‘Engelli demokrasi kader değildir’

EĞER bir ülkenin borsasını köşe yazarları yükseltip düşürebiliyorsa, emretsinler, borsayı tavana vurdursun köşe yazarları.

Madem borsa denen şey bu kadar saf, finansçılara, analiz şirketlerine değerlendirme kuruluşlarına, bankalara filan hiç
ihtiyaç yok.
Onlara verilen paraları dökün istekli olan köşe yazarlarına, coşturun borsayı.
Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan, cuma günü çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalarda Türkiye’nin demokratikleştiğini tekrarladı.
Hem de müjdeli sözlerle.
“Engelli demokrasi olmaz” dedi.
“İleri demokrasinin ayak sesleri”nden söz etti.
Bir yandan bunları söylerken öte yandan demokrasinin temel koşulu olan basın ve ifade özgürlüğüne tahammülsüzlüğünü gösteren açıklamalar yapması büyük bir talihsizlik.
Başbakan gazete patronlarını, köşe yazarlarını işten atmaya çağırırken,
“ne yapayım köşe yazarlarına
hakim olamıyorum diyemezsin” sözleriyle ders verdi.
Ama en tuhafı, “O insanlara da o kalemleri teslim edenler, kusura bakma kardeşim, bizim dükkânda sana yer yok, çünkü herkes vitrinine layık olanı koyar” sözleriydi.
* * *
BİRİNCİSİ gazeteler, medya kuruluşları dükkân değildir.
İkincisi, gazetecilere kalemleri patronlar tarafından teslim edilmez.
Gazeteci hayatını sürdürmek için çalışmak zorundadır tabii ama işten çıktığı zaman kalemini patrona iade etmez.
Yani politikacılık gibi, askerlik gibi, memurluk gibi bir meslek değildir gazetecilik.
İşsiz kalırsa da kalemi elindedir ve düşüncelerini yayacak, haberlerini yazacak bir mecrayı mutlaka bulur. Mutlaka yaratır. 
Hele de bugün. Gazete sayfaları kapatılsa bile o düşüncelerin yayılabileceği mecralar çoğaldı. Köşe yazarlarını susturarak istikrarın sağlanacağını düşünmek çaresiz bir arayışın işareti sadece.
Basında çıt çıkmıyordu ama Sovyetler Birliği çökmedi mi?
Türkiye’de darbe dönemlerinde gazeteciler hapis tehdidiyle susturuldu ama ne oldu? Darbe yönetimlerinin ve darbecilerin ipliği, basın üzerindeki sansürün en koyu olduğu günlerde bile pazara çıkıyordu.
* * *
BAŞBAKAN “engelli demokrasi kader değildir” diyor.
Gerçekten de öyle. Ama düşünce ve ifade özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olan basın özgürlüğünün demokrasinin en gerekli koşulu olduğunu kavramadan bu engellerden kurtulmak da mümkün değildir.
Türkiye’nin altında imzası bulunan uluslararası insan hakları anlaşmalarında, Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler gibi kuruluşların aldığı ve üye ülkelerin uymakla yükümlü oldukları kararlarda basın özgürlüğü temel meseledir.
Bunlara uymayabilirsiniz. Karar sizin. Ama ülkenizin adını engelli demokrasiler listesine yazdırmanın sorumluğu da sizin omuzlarınızda kalır.
Basın özgürlüğüne sahip çıkmak, topluma farklı düşüncelerin birbirine tahammül etmesi gerektiğini de öğreten örnek bir davranıştır. Tersi ise kötü örnek olmaktır.
Evet, başbakanın dediği gibi “herkes çizgisini bilmeli”.
Önemli olan bu çizginin ne olduğu konusunda uzlaşmak. O çizgi,
demokrasinin değerleri ve hukuk çizgisi olursa ancak, engelli demokrasi de kaderimiz olmaktan çıkar.
Yazarın Tüm Yazıları