Hadi Uluengin: Hizbullahi...

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Enis Berberoğlu ‘Hizbullah’ adlı cinayet örgütünün yeşerdiği ortamı ve onun melanet ilişkilerini ele alan perşembe günkü yazısını şöyle bitiriyordu:

‘Çapsız siysetçiler ceset ticaretini bırakıp Güneydoğu sorununu nasıl çözümleyeceklerini anlatsınlar. Görmüyor musunuz, mafyadan çetelere, PKK’dan Hizbullah'a tüm belaların ana kucağı o bölge, o malum sorun. Gerisi boş laf'.

Gerisi boş laf da, anlayan beri gelsin !

* * *

RUHEN Ortadoğulu Türkiye ‘Hizbullah’ı başlangıçta, ‘derin devlet’ denilen kavramdan bağımsız oluştu. Çeteyi onun yarattığını söylemek iftira olur !

Ancak, Bursa'daki sağır sultan bile biliyor ki, Kürt kimlikli fakat Şeriat söylemli ‘Hizbullahçıların’ Marksist - Leninist retorik paralayan PKK militanlarıyla aynı coğrafyada ve birbirlerine hasım konumda faaliyet gösteriyor olması, söz konusu ‘derin devlet’i taktik bir tercihe götürdü.

Birinciler ‘daha az tehlikeli’ addedildiğinden Müslüman yaftalı tedhiş çetesinin kollanması, en azından ona göz yumulması gündeme geldi.

Bir bakıma, ‘Hizbullah’ Susurluk'un Güneydoğu şubesi olarak çalıştı.

Her halükarda, her ikisinin de bu taktik varlığı Kürt sorununun cebri yöntemlerle çözümlenebileceğine inanan strateji üzerine oturtuldu.

* * *

ANCAK, adı ‘Hizbu’ veya ‘Hazbu’; etiketi ‘İslamcı’ ya da ‘Marksçı’ olmuş farketmez, içeride fanatizm, dışarıda da şiddet vaaz eden örgütler mikrokozmos niteliklerinden dolayı, sanıldığı kadar kolay kontrol ve manipüle edilemezler.

‘Derin devlet’in onları kullanmayı hedefleyen bir taktiği mevcuttur ama, bu örgütlerin de ondan yararlanmak üzerine kurulmuş başka bir taktiği vardır.

Birisi ne kadar ‘amaç için araç mübahtır’ diyorsa öteki aynı şeyi düşünür.

‘Araç’ ‘amaç’la çok zıtlaşırsa birincisi ikincisini tepeliyiverir. Fakat bu her zaman gerçekleşemez. Mikrokozmos çete bazen avuçtan kayıverir.

İşte ‘Hizbullah’la da böyle bir vukatın yaşandığı anlaşılıyor !

‘İti ite kırdırmak’ hesabıyla bir cinayet şebekesini başka bir cinayet şebekesine karşı kullanmak isteyen güçler, daha ‘mafiozi’ bir görünüm arzeden Susurluk'taki gibi ipin ucunu kaçırdıklarından, şimdi Alaattin'in lambasından çıkan korkunç cin karşısında afallıyor ve sukuta çekiliyorlar.

* * *

OYSA, sis perdesi tam kalkmadıysa da manzara ana hatlarıyla bellidir.

İlkin, toplu mezar maktullerinin Kürt kökene ve genel ‘dini kesim’e mensup olması ‘Hizbullah’ın yakın periferideki ‘düşmanların’ (!) eliminasyonunu hedef bellediğini ortaya koyuyor. Bu, fanatik kimlikli ‘desperados’ örgütlerin ortak özelliğidir. Heyhat, başta Hasan Sabbah, İslam tarihinde de örnekleri çoktur.

İkincisi, Güneydoğu'ya ek olarak Malki cinayeti ve ‘Yeşil’ irtibatlanması gündeme gelmiştir. Burada Susurluk'la dirsek teması netlik kazanmaktadır.

Ahtapotun kolları pek çok yere uzanmaktadır ve vantuzlar irkilticidir.

Üçüncüsü, vahşet çetesinin yakalanmış olması hem hükümetin başarısını oluşturmaktadır, hem de ‘şeffaflığa’ doğru gidişin müjdesini vermektedir.

Zaten, yukarıdaki ‘Yeşil’in Maocuların karanlık varakparesi ‘Aydınlık’ dergisi aracılığıyla ‘gaipten haber gönderdiği’ ve bu Maocuların kabile reisi durumundaki Doğu Perinçek adlı adamın da kısa süre öncesine kadar ‘derin devlet’ adına fütursuzca ahkam keserken şimdi ‘bana suikast düzenlenecek’ diye yaygara koparttığı göz önüne alınırsa, söz konusu şeffaflaşmanın bazı odakları kaygılandırdığı, onların piyonlarına ise panik saldığı anlaşılmaktadır.

Ve bizim beklentimiz, ‘Hizbullah’ canilerinin kazdığı mezarı ortaya çıkartan hukuk anlayışının, mezarın altındaki toprağı daha, daha eşelemesidir.

Bir de, Berberoğlu'nun sonsözüyle, ‘mafyadan çetelere, PKK’dan Hizbullah'a tüm belaların ana kuçağı olan' Kürt sorununun artık çözümlenmesidir.

Yazarın Tüm Yazıları