Hürriyet Lezizz Özel Fotoğraflar: Alamy ve Ingimage
Çayın bu özelliğini hiç duymamış olabilirsiniz! Sivrisinekleri yanına bile yaklaştırmıyormuş
Hayatımızda büyük bir önemi olan çay konusunda ne kadar bilgi sahibisiniz? Sizin için çay hakkında çok ilginç bazı gerçekler derledik…
Çay Türkiye’de sadece bir sıcak içecek olmanın ötesinde bir kültür. Kahvaltıyı çaysız yapamayanlardan gün boyu demlik demlik çay içenlere, arkadaş sohbetlerini çaysız eksik görenlerden vapura çaysız binemeyenlere hepimizin hayatında çayın yeri büyük.
Bugün dünyada sudan sonra en fazla tüketilen ikinci içecek çay. Bir başka deyişle üretilen içeceklerin tüketiminde çay ilk sırayı alıyor. Çay tüketimi dünyadaki diğer tüm üretilmiş içeceklerin toplamına denk geliyor. Dünya genelindeki toplam çay tüketimi yıllık 3 milyon tonun üstünde. Peki kişi başına en fazla çay nerede tüketiliyor dersiniz? Tabii ki Türkiye’de! Örneğin Türkiye’de kişi başı çay tüketimi İngiltere’nin üç katı…
Dünya Çay Komitesi’nin raporuna göre, Türkiye’de kişi başı yıllık çay tüketimi 3,5 kilogram. 1 kilogram çay yaprağından ortalama 200 bardak çay çıktığını düşündüğünüzde, yılda 700 bardak çay içiyoruz sonucuna varabiliriz. Toplam çay tüketiminin en fazla olduğu ülke ise tahmin edilebileceği gibi Çin. (Ülkede bulunan çayların toplam değeri 9,4 milyar dolar!) Çin’de toplam 1,8 milyon ton çay tüketiliyor. Bu kişi başına 750 grama denk geliyor. Dünya ortalaması ise kişi başı 500 gram.
Dünyada tüketilen tüm çayların yaklaşık yüzde 75’ini siyah çay oluşturuyor. En çok Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde siyah çay tüketiliyor. Çin’de ise yeşil çayın üstünlüğü sürüyor. Avrupa ve Amerika ülkelerinde ise çay tüketimi çok sınırlı miktarda. Burada genellikle bitki çayları içiliyor.
Peki ya üretim? Türkiye bu alanda da söz sahibi ülkelerden. Yılda 259 bin ton çay üretilen ülkemiz, çay üreticisi ülkeler arasında beşinci sırada yer alıyor. Türkiye’de çay üretimi demişken, çay bitkisini 1920’lerin başında Türkiye’ye getiren ve Karadeniz Bölgesi’nde çay tarımını başlatan kişi olarak tanınan Ziraat Mühendisi Zihni Derin’i de anmadan geçmeyelim. Bugün de Rize ve çevresinde çay üretimi en önemli geçim kaynaklarının başında geliyor.
Dünya üzerinde 1500’den fazla farklı çay türü bulunuyor. Ama bunlar temelde beş ana kategoriye ayrılıyor: Siyah çay, beyaz çay, yeşil çay, oolong (fotoğrafta) ve pu-erh. Bu beş çay da Latince adı Camelia sinensis olan bitkiden üretiliyor. Çay yaprakları farklı oksidasyon seviyelerinden geçiriliyor ve böylece farklı çeşitler elde ediliyor.
Çay bitkisinin tohumdan başlayan büyüme serüveni 4-12 yıl alıyor. İlk hasat üçüncü yılda, gelişim aşamasında yapılırken bitkide tam verimli hasat 12'nci yıldan itibaren başlıyor. Çay bitkisi, yaprakları hasat edilmezse yaklaşık 16 metre uzunluğunda bir ağaca dönüşebiliyor. Ancak genellikle bel yüksekliğine geldiğinde budanıyor.
Çayın nasıl bulunduğu, ilk defa nasıl içildiğiyle ilgili rivayete göre milattan önce 2737’de Çin İmparatoru Şen-Nung, kazara suya düşen çay yapraklarının çok lezzetli bir sonuç ortaya çıkardığını fark ediyor. Çay tüketimi zamanla yayılıyor.
Gelelim biraz da çayın en’lerine… Dünyanın en pahalı çayı Da Hong Pao adlı bir Çin çayı. Kilosu 1 milyon 200 bin dolardan satılıyor. Kökenleri Ming Hanedanı’na dayanan bu çay Çin hükümeti tarafından milli servet ilan edildi. Genellikle Çin’i ziyaret eden ünlülere, sanatçılara ve siyasetçilere hediye edilen ayın demlenme aşamaları da Çinliler tarafından sır gibi saklanıyor. En pahalı poşet çay ise PG Tips markasına ait Elmas Çay Poşeti. Poşeti 15 bin dolar ve üzeri gerçekten 280 parça elmasla bezeli. Bu çay PG Tips’in 75’inci kuruluş yıldönümü için özel olarak üretilmiş.
Poşet çay demişken, çayı böyle küçük poşetlerde satmayı ilk defa New York'lu Thomas Sullivan’ın 1908’de icat ettiğine inanılıyor. Hikayeye göre, bir çay tüccarı olan Sullivan, müşterilerine küçük deneme paketleri yollamak istiyor. Bunun için de küçük ipek keselerin uygun olacağına inanıyor. Ancak müşteriler çayı keseden çıkarıp demlemek yerine doğrudan keseleri sıcak suya atınca çay poşeti fikri de doğmuş oluyor. Bugün çay poşetleri muz lifinden yapılıyor. Bu arada poşet çay torbalarını dolapların ya da çantaların diplerine yerleştirirseniz kötü kokuları da önleyebileceğinizi biliyor muydunuz?
ABD sadece poşet çayın değil buzlu çayın da doğum yeri. Ancak burada bir yanlış bilgi söz konusu. Buzlu çayı 1904’de St. Louis Dünya Fuarı’nda sıcak havada çayını satamayan İngiliz Richard Blechynden’ın icat ettiği sanılıyor. Ancak aslında 1877 yılında yayımlanan ev kadınlarına yönelik Housekeeping in Old Virginia dergisinde, Marion Cabell Tyree imzalı bir buzlu çay tarifi bulabilmek mümkün.
Peki bergamotlu çay nasıl ortaya çıkmış? İngiltere’nin 1830-1834 yılları arasında başbakanlığını yapan İkinci Grey Dükü Charles’ın adını taşıyan bu çayla ilgili çok farklı hikayeler mevcut. Bu çayın Dük'e bir Çinlinin hayatını kurtardığı için hediye edildiğini söyleyen de var, Doğu Hindistan Şirketi’nin çay ithalatı üzerindeki tekelini kırdığı için hediye edildiğini söyleyen de. Hatta bergamotlu çayın gemilerdeki bir yükleme hatası sonucu yanlışlıkla ortaya çıktığını iddia edenler de var. Hikayesi ne olursa olsun bergamotlu çay bugün dünya genelinde “Earl Grey” diye biliniyor. Earl Grey çayın Northumberland’den gelen suyla demlenmesi gerektiği de kayıtlarda yer alıyor. Bunun sebebi ise bu suyun doğal kalsiyum değerinin başka sulara göre daha yüksek olması.
Çay dünyanın en büyük çay tüketicisi ülkelerinden biri olan İngiltere'de her zaman bugün olduğu kadar popüler değildi. 1657 yılında girdiği İngiltere'de ancak 18’inci yüzyılın sonlarına doğru tutuldu. İngiltere'ye resmen girişinden önce çay kaçak yollardan temin ediliyor ve sadece erkeklerin girmesine izin verilen kahve dükkanlarında el altından satılıyordu. İngilizler, sert içimli hazırladıkları çayı süt ve şekerle tatlandırmayı ve böylece tattaki burukluğu azaltmayı tercih ediyorlar. Tüm dünyada bilinen 5 çayı konsepti de yine İngilizlere ait. Hatta Kraliçe Victoria döneminde çay içen beylerin bıyıkları temiz kalsın diye özel şekilli fincanlar bile üretilirdi.
Savaşta kullanılan ilk otomobil de buharlı bir modeldi çünkü İngiliz askerleri motordaki sıcak suyu çay demlemek için de kullanıyordu. İngiltere ordusunun tanklarında bugün bile mutlaka bir çay demleme istasyonu bulunuyor. Çay İngiliz askerlerinin morali için o kadar önemli ki 1942’de İngiltere dünyadaki tüm çay rekoltesini satın aldı.
Çin'de siyah çay, "kırmızı çay" olarak adlandırılıyor. Çünkü diğer ülkelerin aksine Çinliler çayın kurutulmuş yaprak haline değil demlendikten sonraki haline göre isim veriyorlar. Çin'de misafire çay ikram edildiğinde konuklar parmaklarını 2-3 kez masaya vurarak teşekkür ediyor. Çayın, kültüründe önemli bir yer tuttuğu Japonya’da da yeşil çay tercih ediliyor. Hazırlanmasından içimine kadar bir ritüel gibi ele alınan çay, hafif ve yumuşak kıvamda tüketiliyor.
Hindistan’da, kuvvetli bir aromaya sahip yerel çaylar, bolca şeker, süt ve tarçın gibi ilavelerle hazırlanıyor. Fas, Tunus gibi Kuzey Afrika ülkelerinde demli çay nane ve bol şekerle servis ediliyor. Buralarda da çay içmek bizde olduğu gibi bir gelenek ve bir sosyalleşme aracı. Çay, İran ve Afganistan da milli içecek olarak görülüyor. Yeşil çay susuzluğu giderirken, siyah çay ise sıcak içecek olarak tüketiliyor. Her ikisi de bol şekerli hazırlanıyor. Tibet’te, süt ya da suyla oldukça uzun süre demlenen çay, tahta yayıklarda tereyağı ile çalkalanarak hazırlanıyor.
Çayın Hindistan’a geliş hikayesi de oldukça ilginç. Çinliler ticarette çay karşılığında sadece gümüş ve ipek almayı kabul ediyorlardı. Bu da İngiltere’nin kasasını günden güne boşaltıyordu. 1848 yılında İngiliz Doğu Hindistan Şirketi, botanik uzmanı Robert Fortune’ı Çin’in iç kısımlarına, çay tohumları çalması için gönderdi. Bu bölgeye aslında yabancıların girmesi yasaktı. Ancak Fortune bir şekilde başarılı oldu ve tohumları Hindistan’a getirmeyi başardı. Dahası çok kısa bir süre içinde Hindistan dünyanın en büyük çay üreticisi olan Çin’i sollayıp birinci sıraya yükseldi.
ABD’nin güney eyaletlerinde tüketilen buzlu tatlı çay, bir zamanlar zenginliğin göstergesiydi. Çünkü o zamanlar çay, şeker ve buz bulunması çok zor olan, oldukça pahalı ürünlerdi. Çay sadece ABD’de değerli değildi elbette… İkinci Dünya Savaşı’na kadar olan dönemde Sibirya’da çay para yerine kullanılıyor, alışverişler para üzerinden yapılıyordu.
Yeşil çay ise bilişsel fonksiyonları özellikle de hafızayı güçlendirmesiyle biliniyor. Dahası 2004’te yapılan bir araştırmada, mantar yiyip yeşil çay içen kadınlarda meme kanseri riskinin yüzde 90’a yakın azaldığı görüldü. Zika gibi virüslere karşı koruyucu olduğu da bilinen yeşil çayın bir başka faydası da sivrisinekleri kovucu vazife yapması. Hatta yeşil çaydaki kimyasalların içen kişinin gözeneklerinden çıkıp sivrisinekleri kaçırmaya yardımcı olduğu bile söyleniyor.
İngilizler hem çalar saat hem de su ısıtıcı olarak görev yapan bir alet geliştirdi. William Hermann Brenner Thornton’ın patentini aldığı ve 1936 yılında piyasaya sürülen bu tasarım sayesinde, insanlar sabah alarm sesiyle uyandıklarında yataklarının başucunda yeni demlenmiş sıcacık bir bardak çay bulabiliyordu. ‘Goblin’s Teasmade’ adı verilen bu çok pratik gereç bugün halen bazı e-ticaret sitelerinde bulunabiliyor.
Çay dünyanın birçok yerinde bir dostluk nesnesi. Örneğin ABD’de Kuzeybatı Pasifik bölgesinde minibüsüyle gezip kendisiyle sohbet etmek isteyen insanlara çay servisi yapan bir adam var. Avustralya’da da uçurum kenarında yaşayan bir adam 50 yıllık hayatı boyunca çay sayesinde 160 kişinin hayatını kurtardı. Bu adam intihar etme fikriyle uçurumun kenarına gelenleri çay içmek için evine davet edip, konuşarak bu fikirden vazgeçiriyordu.
Çin’de bulunan oldukça tehlikeli bir tırmanış parkurunun sonunda, cesaretli kişileri bir sürpriz bekliyor. Canlarını hiçe sayarak ürkütücü parkuru bitirenler, en sonra ıssızlığın ortasında bir çay eviyle karşılaşıyor. Bu evde “dünyanın en lezzetli çayı” satılıyor. Tabii o yorgunluk ve gerginlikten sonra içilen çayın çok lezzetli geliyor olması da mümkün.