Hürriyet Lezizz Özel Fotoğraflar: Alamy, Ingimage, iStock
Bu hatayı yapıyorsanız dikkat! Ekmekleri buzdolabına koyuyorsanız...
Son yıllarda dünyadaki en önemli trendlerden biri haline gelen sıfır atık hareketinin en önemli amaçlarından biri de israfın önlenmesi. Sıfır atık söz konusu olduğunda uzmanların en çok dikkat çektiği noktaların başında da ev atıkları ve mutfaklar geliyor.
Dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan açlık seviyesinde hayatta kalmaya çalışırken, her yıl tonlarca gıda da ne yazık ki çöpe gidiyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı bir rapora göre, dünyada üretilen yiyeceklerin yaklaşık yüzde 14’ü daha tüketiciye bile ulaşamadan çöpe atılıyor. Özellikle Orta ve Güney Asya ile Kuzey Amerika ve Avrupa gıda israfında en önde gidiyor. Son yıllarda dünyadaki en önemli trendlerden biri haline gelen sıfır atık hareketinin en önemli amaçlarından biri de israfın önlenmesi.
Sıfır atık söz konusu olduğunda uzmanların en çok dikkat çektiği noktaların başında ev atıkları ve mutfaklar geliyor. Alışveriş yaparken ihtiyaçtan fazlasının alınmaması, artan malzemelerin değerlendirilmesi, bayat ekmek ya da artan pilav gibi yemeklerin farklı tariflerde değerlendirilmesi, ürünlerin çöp gözüyle bakılan sap kabuk gibi kısımlarının farklı alanlarda kullanılması gibi çok sayıda boyutu olan mutfakta sıfır atık için hepimizin yapabileceği çok şey var.
Alışverişle işe başlayalım. Sıfır atık hedefine yürürken atılacak ilk adım akıllı alışveriş. İhtiyaçtan fazlasını almak en büyük hata çünkü gereğinden fazla alınan ürün çoğu zaman tüketilmeden atılıyor. Bu sorunu önlemek için yapılabileceklerin başında öğün planlaması geliyor. Örneğin pazar günleri önünüzdeki hafta hangi gün ne pişireceğinizi önceden planlayıp ihtiyacınız olan malzemeleri çıkarabilir ve gereğinden fazla alışveriş yapmaktan kurtulabilirsiniz.
Alışverişten sonra saklama koşulları var sırada. Ekmekle ürünlerle başlayalım... Her zaman ekmeği buzdolabında saklamanın taze kalmasına yardımcı olacağını düşünürüz ama yanlış! Ekmeğinizi buzdolabına koymayın. Buzdolabına konan ekmek daha hızlı bayatlar. Ya oda sıcaklığında saklayın, ya da dondurucuya atın. Oda sıcaklığında saklayacaksanız kestikten sonra kesilmiş tarafını alta getirin. Çok işe yaradığı söylenen ekmek kutuları ise aslında pek işe yaramıyor.
Et, balık, tavuk gibi hayvansal ürünlerde de saklama koşulları çok önemli. Uzun süre saklamak için dondurucu şart. Burada da ilk kural dondurucuya girecek yiyeceklerin doğru paketlenmesi. Bu iş için özel olarak üretilmiş poşetlere yerleştirip ağzını hava almayacak şekilde kapattığınızda yiyeceklerinizi güvenle dondurabilirsiniz. Eğer paketleme işlemini doğru yapmazsanız yiyeceklerin yüzeyinde dondurucu yanığı ya da don yanığı olarak bilinen su kaybı kaynaklı aşınma ve renk değişimleri meydana gelir.
Gelelim sebze ve meyvelere... Marketten ya da pazardan alıp evinize getirdiğiniz taze ürünler kısa süre içinde bozuluyorsa bunun en önemli sebebi saklama koşulları. Örneğin sebzelerle meyveleri buzdolabında aynı çekmeceye ya da rafa yerleştirmek büyük bir hata. Çünkü birçok meyve etilen gazı salgılıyor ve gaz da sebzeler üzerinde olgunlaşma hormonu etkisi yaratarak tazeliklerini daha kısa sürede yitirmelerine neden oluyor.
Özellikle sebzelerin nefes almaya ihtiyaçları var. O nedenle içine sebze koyduğunuz plastik torbalarda delikler açmalı ya da sebzeleri file torbalarda saklamalısınız. Hepsini dar bir alanda sıkışık bir biçimde saklamak da sebzelerin hızlı bozulmasına yol açıyor.
Sebze ve meyveleri fazla aldıysanız ve tüketemeyecekseniz dondurucuda stoklamaya çalışın. Bazı ürünleri olduğu gibi, bazılarını ise soyulmuş ve doğranmış hatta hafifçe haşlanmış vaziyette saklamanız gerekebilir. Böylece pişirme zamanı geldiğinde çözdürmeden, doğrudan tencereye ya da blender'a atabilirsiniz. Dondurma dışında konserve, reçel, turşu gibi saklama yöntemleri de sebze ve meyveleri saklamanın doğru yollarından.
Son olarak sebzeleri ve meyveleri yıkayıp saklamak çok büyük bir hata. Uzmanlar bu ürünleri yiyeceğiniz zamana kadar yıkamamanız gerektiğini vurguluyor. Çünkü nem bakteri üremesini hızlandırıyor. Peki saklarken en fazla hata yapılan ürünler neler? İşte cevabı…
KURU SOĞAN
Temiz bir kadın çorabı bulun. Soğanları çorabın bacaklarına tane tane doldurun. Her bir soğanın arasına düğümler atın ve oda sıcaklığında bir yere asın. Eğer bu görüntüden hoşlanmıyorsanız soğanlarınızı tezgahın üzerinde ağzı açık bir kapta da saklayabilirsiniz. Ancak ne yaparsanız yapın soğanlarınızı patateslerden uzak tutun ve buzdolabına koymayın. Nem ve soğuk hava soğanların yumuşamasına neden olur. Karanlık bir yerde saklamak da soğanın acılaşmasını önler.
SARIMSAK
Sarımsağı hava sirkülasyonunu sağlamak için ağzı açık bir kapta oda sıcaklığında saklamalısınız. Hemen kullanmayacaksanız sarımsağın dişlerini baştan ayırıp kabuğun dışında bırakmayın. Soğanla birlikte saklamanızda ise bir sakınca yoktur.
PATATES
Patateslerinizi karanlık ve serin bir yerde saklayın ama buzdolabına koymayın. Soğuk ve nemli ortamlarda patatesin içindeki nişasta şekere dönüşür. Bu da lezzetini ve yapısını etkiler. Patateslerinizi kağıt torbalar içinde kiler gibi serince bir yerde saklayabilirsiniz. Etilen gazı salgılayan soğan ya da elma gibi meyvelerle patatesleri yan yana getirmek ise filizlenmeye neden olur.
HAVUÇ
Öncelikle varsa yeşil saplarını kesin. Bu kısımlar nemi çeker ve havuçların hemen yumuşamasına neden olur. Tepesi kesilmiş ama soyulmamış havuçlar, kilitli bir buzdolabı poşeti içinde buzdolabının sebze gözünde iki hafta kadar dayanabilir. Küçük parçalara bölünmüş havuçları ise ağzı sıkıca kapatılmış su dolu bir kapta saklarsanız daha uzun süre dayanırlar. Suyu sık sık değiştirmeyi ise unutmayın.
SALATALIK
Salatalıklar soğuktan nefret ederler. 10 derecenin altındaki sıcaklıklarda hızla bozulmaya başlarlar. Eğer salatalıkları buzdolabına koymanız gerekiyorsa bu sürenin üç günü geçmemesine çalışın. Salatalık da etilen gazına hassas bir sebze; o nedenle muzlardan, kavunlardan ve domateslerden uzak kalmalarını sağlayın.
DOMATES
Domatesin türü, kabuğunun inceliği gibi faktörler saklama koşullarını değiştirebiliyor ancak genellemek gerekirse, olgun domatesleri birkaç gün buzdolabında tutmak lezzetlerinin bozulmasına neden olmadığı gibi raf ömürlerini de uzatıyor. Eğer domates aldığınız zaman yeterince olgun değilse, olgunlaşana kadar tezgahın üzerinde bekletin. Ardından bir tabağın içine kök kısımları alta gelecek şekilde yerleştirin ve bu vaziyette buzdolabına koyun. Kökünün altta kalması bu bölgenin nemlenmesini geciktirip çürümesini önlüyor. Doğranmış domatesleri ise hava almayan kapalı bir kapta saklamak en iyisi. Böylece ortamdaki diğer kokuları çekmiyorlar. Domatesleri servis etmeden önce oda sıcaklığına gelmelerini beklemek de doğru bir hareket.
MUZ
Muzları hevenk halinde değil de tek tek sakladığınızda ömürlerini uzatmak için bir adım atmış oluyorsunuz. Ancak burada önemli olan her bir muzun kökünü streç filmle sarmak. Böylece etilen gazı çıkışını önleyip olgunlaşmayı yavaşlatabilirsiniz. Muzunuz yeterince olgunlaşınca buzdolabına kaldırabilirsiniz. Soğuk hava daha fazla olgunlaşmayı önleyecektir.
BRÜKSEL LAHANASI
Brüksel lahanası tanelerini dalından koparmadan saklarsanız daha uzun süre dayanırlar. Hatta mümkünse bu dalı buya batırın ve lahanaları üzerinden sadece ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda koparın. Eğer dalından kopmuş vaziyette aldıysanız o zaman yıkayıp kesmeden ağzı açık bir kilitli poşete yerleştirin ve sebze çekmecesine koyun. Pişirmeden önce dış yaprakları ayıklayın. Unutmayın Brüksel lahanası bekledikçe lezzeti yoğunlaşır.
KEREVİZ SAPI
Kereviz sapının tazeliğini koruması için alüminyum folyoya sıkıca sarılarak saklanması gerekiyor. Böylece ürettiği etilen gazının çıkışına engel olmak mümkün. Her kullanımdan sonra paketi yeniden iyice kapatmayı unutmayın. Ayıklanmış kereviz saplarını ise havuçta olduğu gibi suya gömüp saklamalısınız.
KUŞKONMAZ
Kuşkonmaz için farklı saklama yöntemleri söz konusu ama en iyisi kökünden 1 santimetre kadarını kesip sapları az miktarda suya bir buket gibi dikmek, üzerini de gevşek bir naylon torbayla kapatmak. Bu vaziyette buzdolabına konan kuşkonmaz dört gün kadar taze kalabiliyor. Ancak tüketmeden önce kökleri yeniden biraz kesmenizde fayda var.
PORTAKAL VE LİMON KABUKLARI
Limonu salataya sıkıp kabuğunu çöpe atıyorsunuz değil mi? Yapmayın! Onun yerine narenciye kabuklarını rendeleyip kekten çaya, salatadan yulaf lapasına birçok tarifte lezzet verici olarak kullanabilirsiniz. Çünkü limonun kabuğu aslında meyvesinden daha besleyici. İki kaşık rendelenmiş limon kabuğunda meyvesinden 5 kat fazla C vitamini ayrıca birçok faydalı mineral bulunuyor.
KARPUZ KABUKLARI VE ÇEKİRDEKLERİ
Yaz aylarının en güzel meyvesi karpuzun kabukları ve çekirdeği de meyvesi kadar değerli. Meyvenin etrafındaki beyaz kalın kısım kan dolaşımınızı hızlandırıp bağışıklık sistemini güçlendiren arginine dönüşen bir aminoasit içeriyor. Ayrıca C ve B6 vitamini deposu. Bu beyaz kısımla reçel yapabileceğiniz gibi meyve salatasına, smoothie'ye, çorbalara ekleyebilir, turşu yapabilirsiniz.
BROKOLİ KÖKLERİ
Brokolinin kökleri inflamasyonu önleme özelliği olan sulforafan isimli bir antioksidan madde içeriyor. Bu kısımları soyduktan sonra doğrayabilir ya da rendeleyebilir, çorbalara, yemeklere ve bebek mamalarına ekleyebilirsiniz. Tabii çiğ sebze seviyorsanız soyup kıtır kıtır yemek de mümkün.
ANANAS GÖBEĞİ
Marketten soyulmuş ve göbeği çıkarılmış ananas yerine bütün ananas alıp meyvenizi kendiniz doğrayın. Ortasını da kesinlikle çöpe atmayın. Bromelain deposu olan bu kısmı doğrayıp meyve salatasına ya da smoothie'lere ekleyebilirsiniz. Bu kısmı küp küp doğrayıp dondurabilir, çay yaparken demliğe ya da sürahide suya ekleyebilirsiniz. Küçük küçük doğrayıp zeytinyağında soteleyebilir, yoğurda ekleyip güzel bir meyveli yoğurt yapabilirsiniz.
SOĞAN KABUKLARI
Soğanın kabuğu tansiyon düşürüp kalp sağlığını destekleyen kuersetin maddesiyle dolu. Kırmızı soğanların kabuklarındaki kuersetin oranı daha da yüksek. Çorba ya da sebze ve et suyu yaparken soğanları tencereye kabuğuyla atıp, piştikten sonra yerken kabuklarını çıkarabilirsiniz.
PAZI SAPLARI
Pazının yaprakları kadar sapları da değerlidir, bağışıklık sisteminizi güçlendiren glutamin maddesini içerir. Aynı zamanda büyük bir demir ve lif deposudur. Sapları hafifçe yağlayıp biraz tuzla fırında 180 derecede pişirebilirsiniz. Önce üzerini folyoyla kapatıp 10 dakika pişirin, sonra folyoyu çıkarıp 20 dakika daha pişirmeye devam edin.
PANCAR YAPRAKLARI
Pancarın genelde kökünü yeriz ama yaprakları da A, C ve K vitamini deposudur. Tıpkı ıspanak ya da pazı gibi pişirebilirsiniz. Hafif tatlı lezzetini ve pembemsi rengini çok seveceksiniz.
MANTAR KÖKLERİ
Mantarı yemeklerde kullanırken sadece tepelerini değil köklerini de kullanabilirsiniz. Lezzeti de dokusu da mantarın geri kalan kısımlarından farklı olmayacaktır. Özellikle çorba ya da sote gibi mantarı ince kıydığınız tarifler için mantar kökleri çok uygun olabilir.
MUZ KABUKLARI
Muz mutluluk hormonu olarak da bilinen serotonin salgısını artıran bir madde olan triptofanla dolu bir meyve. Kabuğu da en az meyvesi kadar kıymetli. Özellikle olgun muzların kabukları daha yumuşak ve ince olduğundan daha çok işe yarıyor. Bu kabukları 10 dakika kadar suda haşlayıp smoothie'lere ya da çorbalara ekleyebilir, püre haline getirip kek hamurlarınıza katabilirsiniz. Muzun haşlama suyunu içmek de uykuya daha kolay dalmanızı sağlar. Muzu kabuklarıyla dilimleyip fırında pişirerek de yiyebilirsiniz.
Evde yapılan yemekler her zaman günü gününe tüketilemiyor ya da artabiliyor. Böyle zamanlarda soğuyup ısınan yemeğin keyif vermediğini düşünen ama yemeğini de israf etmek istemeyenlerdenseniz sizin için muhteşem bir haberimiz var: Bu listedeki tariflerin hepsi başka yemeklerin dönüştürülmesiyle elde edilen lezzetler. Yemekten börek, pilavdan salata yapabileceğiniz parlak fikirlerimiz aşağıda. Şimdiden elinize sağlık diyor israfsız günler diliyoruz.