Güncelleme Tarihi:
Arkadaşlar; hayatımıza anlam katar, deneyimlerimizi zenginleştirir, problemlerimizi paylaşır. "Yemek, su ve barınmadan sonra en önemli ihtiyaç nedir?" diye sorsak, pek çok kişi "insan etkileşimi" ve "arkadaşlık" diye yanıt verir.
Bu değer 2011 yılından beri her 30 Temmuz'da Dünya Arkadaşlık Günü olarak kutlanıyor.
Arkadaş denince akla genelde kişinin akranları geliyor ancak bazıları var ki daha çok kendinden büyük ya da küçüklerle arkadaşlık yapıyor.
Geçtiğimiz günlerde Insider’da yayınlanan ‘Kuşaklar arası arkadaşlıklar tatmin edici ve harika... Bunları artık normalleştirelim’ başlıklı yazı tam da bu konuya dikkat çekiyordu.
Yazıyı kaleme alan Angela Repke, “Genelde benden 20 yaş büyük arkadaşlarım var. Hepsi birer öğretmen gibi… Bana sürekli tavsiyelerde bulunuyorlar. Sosyal medyayla daha az ilgileniyorlar, bu durum beni gündelik hayatımda daha canlı tutuyor” ifadelerini kullanıyordu. Öte yandan Repke, yaşıtlarının bu tarz arkadaşlıkları nedeniyle kendisini sert bir dille eleştirdiklerinin de altını çiziyordu.
Peki arkadaşlıklarda yaş farkı önemli mi? Neden pek çok kişi kendinden yaşça büyük ya da küçüklerle arkadaşlık yapıyor?
İşte kendinden en az 15-20 yaş büyük ya da küçüklerle arkadaşlık kuranların görüşleri ve uzman yorumları…
‘KENDİ YAŞITIMLA KONUŞTUĞUM, PAYLAŞTIĞIM ŞEYLER HEP AYNI VE BİR KISIR DÖNGÜYE DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA’
Semra R. (46)
Benim en yakın arkadaşım, sırdaşım, varlığına binlerce şükrettiğim dostum ile aramızda 20 yaş var. Ben onun ablası gibiyim, o benim küçük kız kardeşim gibi… Aramızda inanılmaz güçlü bir bağ var. Benim bir erkek bir de kız kardeşim var. Çok sayıda yaşıtım arkadaşım var, onlarla da aram çok iyi ama bu bambaşka bir şey.
Benden çok küçük ama hiçbir şeyimi anlatmakta çekinmiyorum. Beni yargılar mı, sorgular mı, kınar mı, arkamdan konuşur mu diye düşünmüyorum. Yanında en şeffaf olduğum, kendimi en yakın hissettiğim kişi o… Önceleri ben ona küçük kız kardeşimmiş gibi davranıyordum ama o kadar olgun biri ki yaş aldıkça daha da olgunlaştı. Hatta arkadaşları “Ablanla takıla takıla bu hale geldin azıcık bizim gibi olsana" diyorlarmış.
Biz aramızdaki jenerasyon farkına rağmen birbirimizin en iyi arkadaşı, sırdaşı olduk ve bu ölene kadar böyle devam edecek. Ben ona “can dostum” diyorum o bana “kankam”. O da yaşıtı arkadaşlarına nazaran benimle zaman geçirmekten, konuşmaktan, dertleşmekten daha çok keyif aldığını, ondan daha büyük olmama rağmen benimle daha iyi zaman geçirdiğini söylüyor.
Sürekli “Bana çok şey katıyorsun, kendimi daha bir bilge hissediyorum” diyor. Aramızda inanılmaz güçlü bir bağ var. Yakın oturuyoruz ama bazı günler göremiyoruz birbirimizi, o zaman da mutlaka telefonla konuşuyoruz, birbirimize kısa bir özet geçiyoruz. Canım sıkılsa, üzülsem, sevinsem, endişe duysam, kararsız kalsam yani kısacası hangi duyguyu yaşarsam yaşayayım bir tek onun görüşüne, ilgisine ihtiyaç duyuyorum.
“Senden küçük bir çocuk ile ne paylaşabilirsin? Sana ne katabilir?” diyen arkadaşlarım var, onlara acıyorum. Bir kere ufku geniş, yaşıtlarım gibi kalıplar içinde yaşamıyor. Kendimi her gün daha bir bilge hissediyorum. Küçücük bir çocuktan bile öğreneceğimiz çok şey varken 30’una yaklaşmış bir insan sizin hayatınıza çok şey katabilir. Zaten bence bu nedenle arkadaşlığımız bu kadar uzun süreli ve hatta ölümsüz.
Kendi yaşıtlarımla konuştuğum, paylaştığım şeyler hep aynı ve bir kısır döngü için de ama onunla öyle değil. O benim yaşam deneyimlerimden faydalanıyor, nasihat istiyor, farklı bakış açılarına ihtiyacı oluyor. Benden çok daha genç olmasına rağmen ben de onun nasihatlerine, farklı bakış açısına ihtiyaç duyuyorum. Belki de bu kadar iyi anlaşmamızın nedeni benim kendimi yaşıtlarıma göre daha genç hissetmem ve kafaca onlardan farklı olmam, onun da yaşıtlarından biraz daha olgun olması.
Özetle diğer arkadaşlarımın hepsini bir yere koyarım ama onun yeri bambaşka. Birbirimizin en güvenli limanıyız; sakin, huzurlu ve dingin bir liman. Herkesin hayatında böyle sırtını güvenle dayayabileceği, her gün hayatına yeni bir şey katabileceği insanlar olmalı…
‘EN YAKIN ARKADAŞIM BENDEN 16 YAŞ BÜYÜK AMA AİLEM ŞİDDETLE KARŞI ÇIKIYOR’
Tolga R. (18)
Ortaokul yıllarımdan beri ailem arkadaşlarıma sürekli karışıyor. ‘O kim?’, ‘Ailesi nasıl?’, ‘Annesi-babası ne iş yapar?’ gibi onlarca soruyla beni çileden çıkarıyorlar. Belki kendilerince haklılar ama bu kadarı da fazla… Bu baskılar liseye geldiğimde daha da arttı. Artık yanımda birini gördüklerinde sürekli o bela sorulara cevap vermek zorunda kalıyorum. "Artık şundan vazgeçin" diye uyarsam da tutumları değişmiyor.
En yakın arkadaşım benden 16 yaş büyük. Ağabeyim diyebilirim onun için… Mahalleden arkadaşlarla yaptığımız halı saha maçında tanıştık. Çok iyi bir maç çıkarmıştı ve herkes hayran olmuştu. Zamanında futbolculuk deneyimi de olduğu için o gün maç sonrası anlattıklarıyla hepimizi kendine çekmişti. O maç sonrası birkaç maç daha yaptık, zaman geçirdik ve iyi arkadaş olduk. Gayet akıllı biri ve güzel fikirler veriyor. Öyle kötü alışkanlıkları falan da yok. Düzgün temiz biri… En önemlisi dinliyor beni… Yaşıtlarım da dinliyor ama ne kadar anlıyorlar emin değilim.
Tüm sorunlarımı anlatıyorum, akıl veriyor ama hep seçenekli… Yani "Şunu yaparsan iyi olur" deyip baskılamıyor. İki-üç alternatif sunuyor ve "Karar senin" diyor. Hoşuma gidiyor bu tavrı. Sonuç olarak benden daha tecrübeli… Bir gün annem mahallede oturup sohbet ederken gördü bizi… Yine o sorular başladı. Birkaç gün sonra tanıştırdım ama gözü tutmadı. Zaten anneme dünyanın en iyi insanını verseniz yine gözü tutmaz. Ben ise çok mutluyum, bana inanılmaz şeyler katıyor. Hatta sayesinde kitap okuma alışkanlığım daha da arttı.
Sercan B. (34)
Ben genelde yaşıtlarımla arkadaşlık yaptım. Lise yıllarından beri bu hep böyle oldu. Küçüklere biz Ankaralıların söylediği gibi ‘Bebe’ gözüyle baktım. Büyüklere de ‘Ne işim var benden büyüklerle’ diye önyargılıydım. Üniversitede de bu böyleydi. Kaldı ki yaş farklılarının en çok olduğu ortam genelde üniversitedir.
Bir gün arkadaş ortamında benden 21 yaş büyük biriyle tanıştım. Ortamda konuşulan müzikle ilgili konular beni ona yaklaştırdı. Çünkü müzik zayıf noktam… Bir de kendim gibi birini bulunca tüm önyargılarım yıkıldı. O da beni sevdi ve iyi arkadaş olduk.
Her buluşmamızda yeni bir şey öğreniyorum. Hayat tecrübesinin benden daha fazla olması atacağım adımlarda daha dikkatli olmamı sağlıyor. Babamla konuşamadığım konuları onunla konuşuyorum. İyi ki hayatıma girdi. Onunla dostluğumuz diğer arkadaşlarımı biraz kıskandırsa da biz hayatımızdan çok memnunuz. Şunu çok net söyleyebilirim ki arkadaşlığın yaşı yokmuş.
‘O BANA BAKINCA BAŞINA GELECEKLERİ GÖRÜYOR, BEN ONA BAKINCA GENÇLİĞİMİ GÖRÜYORUM’
Ceyda G. (37)
Genelde kendimden yaşça küçük çok arkadaşım oluyor. Bana daha enerjik hissettirdiklerini, dertlerinin benim ve yaşıtlarıma göre daha hafif şeyler olduğunu fark ettiğim için bu yaş farkı bana pozitif enerji veriyor. Belki de yaşımın çok fazla olmadığını düşündürdükleri için seviyorum onları… Fakat benden yaşça büyüklerle aynı frekansta olamıyoruz. Ya da benim de sıkıntılarım olduğu için sürekli aynı dertleri dinlemek enerjimi düşürüyor.
Mesela 18 yaşında çok sevdiğim bir arkadaşım var. Birlikte bisiklete biniyor, parkta voleybol oynuyor, scooter sürüyor ve konsere gidiyoruz. Aynı zamanda bana saygı da duyuyor. Onun bana kattığı gibi benim de ona farklı bir bakış açısı verdiğimi düşünüyorum. O bana bakınca geleceğe dair başına gelebilecekleri görüyor, ben ise gençliğimi…
Her şeyden önemlisi sınava hazırlanırken ya da ailesiyle sorun yaşadığında veya bir hata yaptığında yargılamadan dinleyecek birinin olması ona da güven veriyor. Ben de belki onunla birlikteyken geçmiş anılarımı çocukluğumu canlı tutuyorum. Birlikte "Hadi şunu yapalım" diyoruz ve çıkıyoruz.
Yaşıtlarımda genelde ev geçindirme, çocuk ve eşe bağlı hayata dair sorunlar fazla olduğu için enerjileri pek olmuyor. Ben hâlâ yaşımı hissetmediğim ya da kabullenmediğim için seviyorum hareketli yaşamayı. Bu sayede daha pozitif kalıyorum. Belki de yaşımı göstermememin bir nedeni de budur.
‘ARKADAŞLARIM GENELLİKLE 50 YAŞIN ÜSTÜNDELER, BU BAŞKALARI İÇİN BÜYÜK SORUN VE BENİ SÜREKLİ YARGILIYORLAR’
Taner A. (33)
Arkadaş seçerken yaşına bakan biri değilim. Genel olarak karşımdaki kişiyi duruşuna, kişiliğine ve fikirlerine bakarak değerlendiriyorum. Bu noktada en önemlisi ortak bir dil tutturup tutturamadığım. Özellikle benzer zevklerde, duygularda olduğum kişilerle daha yakın bir ilişki kurabiliyorum. Genelde oturup konuşacak birini aradığımda; siyasi, ekonomik, sosyal veya kültürel konularda beni besleyecek kişilerle bir araya gelmeyi çok önemsiyorum.
Böyle bir arkadaş grubunun içinde tartışmak ve eleştirmek insanı fazlasıyla besliyor. 33 yaşında bir birey olarak oturup konuştuğum kişiler genellikle 50 yaşını geçkin kişilerden oluşuyor. Bu benim için sorun olmasa da bazı insanlara tuhaf geliyor. Bu durumu sorguluyor ve yargılıyorlar. Bunlar da genellikle yaşıtım olanlar ne yazık ki…
Bu buluşmalar genellikle hepimizin ortak buluşma merkezi olan Kadıköy veya Taksim’de oluyor. Çünkü uzak bir yerde ‘buluşma kesmek’, onlar için yorucu olacağı gerekçesiyle reddediliyor.
Aslında işim nedeniyle de 50, 60 ve hatta 70 yaşındaki insanlarla mesai arkadaşlığı da yaptım. Mesleğime dair şimdilerde kimsenin pek bilmediği çok şeyi onlardan öğrendim. Farklı kuşaklardan olmanın ötesinde, dünyayı da farklı bir pencereden değerlendirmek çok hoşuma gidiyor. Onlar benim bakış açımdan faydalanıyor, ben de onlarınkilerden faydalanıyorum. Belli bir donanıma sahip kişilerle oturduğunuzda doğru kaynaklar üzerinden okumalar yapmanız mümkün oluyor.
Güncel tartışmalar için grubun içinde karar verip yemekte bir araya geliyoruz. Akşam 6’da başlayan yemek genellikle gece 1-2 gibi sonlanıyor; herkes o saatten sonra evlere dağılıyor. Bu buluşmalarda, reelpolitik güncelin yanı sıra yemek kültüründen, kültür sanat hayatına, okunan kitaplara vs. uzayan bir dizi konu konuşuluyor.
Fakat bu sürecin sonunda yaşıtlarımla fazla oturmadığımı fark ettim. Görüştüğüm pek çok arkadaşım dünyanın farklı ülkelerine dağıldı. Bir tanesi New York’ta akademisyen oldu, diğeri Helsinki’de bir mobil oyun stüdyosunda, bir diğeri de Kanada’da… Onlarla ayda bir Zoom üzerinden konuşma fırsatı buluyorum. Bunun haricinde kendi kuşağımdan oturup konuşabileceğim kimse kalmadı.
'KAFALARIMIZIN BU KADAR UYUŞUYOR OLMASINA BAZEN BEN DE ŞAŞIRIYORUM'
Selin U. (26)
Ben kendimi bildim bileli yaşça büyük insanlarla sohbet etmeye, arkadaşlık yapmaya bayılırım. Ailede hep büyüklerle aram iyi olmuştur. Örneğin liseye giderken bile benden neredeyse 30 yaş büyük olan yengemle sürekli görüşür, dertleşir, vakit geçirirdik. Aile büyükleri bir araya geldiğinde mutlaka benim de gitmemi ister, yaşım küçük olmasına rağmen benimle sohbet etmeyi severlerdi.
Şimdi 30 yaşındayım ve durum değişmedi. Elbette yaşıtlarımla da anlaşıyorum, arkadaşlarım, dostlarım var. Bunun yanında biri 15 diğeri de 20 yaş olmak üzere benden büyük iki arkadaşım var. Kendi yaşıtlarımla vakit geçirdiğimde de keyif alıyorum ama büyük arkadaşlarımla ettiğim sohbetlerin yerini hiçbir şey tutmuyor.
Onların birçok şeyi benden önce yaşamış olması, hayat tecrübeleri, yaş almanın verdiği özgüvenleri, her konuda soru sorabilme rahatlığını çok seviyorum. Onlar bana bir şey anlattığında ben bambaşka bir açıdan bakabiliyorum. Ben de onlara anlattığımda hiç aklıma gelmeyecek yönleri öğrenebiliyorum. Bana çok şey katıyorlar. İkisinin de yanında çok eğleniyorum ve gerçekten kafalarımızın bu kadar uyuşuyor olmasına bazen ben de şaşırıyorum.
‘ÖNCE BİREYİN İHTİYACINI ANLAMAMIZ GEREKİYOR'
Kendinden yaşça büyük ya da küçük kişilerle arkadaşlık yapan insanların, bu tutumunu nasıl değerlendirmek gerektiğini danıştığımız Uzman Klinik Psikolog Buse Akçil, “Kişi, hangi ihtiyacını karşılamak için yaşıtlarından büyük ya da küçük biriyle arkadaşlık kuruyor? İlk olarak bunu anlamamız gerekiyor. Yaşça büyük ya da küçük olan kişiler onu daha iyi anladığı için mi, duygularını hissettirdiği için mi, takdir gördüğü için mi, kendini kıyaslamadığı için mi?” dedi. Akçil, şöyle devam etti:
-- Gelişim sürecinde hayatımızın çeşitli evrelerinden geçeriz. Çocukluk ve ergenlik döneminde akranlarımızla kurduğumuz ilişkiler sosyal hayata bakış açımızı belirler. Bu dönemlerde yaşıtlarımızla kurduğumuz ilişkiler yetişkinlik döneminde kuracağımız iletişimin bir parçası olur.
-- Kişi, o yaş grubunun getirdiği dinamiklerde kendini kıyaslamak zorunda hissetmeden, kendinden yaşça büyük kişinin ona verdiği geribildirimleri dinliyor, bu iletişim sayesinde hata yapmadan daha kontrollü sağlıklı iletişim kuracağını düşünüyor olabilir. Kendinden yaşça büyük bir kişinin onun yaşındayken benzer deneyimleri edinmiş olması ve bunları dinliyor olmak durumun daha anlaşılır olmasını sağlıyor olabilir. Kendinden küçük biriyle arkadaşlık yapınca da kendisine danışılıyor olması egosunu tatmin ederken, kendini daha genç hissetmesine de neden oluyordur.
Peki bu durumu artı mı yoksa eksi olarak mı değerlendirmek lazım? Bu soruya Akçil, “Artı veya eksi olarak değerlendirmektense artı ve eksileriyle değerlendirmek daha doğru” cevabını verdi.
Akçil, “Birey, sürekli kendinden yaşça çok büyük biriyle arkadaşlık kuruyorsa; kendini güvende hissetmesini sağlamakla birlikte, etrafında iletişim kuramadığı yaşıtları varsa yalnız değildir ve sosyal ihtiyaçlarını karşılıyor demektir. Bu açıdan duruma artı olarak bakabiliriz” ifadelerini kullandı.
Konuyu eksi açıdan da değerlendiren Akçil, “Kişinin yaşça büyüklerle arkadaş edinmesi kendi akranlarının içinde bulunduğu dinamiğe uyum sağlayamamasına neden olur. Yaşının enerjisini yakalayamama ve hep onay alma ihtiyacıyla iletişim kurmasını sağlar. Bu da bir zaman sonra tehlikeli bir hal alır. Hatta kendinden yaşça büyük kişilerle arkadaşlık kurmak, bireyin romantik ilişkilerinde de kendinden büyük partnerler seçmesine neden olurken yaşıtlarıyla romantik ilişkiler kurmasını engelleyebilir. Tüm bunlar yaşça küçük arkadaşlıklar için de geçerli olabilir” dedi.
‘BU SÜRECİ TEK BAŞINA PSİKOLOJİK SORUN OLARAK GÖREMEYİZ’
“Tüm bu süreci tek başına bir psikolojik sorun olarak göremeyiz” diyen Akçil, “Kişi bu durumdan memnunsa, bu durumu hayatında ve yaşam biçiminde kaçındığı durumlardan dolayı seçmiyorsa, hem yaşıtlarıyla hem de kendinden büyüklerle arkadaşlık kurabiliyorsa bir problem olarak değerlendirilmeyebilir” dedi.
Akçil, “Kişi yaşıtlarıyla arkadaşlık kurmakta zorlanıyor ve bu durumdan kaçınıyorsa bu durumun temeline inmeli, buradaki ihtiyaçlarını anlaması ve çözümlemesi için mutlaka bir uzmandan destek almalı” ifadelerini kullandı.
ERGENLİK DÖNEMİNDEKİ ARKADAŞLIKLARDA AİLELERE NASIL SORUMLULUKLAR DÜŞÜYOR?
Ergenlik döneminde bu tarz arkadaşlık yapanlar, aileleri tarafından sert çıkışlara maruz kalabiliyor. Bu noktada ailelere nasıl sorumluluklar düşüyor? Çocuğunun kendinden büyük ya da küçük insanlarla arkadaşlık yaptığını bilen aile üyeleri nasıl davranmalı?
“Bu durum üzerinde kısıtlayıcı davranmaktan daha çok kişinin neden kendinden yaşça büyük veya küçük kişilerle arkadaşlık kurduğunu anlamak için çaba göstermeli ve bu ihtiyaçlarını gidermesi için ona alan açmalı, bu konuda onu yüreklendirmeli” diyen Buse Akçil, “Bu sürecin ne zamandan beri böyle devam ettiği de çok önemli” dedi. Akçil, şu bilgilerin altını çizdi:
"İlkokul döneminde sosyal gruplara uyum sağlayabiliyor mu, yaşıtlarıyla bir arada bulunmaktan kaçınıyor mu, kendinden büyük kişilerin yanında kendini daha mı iyi hissediyor gibi gelişimsel öyküye baktıktan sonra duruma müdahalede bulunmak önemli. Ergenlik döneminde gelişen bu durumda, yaşıtları tarafından zorbalığa maruz kalma ya da kendini onlarla kıyasladığında yetersiz hissetme gibi durumlar olabileceğinden, aile çok dikkatli davranmalı. Bu noktada ebeveynlere düşen en önemli görev, şiddetle karşı çıkmak yerine onay ve anlaşılma ihtiyacı karşılamak için çalışmaktır."
Fotoğraflar: iStock