İsmet İnönü’nün düşündürdükleri

ARAŞTIRMACI - Yazar ve İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Görevlisi Teoman Yazgan’ın Devlet Tiyatrosu’nun kuruluşunu ve sonraki yıllarını anlattığı ’Bir Zamanlar Devlet Tiyatrosu’ isimli kitabı yakında piyasaya çıkacak.

Yazgan’ın, Türkiye’de radyonun tarihini anlattığı bir önceki kitabını da zevkle okumuştum.

Ama bu son kitabın taslağında gördüğüm bir anekdotun, toplumun hem geçmişte hem de bugün tiyatroya bakışına ilişkin çok önemli ipuçları barındırdığını düşünüyorum.

YIL 1967, YER 3. TİYATRO

Devlet Tiyatroları’nın eski genel müdürlerinden Raif Alnıaçık, 1967 yılında 3. Tiyatro’da kendisinin de oyuncu olarak rol aldığı Kaktüs Çiçeği isimli oyunda yaşananları, Teoman Yazgan’a şöyle anlatıyor:

"O dönemde muhalefet lideri olan İsmet İnönü, eşi Mevhibe Hanım ile birlikte bir Pazar günü 15:00 matinesine geldiler ve ön sıraya oturdular.

ÇANTADAKİ KURU BİSKÜVİ

O gün mevsim nedeniyle iftar saati, oyunun devam ettiği anlara denk düşüyordu. İsmet İnönü de oruçlu imiş ve kimse bilsin istemiyormuş. İftar vakti gelince Mevhibe Hanım’ın çantasına koyduğu bir kaç bisküvi ile iftar vakti açlığını bastırmak istemiş.

Ancak, oyun sırasında ağzının oynadığını oyuncular görür ve incinir diye kulise haber gönderdi ve bu durumu yanlış anlamamalarını rica ederek özürlerini iletti. İsmet Paşa ve Mevhibe Hanım, oyunu sonuna kadar izlediler ve oyun sona erdiğinde ayağa kalkarak, oyuncuları ayakta alkışladılar."

FARKLI GÖRÜŞLER ÇIKTI

Bu anekdotu paylaştığım arkadaşlarımdan bazıları, İsmet İnönü’nün örnek alınacak bir tavır sergilediği fikrinde..

Bazı arkadaşlarım ise hangi gerekçe ile olursa olsun, bir tiyatro oyununda seyircinin böyle birşey yapmaması gerektiğini, bunun yanlış olduğunu savundu.

Ben birinci grubun, yani İsmet Paşa’nın örnek bir tavır sergilediğini düşünenler arasındayım. Bİr tiyatro oyununda yiyip içmek, atıştırmak, elbette ki öncelikle oyunculara saygısızlıktır.

Ancak, namaz için Cuma gününün tatil edilmesinin tartışıldığı bir ülkede, bu kadar önemli bir devlet adamının sadece imsakiyeye değil oyun programına göre tercihe bulunmasının alınacak birinci ders olduğunu düşünüyorum.. Hele o devlet adamı, 83 yaşında ise..

HAYALİNİ KURDUĞUM GÜN

İnönü kulisteki oyunculara, "İftar yapacağım" diye haber göndermiyor.. İftar vakti ağzına bir parça bisküvi atacak ve bunun görünmemesi için büyük çaba sarf edeceği de ortada.. Çünkü gönderdiği mesaja, "Olur da oyuncular ağzımın oynadığını görürse" notu düşülmüş.. Bu sanata ve sanatçıya ’samimiyetle saygı duymak’ ve çıkarılacak ikinci ders de bu..

Ancak, bu hareketi doğru bulmayan arkadaşlarıma hak verdiğim bir nokta da var..Ya bütün seyirciler oruçlu olsaydı ve iftar vaktinde herkesin eli aynı anda önce çantasına, sonra ağzına gitseydi.. Acaba karşımıza nasıl bir manzara çıkardı..?

Yaşayanların yüzde 99’unun müslüman olduğu ülkemizde, yüzde 99’umuzun sanat ve tiyatro kültürüne sahip olacağı gün, her soruna doğru çözümü bulan bir ülke de olabileceğiz..

Gelişmenin temelinde eğitim, siyasetin temelinde nezaketin olduğu günlere bir an önce kavuşmamızı diliyorum..

KİTAPTAN ALINTILAR

Bu kare ilk defa Ankara Hürriyet’te yayınlanıyor

/images/100/0x0/55ea16b6f018fbb8f86a8ef5
ARAŞTIRMACI - Yazar Teoman Yazgan’ın ’Bir zamanlar Devlet Tiyatrosu’ isimli kitabında yer alacak çok özel bir fotoğraf da, ilk defa Ankara Hürriyet’te yayınlanıyor. Cumhuriyet dönemi tiyatrosunun en önemli isimlerinden olan Muhsin Ertuğrul’un, eşi Handan Uran ile çekilmiş bu fotoğrafı ilk defa gün ışığına çıkıyor. Teoman Yazgan’a evinin kapılarını açan Handan Uran, halen hayatta ve İstanbul Üsküdar’da mütevazı bir yaşam sürüyor. Konservatuvardan 1948 yılında mezun olan ve çok sayıda oyunda önemli roller üstlenen Handan Uran, aynı zamanda Yıldız Kenter’in de sınıf arkadaşı.

Tıp öğrencilerine oyunda ders verdi

GALİP Gürkan’ın 1953-1954 yıllarında oynanan ’Batak’ adlı oyununda, Macide Tanır’ın morfinman bir kadını canlardırması, Tıp Fakültesi hocası Prof. Dr. Rasim Adasal’ı çok etkilemişti. Birkaç kez tıp öğrencilerini oyunu izlemeye getirdi ve fısıltılarla oyun sırasında ders verdi. Dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar da, oyunu iki kez izlemişti.

Bir bilet almak için kahvede sabahladılar

CASONA’nın 1961-1962’de sahnelenen ’Ayaklar Ayakta Ölür’ adlı oyunu o kadar beğenildi ki, oyuna bilet almak için insanlar Yeni Sahne civarındaki kahvelerde geceleyerek, sabahın erken saatlerinde bilet kuyruğuna girerlerdi.

Salondan bir mabetten çıkar gibi ayrıldılar

HİTLER döneminde küçük bir musevi kızın anılarını aktaran ’Anna Frank’ın Hatıra Defteri’ isimli oyunda Cüneyt Gökçer, Mediha Gökçer, Macide Tanır ve Gülgün Kutlu o kadar başarılı ve etkili bir performans sergilemişlerdi ki, gözyaşları içinde kalan seyirciler oyunu alkışlayamadan bir mabetten çıkar gibi sessiz sedasız dağılmışlardı. O güne kadar dünyanın hiçbir yerinde böyle bir olay yaşanmamıştı.
Yazarın Tüm Yazıları