Güncelleme Tarihi:
Çocuk ve ergenlerde yaşanan özgüven eksikliği kaynaklı içe kapanıklık zamanla akademik başarının önündeki en büyük engellerden birisi haline geliyor. Özellikle sahip olduğu yetenek ve becerileri gösterme konusunda herhangi bir istek taşımayan çocuklar, bu durumun getirdiği olumsuz sonuçlardan kaynaklı daha da içe kapanık hale geliyor.
Peki çocuklarda bu durum neden görülüyor? Sorun nerede başlıyor?
‘Bir Sorudan Fazlası’ serimizin bu bölümünde çocuğu içine kapanık olan anne ve babaları dinledik. Ardından yaşanan bu sorunu aşmak için neler yapılacağına dair tüm detayları Uzman Klinik Psikolog Buse Akçil ile mercek altına aldık...
Toplumda içe kapanık ile içe dönük olma hali, aynı kavramlarmış gibi kullanılır. Halbuki iki durum birbirinden oldukça farklı… İçe kapanıklık; kendini yeteri kadar ifade edemeyen bireyi yalnızlık, izolasyon ve depresyon gibi duygulara götürür. İçe dönüklük ise doğuştan gelen bir kişilik boyutu olarak tanımlanır. Birçok kişilik kuramında yerini alan içe dönüklük, keskin sınırları olmasa bile çevresel etkenlerden hemen etkilenmeyen ve bireyin kişiliğinin temel yapısını oluşturan özelliklerden biridir.
'ARKADAŞLARIYLA DEĞİL, OYUNCAKLARIYLA KONUŞUYOR'
Emre Ç. (42)
Ailemde içe kapanık bir kişi bile yok diyebilirim. Çocuğum hariç... Sekiz yaşında bir oğlum var. Ben ve eşimle az da olsa iletişim kurabilse de öğretmeninden aldığım geri dönüşlere göre sınıfta hiç konuşmuyor, en arka sırada oturuyormuş.
Büyüme sürecinde her girdiğimiz ortamda 'Ne kadar da uslu çocuğun var, keşke bizimkiler de böyle olsa' diyenlerle karşılaşıyordu ve hoşumuza gidiyordu. Ancak ilkokula başladıktan sonra artık bu bir sorun olarak önümüze gelmeye başladı. Aslında uslu bir çocuk yetiştirdiğimiz için takdirleri topladığımız dönemlerde de bir sorundu ama farkına varamadık.
Her alışverişe çıktığımızda bizden oyuncak hayvanlar almamızı istiyordu. Artık odası oyuncaklarla dolu bir çiftlik haline gelmişti. Bir gün odasının hafif aralanmış kapısından baktığımda oyuncak hayvanlarıyla konuştuğunu gördüm. O zaman anladım ki bu oyuncaklar onun arkadaşıydı. Sınıf arkadaşlarıyla ya da bizimle kurmadığı iletişimi onlarla kuruyordu.
Olayın boyutu buraya varınca psikolojik yardım aldık. Yaklaşık bir senenin sonunda öğretmeni artık sınıfta da biraz daha aktif olduğunu söyledi. Hâlâ oyuncaklarıyla konuştuğunu görüyorum ama zamanla onun da son bulacağını umut edip, yardım almaya devam ediyoruz.
‘KALABALIKLAR İÇİNDE YALNIZ YAŞIYORDUM’
Seda K. (33)
Annem hemşire babam da öğretmen olduğundan çocukluğumda birkaç kez şehir değiştirmek durumunda kaldık. Haliyle gittiğimiz yerlerde üçümüzden başka kimsemiz olmuyordu. Kimseyi tanımadığımız için oyun oynamak için pek dışarı çıkmama da izin vermiyorlardı. Babamla birlikte bisiklete bineceğim hafta sonlarını iple çekiyordum. Aslında tek istediğim şey mahalledeki çocuklarla birlikte bisiklete binmekti. Zamanla buna izin vermeyeceklerini kabullendim ve üzülmeyi bıraktım.
Üniversiteye başladığımda ailemin tüm bu izin vermemelerinin ve insanlarla kaynaşmamı engellemelerinin acısını çekmeye başladım. İlk sene beş kişilik bir yurt odasına yerleştim. Oda arkadaşlarımın dördü birlikte yemeğe gidiyor, geziyor, ders çalışıyordu ama ben bir şekilde içlerine girememiştim. Aslında geriye dönüp baktığımda bunun sebebinin de benim tavrım olduğumu çok net anlayabiliyorum. Başta hiçbir tekliflerini kabul etmeyince, zamanla onlar da benim içe kapanıklığıma alışmışlardı.
Kalabalık bir odanın içindeki yalnızlığım yetmezmiş gibi bir de iletişim fakültesinde okuyordum. Diğer fakültelerin aksine çok hareketli olan bu fakülte bana çok fazla geliyordu. Uyum sağlayabilmek adına doktora bile gittim ama kullandığım avuç dolusu ilaçtan sonra tek bulduğum çözüm ailemin yanına dönüp yeniden üniversiteye hazırlanmak oldu. Sonunda bana daha yakın olduğunu ve daha çok benim gibi kişilerin bulunduğunu düşündüğüm işletme bölümüne yerleştim ve ailemin yaşadığı şehirdeki üniversiteden mezun oldum. Arkadaşlarımla binemediğim bisiklet, okuyamadığım iletişim fakültesi ise hâlâ içimde bir yerlerde uktedir…
‘OKULDA ARKADAŞLARIYLA KAYNAŞAMAYINCA ACISINI BİZDEN ÇIKARIYORDU’
Ceyda K. (37)
Bu durumun biraz çocuğun yapısından biraz da aileden kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Oğlum çok küçük yaşlardan beri, ben ve babası dışında kimseye gitmek istemiyor, yabancı ortamlarda ağlıyordu. Biz de o ortamdan hemen ayrılmak zorunda kalıyorduk. Zaman ilerledikçe bu sorun, bizim hayatımızı da zorlaştırdı. Sosyal hayatımız çok olumsuz etkilendi.
Doktor, oğlumu üç-dört yaşına doğru, günde 1-2 saat için bile olsa kreşe yollamamızı söyledi. Başlarda ağladı ve dramatik anlar yaşadık ama asla pes etmedim. Çünkü kreş, hem onun hem de hepimizin iyiliği içindi. Orada arkadaşları oldu ama onlarla oyun oynamaktan hep çekindi. Hatta öğretmenleri “Bizden ve arkadaşlarından uzak duruyor” diye sürekli bizi uyarıyordu. Tabii bu beni çok üzüyordu.
Daha sonra okul yaşı geldi ve iyice içine kapanık bir hal aldı. Okulda yeterince konuşup diğerleri gibi oynayamadığı ve paylaşamadığı için evde adeta terör estiriyordu. Ardından tırnak yeme alışkanlığı gibi huylar başladı.
Zaman ilerledikçe öğretmenine alıştı, en azından artık ağlamıyordu. Fakat yine içine kapanıktı. Öğretmeni daha sonra drama kursunu önerdi. Bence çocukların içine kapanıklığını atmada drama gibi topluluk içinde yapılan etkinlikler oldukça etkili bir yöntem oluyor. Ancak o da kolay olmadı, çünkü oğlum gösteriye son anda çıkmak istemedi. Neyse ki sonraki gösteride bu korkusunu yendi.
Sıra bireysel olan içine kapanıklıktaydı. Bunun için de gitar kursuna başladı. Yeteneği vardı ama müzik sınavında birden ağlamaya başladı, sınavdan çıktı. Kursu yine de bırakmadık. Bu yıl yeniden müzik sınavına katılacak. Daha hazır gibi görünüyor, merakla bekliyoruz.
Şu ana kadar yaşadıklarımdan yola çıkarsam, içine kapanıklığın üstesinden gelmede kursların etkili olduğunu söyleyebilirim. Biraz daha ilerleyen yaşlarda bu sorunu tamamen aşacağız diye düşünüyorum.
‘ANNEMİN TUTUMU KARDEŞİMLE BENİ İÇE KAPANIK YAPTI, ÜNİVERSİTE YILLARINA KADAR DA SÜRDÜ’
Serkan R. (34)
Ben biraz sorunlu bir ailede dünyaya gözlerimi açtım. Babamın psikolojik sorunları, annemin böylesi bir eşe karşı verdiği mücadele ve babamın ailesinin müdahaleleri evimizde huzurumuzu adeta emiyordu. Her gün tartışma, her gün kavga gürültü… Böylesi bir ortamda annem, beni ve kardeşimi her şeyden sakınarak büyüttü…
Sokakta oynayan çocuklara özendiğim çocukluğum ara ara aklıma gelince gözlerim dolar. Hatta bazen kafam atınca gider parklara çocukların o neşeli bağırış çağırışlarını, oyunlarını izlerim ve mutlu olurum. Ne yalan söyleyeyim ağlarım da… O yıllarda annemin bu tutumu bizi eve tıkınca, kardeşimle sıkıntıdan ne yapacağımızı bilemezdik. Öyle güzel oyuncaklarımız da yoktu. Terlikler halının üzerinde sürülen araba oluyordu, leğenler direksiyon, oklavalar kılıç, iç içe geçen çoraplar ise futbol topu… Büyünce anneme sorduk, “Neden bizim dışarı çıkmamıza izin vermedin?” diye… Kendince haklı bir cevap verdi; “Yaşadıklarımdan sonra benim de psikolojim iyi değildi ki… Kendimce sizi öyle korumaya çalıştım. Korkuyordum!”
Kızamadım bu cevap sonrası… Fakat bu davranışı hem benim hem de kardeşimin içe kapanık birer çocuk olmamıza yol açtı. Kardeşimle aramda bir yaş var. Haliyle aynı okulda eğitimimize başladık. O da ben de sınıfta bir türlü çocuklarla kaynaşamadık. İyice içimize gömüldük. Teneffüslerde hep beraber zaman geçirdik. Uzaktan, bahçede yapılan futbol ya da basketbol maçlarını izledik. Bir türlü hiçbir şeye adım atamadık. Hatta ‘deli’ gibi âşık olduk ama sevdiğimizi bile söylemedik… Kendimizi yedik bitirdik. Akrabalardan da hep şunu duyduk: “Çok içine kapanık bunlar…” (Kısık sesler söylerlerdi sanki biz duymuyormuşuz gibi…)
İlk ve orta okul bitti, liseye başladık. Orada da durum değişmedi. Ama lise dönemi çok zor geçti. Hatta bir-iki kez okulu bırakmak istedik. Ardından ben üniversiteyi kazandım, kardeşim ise “Artık buraya kadar” dedi ve işe girdi.
Üniversite için Eskişehir’e gittim. İlk yıl her şey aynı şekilde devam etti. Fakat ikinci yılda hem hayatım değişti hem de ben değiştim. Güzel bir kadın girdi hayatıma… Benden hoşlandığını söyledi, zaten ben de nerede o yürek… Gel zaman git zaman birbirimizi çok iyi tanıdık. Beni resmen hayata yeniden bağladı, bazı sorunları aştım. Bunun mimarı kendisi…
İçine kapanıklığımı ne kadar yendim bilmiyorum ama kendimi artık eskiye oranla daha mutlu hissediyorum. Sıkı sıkı tutundum ona, evlendik ve iki çocuğumuz oldu. Çocuklarımın yaşadıklarımı yaşamaması için elimden gelen her şeyi yapıyorum. Çok şükür ikisi de babaları gibi içe kapanık değil. Ama bunda annelerinin de payı büyük…
‘İLETİŞİM KURMAKTAN TEK KAÇIŞ YOLU BİLGİSAYAR OYUNU’
Kübra B. (36)
Hayatım boyunca her ortama rahatlıkla girip, kaynaşan insanlara özendim ama asla öyle biri olamadım. Olmayı denediğim zamanlar hep hüsran olarak geri döndü. Ancak çocuğumun da benim gibi olmasını istemediğim için küçük yaşlardan itibaren çeşitli kurslara gönderiyorum ve sosyal biri olması için uğraşıyorum. Ama sanırım pek de benim kontrolümle olacak bir şey değilmiş. Çünkü kızım da aynı benim gibi, küçük bir çevresi var ve o çevrenin dışına çıkmayı kesinlikle reddediyor. Bahsettiğim o küçük çevre ile de mecburen okula gittiğinde iletişim kuruyor. Hatta çoğu zaman okula bile zor gönderiyorum, evden dışarı çıkmak istemiyor.
Tüm gün evde ne mi yapıyor? Bilgisayar oyunu oynuyor. En azından sanal ortamlarda oyun oynarken birileriyle konuşur diye kontrollü bir şekilde bilgisayar oyunları oynamasına izin veriyorum. Ancak bazı günler oluyor ki bilgisayar başında tek bir cümle bile kurmuyor. Çünkü karşısındaki kişiler de tıpkı onun gibi içe kapanık. Sanırım insanlarla iletişim kurmaktan tek kaçış yolları bilgisayar oyunları.
EBEVEYNİNDEN UZAKLAŞINCA AĞLAYAN ÇOCUKLARA DİKKAT!
Anlaşılan o ki içe kapanıklığın temeli çocukluğa dayanıyor. Peki bir kişinin içine kapanık olduğu nasıl anlaşılır?
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Uzman Klinik Psikolog Buse Akçil Erdal, “İçe kapanık kişilerde arkadaş edinmekte zorlanma, kalabalık ortamlardan kaçınma, yeni ortamlara uyum sağlamakta güçlük çekme, sürekli yalnız kalmak isteme, istek ve ihtiyaçlarını belirtmekte zorlanma, hem yakınları hem de yabancı kişiler ile iletişim kurmaktan kaçınma, duygu ve düşüncelerini tam olarak ifade edememe ve göz temasından kaçınma gibi davranışlar görülebilir” dedi.
Akçil çocuklardaki içe kapanıklık ipuçlarından şöyle bahsetti:
“Yukarıda saydığımız tüm davranışların yanı sıra çocuklarda ebeveyninden uzaklaştığında ağlamaya başlamak ve yaşıtlarından uzaklaşmaya çalışmak da içe kapanıklığın ipuçları olabiliyor. Bu davranışlar her çocukta belli evrelerde görülmez ama ergenlik sürecinde çocuğun yaşadığı ben merkezli süreçte içe kapanık davranışlar görülebilir.”
İÇE KAPANIKLIKTA AİLE TUTUMLARI EN BÜYÜK ETKEN
İçe kapanıklığın sebepleri arasında genetik yatkınlık, baskıcı ebeveyn tutumu, aile içi şiddet, duygusal yoksunluk, başarısızlık korkusu, küçümseyici tavırlar, stres gibi etkenlerin olduğunu söyleyen Buse Akçil, “Ailedeki tutum ve davranışlar bu sorunda büyük ölçüde etkendir. Mükemmeliyetçi ve otoriter ebeveyn tutumuna maruz kalan çocuklarda daha fazla içe kapanıklık görülebilir. Mükemmel ebeveynlerin mükemmel çocuklarının olması beklentisi çocukta hata yapma kaygısı oluşturabileceği gibi baskıcı ebeveyn çocuklarına kendini ifade etme alanları açmadığı için içe kapanık bir tutum gözlemlenebilir. Bebeklik döneminde güvenli bağlanma yaşamadan anneden erken ayrılan ve bakıcısıyla güvenli süreç yaşamayan, ekrana maruz kalarak büyütülen çocuklarda içe kapanık davranışlar daha fazla görülebilir” ifadelerini kullandı.
‘SOSYALLEŞMEYİ AİLEMİZDEN ÖĞRENİRİZ’
Aşılamayan içe kapanıklık durumunun çocukluk döneminden yetişkinliğe kadar devam edebileceğini vurgulayan Buse Akçil, “Çocukluk döneminden ergenliğe geçişe kadar içe kapanık olan çocuk desteklenmediğinde ergenlik süreci oldukça sancılı geçer. Kendini ifade edemediği için var olma ihtiyacını karşılayamaz ve bununla birlikte özgüven eksikliği yaşar. Ergenlik dönemini içe kapanık olarak geçiren birey yetişkinlik döneminde sosyal gruplarda var olamadığı gibi romantik ilişkilerinde süreci kolay yönetemez. Sosyalleşmeyi ailemizin kurduğu sosyal ilişkilerden öğreniriz. Yetişkin olarak en iyi rol modellerimiz olan ebeveynlerimizin duygularını ifade etme ve sosyal ilişkilerini yönetme şekli bizlerin iletişim becerisini destekler. Kendi kabuğundan çıkamamış çekirdek ailelerin çocukları da o kabukta yaşamını sürdürür” açıklamalarında bulundu.
İÇE KAPANIKLIKLA NASIL MÜCADELE EDİLİR?
İçe kapanıklıkla nasıl mücadele edileceğini sorduğumuz Buse Akçil, özellikle çocukluk döneminin dikkatle incelenmesi gerektiğini söyleyerek önerilerini sıraladı:
-Çocuğunuzun güvenli ortamda sürekli yeni deneyimler edinmesini sağlayın.
-Yeni ortama girdiğinizde temkinli bir yapıda olduğunu kabul edin ve ortama alışması için zaman verin.
-Çocuğunuzu meraklandırarak ve cesaretlendirerek destekleyin.
-Eve özellikle de çocuklu misafir davet edin. Bu sayede güvenli alanında yeniye maruz kalacak ve iletişime daha hazır olacaktır.
-Koruyucu bir tutum sergilemeyin çoğu şeyi tek başına deneyimlemesi için onu cesaretlendirin.
-Başarılı olduğu alanlarla tanışmasını sağlayarak takdir ve onay ihtiyacını karşılayın.
-Sanat ve spor alanlarında aktif olmasını sağlayın. Bulunduğu gruplarda sanat ve sporla kendini ifade etmesi için destekleyici olur.