’Anne sütünden sonra en değerli besin yumurta’
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tülin Aksoy, 58 gramlık bir yumurtanın, 58 gram kırmızı ete eşdeğer olduğunu belirterek, yumurtanın anne sütünden sonraki en değerli besin olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Tülin Aksoy, dünyada beslenmenin üçte birinin, Türkiye’de ise üçte ikisinin kanatlı hayvanlardan karşılandığını söyledi. Tavuk ve yumurtanın iki değerli besin olduğunu aktaran Prof. Dr. Aksoy, bir yumurtanın yaklaşık 58 gram olduğunu, bunun da 58 gram kırmızı ete eşdeğer olduğunu belirtti. Türkiye’de kişi başına yaklaşık 23 kilo tavuk eti ve 224 yumurta tüketimi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aksoy, "Tavuk eti çok değerli bir protein. Özellikle kırmızı ete göre daha yağsız oluşu önemli. Sindirimi daha kolay. Hasta, yaşlı ve çocuklara vermek açısından avantajlı. Ama ufacık bir kusuru var. Demir açısından biraz fakir. Bu nedenle tavuk etinin yanı sıra, kırmızı et de tüketilmeli. Yumurta ise anne sütünden sonra en değerli besindir" diye konuştu.
AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ’NİN ÇİFTLİĞİ KONUMUNDA
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile Devlet Planlama Teşkilatı’nın bir projesi olarak hayata geçirilen yaklaşık 10 dönümlük Zootekni Bölümü Uygulama Alanı’nın adeta üniversitenin çiftliği olduğunu belirten Prof. Dr. Aksoy, alanın amacını araştırma yapmak, öğrencilere uygulama yaptırmak ve bölgeye bu konuda önderlik etmek şeklinde açıkladı. Prof. Dr. Aksoy, "Bu alan tavukçuluğun küçük bir uygulama alanı. Denizli horoz ve tavuğu gibi saf ırk tavuklar, bıldırcın, keklik, Afrika tavuklarımız var" dedi. Uygulama alanındaki 150-200 arasındaki tavuktan 100-150, 300 bıldırcından ise günde 250 yumurta aldıklarını sözlerine ekleyen Prof. Dr. Aksoy, "Bunların bir kısmı satışa gidiyor bir kısmı projeler, civciv çıkarmak için kullanılıyor. Kuluçka makinelerimiz, kesimhanelerimiz de mevcut" dedi. Alanda üretilen bıldırcın ve tavuk yumurtasının sınırlı miktarda satışının yapıldığını da belirten Prof. Dr. Aksoy, "Bunları da genellikle kendi personelimiz satın alıyor. Çünkü çok büyük miktarda satış söz konusu değil" ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE TAVUKÇULUKTA ÖNEMLİ BİR ÜLKE
Türkiye’de yılda 2 milyon ton piliç eti üretildiğini anlatan Prof. Dr. Tülin Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye tavukçuluk konusunda dünyada 8’inci sırada. Ayrıca 1 milyon ton yumurta üretiliyor. Yani 22,3 milyar adet yumurta üretimimiz var. Türkiye yumurta üretimiyle de dünyada 9’uncu. Türkiye, dünya tavukçuluğunun önde gelen isimlerinden biri. Türkiye aynı zamanda ihracatçı bir ülke. Yaklaşık 500 bin dolarlık tavuk eti ihraç ediyoruz. Üretilen her 5 yumurtadan biri de ihracata gidiyor. İhracat yapılan ülkeler ise genellikle komşu ülkeler. Kanatlı hayvancılık, ülkemizde çok büyük bir sektör. 1980’li yıllardan bu yana tavukçuluk çok hızlı gelişme gösterdi."
ARTIK HAYVAN REFAHI ÖNEMSENİYOR
Tavukçuluğun bir yandan gelişirken bir yandan da öz eleştiri yapılmaya başlandığını, toplumun bu konuda duyarlı olduğunu kaydeden Prof.Dr. Aksoy, "Toplum artık diyor ki, ’Bu kadar ucuza tavuk eti yiyeceğimize hayvanlar açık alana çıksın, kapalı alanda yetiştirilmesin. Bu hayvanlar hayatlarının sonuna kadar güneş ışığı görmüyor. Bu hayvanlar doğada yaşamak üzere yaratılmış. Doğası buna uygun.’ Tabi bu eleştirilerde asıl önemli olan tavuk etinin lezzetinden öte hayvanın refahının düşünülmesi" diye konuştu.
Akdeniz Üniversitesi uygulama alanındaki tavuklar için kendilerinin de hayvan refahını önemsediklerini vurgulayan Prof. Dr. Aksoy, "Hayvan refahı için elimizden geleni yapıyoruz. Bir zamanlar bir bakıcımız vardı, o tavuklara müzik dinletiyordu. Aniden bir gürültü olunca hayvanlar korkar ama sürekli müzik açık olunca alışıyorlar ve ani bir gürültü karşısında ürkmüyorlar. Ayrıca biz hayvan refahı için açıkta tavuk besisi de gerçekleştirdik" dedi.
GEZEN TAVUK İLE ORGANİK TAVUK ARASINDAKİ FARK
Son yıllarda toplumda gezen tavuk ile organik tavuktan söz edilmeye başlandığını kaydeden Prof. Dr. Tülin Aksoy, gezen tavuk ile organik tavuk arasında çok büyük fark olmadığını söyledi. Her gezen tavuğun organik tavuk olmadığını, organik tavukçulukta yemin organik olduğunu, kontrollü sertifikalı sistem uygulandığını, tavuk başına 4 metrekare alan zorunluluğu olduğunu anlatan Prof. Dr. Aksoy, Gezen tavukçulukta ise hayvanlar kafeste değil yerde yetiştiriliyor. Hayvan başına ayrılan alan ise 1-2 metrekare" dedi. Prof. Dr. Aksoy, gezen tavuk ile organik tavuk arasında lezzet açısından çok büyük farklılık olmadığını da ifade etti.
KAFESLERDE YAPAY UYGULAMALAR
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi Melis Sabuncuoğlu ise projesinde hayvan refahını konu aldığını belirtti. Hayvan refahını, ’Hayvanların daha az stres altında beslenmeleri’ şeklinde açıklayan Sabuncuoğlu, tezinde özellikle zenginleştirilmiş tavuk kafeslerini ele aldığını söyledi. Kümeslerde kırmızı top, gaga taşları, kum havuzları gibi hayvanların doğada yapmış oldukları tüm uygulamaları yapay olarak yer alacağını ifade eden Sabuncuoğlu, "Hayvanların doğada tünediği, kendilerini kuma gömdükleri birçok alan var. Kafeslerde de bunu sağlamaya çalışacağız. Amacımız hayvanların daha mutlu ve sağlıklı olmasını sağlamak" diye konuştu.