Karanlık ve zor bir aşk

Bugün hesapta bambaşka bir klipten dem vuracaktım ama Mor ve Ötesi’nin Küçük Sevgilim’i yayına girmiş; mümkünü yok, pas geçmeye içim elvermez.

Küçük Sevgilim, Büyük Düşler albümünden en azından bu aralar- favori şarkım. Durup durup farklı bir şarkıya daha da fazla kıymetini bilmecesine takılıyorum. Bu, benim için Mor ve Ötesi’nin albümleri söz konusu olduğunda, değişmez bir durum...

Bir ara Kış Geliyor favorim diyordum, bir ara Çocuklar ve Hayvanlar’ı gözbebeğim ilan ediyordum...

Ne zamandır ilk kez kafam biraz gönül işlerine yorulduğu için midir, bilemem, bu aralar paso Küçük Sevgilim’i dinliyor, ortalıkta bir ilişki milişki de yokken, dolayısıyla ne benim birine yaptığım bir şey, ne birinin bana yaptığı bir şey varken, durduk yerde gamlı baykuş gibi dertleniyor, içli köfte tadında içleniyorum.

İnsan uzun süre hiç kimseye karşı hiçbir şey hissedemeyince, bir noktadan sonra kendisinden korkar oluyor. "Ben biraz daha arayı açarsam, bu gidişle hadisenin fikrinden bile uzaklaşacağım; nasırlı duyargalarımın imkán tanıdığı rahatlığa iyiden iyiye alışacağım, aşk meşk meselesinin kepenklerini sonsuza dek kapatacağım" gibilerinden bir vehme kapılıyor.

Bu gibi endişelerin paniğiyle, biraz kendini kandırıp, biraz kendini sırtından itekleyip zorlayıp, kıpırdayası olmayan kalbine ve beynine zorla kıpırtı empoze ediyor.

Anlayacağınız, laf olsun torba dolsun hesabına, kendisine yeşillenecek birilerini arıyor, aramakla kalmayıp bir de üstüne buluyor.

Bunlar bünyeye lázım şeyler. Yok, yoksa, aşk şarkılarında hislenmek için hep envanterden faydalanmak gerekiyor. Geçmiş ilişkiler milişkiler hatırlanıyor, eski defterler açılıyor. Bitmiş gitmiş davaların peşinde, üstün başın manasızca küf kokuyor.

Bu gönül işlerinde envanterden kime ne hayır gelmiş ki canım?

E, uzun lafın kısası, bendenizde buldum öyle "hafif" bir şey, kendi başıma ve kendi çapımda oyalanmaktayım.

Yolda karşımıza daha iyi bir şey çıkarsa değerlendiririz elbet; şimdilik bu kadarı da yetiyor. Hatta yetmek de ne, insan hayat belirtisi verdiği için resmen mutlanıyor.

KETCHE BEY’İ TANIMAYANLAR PARMAK KALDIRSIN

Para parayı, manita manitayı çeker derler. Ki şahsi tecrübelerim de bu itikátı doğruluyor. Biz kenarından topa girelim, gerisi kendiliğinden gelir derim...

İşte böyle ıvır kıvır mevzularla cebelleşmekteydim. Kiii... Ne göreyim:

Müzik kanallarında Küçük Sevgilim...

Büyük Düşler’in ikinci videosu olan Küçük Sevgilim’in 16 mm film formatındaki klibini, piyasada Ketche olarak tanınan beyefendi yönetmiş. (Kenan Doğulu’nun Baş Harfi Ben’inin yönetmeni...)

"Karanlık ve zor bir aşkı anlatan" (Evet, her zamanki gibi tanıtım bülteninin yalancısıyız. Grubun ve yönetmenin sanatına kendimizce anlam yüklemekten kaçınmacasına, saygılıyız. Yerine ve adamına göre yapmayacağımıza da söz veremeyiz gerçi; ayrı...) anlatan şarkıya "film-noir etkisinde, yer-zaman-gerçeklik algılarıyla oynayan, sıra dışı bir klip" çekilmiş.

Klipte, karanlık ve zor aşkın erkek ayağını solist Harun Tekin canlandırıyor; kadın ayağında kendisine Güney Afrikalı oyuncu Caroline Roy eşlik etmiş.

Görüntü yönetmenliğini Takva ve Beyza’nın Kadınları’nda görev alan Soykut Turan, montajını Artun Topçudere üstlenmiş. Veee klibin telesine sanatçısı, daha önce David Bowie, Tori Amos, Jamiroquai gibi isimlerle çalışmış olan, dünyanın önde gelen renklendiricilerinden Dominic Aarons imiş...

Harun Tekin, kliple ilgili şu şekilde dile gelmiş: "Yıllardır birlikte çalışmak istediğimiz yönetmen Ketche ile bu özel klipte buluşma fırsatı yakalamış olmamız çok sevindirici; bunun ne kadar anlamlı bir deneyim olduğunu o günü geçirmeden öğrenemezdik. Ketche’nin sezgilerinin gücünü, şarkıyla kurduğu bağın derinliğinde ve bunun ekrana yansımasında hissettik." (Yıllardır mı? Bu Ketche Bey’in ismiyle, pardon, müstearıyla yeni müşerref olan da bir tek benim herhálde?)

Bu arada, grup, haftaya bu akşam, Beyoğlu Yeni Melek’te konser veriyor. Onu da belirtelim ve şu bülten konusunu kapatalım derim.

ÇOK ŞEY İSTİYORUM, ÇOK...

Her şey bir yana... Ben şimdi, aşktı meşkti, o toplara da girdik girmesine ya, yine de, yanı sıra, bir şeyin daha derdindeyim... İstiyorum, ama çok istiyorum ki üçüncü klip Darbe’ye çekilsin. Ve çok ama çok istiyorum ki o klip Türk ekranlarında yayınlanabilsin.

Rap bile yayınlamaktan tırsan tatlı su müzik kanallarının olduğu bir ülkede, e, dünya háli, háliyle ticari kaygıları da olan bir grup, nasıl olsa yayınlayan çıkmaz düşüncesiyle bundan çekinebilir. Hakkımız kalmaz ayrıca; zira mantık ve özellikle de "akıl" bunu gerektirir, yanisi hak da verilir, haklar helál de edilir...

Yine de Televizyon Makinası’nın yılbaşından önceki gece yayınlanan bölümünde "Aman da bu gece aşktan meşkten dem vuralım, böyle politize ve kaka konulara hiç bulaşmayalım" tribine rağmen, hazır laf da açılmışken, çıktıkları her programda ve verdikleri her röportajda yaptıkları üzre, yine Darbe’den dem vurdular, hatta şarkıyı canlı yayında icra ettiler ya...

Olmaz olmaz demeyelim, olmaz olmaz; neden olmasın, diye düşünmeden de edemiyorum. Ve o şarkıya dair iki çift kelámın hakkını, nasipse, klibinin yayınlanacağı bir baharda sarf etmek üzere, bir kenarda mahfuz tutuyorum.

Garibin ekmeği umut modeli...

Dedim ya; çok, çok ve ama çokkk istiyorum... Fakat tabii diyebilirsiniz ki bu da benim eblehliğim. Bendeniz meselá, Marmaris’te yaşayan ve haftasonu magazin dergilerinden kestiği artizlerin çıplak fotolarına bakarak nü tablolar yapıp kendini ressam sanan birilerinin yargılandığını ve ceza aldığını görmeden ölmeyeyim de istiyorum.

Bunun yanında, Mor ve Ötesi’nin bu ayki Billboard’da yayımlanan röportajlarında da bahsi geçtiği üzre, 17 Mart’ta İstanbul’da gerçekleşecek Irak işgalini protesto eylemi öncesinde vereceği konserin, iki yıl önce Sultanahmet’te gerçekleştirmeyi planladıkları seferkinin akıbetine uğramamasını, yani yasaklanmamasını da hararetle umuyorum.

Çok çok çok çok çok şey istiyorum. Ha, bana sorarsanız, doğal olarak olması gerekeni istiyorum; o da ayrı...

İsteyenin bir yüzü kara; vermeyen hayatın utancından yüzü kızarsın diyelim...
Yazarın Tüm Yazıları