Hayat değiştiren plastikler

Tupperware CEO’sunun İstanbul’a geldiğini duyunca, röportaj teklifinin üzerine atladım. Hayır, evde bu markaya ait tek bir plastik kap yok.

Ama zaten ilgimi çeken, buzdolabında altı ay taze kalan domatesler değil; Amerikan sosyal hayatında fenomene dönüşen, Tupperware Etkisi denen şeye adını veren şirketin STK’lara taş çıkartan etkinliği...

Du Pont kimyagerlerinden Earl Tupper, öyle sosyal sorumluluk projeleriyle kafayı bozmuş bir adam filan değildi. Onu büyüleyen, plastiğin yeni bir türü olan polietilendi. Bu malzemeden saklama kapları üretiyordu. 1946’da, Tupperware adı altında bunları perakende mağazalarında satmaya başladı.
Brownie Wise da aynı yıllarda, yerel dağıtımcılardan plastik kap-kacak toplayıp kadınlara satıyordu. Satış konusunda bir dehaydı. Tupperware ürünlerinden o kadar çok satmıştı ki, Earl’in dikkatini çekti. Buluştular...
İkili ortaya tamamen yeni bir satış tekniği çıkardı. Plastik kapları, kadınlara ev partileri aracılığıyla doğrudan satacaklardı. Yıl, 1948’di. Bu sadece yeni bir pazarlama yöntemi değil, birkaç yıl içinde etkileri görülecek feminist bir araç, siyahlara uygulanan ayrımcılığa karşı yürütülen hareketin paravanıydı. Tabii onlar bunun henüz farkında değildi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında erkekler cephedeyken, bütün yük kadınların sırtına kalmıştı. Dükkânları her sabah birinin açması, birilerinin otobüsleri kullanması, çocuklara eğitim vermesi, kısacası günlük hayatın devam etmesi gerekiyordu. Tüm ulusun eğlencesi beyzbol dahi bitme noktasındaydı. Tüm boşlukları kadınlar doldurdu. Kadın beyzbol ligi bile kuruldu.

ÇARŞAMBALARI MİSSİSSİPPİ’DE

Sonra savaş bitti, erkekler döndü, kadınlar evlerin yolunu tuttu. Fakat dışarıda olmanın, para kazanmanın, kendi ayakları üzerinde durmanın tadını almışlardı bir kez. İşte o noktada devreye Tupperware girdi. Mutfakta kalmalarının söylendiği bir dönemde (1950’ler), evlerinde arkadaşlarına parti düzenleyerek para kazanmaya başladılar.
Bundan yaklaşık 10 yıl sonra, plastik kaplar siyah hakları savunucularına harika bir kılıf oldu. Ülkenin güneyinde siyahlara yönelik şiddet olayları artmıştı. Kuzeyden kadınlar her hafta Mississippi’ye giderek, ırk ayrımcılığına karşı çalışmalar yürütmeye başladı. Grubun adı Wednesdays in Mississippi (Çarşambaları Mississippi’de) idi. Güvenlik için, haftalık seyahatlerin bir kılıfı olmalıydı. Tupperware partilerinden daha iyisi bulunamazdı. Pek çok kadın, cicili bicili giyinip sözüm ona plastik kap-kacak tanıtımı yapılan bir partiye katılmak için ülkenin diğer ucuna gitti her hafta. Kimi ırk ayrımına karşı çalışmalara katıldı, kimi sağlık yardımı götürdü, kimi de siyah çocuklara okuma yazma öğretmeye çalıştı.
Tupperware bugün 100’den fazla ülkede satılıyor. Davos’ta Tupperware Etkisi diye bir şeyden bahsediliyor. Kadınlara tanıdığı olanak, yoksullukla mücadelede yüzyılın mucizesi gibi görünen mikro kredi verme yönteminden farksız. 2.5 milyon kadın bu şirket için çalışıyor. Kimi kocasını bir akşam yemeğe çıkaracak kadar para kazanıyor, kimiyse tüm evini geçindirip çocuk büyütüyor.

Geçen yıl dünyada 16.5 milyon parti yapıldı

Tupperware’in ne olduğunu tek cümle ile anlatın desem...
- Bizi yanlış anlayanlar, plastik mutfak eşyaları satan bir şirket olduğumuzu söyler. Ama gerçekte bizim işimiz hayatları değiştirmek. Kadınlara fırsat tanıyoruz.

Bu tek bir cümle olmadı.
- Farkındayım. Tek cümle kurmak zormuş. Bir de bu soruyu kimin sorduğuyla ilgili. Wall Street’ten bir analistle konuşuyor olsam, dünyanın bir numaralı doğrudan satış şirketi derdim. Sokaktaki sıradan birine cevabım ise şu olurdu sanırım: Kadınlara hayatlarını değiştirmeleri için fırsatlar tanıyan bir şirket.

Nasıl değiştiriyorsunuz hayatları?
- Öncelikle bizimle çalışan kadınların mikro finansörüyüz. Eğitim sağlıyoruz, danışmanlık veriyoruz. Para kazandıkça kendinlerine güvenleri artıyor.

Sadece kadınlar mı satıyor ürünleri?
- Yüzde birden az oranda erkek satıcı da var. Kadınlar bu işi daha iyi yapıyor.

Dünyada kaç kadın sizin için çalışıyor?
- 2.5 milyon. Bunun 28 bini Türkiye’de. En çok satıcı Meksika’da. Yarım milyondan fazla sayıları.

Ev partileriyle satış tekniği hâlâ işe yarıyor mu? Ne de olsa eskisi kadar sıkı sosyal bağlar kalmadı. İnsanlar yalnızlaşıyor...
- İşe yaramak ne demek, önceki yıl her 2.3 saniyede bir parti düzenleniyordu. Geçen yıl 1.7 saniyeye düştü. Yani 16.5 milyon Tupperware partisi yapıldı. Son yıllarda bilgisayar teknolojileri sayesinde gelişen sosyal ağlar var. Kadınlar artık bunları kullanıyor. Parti duyuruları, davetleri, ürün siparişleri sosyal ağlar üzerinden yapılıyor.

Şu partilerden biraz bahsetseniz...
- En az 6, en fazla 8 kişiyle yapılıyor. Bu ideal bir sayı. Herkesle ilgilenmenize olanak tanıyor, hem de kârlı. İçeriği tamamen davet verenin yaratıcılığına kalmış. Herkesin kendi repertuvarı var. Avrupa’da Meksika yemeği partileri popüler örneğin. Belçika’da çorba partileri yapılıyor. Türkiye’de duyduğuma göre tatlı partileri popülermiş.

Partiler 1960’larda, Çarşambaları Missisippi’de grubu tarafından paravan olarak kullanılırken şirket yöneticileri durumun farkında mıydı?
- Şirketin inisiyatifiyle olan bir şey değildi ama herhalde haberleri vardı ve neticede bizim anlayışımıza aykırı bir durum değil. O kadınlar, güneyde ayrımcılığa uğrayan siyahların hayatlarını daha iyi hale getirmeye çalışıyorlardı.

Kadınlara fırsat tanımaktan, onlara ekonomik özgürlük vermekten bahsediyor ve bunun misyonunuz olduğunu söylüyorsunuz. Bu en başından beri Tupperware’in bilinçli olarak edindiği bir misyon mu, yoksa kendiliğinden mi oldu?
- Kendiliğinden oldu ama sonra sahiplendik.
Yazarın Tüm Yazıları