Yeni bir yeri görmenin iki yolu var. Birincisi, gitmeden okumak. Tarihini öğrenmek. Elinde harita, yolunu kaybetmiş turist karikatürüne benzememek. Bir ülkeye gitmeden önce dil kursuna bile yazılan, o ülkenin haberlerini özellikle takip eden, edebiyatını hatmeden tanıdıklarım var. Ben tersini yapıyorum. Önce görüp, yaşıyor, sonra okuyup öğreniyorum. Venedik maceramı da işte böyle yaşadım.
#Venedik TuruGörüp görüneyim, plajda balık istifi yatayım, akşam yemek yediğimde öyle bir hesap ödeyeyim ki ömrüm boyunca hiç aklımdan çıkmasın diyorsanız, Bodrum’a, Çeşme’ye talim. Yok, sakin ve huzurlu olayım, kimse bana karışmasın, hatta bakmasın bile, neysem öyle yaşayayım diyorsanız sizi Yunanistan’a alalım...
#Rodos AdasıBu benim Tuna Kiremitçi ile üç ya da dördüncü röportajım. Hayatının çeşitli dönemlerinde karşısına dikiliyorum. Zaman zaman ona sinir olmuşluğum da vardır, kadınları üzdüğü için. Ama bu röportajda geçmişe sünger çektik. Ben de önyargılarımdan sıyrıldım, onu yeni baştan tanımaya çalıştım. O da hayatında yeni bir sayfa açıyor, bundan sonra onu Kelebek yazarı olarak okuyacaksınız. Güzel numaralar çekmeye hazırlanıyor. Yolu açık olsun diyorum. Bugün konuştuklarımızı yazacağım, yarın da köşemde onunla birlikte katıldığım Altın Kelebek Ödül Töreni macerasını anlatacağım...