Güncelleme Tarihi:
Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü, belli kriterleri dikkate alarak hazırladığı ve dünyanın en iyi turizm köyleriyle mahallelerini içeren listesini geçtiğimiz günlerde yayımladı. Bağımsız bir danışma kurulunun verdiği puanlarla oluşan 32 maddelik listede bulunan yerlerden biri, İzmir'in Ödemiş ilçesine bağlı Birgi.
Bozdağ'ın eteklerinde kurulu olan ve geçmişte UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne de dahil edilen Birgi’nin seçilmesindeki en büyük faktör otantik yapısını ve kültürünü çok iyi bir şekilde koruyor olması…
Bu oldukça sevindirici bir gelişme ancak Birgi tek değil. Ege Bölgesi, hâlâ çok fazla bilinmeyen, kültürel yapısını koruyan ve ömür uzatan güzellikte birçok başka köye de ev sahipliği yapıyor.
Ben de fırsattan istifade, gezgin ve seyahat yazarları Nurgül Büyükkalay, Erdoğan Gümüş ve Didem Mutçalıoğlu’na hem 'Birgi'ye gidince ne yapalım?' diye sordum hem de Ege’de mutlaka görülmesi gereken diğer köylerimizi. İşte tavsiyeleri...
Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü, Bursa’daki Cumalıkızık ile Mardin’deki Anıtlı köyünü de sadece 20 köyü kapsayan ‘iyileştirme programına’ dahil etti. Dünya Turizm Örgütü, söz konusu köyleri yapılan başvurularla belirliyor. Başvuru için gerekli dokuz önemli kriter ise doğal kaynakların varlığı, kültürel değerlerin korunması, ekonomik sürdürülebilirlik, sosyal sürdürülebilirlik, çevresel sürdürülebilirlik, turizmin gelişimi ile değer zincirinin entegrasyonu, altyapı, sağlık ve güvenlik.
Tarihin izinde: Birgi / İZMİR
Ödemiş'e 9 kilometre uzaklıkta olan ve Bozdağ'ın yamaçlarında yemyeşil bir coğrafyanın içinde gizlenen Birgi, asırlık ağaçları ve ahşap pencereli evleriyle Ege'nin en güzel köylerinden biri... Tarihi MÖ 2000'li yıllara kadar uzanan köyde; Frigler, Persler, Bergama Krallığı, Bizanslılar, Romalılar, Aydınoğulları ve Osmanlı İmparatorluğu döneminden kalma izlere rastlamak mümkün…
Didem Mutçalıoğlu, “Birgi, Bozdağ eteklerinde rakımı yüksek bir konumda yer alıyor. Köyde 200 kadar tescillenmiş tarihi yapı bulunuyor” dedi. Mutçalıoğlu, köyde keşfedilecek yerlerle ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Birgi’nin sokaklarını gezerken taş ve ahşabı en estetik haliyle göreceksiniz. Tarihi Osmanlı konakları birer harika... 300 yıldır ayakta olan ve müze ev olarak hizmet veren ‘Çakıroğlu Konağı’nı mutlaka görmelisiniz. Size tavsiyem, Birgi’de geceyi bu tarihi konaklardan birinde geçirmeniz. Ayrıca köydeki tarihi medrese, cami ve hamam gibi yapılar bugüne kadar çok iyi korunmuş. Hepsini görmenizi öneririm. Tarihi köy kahvesine uğramadan da asla Birgi’den ayrılmayın.”
Birgi'nin meşhur 'ağaçlı yolu'
Türkiye’nin en temiz köyü: Bademler / İZMİR
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Türkiye’nin en temiz köyü seçilen Bademler, adını çevresindeki badem ağaçlarından alıyor. Urla’ya yarım saat mesafede yer alan köye adım attığınızda bembeyaz şirin evler çıkacak karşınıza… Hepsi gerçekten de görülmeye değer.
"Bademler köyünün en büyük özelliği, Türkiye’nin ilk ve tek köy tiyatrosuna ev sahipliği yapıyor olması" diyen Nurgül Büyükkalay, “Henüz İzmir’de bir tiyatro salonu yokken Bademler’de varmış. Köyde tiyatronun geçmişi 1925 yılına dayanıyor. Buraya atanan öğretmen Mustafa Anarat’ın yerli halka müsamereler düzenlemesi sonrası köyde bir tiyatro sevdası başlamış. 1963 yılında Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülü kazanan ‘Susuz Yaz’ filmi de burada çekilmiş” bilgisini paylaştı.
“Köy tiyatrosu dışında oyuncak müzesi, halk kütüphanesi ve yerel üretici pazarı köyde görmeniz gerekenler arasında” diyen Büyükkalay şöyle devam etti:
“Oyuncak Müzesi’nde eski zaman oyuncakları sergileniyor. Ayrıca duvarlardaki eski fotoğraflar ve müzedeki eski eşyalar köyün tarihi hakkında da bilgi veriyor. Üretici pazarını ziyaret edip köylülerin hazırladığı lezzetlerden yiyip içebilirsiniz. Pazar, köy meydanında kuruluyor. Taze meyve-sebze, gözleme ve börek gibi yiyecekler bulabilirsiniz. Köye özgü godalak ekmeğinin tadına bakmadan da sakın dönmeyin.”
Korkulukların köyü: Barbaros / İZMİR
Ege’nin gözlerden uzak sessiz sakin köylerinden biri Barbaros… İzmir-Çeşme otoyolu üzerinde yer alıyor. Ulaşımı hem Urla’dan hem de Çeşme’den çok kolay. Urla’ya yarım saat, Çeşme’ye ise 40 dakika uzaklıkta… Son dönemde Urla ve Alaçatı’ya gelenlerin Barbaros’u da ziyaret listelerine almalarıyla köy daha çok tanınmaya başladı.
Nurgül Büyükkalay, “Köye girer girmez korkuluklar karşılıyor sizi. Korkuluklara ‘oyuk’ diyorlar. Neredeyse her evin önünde, her sokakta çeşit çeşit korkuluklar var. Hepsini köylüler kendi elleriyle yapmış” dedi. Büyükkalay hem korkulukların hikâyesiyle hem köyde gezilecek yerlerle ilgili şu detayları paylaştı:
-- Barbaros köyünde tarımsal, kültürel ve geleneksel değerleri korumak amacıyla her yıl Oyuk Festivali düzenleniyor. Köyün her yerine çeşit çeşit korkuluklar yerleştiriliyor. Yerel ürünlerin satıldığı tezgahlar kuruluyor ve müzikli geçitler yapılıyor. Bu festivalin asıl çıkış noktası köyde neredeyse yok olan tarımı yeniden canlandırmak. Köyü gezdiğimde sohbet ettiğim yerliler, kırsal yaşamın sunduğu nimetleri değerlendirerek tarımda sürdürülebilirliği amaçladıklarını söylemişlerdi. Özetle Barbaroslular tarım turizmi köyü olmak istiyor.
Köyün her yerinde korkuluklar yer alıyor
-- Köyün ara sokaklarında dolaşıp kahve molası verdikten sonra Barbaros Köyü Emek, Kültür ve Sanat Evi’ni ziyaret etmenizi öneririm. Taş resimleri inceleyip, tabloların hikâyelerini mutlaka dinlemelisiniz. Köyün ilginç geleneklerinden biri de ‘çat kapı’... Kapısında çat kapı yazan evlerin sofralarına makul bir ücret karşılığında konuk olup yöresel lezzetlerinden yiyebiliyorsunuz. Bu arada patlıcan balığı köy ile özdeşleşen lezzetler arasında… Katmer, keşkek ve patlıcanlı böreği de tatmanızı öneririm.
Balıkçı köyü: Ildırı / İZMİR
Yolu Alaçatı ya da Çeşme’ye düşen herkesin mutlaka rotasını çevirmesi gereken bir köy Ildırı… Son dönemde pek çok dizinin de popüler adresi olan köye, Karaburun’a giden ve manzarasıyla büyüleyen kıvrımlı bir yoldan geçerek ulaşılıyor.
Erdoğan Gümüş, “Ildırı, sadece doğal güzelliğiyle değil tarihi değeriyle de dikkat çekiyor” dedi ve ekledi:
-- Karaburun Yarımadası’nın en büyük antik kenti Erythrai, köyün kuzey yamacında bulunuyor. Kent toprağının kırmızı renginden dolayı Erythrai’nin ‘kızıl kent’ anlamında kullanıldığı sanılıyor. Antik Çağ’da 12 İyon Devleti’nin en önemlilerinden biri olan Erythrai, Antik Ege'nin şahsına münhasır yerleşimlerden biri.
-- Denize hâkim bir konumda bulunan antik kentin en ilgi çeken kalıntılarını; Arkaik Çağ mimarisinin önemli örneği olan Athena Tapınağı ile o dönemde Erythrai’de yaşamış ünlü bir komutanın adına yapılmış anıtsal mezar yani Heroon oluşturuyor.
Antik kenti dolaştıktan sonra köy sokaklarında keşfe çıkmanızı öneren Gümüş, “Denizi gören konumlarıyla taştan yapılmış evlerin güzelliği karşısında büyüleneceksiniz” ifadelerini kullandı.
Mutçalıoğlu, gastronomi meraklılarına da mürver çiçeği şurubunu deneyip sokak aralarına saklanmış küçük kafe ve restoranlarda manzaraya karşı güzel bir kahve ya da yemek molası verme tavsiyesinde bulundu.
Manzarası harika: Doğanbey / AYDIN
Aydın Dilek Yarımadası Milli Parkı’nın güneyinde yer alan Doğanbey, Söke'ye 30 kilometre uzaklıkta. Doğanbey mübadele döneminde terk edilen ve şimdilerde yeniden canlanan köylerimizden biri.
“Köy henüz çok fazla keşfedilmiş değil. Bu nedenle nispeten daha tenha ve sakin…” diyen Didem Mutçalıoğlu, “Doğanbey çok güzel bir tepede yer alıyor. Evler klasik Rum ve Türk mimarisinin en başarılı örneklerinden…” ifadelerini kullandı. Peki nereleri gezmeli, neler yapmalı? İşte Mutçalıoğlu’nun önerileri…
-- Doğanbey’de her köşe başında göreceğiniz taş evlerin mimarisinden çok etkileneceğinizden eminim. Bu evlerin hepsi sit alanında yer alıyor. Aslına uygun restorasyon dışında başka bir şeye dönüşmesine izin verilmiyor. Köyün sadece tarihi dokusu değil, bahçe peyzajlarındaki özen ve meyve ağaçlarıyla bezeli çevresi de bu dokunun çok özel olduğunu hissettiriyor. O nedenle köyde harika fotoğraflar çekeceğiniz garanti…
-- Doğanbey’deki küçük kafeler ve şık butik oteller de harika… Eğer gezinize biraz daha renk katmak isterseniz, Eski Doğanbey'den çıkıp Yeni Doğanbey köyüne devam ettiğinizde balık yiyebileceğiniz mütevazı mekanlar bulacaksınız. Burası aynı zamanda Dilek Yarımadası'nın en uçtaki noktası. 10-15 dakika uzaklıktaki Güllübahçe köyüne de gidebilirsiniz.
Doğanbey
Çok fazla bilinmiyor: Çamlı / MUĞLA
Marmaris merkeze 23 kilometre uzaklıktaki Çamlı köyü, saklı koyu ve gölüyle ön plana çıkıyor. Nurgül Büyükkalay, “Çamlı köyü, çok fazla bilinmediği için her dönem oldukça sakin. Kafa dinlemek için ideal. Özellikle köy çevresindeki Boncuk Koyu’nu mutlaka görmelisiniz. Harika bir manzaraya sahip. Köyün bir başka doğal güzelliği de Saklıgöl… Su yolunda kano yapabilir ve restoranında bir şeyler yiyebilirsiniz. Çevrede güzel pansiyon ve havuzlu apartlar bulunuyor” dedi.
Çok büyüleyici: Kayaköy / MUĞLA
Eski bir Rum köyü olan Kayaköy, yarı yıkılmış tarihi evleriyle Fethiye’nin az bilinen ama en büyülü köylerinden biri. Kayaköy’ün terk edilmiş evlerinin, kiliselerinin, dar sokaklarının arasında dolaşırken büyülenmemek mümkün değil. Özellikle engebeli topraklar üzerine kurulu olan Rum işi taş evler harika görüntüler sunuyor.
“Kayaköy bu evlerle meşhur ancak köyde hayatın devam ettiği kısım artık çok canlı. Yeni açılan butik oteller, restoranlar ve kafeler çok sayıda ziyaretçi çekiyor” diyen Nurgül Büyükkalay, “Ben özellikle çınar ağacının gölgelediği köy kahvesinde oturup, bol köpüklü kahvemi yudumlarken geleni geçeni izlemeyi ve sohbet etmeyi seviyorum” diye konuştu. Büyükkalay gezilecek yerleri şu şekilde sıraladı:
“Likyalıların izlerini takip edeceğiniz Kayaköy Mezarları, köyün sırtını yasladığı tepenin diğer tarafında yer alan Gemile Koyu ve Aya Nikola Adası ile Af Kule Manastırı, Kayaköy ziyaretinize mutlaka eklemeniz gereken adresler. Af Kule Manastırı Kayaköy’e 3 kilometre mesafede yer alıyor. Manastıra dik yamaçlı bir patikadan ulaşılıyor. Harika bir manzarası var. Gemile Koyu’na ise hem karadan hem de denizden tekne ile ulaşabilirsiniz. Likya Yolu meraklıları ve yürüyüş severler için buradan Ölüdeniz’e yürümek de harika bir seçenek.”
Rum işi taş evler harika görüntüler sunuyor
Kışın çok sakin: Yeşilüzümlü / MUĞLA
Köy, Muğla’nın turizm cenneti Fethiye’ye yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta, Toros Dağları’nın uzantısı olan Geyran Dağı’nın eteklerinde yer alıyor. Özellikle kışın oluşan sakin ortamı ve mütevazı yeme içme mekânlarıyla huzurlu bir ortam sunuyor.
Erdoğan Gümüş, “Adını bölgede uzun yıllardan beri yetiştirilen üzüm bağlarından almış olan köy, her yıl Kuzugöbeği Mantar Festivali’ne ev sahipliği yapıyor” dedi. Gümüş ayrıca köy sokaklarında dolaşırken, geleneksel küçük atölyelere rastlandığının altını çizerek “Geleneksel tezgâhlarda el işçiliğiyle üretilen 'Üzümlü dastar dokuması' ürünler çok ilginizi çekecek” ifadelerini kullandı.
“Yeşilüzümlü’nün bir diğer özelliği de Helen ve Roma uygarlığının izlerini taşıyan bir geçmişe sahip olması” diyen Gümüş, “Kadyanda Antik Kenti, köyün güney doğusundaki en yüksek tepede, denize hâkim konumuyla geniş bir alanda bulunuyor. Buralara kadar yolunuzu düşürmüşken mutlaka görmenizi önereceğim antik kentlerden biri…” diye konuştu.
Şu sıralar çok sakin: Hisarönü / MUĞLA
Ülkemizin cennet köşelerinden biri olarak kabul edilen Ölüdeniz ile Fethiye arasında kalan Hisarönü, turistik köylerimizden biri… Tatil döneminde bir hayli yoğun olan bölge, şimdilerde sakin dönemini yaşıyor.
Babadağ, Kayaköy ve Fethiye’nin kesiştiği noktada yer alan köy, deniz seviyesinden bir hayli yüksekte olması nedeniyle oldukça serin ve temiz bir havaya sahip. Etrafını saran çam ağaçlarıyla adeta bir oksijen deposu...