BUGÜN size anlatacağım gerçek öykü ilk bakışta bir "Temel fıkrası"nı andırıyor. Ama küçük bir fark var, olay Akdeniz kıyısında geçiyor!
2007’de ABD Anayasası’nın 220. yılı kutlanacak.
Bunun ülkemiz açısından ilginç olan yönü, ABD Anayasası’nın felsefi temellerinin Likya Birliği’nden alınmış olması.
Likya Birliği’nin merkezi Patara, Teke Yarımadası’nda yer alıyor. Antalya’nın bugüne kadar göze çok batmamış tarihi zenginlikleri arasında çok önemli bir yeri var.
Kentin kuruluşu Milattan Önce 14. yüzyıl.
Milattan Önce 168 yılında Patara ve civar kentler bir araya gelerek Likya Birliği’ni kurmuşlar. Likyalılar, tarihteki ilk nispi temsil sistemine dayalı bir demokratik düzeni burada oluşturmuşlar.
Seçilmiş bir liderin, askeri, dini ve siyasi yetkileri elinde bulundurduğu bir tür başkanlık sistemi oluşturmuşlar. Bu yönüyle Likya Birliği, ABD Anayasası’na ilham veren bir özellik taşıyor.
Yasemin Çongar’ın Milliyet’teki yazısında okudum. ABD ile Türkiye arasındaki ilişkileri geliştirmek, ABD’li meraklıların dikkatlerini Patara’ya ve burada sürdürülen arkeolojik kazıya çekmek isteyenler, ABD Anayasası’nın 220. yıl kutlamaları çerçevesinde Patara’da da bir etkinlik planlamışlar.
Ama Kalkan ve Ata Mülkünü Koruma Derneği, bu etkinlikle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunmuş. Kutlamaların amacının masum olmadığı, memleketi bölmeyi hedeflediği ileri sürülmüş.
Bunu okuyunca Temel’in, Karadenizli değil, Akdenizli olabileceği geldi aklıma. Ama sonra şöyle düşündüm: Fıkranın böylesini Temel bile akıl edemezdi!
Kandil’i başlarına yıkmak gerek
PKK’lı caniler önceki gece İstanbul’da yolcu dolu bir belediye otobüsüne molotofkokteylleri ile saldırdılar. Tek günahları o sırada orada olmaktan ibaret üç kadın, bu saldırı sonucunda yaşamını yitirdi. Aynı caniler bir süre önce de İstanbul’da bir benzin istasyonunu havaya uçurarak kitlesel bir katliam yapmaya çalışmışlar; ama başarılı olamamışlardı.
Ortaya çıkıyor ki Kandil Dağı’nda, Türkiye’nin Irak politikasındaki yanlışlıklardan yararlanarak hüküm süren terör ağalarının hedefinde yine masum insanlar var.
Şimdi soru şu: Türkiye, bu canilerin yaptıklarını yanlarına bırakacak mı?
Yoksa Kandil’de taş üstünde taş bırakmayacak şekilde bir cevap mı verilecek?
Eyvah Başbakan’ı ’tahfif’ etmişler
BAŞBAKAN’ın "kedi karikatürüne" gösterdiği tepkiyi eleştirmek için Penguen Dergisi karikatürcüleri tarafından çizilen karikatürler hakkında açılan davada mahkeme beraat kararı vermişti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatları, mahkemenin kararına itiraz ettiler. İtiraz dilekçesinin bir yerinde şöyle deniliyor:
"Müvekkilim davacının kurbağa, deve, maymun, yılan, ördek, fil, zürafa ve inek olarak tasvir edilmesinin ortalama algı düzeyine sahip okuyucular nezdinde müvekkilimi tahfif edici içerikte olduğu tartışmasızdır."
Hemen Kubbealtı Sözlüğü’ne baktım, "tahfif etmek",hafifletmek- kolaylaştırmak anlamına geliyormuş.
Bunun Başbakan açısından nasıl bir sakıncası olacağını anlayamadığımı itiraf edeyim.
Başbakan’ın danışmanları, Başbakan’ın bizlerce çok eleştirilen ve zaman zaman argoya kaçan üslubunun bu amaca hizmet ettiğini söylemişlerdi diye hatırladım.
Ve şu "ortalama algı düzeyine" takıldım.
Benim bildiğim, biz ulus olarak özellikle mizah söz konusu olduğunda "ortalama algısı hayli yüksek" sayılırız.
Bazen ağlanacak halimize güldüğümüz de olur; ama ortalama Türk okuyucusunu, espriden anlamayan aptallar diye nitelemeyi doğrusu içime sindiremedim.
Başbakan da, avukatları da hiç merak etmesin. Biz onun fil, zürafa, inek olmadığını gayet iyi biliyoruz!