Erdoğan, İran Ulusal Gaz Şirketi’ne danışman oldu!

ZAMAN tünelinde "geriye" değil "ileriye" doğru yolculuk ettiğinizi düşünün.

Yıl 2015.

Tayyip Erdoğan söz verdiği üzere üçüncü dönemin ardından hem başbakanlığı hem de partisinin liderliğini bıraktığını açıklıyor.

Yerine partisinin başına kendisine yakın genç bir siyasetçi geçiyor.

Fakat bir de duyuyoruz ki, Erdoğan ayda 250 bin Euro maaşla İran Ulusal Gaz Şirketi’nin (NIGC) danışmanı olmuş.
/images/100/0x0/55ea87def018fbb8f88607c4
Dahası başbakanlığı döneminde, eleştirilere rağmen, İran devletinin kontrolünde olan NIGC’nin Türkiye ile ortak boru hattı projesi geliştirmesi için çalıştığı herkesçe biliniyor.

Hatta şirketin bu proje için Türk hükümetinden 1 milyar Euro kredi almasını sağlamış.

İran’ın otoriter rejimine rağmen her platformda yaptığı işi savunmuş.

* * *

Bir muhalefet partisi liderinin yoğun eleştirileri karşısında mahkemeden "eleştiriler özel hayatımın ihlaline giriyor" gerekçesiyle durdurma kararı çıkartmış.

Mahkeme muhalif lidere bir daha aynı konuda eleştiri yaparsa 250 bin Euro para cezasına çarptırılacağını bildirmiş.

En çarpıcı olanı İran Ordusu komşu bir ülkeyi işgal ettiğinde bile Erdoğan İran’ın arkasında durmuş.

Medyaya işgalin haklı gerekçeleri üzerine demeçler vermiş.

Yetmemiş otoriter İran rejiminin aslında ne kadar demokrat olduğunu anlatmış.

Dilerseniz şimdi zaman tünelinde "ileriye" değil biraz "geriye" dönelim.

Çünkü bütün bu anlattıklarım Türkiye’de değil Almanya’da, İran’la değil Rusya’yla, NIGC’le değil Gazprom’la, 2015’de değil 2006’da, Başbakan Erdoğan’la değil başbakan Schröder’le birebir yaşandı.

Ve o gün bugündür Schröder’in Gazprom’la ilişkisi hep ilgimi çekti.

* * *

Hafta başı bir grup gazeteci arkadaşla Berlin’de Alman Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier ile görüştük.

Steinmeir sonbaharda yapılacak seçimlerde SPD’nin başbakan adayı.

Bize bir sosyal demokrat olarak CHP ile ilgili yaşadığı hayal kırıklığından, Merkel’in imtiyazlı ortaklık önerisinin anlamsızlığına birçok konuda samimi açıklamalar yaptı.

Mesela Steinmeir reformlar sürdükçe Türkiye’yi kimsenin AB yolundan döndüremeyeceğini düşünüyor.

Fakat sohbet boyunca benim aklım zaman tünelinde bir "ileri" bir "geri" gidiyor.

Acaba diyorum kendi kendime Schröder’in yaptığını Erdoğan yapsa tepki ne olurdu?

En çok da Schröder’in Gazprom’la ilişkisinin parti içinde nasıl karşılandığını merak ediyorum. Sohbetin sonunda Steinmeir ve Willy Brandt House Direktörü’ne yaklaşıp zihnimden geçenleri aktarıyorum.

* * *

Schröder’in yanında yetişen bir politikacı olarak Steinmeir gayet rahat, bu durumun çok da yadırganacak bir yönü olmadığını söylüyor. Willy Brandt House Direktörü ise başlangıçta parti içinde bir tartışmanın yaşandığını ama birkaç hafta sonra konunun kapandığını aktarıyor.

Hatta Schröder’in Rusya ve Gazprom’la yakın ilişkisinin Almanya ve AB için ne kadar yararlı olduğunu anlatıyor.

"Schröder Türkiye ile de yakın ilişkide olduğu için Almanya’da eleştirenler var" demeyi ihmal etmiyor.

Benim "Gazprom’un maaşlı çalışanı olmakla Almanya-Rusya ilişkilerinin güçlenmesi için çalışmak arasında fark yok mu?" soruma bile "bu onun tercihi, parti olarak biz hem faydalı olduğunu düşünüyor hem de saygı duyuyoruz" diyor.

Siyaseti bırakan devlet başkanlarının ne yapa-maya-cağı tüm dünyada tartışılıyor.

Mesela Bill Clinton’un Amerika’da kurduğu vakfa yabancı şirketlerden aldığı bağışlar bile ciddi eleştiri konusu. Hilary dışişleri bakanı olunca Bill Clinton özellikle yabancı şirketlerden bağış kabul etmeyeceğini açıklamak zorunda kaldı.

Bence Schröder 250 bin Euro maaşla Rusya gibi serbest piyasa, demokrasi ve şeffaflığın henüz oturmadığı bir ülkede Gazprom’a danışmanlık yapmayı kabul ederek bu tartışmayı en uç noktaya taşıdı.

Ama görünen o ki bu tartışma seçim yenilgisine rağmen Alman Sosyal Demokratların çok da umurunda değil.

İnsan düşünmeden edemiyor Schröder’in yaptığını Erdoğan yapsa Türkiye’de ne olurdu?
Yazarın Tüm Yazıları