Eski tariflerle hamasi suçlamalar

HAK verilmez alınır dediğimde fena halde ideolojik bir tavır koyuyorum ortaya.

Haberin Devamı

Günlerden beri seslerini duyurmak için uğraşan Tekel işçileri nihayet geniş bir kesime ne istediklerini anlatabildiler.

Binlerce kişinin, sahip oldukları haklardan vaz geçmemek için sokaklara çıktığını bilmeyen kaldı mı?


Daha fazla hak sahibi olduğu işçi statüsünden durup dururken başka bir statüye geçerek haklarını kaybetmek istemeyen işçileri, muhalefetin kuklası diye yaftalamak, var olan sorunu çözüyor mu?


Ya da dün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eylemleri “ideolojik” ilan etmesi vicdanları rahatlatıyor mu?


Tabii ki eylemler ideolojik. Hak mücadelesi ideolojik bir mücadele. Türban için verilen mücadele ideolojik değil mi?


Darbelere karşı çıkmak,hukuk devletini savunmak, eşitlik ve demokrasi için sokaklara dökülmek bunların hepsi ideolojik.

Haberin Devamı


Ama Tekel işçilerinin mücadelesini anlamak istemeyenlerin“ideolojik” sözcüğüyle yapmak istedikleri başka bir şey.


“Hükümeti devirmek isteyen bir ayaklanma”
; “Komünist parmağı”; “Tertip”; “İsyan”. “İdeolojik” damgasıyla maksat, bütün bu soğuk savaş çağrışımlarını canlandırmak.


Darbe belgelerine ve Ergenekon iddialarına yeterince ye vermediği için başkalarını demokrasi karşıtı ilan edenbazı yayın organlarına, gazetecilere Tekel işçilerinin mücadelesini görmezden geldikleri,küçümsedikleri için bir şey demiyeceğim.


Herkes istediğini düşünür, yazar, istediği haberi görür, kendi ve okuyucusunun ideolojik tercihlerine göre istediği haberi manşete çeker.


Ama bazı haberlerde rastladığım, “böylece grev kırılıyor” diye el ovuşturan üsluba sözüm var. Bu kadar mı işçi düşmanı olabilir gazeteciler? 


Yoksa bu, örgütsüz, sendikasız bir iş kolunun, için için fokurdattığı kıskançlık mıdır?

DEMEK “MÜRURU-ZAMAN” OLMAMIŞ

ÖNCE Hrant Dink, ardından Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi. Önümüzdeki günlerde Çetin Emeç’i anacağız, Ahmet Taner Kışlalı sırada.


Hrant
’ınki hariç diğer dosyalar kapandı. Üzerlerinde müruru zaman damgası.


Ama sadece vicdanlarımızda değil, cinayetlerin Türkiye’de açtığı yaralar müruru zamana uğramadı. Adalet yerini bulmadı, o kalleş emirleri verenler açığa çıkartılmadı.

Haberin Devamı


İpekçi
cinayeti sırasında görevde olan Hasan Fehmi Güneş orada, birilerini işaret ediyor.


Ne bekleniyor?


Mesele intikam değil, gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamak.


Zaten ortaya çıkmış olan gerçekleri alt alta sıralayarak Türkiye’yi kâh gladio, kâh kontr gerilla, kâh mafia, kâh derin devlet, kâh terör, kâh cuntalar ile kıstıran o koca ahtapotu başından yakalamak. 


Ama gazetecileri ve haberi kenara itmenin getirdiği örgütsel ve mesleki derbederlik noktasında, faili meçhullerimizin peşine ne kadar düşebiliriz onu söyleyemem. 


Hiçbir cinayet dosyası vicdanlarımızda müruru zamana uğramadı desek de, bunun arkasında duracak iradeye sahip miyiz? Sanmıyorum. Tekel işçilerinin belkemiği var mı bizde? Bilmiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları