Monica Vitti sendromuna düştüm

BUNDAN 15 yıl kadar önce bir gün ‘‘Le Monde’’ gazetesini açtığımda beni çok etkileyen bir haberle karşılaşmıştım.

‘‘Monica Vitti’’ ölmüştü...

Haber, birinci sayfanın neredeyse dörtte biri kadar bir büyüklükte verilmişti.

Yanında Le Monde'un sinema eleştiri yönetmeni de çok güzel bir yazı yazmıştı.

Belki çoğunuz onun kim olduğunu bilmiyorsunuzdur.

Normaldir.

Ama Monica Vitti benim için çok önemli bir kadındı.

İzmir'deki lise yıllarımın, Elhamra Sineması'nda seyrettiğim Antonioni'nin müthiş oyuncusu.

Hafif kemerli burnu, bulanık bakışı ile beni mahveden kadınlardan biriydi.

Haberi okuduğumda, hemen kaleme sarılıp, o anki duygularımı yazmak istedim.

Konusu sadece Monica Vitti olacaktı.

İyi ki yazmamışım.

* * *

Bakın olayın gerisi nasıl gelişti.

Ertesi gün bir kadın Le Monde gazetesinin dış haberler editörünü arıyor.

Kendisini tanıtıyor ve ‘‘Ben Monica Vitti’’ deyip devam ediyor:

‘‘Bugün gazetenizde ölümümle ilgili haberi okudum. Ben ölmedim, hayattayım ve hasta değilim. Ama sizi bunun için aramıyorum. Teşekkür etmek için arıyorum. Çünkü dünyada kaç insana, ölümünden sonra Le Monde'un hakkında yazacağı güzel yazıyı okumak nasip olur?’’

Bugün ben de biraz bu duygularla yaşıyorum.

* * *

Her şey geçen cumartesi günü Bodrum'un Akbük Köyü'ndeki evimizde başladı.

İki günlüğüne köye gitmiştim.

Yürüyüşümü yaptım, hafif bir yemek yedim, çok güzel bir Güney Avustralya Şiraz şarabı içtim.

Yanımda Patricia Kaas'ın yeni CD'si ‘‘Piano Bar’’ı götürmüştüm.

Oturup onu dinledim.

Gece erkenden yattım.

Saat 02.00'de bir sıkıntı ile uyandım.

Bodrum'dan 100 kilometre dışardaydık.

Son günlerde Metin Münir'in başına gelen olay nedeniyle, hepimiz biraz alarm halindeydik.

Eşim, haydi gidip Bodrum'da bir elektronu çektirelim, dedi.

Arabamıza atlayıp Bodrum'a gittik.

Birçok insandan işitmiştim. Alman Hastanesi Bodrum'a mükemmel bir hastane yaptırmış.

Derhal elektrom çekildi. Normal görünüyordu.

Ama yatağından kalkıp gelen Kardiyolog Dr. Naser Can ‘‘Biz yine de enzimlerinize bakalım’’ dedi.

Baktılar, o da normal çıktı.

O sırada saat sabahın 4'ü olmuştu.

Köye dönmek için 100 kilometre daha yol yapmak gerekiyordu.

‘‘Bu gece burada kalın’’ dediler.

Hastane beş yıldızlı bir otel gibiydi.

Önümüzdeki aylarda by-pass ameliyatlarına bile başlayacaklarmış.

Tam donanımlı check-up imkánları var.

Gece orada kaldım.

* * *

Çalıştığım Doğan Grubu gerçek anlamda bir ailedir. Ben bir şeyim olmadığına ikna olmuştum ama onlar değildi.

Sabah bunu öğrendikleri anda, özel bir uçakla gelip beni aldılar.

Doğruca Memorial Hastanesi'ne gittik.

Orada Prof. Bingür Sönmez ve Dr. Deniz Şener beni bekliyorlardı.

Anında check-up başladı.

Önce eko'm çekildi.

Arkasından efor testi.

Hepsinden ‘‘Normal’’ teşhisi ile çıktım.

Sonunda mide ve sindirim sistemime bakıldı.

Ve benim güzel hafta sonumun canına okuyan şey bulundu.

İki üç yıldan beri başıma musallat olan mide fıtığı...

Pazar akşamüzeri saat 17.00 sıralarında hastaneden ayrılıp evime geldim.

* * *

Asıl iş işte ondan sonra başladı.

Çünkü arayan herkes, başıma bir felaketin geldiğine inanmış halde arıyordu.

Sonunda ben de hafif dozda ‘‘Monica Vitti sendromu’’ yaşadım.

Arkadaşlarımın, dostlarımın, okurlarımın sevgisini gördüm.

Çalıştığım Doğan Grubu'nun aile sevgisini hissettim.

Hem de hiç bedel ödemeden.

* * *

Son söz...

Yazdıklarıma bakıp, sakın yanlış sonuç çıkarmayın.

Eşimin hassasiyeti, son derece çağdaş bir hassasiyetti.

Sizin başınıza da benzer bir şey gelirse, hiç düşünmeden hastaneye gidin.

Sağlık, en küçük ihtimallere dahi önem verilmesini gerektiren bir şey.

O nedenle herkese tavsiyem.

Vücudunuzda size yabancı gelen bir şey hissettiğiniz anda doktora görünün.
Yazarın Tüm Yazıları