Kaleler düşürülürken

DEVLETİN kurumlarının başında kendilerinden olmayan kim varsa üzerine gidiyorlar. Ellerinin altında İslamcı medya var. İddiaları ve bilgileri onlara sızdırıp hep birlikte yükleniyorlar.

Hele yıpratmayı ve görevden almayı düşündükleri birileri varsa, mümkün olan her bilgiyi -doğru veya yalan- onlara el altından iletiyorlar. Üniversitelere bile polis baskını düzenliyorlar.

Teftiş kurulları zaten emirlerinde. Siz emrinizde olan bir müfettişe ‘Git şu falancanın yaptıklarını bir incele de rapor yaz’ dediğiniz zaman müfettiş (sürgüne gitmemek için) ister istemez suçlayıcı rapor yazmak zorunda kalıyor.

İşte son günlerden birkaç örnek: Samsun, Malatya, Van üniversite rektörleri. İşte en son örnek: Devlet Tiyatroları Genel Müdürü.

Rektörlerin üzerine gidiyorlar. İş o boyuta varıyor ki, Van Cumhuriyet Savcısı hukukun temel kuralını çiğneyip gizli olan soruşturma belgelerini basına açıklıyor.

Üzerine gidilecek kişileri yolsuzluk-usulsüzlük yapmakla suçluyorlar. Ama onların esas suçu (!) Atatürkçü-laik yöneticiler olmaları.

Son olarak Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin’i görevden aldılar. Kim aldı? Uykusever Kültür Bakanı Atilla Koç! Hazırlatılan müfettiş raporunu hemen İslamcı basına sızdırdılar. Gerekçe: Kurumu zarara sokmak! Fakat yönetimde deprem oldu. Genel müdürden sonra bölge müdürleri, rejisörler, sanatçılar da istifa ettiler.

(Bence bu işin en kestirme çözüm yolu devlet tiyatrolarını tez elden özelleştirme kapsamına almak ve satmaktır! Zarar eden bir kuruluşu devlette tutmanın bir anlamı yok ki!)

Siyaseti üniversitelere, sanata, okullara, hastanelere, bütün kamu kurumlarına soktular. Kadrolaşma açısından el atamadıkları birkaç yer kalmıştı, şimdi onları temizlemek için uğraş veriyorlar. Arkalarında İslamcı medya var! Hep birlikte ‘temizlik çalışmasını’ sürdürüyorlar.

* * *

Emin Çölaşan’ın notu:
Dünkü yazımda PKK’lı Murat Karayılan’ın yaptığı basın açıklamasından alıntı yapmış ve bu haberi Anadolu Ajansı’nın geçtiğini yazmıştım. Oysa bu haberi Anadolu Ajansı değil, başka ajanslar geçmişti. Bu yanılgımı düzeltiyorum, özür diliyorum.

ERMENİ KONFERANSI

Geçtiğimiz aylarda İstanbul’da Boğaziçi Üniversitesi’nde bir ‘Ermeni konferansı’ yapılacaktı. Gizlice çağırılan konuşmacılar bir tek kesimdendi. Savunacakları görüş şöyleydi:

‘Evet, biz Ermenileri kestik, onlara vahşet uyguladık, suçluyuz.’

Bunu da açıkça söylüyorlardı. Kim ‘Biz Ermenileri kestik’ diyorsa onlar katılacaktı.

Türk tezini, gerçekleri savunacak hiç kimse, hiçbir tarihçi ve uzman yoktu. Onlar çağrılı değildi!

Kamuoyunda çok büyük tepki oluştu. O kadar ki, Adalet Bakanı Cemil Çiçek bile ‘Bu yapılan ihanettir, Türk milletini arkadan hançerlemektir’ dedi. Konferans yapılamadı.

Fakat bu olaya AB çok bozuldu: ‘Vay efendim, bu toplantı nasıl ertelenir. Bu iş fikir ve ifade özgürlüğü ile bağdaşmaz. Mutlaka yapılmalıdır.’

Bizim hükümetin AB’den gelen emir ve direktifler karşısında boynu kıldan ince. Düşündüler taşındılar ve şu karara vardılar:

‘Şimdi 3 Ekim’de AB ile müzakere başlayacak. Zaten karşımıza bir sürü engel çıkarıyorlar, bari şu konferansı yaptıralım da, ellerinden bir kozu almış olalım!’

Sadece ve sadece AB kızmasın diye kendi ülkemizde eylül ayı sonlarında Ermeni konferansı yaptırıp birilerine ‘Ermenileri kesmiştik’ dedirteceğiz! Sonra da başka ülkeler ‘Ermeni soykırımı’ kararı aldıklarında ‘Yok efendim, biz bunu kabul etmiyoruz’ diyeceğiz! Gülünç!

Dünkü Milliyet’te Abdullah Karakuş’un haberi yer almıştı. Bu konferansın toplanmasını ‘fikir ve ifade özgürlüğü’ adına Recep Tayyip Bey istemiş!

İster misiniz, bir süre sonra bu Ermeni belası da üzerimize resmen yıkılsın!

Dün ‘Kürt sorunu yoktur’ deyip bugün ‘vardır’ demeye başlayanlar, ister misiniz yarın sıkışınca ‘Ermeni soykırımı sorunu vardır’ demek zorunda kalsınlar!

Türkiye’yi yönetenlerin (AB korkusu ve oradan gelen emirler nedeniyle) kendi iplerini kendilerinin çektiğine, kendi bacaklarına kurşun sıktığına ilk kez tanık oluyoruz.

Ancaaaak, çektikleri ip sadece onları değil, bizi boğuyor. Sıktıkları kurşun bizi de yaralıyor.

Üstelik korkaklığın, ürkekliğin, dış güçlere emir kulu olmanın böylesi, ulusal onurumuzu iki paralık ediyor.

AB korkusunun Allah korkusunu ve ülke sevgisini bile çok geride bıraktığı şu ortamda şaşkınız, üzgünüz, utanıyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları