye bu artış oranıyla OECD ülkeleri arasında ihracatını en hızlı arttıran üçüncü ülke oldu. Küresel ölçekte yaşanan tüm zorluklara ve sorunlara rağmen ihracatımız yükseliş trendini hâlâ devam ettiriyor. Son olarak ekim ayında yeni bir rekora daha imza attık. Ekim ayı itibarıyla son 12 aylık ihracatımız 254.8 milyar doları buldu. Ayrıca yıllık cari dengede son iki ayda 7.3 milyar dolar iyileşme sağlandı. Bittik, battık, mahvolduk diyenlere aldırmadan çalıştık, ter döktük, gayret ettik, hamdolsun çabalarımızın meyvesini de rekor ihracat rakamlarına ulaşarak topladık.”
O EV SAHİBİNE SORMAK LAZIM...
- Erdoğan, konuşmasında enflasyona da değindi: “Hayat pahalılığı ve fahiş kira artışlarının ücretlilerde oluşturduğu baskının farkındayız. Fakat ev sahiplerinin insaf dışı uygulamalarını bir kenara koyamayız. Dün bir vatandaşım bana dedi ki ‘Ev sahibi beni sıkıştırıyor. 2 bin 500 lira veriyorum. Kiramı 7 bin 500 liraya çıkardı. Ya verirsin ya çıkarsın diyor’. İnsaf, 2 bin 500 liradan 7 bin 500’e çıkarmak. Mecburen o ilçedeki belediye başkanımızı aradım. Ondan ricada bulundum. Dedim ki ya uygun bir kiralık bulun ya da TOKİ’nin evleri varsa imkân sağlayın. Şimdi o ev sahibine ‘Sende vicdan var mı’ diye sormak durumundayız. Fahiş fiyat balonunu söndürecek tedbirleri hayata geçiriyoruz.”
FAŞİZM ENGELİ
Resmi ziyaret için dün Cezayir’e giden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye-Cezayir Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyinin İkinci Toplantısı sonrası Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’la ortak basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıda özetle şunları söyledi:
HALKI GÖÇE ZORLAMAK BARBARLIKTIR
“Kardeşimle Filistin’de yaşanan insani dramı da konuştuk. Cezayir, Filistin davasına en güçlü, en samimi desteği veren ülkeler arasında yer alıyor. Her iki ülkenin de vicdan aynasında makes bulan Filistin meselesinde Cezayir’in kararlı duruşunu takdir ediyoruz. Toplu cezalandırmaya dönüşen ve savaş suçu teşkil eden İsrail saldırılarını hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Hastane, ibadethane, okul, her koşulda koruma altında olması gereken mekanların hedef alınması, halkın göçe zorlanması vicdansızlıktır, barbarlıktır. Önceliğimiz Gazze’de kalıcı ateşkesin tesisi ve insani yardımların engelsiz şekilde bölgeye intikalidir. Bu yönde basına yansıyan haberleri biz de takip ediyoruz. Biz de sürece gereken katkıyı sunuyoruz.
FİLİSTİN DEVLETİ ARTIK KAÇINILMAZ
Filistin meselesi adil bir siyasi çözüme kavuşturulmadan bölgemizde kalıcı barış ve istikrarın tesisi mümkün değildir. 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’nin tesisi artık kaçınılmazdır. Bu doğrultuda elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. İsrail ve Filistin’in, üzerinde mutabık kalacağı adil bir barışın uygulanmasında bölge ülkeleriyle birlikte garantör olarak elimizi taşın altına koymaya hazır olduğumuzu açıkladık.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Cezayir ziyaretinde Şehitler Anıtı’nı ziyaret edip abideye çelenk bıraktı.
13 ANLAŞMAYA İMZA ATILDI
18 şüpheliden 6 kişi serbest kalırken Polat çiftinin aralarında bulunduğu 12 şüpheli tutuklanarak Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na gönderilmişti. Soruşturma kapsamında sonradan adliyeye sevk edilen Mustafa Özalp ve Uğurcan Ayyıldız da tutuklanarak Maltepe Ceza İnfaz Kurumu’na gönderilmişti.
Önceki gün etkin pişmanlık yasasından faydalanmak istediğini belirterek ek ifade veren ve itirafçı olan Polat çiftinin avukatları ve mali müşavirleri Ahmet Gün yine güvenlik gerekçesiyle dün Tekirdağ Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na sevk edildi. Tekirdağ Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na 2 gün önce Engin Polat’ın kuzeni Can Polat, amcası Halit Polat, dayısı Metin Yılmaz ile Dilan Polat’ın kardeşi Can Doğu da Tekirdağ Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na nakledilmişti.
Etkin pişmanlıktan faydalanmak isteyen Ahmet Gün, 3 saat süren ifadesinde, savcıya sahte faturalar hakkında bilgi verdi.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından haklarında, “Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi, Vergi Usul Kanunu ile Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi kanunlarına muhalefet” suçlarından soruşturma başlatılan Engin ve Dilan Polat çifti, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapılan operasyonla gözaltına alınmıştı.
Operasyon kapsamında toplam 24 şüpheli yakalanırken, 18 şüphelinin emniyetteki işlemleri tamamlanarak Anadolu Adliyesine sevk edilmişti. Toplam 19 saat süren işlemlerin ardından 18 şüpheliden aralarında Engin Polat, Dilan Polat, Sıla Doğu, Sezgin Polat, Ahmet Gün, Can Doğu ve Can Polat’ın olduğu 12 kişi tutuklanırken, 6 şüpheli adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Soruşturma kapsamında adliye sevk edilen 2 şüpheli daha tutuklanmıştı. Böylece soruşturma kapsamında tutuklu sayısı 14 olmuş, 9 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. 5 Kasım günü tutuklanan şüpheliler Silivri’de bulunan Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na konulmuşlardı.
BABA OĞUL BİR ARADA
Soruşturma kapsamında tutuklanan erkek şüphelilerden Engin Polat ile babası Sezgin Polat, Çorlu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na gönderilirken Engin Polat’ın kardeşi Alper Kürşat Polat ile avukat ve mali müşavir Ahmet Gün’ün akrabası Zekayi Tepe, Kocaeli Cezaevi’ne sevk edildi. Engin Polat’ın kuzeni Can Polat, amcası Halit Polat, dayısı Metin Yılmaz ile Dilan Polat’ın kardeşi Can Doğu Tekirdağ Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na nakil edildi. Önceki akşam ‘asayiş’ ve ‘güvenlik’ nedeniyle yapıldığı belirtilen nakillerle Ahmet Gün’ün dışındaki erkek tutuklular 11 gün sonra farklı cezaevlerine nakil edilmiş oldu.
Dilan Polat, kız kardeşi Sıla Doğu ve akrabaları Nilgül Yılmaz ve Ahmet Gün’le ilgili herhangi bir değişiklik yapılmayarak Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kaldı.
Öte yandan dün etkin pişmanlıktan faydalanmak isteyen Ahmet Gün savcıya ifade verdi. Gün’ün 3 saat süren ifadesinde, savcıya sahte faturalar hakkında bilgi verdiği, Dilan Polat, Engin Polat, Sıla Doğu ve Sezgin Polat’ın örgüt içindeki yerlerinden bahsettiği öğrenildi.
İTİRAZLARINA İKİNCİ RET
Polat çiftinin avukatı Sevinç Horoz, 10 Kasım’da Sulh Ceza Hâkimliği’ne başvurarak, çiftin tutukluluklarına itiraz etmişti. Sulh Ceza Hâkimliği de tutukluluk itirazını değerlendirerek reddedilmesine karar vermişti. İtirazın reddedilmesinin ardından dosya tekrar değerlendirilmek üzere Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderilirken, Asliye Ceza Mahkemesi de tutukluluğa yapılan itirazı reddetti.
Meslekten ihraç edilen eski polis Onur Apaydın’ın kurduğu çete, devlet kurumlarından ihale yoluyla ucuz araç aldıklarını iddia ederek vatandaşları dolandırdı. Yaklaşık 13 kişiden 10 milyon TL topladıkları tespit edilen çeteye yönelik ilk operasyon 2020 yılında yapılırken ikinci dalga operasyon da 3 Mayıs 2023 günü gerçekleşti. Operasyonda 6 kişi gözaltına alındı. Adliyeye sevk edilen şüphelilerden, Onur Apaydın’ın da arasında olduğu 5’i tutuklandı, biri ise adli kontrolle serbest kaldı.
4’ER SAAT SORGULANDILAR
Polis ekipleri bu operasyonun ardından Onur Apaydın’ın dolandırıcılıkla elde ettiği paranın izini sürmeye başladı. Soruşturma, Onur Apaydın’ın kız arkadaşı Nihal Candan ve kardeşi Bahar Candan’a kadar uzandı. Polis ekipleri Nihal Candan’ın ismini Gülnihal olarak değiştirdiğini belirledi. İki fenomen isim, paraların aktarıldığı diğer isim olduğu ileri sürülen Hacı İsrafil Sağlam’la birlikte gözaltına alındı. Bahar ve Nihal Candan kardeşler Asayiş Şube Dolandırıcılık Büro Amirliği’nde yaklaşık 4’er saat sorgulandı. Kendilerine 20’şer soru yöneltildi. Her biri 10’ar sayfa ifade veren Candan kardeşler, lüks restoranlarda yaptıkları yemekli tanıtımlar, çete ve elebaşı eski polis Onur Apaydın ile bağlantıları soruldu. Nihal Candan, Onur Apaydın’ın eski sevgilisi olduğunu söyledi. Nihal Candan, “Ben eski sevgilimin adını Kaan Hamzaoğlu olarak biliyordum. Uzun süre önce ayrıldık. Hakkında bir süre uzaklaştırma kararı da aldırmıştım” dediği iddia edildi.
Çetenin kurbanlarını ağlarına düşürmek için lüks restoranlarda verdiği yemeklere katılmasıyla ilgili Nihal Candan, “O dönem eski sevgilim ile gece kulübü ve restoranlara gittim. Ben herhangi bir dolandırıcılık organizasyonun içinde bulunmadım” dedi. Bahar Candan da ifadesinde, “O restoranlara birçok ünlü gidiyor zaten” diye yanıtladı. Candan kardeşlere, çete üyelerinden bazılarının isimleri sorulunca bu kişileri tanımadıklarını öne sürdüler. Bahar Candan’a sosyal medya hesabından yaptığı “Hesabıma 12 milyon geldi” paylaşımı da soruldu. Bahar Candan bu paylaşımla ilgili, “2 yerine yanlışlıkla 12 yazmışım amacım espriydi. O paylaşımlarımın geneli sahte, şov içindir. Abartılı paylaşımlarla şov yapıyorum” dedi. Candan kardeşler para kaynakları ile ilgili sorulan soruya da “Ailemiz zaten zengin ayrıca reklam gelirlerimiz var” yanıtını verdi.
İddialara göre, Nihal ve Bahar Candan kardeşler Onur Apaydın ve adamlarının dolandıracağı kişilerle yaptığı yemekli toplantılara da katılmış, çete iki kız kardeşi adeta vitrin gibi kullanarak mağdurların güvenini kazanmıştı.
TUTUKLANDILAR
Emniyetteki sorguları ardından Küçükçekmece 1’inci Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilen Bahar Candan, kardeşi Nihal Candan ve Hacı İsrafil Sağlam ‘kara para aklama’ ve ‘suç örgütüne üye olma’ suçlarından tutuklandı. Nihal Candan, kararın ardından koridora çıkarıldığında, ağlamaya başladı ve “Neden, neden, neden neye dayanarak, neden?” diye bağırarak sinir krizi geçirdi. Bahar Candan da ablası için avukatlara “Bir şey yapamaz mısınız?” diye sordu. Bahar Candan, cezaevine götürülmek üzere adliyeden çıkarılırken, kendilerini görüntüleyen gazetecilere “Asıl suçlular dışarda, beni çekiyorsunuz. Ünlü olduğum için cezaevine gidiyorum.” diye bağırdı. Tutuklanan 3 kişi, Silivri’de bulunan Marmara Cezaevi’ne gönderildi.
Ancak Polat çiftinin isminin karıştığı tek soruşturma bu değildi. Şarkıca Banu Parlak’ın Bahçeşehir’deki güzellik merkezi 1 Ekim’de kurşunlanmıştı. İşyerine 5 kurşun isabet eden Banu Parlak bu olaydan Dilan ve Engin Polat’ı sorumlu tutarak şikâyetçi olmuştu. 5 Ekim’de 5 kişi tutuklanmıştı.
İFADEYE ÇAĞRILDILAR
Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı, Dilan ve Engin Polat ile babası Sezgin Polat’ı dün sabah ifadeye çağırdı. Sezgin Polat, Engin Polat ve Dilan Polat sırasıyla ifade verdi. Banu Parlak’ı tanıdığını, aralarında sorun olduğunu söyleyen Dilan Polat, “Kurşunlama olayıyla ilgimiz yok” dedi. Dilan, Engin ve Sezgin Polat savcılıktaki işlemlerinin ardından ‘silahlı saldırıya azmettirme’ suçundan tutuklandı.
Dilan ve Engin Polat’ın avukatları da dün Anadolu Sulh Ceza Hâkimliği’ne başvurarak tutukluluğa itiraz etti ve çiftin tutuksuz yargılanmalarını istedi. Ancak bu soruşturmada tutuksuz yargılanma kararı çıksa bile, Dilan ve Engin Polat saldırıya azmettirme suçundan da tutuklandıkları için salıverilmeyecek.
İstanbul’da 82 yaşında vefat eden Coşan için Eyüpsultan Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi. Törene Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Yeniden Refah Partisi Lideri Fatih Erbakan da katıldı.
Hacer Coşan, Eyüpsultan Mezarlığı’na defnedildi. Erdoğan, Coşan’ın cenazesi öncesinde ise Karacaahmet Mezarlığı’nda annesi Tenzile ve babası Ahmet Erdoğan’ın kabrini ziyaret ederek dua etti.
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan temeli geçen yıl mayıs ayında atılan Darülaceze Sosyal Hizmet Şehri’nin açılış törenine katılırken özetle şunları söyledi: “Türkiye olarak nasıl kendi vatandaşlarımıza sahip çıkıyorsak, komşularımızdan başlayarak, bölgemizdeki ve tüm dünyadaki mazlumlara da kol kanat geriyoruz. Bundan 5 asır önce engizisyondan kaçan Museviler gibi, daha sonra Avrupa’daki mezhep savaşlarından kaçan Hıristiyanlara da kapımızı açtık. Şimdi, okuyorum Netanyahu kalkmış yanına iki bakanını alıyor, dün bir basın açıklaması yapıyor.
O BEBELER, YAVRULAR...
Çok rahatsız olmuş. Fransa Devlet Başkanı Macron’un açıklamaları onu çok rahatsız etmiş. Riyad Zirvesi onu çok rahatsız etmiş. Ben ne dedim geçenlerde, uçakla dönüşte... Ey Netanyahu, şu an senin iyi günlerin. Seni daha farklı günler bekliyor. Niye? Yav o bebeler, o yavrular, o 3 yaşında, 5 yaşında kefene sarılmış o anneler, o şehit yavruların cesedini koklayarak onları mezara götürüyor. Bunların ahı seni iflah ettirmez. Netanyahu, şunu bil, gidicisin, gidici. Gidicisin. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Çıkacak.
Benyamin Netanyahu
TÜM ÇABAMIZ ATEŞKES İÇİN
Riyad Zirvesi’nde de bunları açık, net gördük. Bütün mesele İslam dünyasının birliğidir, beraberliğidir, dayanışmasıdır ama hepsinden öte bir şey daha söylüyorum. Türkiye’nin birliği, beraberliği, dayanışması hepsinden ötedir. İslam dünyası Türkiye’ye bakıyor. Balkanlar’dan Kafkaslara kadar yurtlarından kovulan soydaşları nasıl geçmişte bağrımıza bastıysak, bunu herkes biliyor. Mazlumun da zalimin de kimliğine bakmadan, düşenin elinden tuttuk, zulme engel olmaya çalıştık. Bugün Gazze halkına yönelik katliamlara karşı en güçlü tepkilerden birini verirken yine meseleye sadece insani zaviyeden yaklaşıyoruz. Ekim’in 7’sinden beri tüm çabamız daha fazla kan, gözyaşı ve yıkım olmadan ateşkesin sağlanması, bölgemizde barış ikliminin hâkim kılınması içindir. Geçmişinde sömürgecilik ve soykırım dahil hiçbir utanç lekesi bulunmaya bir ülke olarak sorumluluklarımızın çok iyi farkındayız.”
DARÜLACEZE SOSYAL HİZMET ŞEHRİ
HEM ÇOCUKLARA HEM YAŞLILARA HEM KİMSESİZLERE