Hep onlar mı haklı?

BİZ hâlâ, her yıl 24 Nisan’da, “O olay soykırımdır” diyecek mi demeyecek mi diye Beyaz Saray’daki zatın gözlerinin içine bakmakla vakit geçirelim. Eğer“soykırım” (genocide) kelimesini kullanmaz da Ermenicesini söylerse sevinelim ve suratımıza yapışan tükürüğün “yaz yağmuru” olduğunu savunalım.

Haberin Devamı

Ermeni diyasporası (Ermenistan dışındaki Ermeniler) kavgalarını bir gün bile sahipsiz bırakmıyorlar. Nitekim son olarak ABD’nin en ünlü iki avukatını tutarak, sadece Türkiye Cumhuriyeti’nden değil ayrıca Merkez Bankası ile Ziraat Bankası’ndan da “tazminat” talep ettiklerini açıkladılar.
Türkiye onların mallarına el koymuş ama o mallardan sağlanan geliri sahiplerine ödememişmiş. İddiaları özetle bu.
Los Angeles’taki bir mahkemede açtıkları davanın sonu ne olur, ayrı mesele.
Asıl değinmek istediğimize gelmeden belirtelim:
Diyaspora Ermenileri aynı avukatlar aracılığıyla bundan yaklaşık 10 sene önce, dedelerinin 1900’lü yıllarda yaptırdığı “hayat sigortası” poliçelerini göstererek iki sigorta şirketinden 37.5 milyon dolar para koparmayı başarmışlardı. O sigorta şirketlerinin de bir gün Türkiye’nin karşısına çıkıp, “Bu parayı siz de bize ödeyeceksiniz” dediklerine tanık olursanız şaşmayın.
Şaşmayın çünkü dünyada ne bizimki gibi bir devlet var, ne de bizim insanımız gibi “hakkını aramayı bilmeyen” bir ulus var.
Şöyle bir başınızı kaldırın bakın:
Ermeni’si bizden tazminat ister, toprak ister. Pontus artığı Rumlar örgütlenir “Bize de katliam yaptınız. Tazminat verin” der. Kıbrıs Rumları tazminat ister. Birilerinin dolduruşuna gelen Süryaniler, “Bizi de mağdur ettiniz, hakkımızı verin” diye kafa gösterir.
Baştan söyleyelim:
Başkasının hakkını yedinizse, elbet sizden onu geri isterler. O nedenle biz “hakkını istedi” diye kimseyi kınıyor değiliz.
Hukuk tekniği yönünden onu nereden isteyebilirsiniz, nasıl isteyebilirsiniz, haklı olan isteyen mi, vermeyen midir, ayrı bahis.
Bizim dediğimiz şu:
Başkaları Türklerden -ve Türkiye’den- hakkını istiyor da, Türkler neden kimseden davacı olmuyor?
Eğer 1915’lerde yaşananların davası açılıyorsa, aynı yıllarda malını mülkünü, tüm varlığını bırakarak Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan, şimdiki Sırbistan ve Karadağ’dan canını Anadolu’ya güçlükle atanların çocukları, torunları neden bu ülkelerden tazminat talep etmiyor?
Şimdi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde kalan mülkleri için Kıbrıs Rumları gider Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden Türkiye aleyhine “tazminat” kararı alır da, neden Güney Kıbrıs Rum yönetimi topraklarında kalan malları için Türklerin aldığı bir kuruş yoktur?
Sadece Balkanlar’da veya Kıbrıs’ta değil, Türklere ait iken bedeli ödenmeden Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta kalmış Türk malı yok mu?
Hep “hak yiyen” toplum gibi görünmekten ve algılanmaktan bıkmadık mı? Ne zaman “hakkını aramayı öğrenen” toplum olacağız? Bir bilen var mı?

Yazarın Tüm Yazıları