GeriSeyahat İki yeni rotayla turizme hız tarihe can vermek istiyorlar
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
İki yeni rotayla turizme hız tarihe can vermek istiyorlar

İki yeni rotayla turizme hız tarihe can vermek istiyorlar

400 bin yıl önce İstanbul civarındaki ilk insanların yerleştiği Yarımburgaz Mağarası, taşlara oydukları İncegiz Mağarası, Romalıların su kemerleri alternatif turizme açılıyor. İstanbul Tarih Öncesi Çağlar Araştırmaları (İTA) projesini yürüten Kocaeli Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Ana Bilim Dalı Başkanı Şengül Aydıngün ve ekibi, iki ayrı gezi rotası hazırladı. Birinde tarih öncesi insanların izlerini taşıyan mağaralar, diğerinde Romalılardan kalma su kemerleri görülebilecek.

Şengül Aydıngün ve ekibi, 2010 Kültür Başkenti Ajansı’na proje olarak sundukları rotaları, geçen hafta İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Emre Bilgili ile birlikte dolaştı. Avrupa’nın en eski insanlık yerleşimi olan Yarımburgaz Mağarası’nda 175 metre ilerleyen ekip, el fenerleriyle mağara duvarlarında antik çağdan kalma resim aradı.

ATALARINIZIN İZİNİ KEŞFEDİN

Antik mağara rotası Başakşehir’deki Yarımburgaz Mağarası’ndan başlıyor. İlk insanların izlerini taşıyan Yarımburgaz Mağarası, Altınşehir Mahallesi’nin çarpık gecekonduları arasında can çekişse de, 750 metre uzunluğu ve geniş galerileriyle halen büyüleyici. Atatürk Havalimanı’na yaklaşık 10, şehir merkezine ise 22 kilometre uzaklıkta. İkinci durak ise Çatalca’nın İnceğiz Köyü ile aynı ismi taşıyan İnceğiz Mağaraları. Prehistorik dönemden yaşam izleri taşıyan mağaralar, İnceğiz Köyü ve İnceğiz Deresi’nin hemen yanında, 7 kilometre boyunca uzanıyor. Kapadokya tarzında oyulmuş apartman biçimli mağaralar, dik merdiven sistemleriyle de Frig Vadisi’ndeki anıtsal kaya yapılarını andırıyor. Mağara rotasının son durağı ise Silivri’nin Danamandıra Köyü’ndeki Aylapınarı Mağarası. Mağaranın girişinde, Trakya coğrafyasında pek alışık olunmayan türde kaya kazımalarından oluşan primitif resimler yer alıyor. Mağaranın içindeki dolgu topraklarda ise Kalkolitik ve Demir Çağı’na ait kap parçaları bulunmuş. Mağara rotasını tamamladıktan sonra, köy girişinde, nilüfer çiçekleriyle kaplanmış iki küçük gölün kenarında çadır kurmak mümkün.

SAKLI SU KEMERLERİ

Su kemerleri rotası ise Çatalca’nın Gümüşpınar Köyü’nden başlıyor. Halk arasında Büyükgerme, Kurşungerme ve Ballıgerme diye anılan üç su kemeri, 373 yılında Roma İmparatoru Valens tarafından İstanbul’a su getirebilmek için inşa ettirilmiş. 35 metre yükseklikleri ile dünyadaki en yüksek Roma kemerleri olarak biliniyorlar. Gümüşpınar Su Dolum Tesisleri’nin yanındaki toprak yoldan başlayan ve yaklaşık 40 dakika süren yürüşüyün ardından Karamandere Deresi’ne ulaşılıyor. Dere kenarındaki patika izlendiğinde yüzülebilecek derinlikte doğal havuzlara ve su kemerleri görülüyor. Halen ayakta olan kemerlerin, sık ağaçların arasındaki görüntüleri bile etkileyici. Ancak kemerlerin bazı taşları defineciler tarafından yerlerinden çıkartılmış ya da kırılmış.

ÇOK ZAMAN ALMAZ

Yard. Doç. Dr. Şengül Aydıngün’e göre, her iki rotada bulunan mağara ve kemerler, kısa bir süre ve az bir maliyetle turizme kazandırılabilir. Böylece antik çağdan kalan miras definecilerden korunabilir ve gelecek nesillere aktarılabilir:
“Rotada yer alan mağara ve su kemerleri insanlığın ortak tarihini oluşturuyor. Mağara turizmi tüm dünyada çok sayıda turist çeken bir etkinlik. Su kemerlerinin başka bir örneği ise dünyada yok. Ekibimdeki yabancı araştırmacılar, rotalarda yer alan yerlerin nasıl olup da koruma altına alınmadığına şaşırıyor. Bizim ülkemizde olsa turizme açılır, binlerce turist ağırlayıp binlerce euro para kazındırır, diyorlar.”
False