Sertaç Virancık haberleri sayfasında Sertaç Virancık hakkında son dakika haberler ve güncel bilgiler bulunmaktadır. Toplam 42 Sertaç Virancık haberi, videosu, fotoğrafı ve yazar yazısı yer almaktadır. Geçmişte ve bugün yeni yayımlanan son durum gelişmeleri ile pek çok haber sayfamızdan takip edilebilir.
Döner milli yiyeceğimiz. Eskiden ayak üstü yer apar topar devam ederdik. Ancak şimdilerde döner restoranları peş peşe açılmaya başladı. Hatta bir çok Avrupa ülkesinin başkentinde artık sadece döner satan lüks mekanlara rastlamanız mümkün. Dönerde en önemli özellik elbette eti. Marine edeni var etmeyeni var. Odunda pişeni var, kömürde, doğalgazlı pişeni de. Benim için en önemlisi meşe odunuyla pişmesi. O odunun kokusu, isi dönere sinmeli. Anadolu yakasında bu işi iyi yapan, yediğinizde keyif alacağınızı iki mekandan bahsetmek istiyorum sizlere...
#Dönerİstanbul Bahçeşehir’deki “Gölet” her gün daha da renkleniyor. Yeni açılan kaliteli mekanlara her gün bir yenisi ekleniyor. Ben de bu hafta buranın öne çıkan 3 yerini yazmak istedim. İlk girdiğim mekan lezzetine hayran kaldığım Alazz restoran. Abartmıyorum, İstanbul’da böylesi bir yeri az bulursunuz. Bolulu şef Ahmet Karaman ile Elazığlı Fatih Kişman’ın bu mekanına bayıldım dostlar. Bir diğeri ise değişik konseptiyle Ot Cafe için Gölet’in en farklı konsepti diyebilirim. Son olarak ise ucuz fiyat politikasıyla hizmet veren Harun Yıldırım’ın işlettiği Enbey döner.
#Bahçeşehir GöletAdana’nın milli yemeği şırdan kebaptan sonra en çok tercih edilen bir lezzet. Adana’nın yöresel nitelikteki yiyeceği olarak kabul edilmektedir. O kadar çok sevilir ki, bir çok yerde hemen hemen her sokak başında bir şırdancıya rastlamak mümkün. Bu lezzetin popülaritesi artık İstanbul’da da günden güne artıyor. Bir çok yerde şırdancı dükkanları açılmaya başladı. Bu mekanlarda şırdanla beraber, adana yöresine özel sakatatlar, çorbalar, kokoreç ve midyeler satışa sunuluyor. “Peki, şırdan nedir?” diye soracak olursanız, şöyle açıklayayım...
#ŞIRDANBu hafta Eminönü’ndeydim. Biri Sirkeci’de olmak üzere 3 mekanda köftelerin tadına baktım. Üçü de birbirinden farklı köfteler. Şimdiden söyleyeyim. Sadece birini beğendim. Yazıma geçmeden önce ise bir konuya açıklık getireyim. Bazı okuyucularım ve mekan sahipleri bana serzenişte bulunuyorlar, beğenmediğimi yazıyorum diye. Beni bilen bilir. Bir kaç mekanda yemeğin görüntüsünden ya da tadına baktıktan sonra beğenmezsem bırakıyorum. Bunu da hem instagram hesabımdan hem de buradan sizlere anlatıyorum. Kızmaca gücenmece yok. Bu yazımda da maalesef 2 köfteciyi eleştireceğim.
#Sertaç VirancıkAnadolu Yakası’nın incisi Kadıköy’deydim bu hafta. En iyi dönercileri sizler için bulmaya çalıştım. 10’dan fazla mekanda döner söyleyip, pandemi kuralları gereği dışarıda ayakta, bir parkın içinde ya da karın altında yürürken yedim. Odun ateşinde yapan da var doğalgazda yapan da. Ben size en çok beğendiğim 4 dönerciyi yazdım. Bu mekanlara yolunuz düşerse mutlaka ayak üstü bir döner yemeden geçmeyin.
#DönerMersin tatilimde bildiğiniz üzere Konya ve Gaziantep’e gidip oradaki iki harika mekanı değerlendirmiştim. Bu hafta başı ise her gün farklı bir restorana gidip, yine sizler için değerlendirdim. İlk olarak yolum Çamlıca tepesindeki Sembol Ocakbaşı restorana düştü. Ataşehir ve Şanlıurfa’da da şubeleri olan Yusuf Can Güçtekin’in işletmeciliğini yaptığı bu mekan eşsiz manzarası ve lezzetiyle İstanbul’daki bir çok restoranın önüne geçiyor. Ertesi gün ise Bafra pidesinin en güzel yapıldığı yerlerden biri olan Bafralı Fatih Aşçı’nın sahibi olduğu mekandaydım. İyi ki de davetine icabet etmişim, çok memnun kaldım. Çarşamba günü, Konya yemeklerini tadabileceğiniz en güzel yerlerden birisi olan Küçükçekmece’deki Erol Tuzlu Bey’in işlettiği Has Konya Mutfağı’nda harika lezzetleri deneyimledim. Kebap denilince İstanbul’da akla gelen ilk yerlerden birisi Aksaray’daki Horhor semti. Burada lezzetine bayıldığım Neden Urfa Baboş Kebap’ı yazmadan edemeyeceğim. Son olarak ise Kadıköy’deki Haçapuri pideyi size anlatacağım… Yıllardır hizmet veren bu mekanda da lezzet tavan yapmış.
#KebapHer sene olduğu gibi bu yıl da tatil rotam üzerinde yeni mekanlar keşfetmeye çalıştım. Size bugün Konya, Mersin ve Gaziantep’ten üç mekanı yazacağım. Kazım Yazar’ın işletmeciliğini yaptığı meşhur Lokmahane’nin yemeklerine, Hamit Yıldız’ın CEO’luğunu yaptığı Hamido Baklavaları’na bayıldım. Her ikisinin de tatları damağımda kaldı. Ancak yine tavsiye üzerine gittiğim Anamur’daki Köşem Cafe Restoran beklentilerimin altında kaldı…
#BaklavaGünümüzde artık restoranlar da kabuk değiştirmeye başladı. Bildiğimiz kebapçılar, esnaf lokantaları, ocakbaşılar artık geride kaldı. Geride kaldı diyorum ama onlar her zaman yaşayacak elbette. Hiçbirinden vazgeçilmeyecek. İşini iyi yapan, esnaf lokantası da ayakta kalacak, kebabı lezzetli yapan kebapçı da, ocakbaşı da. Benim bugünkü değinmek istediğim konu iste evrim geçirmeye başlayan restoranlar. “Evrim geçiren” diyorum çünkü, birçok işletme artık müşteriyi çekebilmek için farklı bir şeyler yapmak zorunda. Kendi tarzını yaratıp, bir özelliğini öne çıkararak müşteriyi çekebilmek için yarışıyor işletme sahipleri. Bunlardan en önemli faktör ise eğlence. Akşam yemeği için dışarı çıkan biri, sadece iyi bir yemek değil, “eğlenebileceğim bir yer de olsun” diyor. Hem yemeğini yiyor, hem şarkısını söyleyip stres atıyor. Buna şöyle de diyebiliriz; Kumkapı’ya, Nevizade’ye ya da Kadıköy’e gidemeyenler, hesabı fazla bunlar bu mekanları tercih ediyor.
#RestoranHafta sonları genellikle dışarıda kahvaltı yapanlardanım. Benim için ya bir tavsiye olacak ya da internetten baktığım yorumları değerlendirerek mekanı seçiyorum. Bu hafta da Başakşehir’de iki mekan belirledim. Önce kahvaltıya ardından da farklı bir tat olduğunu düşündüğüm kebapçıya uğradım. Tabi benim için fiyat performans da önemli. Her zaman çok para verip iyi hizmet ya da lezzeti bulamadığım yerlerde oldu. Ancak benim aradığım, iyi hizmet, iyi lezzet ve düşük bütçe. Bu yüzden size Gagaline Cafe Restaurant ve Zahter Kilis Sofrası’nı tavsiye ediyorum.
#Zahter Kilis SofrasıMillet olarak kahvaltıyı severiz. Bir çoğumuz kahvaltı sofrasına oturmadan dışarı çıkmayız. Zaten kahvaltı kültürünü de doğru düzgün başka bir memlekette bulamazsınız, bize özgüdür. Çeşit çeşit peynirler, zeytinler, kavurmalar, sucuklar, ballar, kaymaklar... Bir de tabi ki yöresine göre de çeşitler farklılık gösterebiliyor. Örneğin Karadeniz’in kahvaltısı başka, Ege’nin, Akdeniz’in, Doğu bölgelerinin kahvaltıları bambaşka. Kahvaltı masasında her şeyin olmasından yanayım. Oturduğum zaman masaya hepsinin tadına bakmalıyım. Ramazan günü aramızda oruç tutanlar “nereden çıktı şimdi bu kahvaltı” diyebilir. Haklılar da... Ama bugün mis kokulu çiçekler içinde, uygun fiyata yöresel kahvaltı yapabileceğiniz 3 adresi sizinle paylaşıyorum.
#KahvaltıBu sene 11’incisi düzenlenen Alaçatı Ot Festivali’ni bir önceki yazımda paylaşmıştım. Harika bir organizasyonun yanında muhteşem yemekleri de tatma fırsatı buldum. Gittiğim tek bir restoran vardı. Yeni nesil konseptli “Bi’Nevi - Alaçatı”ya bayıldım. Alaçatı’da kime sorsam, kiminle konuşsam yerini biliyor. Adından söz ettiren bir mekan. Ünlülerin de uğrak mekanı. Hatta mekana girdiğimde bir de sürprizle karşılaştım. Teknik direktör Yılmaz Vural, oradaydı ve kendisiyle uzun uzun sohbet etme fırsatı da buldum. Bi’Nevi Restoran özellikle meze, etleri ve sunumuyla öne çıkan A Plus bir mekan. Şu an misafirleri için yenilenme aşamasında. Mekanın ortaklarından Kemal Demirci, “Yaza bomba gibi gireceğiz” diyor. Gelelim mekanın özelliklerine....
#Alaçatı Ot FestivaliTam da slogandaki gibi ağzımıza layık bir festival oldu. İzmir Alaçatı’da bu sene 11’incisi düzenlenen Alaçatı Ot Festivali’nde lezzetler havalarda uçuştu. Beldeye gelen yüzbinlerce insan karnaval havasında geçen festivalde hem değişik lezzetlerin tadına baktı, hem de eğlenmenin tadını çıkardı.
#Ot Festivaliİstanbul’un tarihi lokantaları ve tarihi lezzetleri saymakla bitmez. Özellikle bir çok eski ilçede birden fazla nam salmış, bir çok İstanbullunun hayatına dokunmuş lezzet durakları vardır. Hemen hemen hepsinin müdavimlerindenim. Üşenmem canım istedikçe giderim, ilk günkü lezzeti aldığım yerlere uğrar yemeğimi yerim. Hatta 2013’te tadı damağımda kalan “köfte” krizim geldiğinde Cevabi yemek için Saraybosna’ya gitmişliğim de vardır. Merak etmeyin, sizi o kadar uzağa göndermeyeceğim. En az onun kadar lezzetli bir başka yerden, Tarihi Ahmet Usta Merkez Efendi Köftecisi bahsedeceğim... Tam 60 yıllık mazisi olan rahmetli Ahmet Usta’nın kurduğu bir mekan. Günümüzde bu mekanı, hem esnaflığını, hem insanlığını, güler yüzünü sevdiğim Bülent İlçi Usta işletiyor. Gelin babadan oğula kalan köfte aşkının hikayesini meşhur köfteci Bülent Usta’dan dinleyelim.
#KöfteFarklı tatları denemek, mekanları keşfetmek ve bu deneyimlerimi sizlere aktarmaktan büyük keyif alıyorum. Bir çok mekandan, hem sosyal medya, hem de telefon üzerinden davet alıyorum. Davet edenlere, mekan öneren takipçilerime yeri gelmişken teşekkür ediyorum. Ancak içlerinden biri var ki, hem takipçim hem de yakın arkadaşım. İstanbul Akvaryum Pazarlama Müdürü Mert İbrahimağaoğlu aradı. “Abi uzun zamandır seni çağırıyorum, artık bu hafta geliyorsun. İsmail Şef seni bekliyor” deyince Florya’daki Crowne Plaza Otel içindeki Atrox restoranı “Gidilecekler listesi”nde ilk sıraya aldım...
#YemekBu hafta uzun zamandır gitmediğim Esenyurt’ta yine lezzet avına çıktım, mekan mekan dolaştım. Her gün en az 2 restorana iki farklı yere gitmeye çalıştım. Aralarından lezzetini, hizmetini, kalitesini beğendiğim üç mekanı sizler için yazıyorum. Önceden haber vermediğim için sıradan bir müşteri gibi gidiyor ve istediğimi yiyorum. Böyle olunca bana özel bir ayrıcalık söz konusu olmuyor. Sıradan bir müşteriye ne verilirse onu alıyorum ve deneyimlerimi sizlerle paylaşıyorum. Beğendiğim 3 restorandan ilki Abbara Et Sarayı. İsminin hakkını veriyor. Saray gibi bir mekan, menüsü çok geniş ve lezzetleri harika. Bir diğeri Diyar-ı Kebap restoran. Burada yediğim kanat ve Adana’yı çok beğendim. Son olarak ise Hükümdar Kebap... Kelle paçası ve özel Antep lahmacunu anlatacağım...
#EsenyurtSiz bu soğuk havalarda, sıcacık evlerinizde pencereden usul usul yağan karın yağışını sıcacık kahve eşliğinde izlerken, ben sizler için yine mekan keşfetmeye çıktım. İstanbul’un bana göre uzaklarına gitmeyi tercih ettim. Önce Beylikdüzü’ne marinaya ardından da Büyükçekmece’ye geçtim. Gürpınar’da adını sıkça duyduğum, Cadde Kahvesi’ne kahvaltıya gittim. Eşsiz manzarasını duymuştum, ancak bu kadar iyi olduğunu tahmin etmemiştim. Kahvaltısını yazımda bahsedeceğim... Ardından ver elini West Marina. Burayı bilmeyenler için kısaca anlatmak gerekirse, içinde kafelerin, restoranların, amfi tiyatronun, marketlerin, helikopter pistinin bile bulunduğu çok şık bir alan. Bu güzel mekanda sevgili Yiğit Deniz kardeşimin işlettiği The Cheerss Pub’a gittim. Gençlerin takıldığı, canlı müziğin olduğu, kaliteli hizmetin yer aldığı çok şık, tarz bir mekan yapmış Yiğit. Son olarak durağım Büyükçekmece’nin en iyi ızgaracısı olan Bemet. Erol Erder dostum ve babasının birlikte pişirdiği köfte ve etlere doyamadım....
#BemetBu hafta sizler için 3 fabrikayı ziyaret ettim. Son dönemde tatlarını beğendiğim, her zaman ilk tercihim olan ürünlerin nerede ve hangi şartlarda yapıldığına şahit olmak beni mutlu etti. Bunlardan birincisi, her geçen gün büyüyen, pandemiye rağmen 15 günde bir şube açma başarısı gösteren Chef Börek. Bir diğeri soslarıyla dünya markalarına kafa tutan, bildiğimiz, ithal sosları market raflarından indirmeyi başaran Let’s Sos. Bir diğeri ise bir çoğumuzun sofrasında yerini alan, Türkiye pazarında kısa sürede 2’ncilik koltuğuna oturmayı başaran Unabella. Gelin size bu üç markayı anlatayım.
#BörekKahvaltı deyince bende akan sular durur. Günün en sevdiğim öğünüdür. Kahvaltı masası ne kadar zengin olursa o kadar fazla yediğim doğrudur. Bir çok kişi de şu an içinden “Aynı ben” diyordur. Bol çeşitli peynirler, ballar, tereyağları, kaymaklar et ürünleri... Neyse ben daha fazla iştihanızı açmadan konuya gireyim. Bu hafta size kahvaltı soframın 3 yıldızından bahsetmek istiyorum. Bunlardan biri peynir; Şırdan mayalı... Diğeri kavurma; 1 asırlık tecrübenin ürünü... Bir diğeri ise leziz mi leziz zeytinler. İşte benim kahvaltıdaki favorilerim.
#PeynirciSevgili yemek severler... Sizlerden gelen mailler ve Instagram’dan yolladığınız mesajlar üzerine bu hafta dümeni Şişli’ye kırdım. Ziyaret etmemi istediğiniz iki mekana bir yer de ben ekledim. Daha doğrusu Besin Bomonti sahibi Fatih Kaya, bana ulaştı ve ürünlerini denememi, olumlu ya da olumsuz görüş belirtmemi istedi. Bu hoşuma gitti. Çünkü bir mekan ürünlerinin arkasında duruyor ve lezzetine güveniyordu. Gittim, köftesini, burger'ini ve çıtır tavuğunu denedim. Sonuç mu? Hiç lafı uzatmadan onu ve diğer iki mekanı değerlendirmeye geçiyorum.
#BurgerŞifa kaynağı... Mucizevi besin... Her derde deva... Kahvaltıların vazgeçilmezidir bal. Kaşık kaşık yeriz “şifa niyetine” diyerek. Bu konuda şanslı da sayılırız. Ülkemiz bal üretiminde dünyada Çin'den sonra ikinci, Avrupa Birliği ülkeleri arasında ise birinci sırada. Ancak Türkiye’de üretilen balların yaklaşık yüzde 35’i maalesef sahte. Sahte ballar o kadar çoğaldı ki, yemeğe hepimiz korkar olduk. İnternete girip şöyle bir araştırdığınızda dünya kadar bal satan firma var. O kadar enteresan ki, cami önünde bile bal satan insanlar mevcut ülkemizde. Merak etmeyin, işini düzgün yapan firmalar da var. Hala o eski usullerde katkısız, glikozsuz, fruktoz şurubu olmayan bal üreticileri de mevcut. Bir çok firmanın balını denedim. Web sayfalarından ve instagram üzerinden alış veriş yaptım. Öne çıkan 4 firmayı yazmak istedim.
#BalDöner milli yiyeceğimiz. Eskiden ayak üstü yer apar topar devam ederdik. Ancak şimdilerde döner restoranları peş peşe açılmaya başladı. Hatta bir çok Avrupa ülkesinin başkentinde artık sadece döner satan lüks mekanlara rastlamanız mümkün. Dönerde en önemli özellik elbette eti. Marine edeni var etmeyeni var. Odunda pişeni var, kömürde, doğalgazlı pişeni de. Benim için en önemlisi meşe odunuyla pişmesi. O odunun kokusu, isi dönere sinmeli. Anadolu yakasında bu işi iyi yapan, yediğinizde keyif alacağınızı iki mekandan bahsetmek istiyorum sizlere...
#Dönerİstanbul Bahçeşehir’deki “Gölet” her gün daha da renkleniyor. Yeni açılan kaliteli mekanlara her gün bir yenisi ekleniyor. Ben de bu hafta buranın öne çıkan 3 yerini yazmak istedim. İlk girdiğim mekan lezzetine hayran kaldığım Alazz restoran. Abartmıyorum, İstanbul’da böylesi bir yeri az bulursunuz. Bolulu şef Ahmet Karaman ile Elazığlı Fatih Kişman’ın bu mekanına bayıldım dostlar. Bir diğeri ise değişik konseptiyle Ot Cafe için Gölet’in en farklı konsepti diyebilirim. Son olarak ise ucuz fiyat politikasıyla hizmet veren Harun Yıldırım’ın işlettiği Enbey döner.
#Bahçeşehir GöletAdana’nın milli yemeği şırdan kebaptan sonra en çok tercih edilen bir lezzet. Adana’nın yöresel nitelikteki yiyeceği olarak kabul edilmektedir. O kadar çok sevilir ki, bir çok yerde hemen hemen her sokak başında bir şırdancıya rastlamak mümkün. Bu lezzetin popülaritesi artık İstanbul’da da günden güne artıyor. Bir çok yerde şırdancı dükkanları açılmaya başladı. Bu mekanlarda şırdanla beraber, adana yöresine özel sakatatlar, çorbalar, kokoreç ve midyeler satışa sunuluyor. “Peki, şırdan nedir?” diye soracak olursanız, şöyle açıklayayım...
#ŞIRDANBu hafta Eminönü’ndeydim. Biri Sirkeci’de olmak üzere 3 mekanda köftelerin tadına baktım. Üçü de birbirinden farklı köfteler. Şimdiden söyleyeyim. Sadece birini beğendim. Yazıma geçmeden önce ise bir konuya açıklık getireyim. Bazı okuyucularım ve mekan sahipleri bana serzenişte bulunuyorlar, beğenmediğimi yazıyorum diye. Beni bilen bilir. Bir kaç mekanda yemeğin görüntüsünden ya da tadına baktıktan sonra beğenmezsem bırakıyorum. Bunu da hem instagram hesabımdan hem de buradan sizlere anlatıyorum. Kızmaca gücenmece yok. Bu yazımda da maalesef 2 köfteciyi eleştireceğim.
#Sertaç VirancıkAnadolu Yakası’nın incisi Kadıköy’deydim bu hafta. En iyi dönercileri sizler için bulmaya çalıştım. 10’dan fazla mekanda döner söyleyip, pandemi kuralları gereği dışarıda ayakta, bir parkın içinde ya da karın altında yürürken yedim. Odun ateşinde yapan da var doğalgazda yapan da. Ben size en çok beğendiğim 4 dönerciyi yazdım. Bu mekanlara yolunuz düşerse mutlaka ayak üstü bir döner yemeden geçmeyin.
#DönerMersin tatilimde bildiğiniz üzere Konya ve Gaziantep’e gidip oradaki iki harika mekanı değerlendirmiştim. Bu hafta başı ise her gün farklı bir restorana gidip, yine sizler için değerlendirdim. İlk olarak yolum Çamlıca tepesindeki Sembol Ocakbaşı restorana düştü. Ataşehir ve Şanlıurfa’da da şubeleri olan Yusuf Can Güçtekin’in işletmeciliğini yaptığı bu mekan eşsiz manzarası ve lezzetiyle İstanbul’daki bir çok restoranın önüne geçiyor. Ertesi gün ise Bafra pidesinin en güzel yapıldığı yerlerden biri olan Bafralı Fatih Aşçı’nın sahibi olduğu mekandaydım. İyi ki de davetine icabet etmişim, çok memnun kaldım. Çarşamba günü, Konya yemeklerini tadabileceğiniz en güzel yerlerden birisi olan Küçükçekmece’deki Erol Tuzlu Bey’in işlettiği Has Konya Mutfağı’nda harika lezzetleri deneyimledim. Kebap denilince İstanbul’da akla gelen ilk yerlerden birisi Aksaray’daki Horhor semti. Burada lezzetine bayıldığım Neden Urfa Baboş Kebap’ı yazmadan edemeyeceğim. Son olarak ise Kadıköy’deki Haçapuri pideyi size anlatacağım… Yıllardır hizmet veren bu mekanda da lezzet tavan yapmış.
#KebapHer sene olduğu gibi bu yıl da tatil rotam üzerinde yeni mekanlar keşfetmeye çalıştım. Size bugün Konya, Mersin ve Gaziantep’ten üç mekanı yazacağım. Kazım Yazar’ın işletmeciliğini yaptığı meşhur Lokmahane’nin yemeklerine, Hamit Yıldız’ın CEO’luğunu yaptığı Hamido Baklavaları’na bayıldım. Her ikisinin de tatları damağımda kaldı. Ancak yine tavsiye üzerine gittiğim Anamur’daki Köşem Cafe Restoran beklentilerimin altında kaldı…
#BaklavaGünümüzde artık restoranlar da kabuk değiştirmeye başladı. Bildiğimiz kebapçılar, esnaf lokantaları, ocakbaşılar artık geride kaldı. Geride kaldı diyorum ama onlar her zaman yaşayacak elbette. Hiçbirinden vazgeçilmeyecek. İşini iyi yapan, esnaf lokantası da ayakta kalacak, kebabı lezzetli yapan kebapçı da, ocakbaşı da. Benim bugünkü değinmek istediğim konu iste evrim geçirmeye başlayan restoranlar. “Evrim geçiren” diyorum çünkü, birçok işletme artık müşteriyi çekebilmek için farklı bir şeyler yapmak zorunda. Kendi tarzını yaratıp, bir özelliğini öne çıkararak müşteriyi çekebilmek için yarışıyor işletme sahipleri. Bunlardan en önemli faktör ise eğlence. Akşam yemeği için dışarı çıkan biri, sadece iyi bir yemek değil, “eğlenebileceğim bir yer de olsun” diyor. Hem yemeğini yiyor, hem şarkısını söyleyip stres atıyor. Buna şöyle de diyebiliriz; Kumkapı’ya, Nevizade’ye ya da Kadıköy’e gidemeyenler, hesabı fazla bunlar bu mekanları tercih ediyor.
#RestoranHafta sonları genellikle dışarıda kahvaltı yapanlardanım. Benim için ya bir tavsiye olacak ya da internetten baktığım yorumları değerlendirerek mekanı seçiyorum. Bu hafta da Başakşehir’de iki mekan belirledim. Önce kahvaltıya ardından da farklı bir tat olduğunu düşündüğüm kebapçıya uğradım. Tabi benim için fiyat performans da önemli. Her zaman çok para verip iyi hizmet ya da lezzeti bulamadığım yerlerde oldu. Ancak benim aradığım, iyi hizmet, iyi lezzet ve düşük bütçe. Bu yüzden size Gagaline Cafe Restaurant ve Zahter Kilis Sofrası’nı tavsiye ediyorum.
#Zahter Kilis SofrasıMillet olarak kahvaltıyı severiz. Bir çoğumuz kahvaltı sofrasına oturmadan dışarı çıkmayız. Zaten kahvaltı kültürünü de doğru düzgün başka bir memlekette bulamazsınız, bize özgüdür. Çeşit çeşit peynirler, zeytinler, kavurmalar, sucuklar, ballar, kaymaklar... Bir de tabi ki yöresine göre de çeşitler farklılık gösterebiliyor. Örneğin Karadeniz’in kahvaltısı başka, Ege’nin, Akdeniz’in, Doğu bölgelerinin kahvaltıları bambaşka. Kahvaltı masasında her şeyin olmasından yanayım. Oturduğum zaman masaya hepsinin tadına bakmalıyım. Ramazan günü aramızda oruç tutanlar “nereden çıktı şimdi bu kahvaltı” diyebilir. Haklılar da... Ama bugün mis kokulu çiçekler içinde, uygun fiyata yöresel kahvaltı yapabileceğiniz 3 adresi sizinle paylaşıyorum.
#KahvaltıBu sene 11’incisi düzenlenen Alaçatı Ot Festivali’ni bir önceki yazımda paylaşmıştım. Harika bir organizasyonun yanında muhteşem yemekleri de tatma fırsatı buldum. Gittiğim tek bir restoran vardı. Yeni nesil konseptli “Bi’Nevi - Alaçatı”ya bayıldım. Alaçatı’da kime sorsam, kiminle konuşsam yerini biliyor. Adından söz ettiren bir mekan. Ünlülerin de uğrak mekanı. Hatta mekana girdiğimde bir de sürprizle karşılaştım. Teknik direktör Yılmaz Vural, oradaydı ve kendisiyle uzun uzun sohbet etme fırsatı da buldum. Bi’Nevi Restoran özellikle meze, etleri ve sunumuyla öne çıkan A Plus bir mekan. Şu an misafirleri için yenilenme aşamasında. Mekanın ortaklarından Kemal Demirci, “Yaza bomba gibi gireceğiz” diyor. Gelelim mekanın özelliklerine....
#Alaçatı Ot FestivaliTam da slogandaki gibi ağzımıza layık bir festival oldu. İzmir Alaçatı’da bu sene 11’incisi düzenlenen Alaçatı Ot Festivali’nde lezzetler havalarda uçuştu. Beldeye gelen yüzbinlerce insan karnaval havasında geçen festivalde hem değişik lezzetlerin tadına baktı, hem de eğlenmenin tadını çıkardı.
#Ot Festivaliİstanbul’un tarihi lokantaları ve tarihi lezzetleri saymakla bitmez. Özellikle bir çok eski ilçede birden fazla nam salmış, bir çok İstanbullunun hayatına dokunmuş lezzet durakları vardır. Hemen hemen hepsinin müdavimlerindenim. Üşenmem canım istedikçe giderim, ilk günkü lezzeti aldığım yerlere uğrar yemeğimi yerim. Hatta 2013’te tadı damağımda kalan “köfte” krizim geldiğinde Cevabi yemek için Saraybosna’ya gitmişliğim de vardır. Merak etmeyin, sizi o kadar uzağa göndermeyeceğim. En az onun kadar lezzetli bir başka yerden, Tarihi Ahmet Usta Merkez Efendi Köftecisi bahsedeceğim... Tam 60 yıllık mazisi olan rahmetli Ahmet Usta’nın kurduğu bir mekan. Günümüzde bu mekanı, hem esnaflığını, hem insanlığını, güler yüzünü sevdiğim Bülent İlçi Usta işletiyor. Gelin babadan oğula kalan köfte aşkının hikayesini meşhur köfteci Bülent Usta’dan dinleyelim.
#KöfteFarklı tatları denemek, mekanları keşfetmek ve bu deneyimlerimi sizlere aktarmaktan büyük keyif alıyorum. Bir çok mekandan, hem sosyal medya, hem de telefon üzerinden davet alıyorum. Davet edenlere, mekan öneren takipçilerime yeri gelmişken teşekkür ediyorum. Ancak içlerinden biri var ki, hem takipçim hem de yakın arkadaşım. İstanbul Akvaryum Pazarlama Müdürü Mert İbrahimağaoğlu aradı. “Abi uzun zamandır seni çağırıyorum, artık bu hafta geliyorsun. İsmail Şef seni bekliyor” deyince Florya’daki Crowne Plaza Otel içindeki Atrox restoranı “Gidilecekler listesi”nde ilk sıraya aldım...
#YemekBu hafta uzun zamandır gitmediğim Esenyurt’ta yine lezzet avına çıktım, mekan mekan dolaştım. Her gün en az 2 restorana iki farklı yere gitmeye çalıştım. Aralarından lezzetini, hizmetini, kalitesini beğendiğim üç mekanı sizler için yazıyorum. Önceden haber vermediğim için sıradan bir müşteri gibi gidiyor ve istediğimi yiyorum. Böyle olunca bana özel bir ayrıcalık söz konusu olmuyor. Sıradan bir müşteriye ne verilirse onu alıyorum ve deneyimlerimi sizlerle paylaşıyorum. Beğendiğim 3 restorandan ilki Abbara Et Sarayı. İsminin hakkını veriyor. Saray gibi bir mekan, menüsü çok geniş ve lezzetleri harika. Bir diğeri Diyar-ı Kebap restoran. Burada yediğim kanat ve Adana’yı çok beğendim. Son olarak ise Hükümdar Kebap... Kelle paçası ve özel Antep lahmacunu anlatacağım...
#EsenyurtSiz bu soğuk havalarda, sıcacık evlerinizde pencereden usul usul yağan karın yağışını sıcacık kahve eşliğinde izlerken, ben sizler için yine mekan keşfetmeye çıktım. İstanbul’un bana göre uzaklarına gitmeyi tercih ettim. Önce Beylikdüzü’ne marinaya ardından da Büyükçekmece’ye geçtim. Gürpınar’da adını sıkça duyduğum, Cadde Kahvesi’ne kahvaltıya gittim. Eşsiz manzarasını duymuştum, ancak bu kadar iyi olduğunu tahmin etmemiştim. Kahvaltısını yazımda bahsedeceğim... Ardından ver elini West Marina. Burayı bilmeyenler için kısaca anlatmak gerekirse, içinde kafelerin, restoranların, amfi tiyatronun, marketlerin, helikopter pistinin bile bulunduğu çok şık bir alan. Bu güzel mekanda sevgili Yiğit Deniz kardeşimin işlettiği The Cheerss Pub’a gittim. Gençlerin takıldığı, canlı müziğin olduğu, kaliteli hizmetin yer aldığı çok şık, tarz bir mekan yapmış Yiğit. Son olarak durağım Büyükçekmece’nin en iyi ızgaracısı olan Bemet. Erol Erder dostum ve babasının birlikte pişirdiği köfte ve etlere doyamadım....
#Bemet14 yaşında bileğini kırdı, tedavi sonrasında paletli yüzmeye başladı ve zirveye yükseldi. Kırılan ayağını tedavi ettirmek için gittiği rehabilitasyon merkezinde paletli yüzmeyle tanışan Derin Toparlak, üst üste başarılarla adından söz ettirirken son olarak Büyükler Dünya Şampiyonası’nda adını altın harflerle yazdırdı.
#CMAS Paletli Yüzme Büyükler Dünya ŞampiyonasıBu hafta sizler için 3 fabrikayı ziyaret ettim. Son dönemde tatlarını beğendiğim, her zaman ilk tercihim olan ürünlerin nerede ve hangi şartlarda yapıldığına şahit olmak beni mutlu etti. Bunlardan birincisi, her geçen gün büyüyen, pandemiye rağmen 15 günde bir şube açma başarısı gösteren Chef Börek. Bir diğeri soslarıyla dünya markalarına kafa tutan, bildiğimiz, ithal sosları market raflarından indirmeyi başaran Let’s Sos. Bir diğeri ise bir çoğumuzun sofrasında yerini alan, Türkiye pazarında kısa sürede 2’ncilik koltuğuna oturmayı başaran Unabella. Gelin size bu üç markayı anlatayım.
#BörekKahvaltı deyince bende akan sular durur. Günün en sevdiğim öğünüdür. Kahvaltı masası ne kadar zengin olursa o kadar fazla yediğim doğrudur. Bir çok kişi de şu an içinden “Aynı ben” diyordur. Bol çeşitli peynirler, ballar, tereyağları, kaymaklar et ürünleri... Neyse ben daha fazla iştihanızı açmadan konuya gireyim. Bu hafta size kahvaltı soframın 3 yıldızından bahsetmek istiyorum. Bunlardan biri peynir; Şırdan mayalı... Diğeri kavurma; 1 asırlık tecrübenin ürünü... Bir diğeri ise leziz mi leziz zeytinler. İşte benim kahvaltıdaki favorilerim.
#PeynirciSevgili yemek severler... Sizlerden gelen mailler ve Instagram’dan yolladığınız mesajlar üzerine bu hafta dümeni Şişli’ye kırdım. Ziyaret etmemi istediğiniz iki mekana bir yer de ben ekledim. Daha doğrusu Besin Bomonti sahibi Fatih Kaya, bana ulaştı ve ürünlerini denememi, olumlu ya da olumsuz görüş belirtmemi istedi. Bu hoşuma gitti. Çünkü bir mekan ürünlerinin arkasında duruyor ve lezzetine güveniyordu. Gittim, köftesini, burger'ini ve çıtır tavuğunu denedim. Sonuç mu? Hiç lafı uzatmadan onu ve diğer iki mekanı değerlendirmeye geçiyorum.
#BurgerŞifa kaynağı... Mucizevi besin... Her derde deva... Kahvaltıların vazgeçilmezidir bal. Kaşık kaşık yeriz “şifa niyetine” diyerek. Bu konuda şanslı da sayılırız. Ülkemiz bal üretiminde dünyada Çin'den sonra ikinci, Avrupa Birliği ülkeleri arasında ise birinci sırada. Ancak Türkiye’de üretilen balların yaklaşık yüzde 35’i maalesef sahte. Sahte ballar o kadar çoğaldı ki, yemeğe hepimiz korkar olduk. İnternete girip şöyle bir araştırdığınızda dünya kadar bal satan firma var. O kadar enteresan ki, cami önünde bile bal satan insanlar mevcut ülkemizde. Merak etmeyin, işini düzgün yapan firmalar da var. Hala o eski usullerde katkısız, glikozsuz, fruktoz şurubu olmayan bal üreticileri de mevcut. Bir çok firmanın balını denedim. Web sayfalarından ve instagram üzerinden alış veriş yaptım. Öne çıkan 4 firmayı yazmak istedim.
#BalTatlı deyince elbette hepimizin aklına “baklava” geliyor. Baklavanın ana vatanı ise bildiğiniz üzere Gaziantep. Avrupa Birliği’nden alınan resmi onaya göre Antep baklavası AB tarafından tescil edilen ilk Türk ürünü olma özelliğini taşıyor. Baklavayı zaten Gaziantepli ustalar bir başka yapıyor. Havasından mı suyundan mı bilinmez ama onlar yufkaları çok daha ince açıyor. Ayrıca baklavanın içine konulan ve bu kentte yetişen kaliteli fıstıklar ise lezzeti arttırıyor.
#BaklavaSizlere geçen hafta yaptıkları başarılı işlerle ekonomiye katkıda bulunan 6 kadın girişimciden bahsetmiştim. Bir çok kişiden özellikle de erkek okuyucularımdan teşekkür mesajı attım. Bu mesajlar ve kadınlara verilen destek beni oldukça mutlu etti. Bu hafta ise sizlere “ev yapımı” çikolata ve pasta yaparak evlerine katkıda bulan 4 pasta ustasından bahsedeceğim. İjlal, Selda, Merve ve Melek Hanım pandemiyi fırsata çevirenlerden. Pastanelerin kapalı olmasını fırsat bilen ve Instagram’dan satış yapan 4 kadın, bu dönem siparişlere yetişemediklerini söylüyor. Dışarıda pasta ve çikolata yapan bir çok işletmenin katkı maddesi kullandığını bunun da özellikle çocuklar için zararlı olduğunu söyleyen 4 girişimci, artık evde yapılan ürünlerin tercih edildiğini ifade ediyor.
#PastaBu haftaki yazımın konusu, iş hayatını fikirleriyle bambaşka bir boyuta getiren, ürettikçe kazanan, kazandıkça gücüne güç katan biri anne-kız toplam 6 kadın girişimci... Hayata inat, başarıya odaklanan ve kararlılıkla yollarına devam eden 6 kadın, kendi başarı hikayelerini yazmaya devam ediyor. Lafı hiç uzatmadan bu güzel insanları size tanıtmak istiyorum. Ancak şunu eklemek istiyorum; Üreten, umutsuzluklara rağmen yılmayan, ekonomiye katkıda bulunan tüm kadın girişimcilere selam olsun...
#Kadın GirişimcilerKışın tam ortasındayız. Hava buz gibi. Doğu’da beyaz esaret hükümdarlığını sürdürürken, Batı nispeten ılıman. Bu kritik pandemi günlerinde hasta olmamak için kendimize iyi bakmalı ve yediğimize içtiğimize özen göstermeliyiz. En önemlisi ise Bilim Kurulu’ndaki profesörlerin söylediği gibi bağışıklık.
#BozaEskiden annelerimiz bayat ekmeğin arasına taze kaşarı, sucuğu koyar, makinede ısıtır tabağın içinde önümüze koyardı, "Al sana tost." Şimdi öyle değil mis gibi tost yapan dünya kadar mekan var. İsimleri, malzemeleri, sunumları, lezzetleri farklı farklı. Kullanılan peynirler, soslar, et ürünleri, vejetaryen tostlar aldı başını gitti. Tost üzerine kafa yorsanız tez bile yazarsınız. Tostta sınır tanımıyorlar. Ancak en hoşuma gideni ise çikolatalı muzlu tatlı kıvamındaki tosttu. Tatlıdan tost olur mu demeyin bal gibi olur. Evet, şaka yapmıyorum ballısı bile var. Anadolu Yakası'nın en gözde tostçularını sizler için buldum...
#Tostçularİki kentimiz çiğ köfte yüzünden karşı karşıya… “Çiğ köfte bizim” diyen Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası 2008’de coğrafi işaret tescilini aldı. ”Çiğ köftenin anavatanı biziz” diyen Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası ise 5 yıl önce ‘Etsiz çiğ köfte’nin coğrafi işaret tescilini kaptı. Peki ama hangisi haklı. Geçmişi 4 bin yıl öncesine Hz. İbrahim dönemine dayanan bu lezzet hangi yöremize ait… Tartışmalar süredursun, ben sizin için bir sanal çiğ köfteci turu hazırladım… Acılısı da var, etlisi de etsizi de… Peki siz hangisini seviyorsunuz?
#Çiğ Köfte