Güncelleme Tarihi:
"1,3 milyar insanı nasıl aşılarsınız?" Hindistanlı gazeteci Alia Allana'nın 15 Mart'ta New York Times'da yayımlanan makalesinin başlığı bu. Soru çok dikkat çekici, cevabını vermek ise çok zor. Dünyanın ikinci en kalabalık ülkesi olan Hindistan bir yandan yeniden hızla artan koronavirüs vakalarıyla boğuşurken, bir yandan da vatandaşlarını hızla aşılamak için adımlar atmaya çalışıyor. Ancak ülkenin önündeki diğer engeller de en az nüfusu kadar büyük.
Hindistan, yakın zamana kadar koronavirüs nedeniyle en fazla ölümün yaşandığı ülkeler sıralamasında ABD'nin ardından ikinci sıradaydı. Brezilya'daki ölü sayılarının dehşet verici noktalara ulaşmasıyla, Hindistan bir alt sıraya indi ama ortada sevinilecek hiçbir şey yok. Çünkü işler böyle giderse liste yakın zamanda yine değişebilir.
Hindistan'da günlük yeni vaka sayıları 16 Eylül tarihinde 97.894 kişiyle zirveye ulaşmış sonrasında grafik düzenli bir iniş sergilemişti. Şubat sonunda etkisini göstermeye başlayan ikinci dalga, Covid-19'la mücadelede kazanılan başarıları tersine çevirmeye başladı.
NEREDEYSE 160 BİN KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ AMA…
Hindistan Sağlık Bakanlığı'nın 17 Mart'ta açıkladığı verilere göre, günlük yeni vaka sayısı 28.903 oldu. Bu sayı 13 Aralık 2020'den bu yana en yüksek seviye olarak kayda geçti. Toplam enfekte nüfus sayısı 11,44 milyona ulaşırken, bir günde hayatını kaybedenlerin sayısı son 2 ayın en yüksek seviyesiyle 188 oldu. Toplam can kaybı ise 159.044'ü buldu.
Bu can kaybı dünya geneli düşünüldüğünde çok yüksek olmakla birlikte Hindistan standartlarına göre çok da alarm verici düzeyde değil. Hatta nüfusunun ortalama yaşı 28 olan ülkede Covid-19'un diğer hastalıklara kıyasla fazla öldürücü olmadığını söylemek bile mümkün. Örneğin geçen temmuz ayında Times of India'da yayımlanan "Tüberküloz halen Hindistan'da Covid'den fazla can alıyor" haberinde, 2019'da tüberkülozdan ölenlerin sayısının 79.000'den fazla olduğu belirtiliyordu. Haberde bu hesapla her üç ayda bir ortalama 20.000 kişinin tüberkülozdan can verdiği, Covid salgınının ilk 3,5 ayında ölenlerin sayısının ise 15.000 civarında olduğu ifade ediliyordu. India Today'in salgın kaynaklı ilk ölümün birinci yıldönümü olan 12 Mart tarihli haberine göre, salgının başından bu yana Covid-19 kaynaklı ölüm oranı 1,40.
Ülke genelinde Covid-19'un seyri böyle ancak vakaların coğrafi dağılımına bakıldığında ortaya çıkan tablo daha dikkat çekici. Yine Hindistan Sağlık Bakanlığı'nın açıklamasına göre yeni vakaların yüzde 62'si ile ölümlerin yüzde 46'sı ülkenin batısında bulunan Maharaştra eyaletinde meydana geldi. Hindistan basınında yer alan haberlere göre Pencab, Karnataka, Gücerat, Tamil Nadu ve Kerala da vakaların yoğunluğunun çok yüksek olduğu diğer eyaletler. Ülke genelindeki Covid-19 vakalarının yaklaşık yüzde 84'ü bu altı eyalette toplanmış durumda.
HER YER AÇIK VE KİMSE MASKE TAKMIYOR
Bu son gelişmeler üzerine eyalet bazlı kısıtlama önlemleri gündeme gelirken, merkezi hükümet virüsün bu kadar hızlı yayılmasında sorumluluğun vatandaşta olduğunu savunuyor. Kalabalık toplanmaların ve maske takma gönülsüzlüğünün bulaşta etkili olduğunu savunan yetkililer mutasyon ihtimalinin ise olmadığını belirtiyor.
Bilim insanları ise mutasyon şüphesini sürdürüyor. Örneğin Hindistan Kamu Sağlığı Vakfı Başkanı Dr. Srinath Reddy, BBC'ye yaptığı açıklamada, Hindistanlı bilim insanlarının yeni varyantların peşinde olduğunu belirterek, "Bu durumu daha da karmaşık hale getiriyor ama şu an elimizde varyantların halihazırda ne derece etkili olduğuna dair bir tahmin yok" dedi.
Ancak Reddy'e göre de en önemli sebep ofisler, restoranlar, düğün ve konferans salonları ve sinemalar gibi kent alanlarının tamamen açılmış olması ve buralarda kimsenin maske takmıyor olması. Nitekim Maharaştra ve Kerala gibi kentsel nüfusun yoğun olduğu yerlerdeki tırmanış da bu yorumu destekler nitelikte.
Reddy, sonbahar aylarında vaka sayıları düştüğünde kamuoyunda kitle bağışıklığına ulaşıldığına dair bir yanılgı ortaya çıktığını da belirterek "Bu fikri halkın kafasından silmeliyiz" diye konuştu.
AŞILAMADA DENEYİMLİ VE BAŞARILI BİR ÜLKE
Aşılama konusuna dönersek, Hindistan'ın geçmişte çocuk felci, kızamık, tüberküloz gibi nice hastalık karşısında düzenlediği başarılı aşı kampanyaları, Covid-19 için de umut vericiydi. Oldukça erken adımlar atıldı, 16 Ocak'ta başlayan aşılama kampanyası kapsamında öncelikle sağlık çalışanları ve virüse karşı ön saflarda mücadele edenler aşılandı. Şubat ortasından itibaren vakaların artışa geçmesiyle 1 Mart'tan itibaren kapsam genişletilerek 60 yaş üstü vatandaşlar ile 45-59 yaş grubu arasında kronik hastalığı olanlar da dahil edildi.
Hindistan hükümeti aşı kayıtlarının oluşturulabilmesi için CoWIN isimli siteyi ve Aarogya Setu isimli uygulamayı devreye aldı. Bu kanalları kullanarak 20 milyondan fazla vatandaş kayıt yaptırdı. Ancak aşı performansı en azından şimdilik beklentiyi karşılayabilmiş değil.
Bunun çok fazla sebebi var.
Öncelikle Hindistan'da Covid-19 aşısı zorunlu değil, gönüllü bir uygulama ve aşı olmaya uygun olanların dahi bu konuda çok hevesli olduklarını söylemek mümkün değil. Örneğin Delhi'de bir hastanede çalışan 47 yaşındaki Amit Mehra, Guardian'a öncelikli olmasına rağmen aşı yaptırmadığını belirterek, "Sırf aşı var diye olacak değilim" diye konuştu. Bunda Covid-19’un fazla öldürücü bir hastalık olmadığına dair yargının da katkısı büyük.
Aynı gazeteye konuşan Dr. Ajeet Jain de insanların aşılanmanın aciliyetinin farkında olmadığını belirtti. Delhi'de bulunan Rajiv Gandhi Süper Uzmanlık Hastanesi'nde görev yapan Jain, "Hindistan hastalığın birkaç eyalet dışında önemini kaybettiği bir aşamadan geçiyor. İnsanlar rahatladılar ve hastalık bakış açılarından çıktı" diye konuştu.
YOKSULLAR İSTESE DE AŞI OLAMIYOR
Kişisel bakış açıları bir yana bireyler arasındaki ekonomik ve sosyal farklılıklar da aşılamanın geniş kitlelere ulaşmasının önünde büyük bir engel yaratıyor. Delhi, Mumbai, Bangalor gibi büyük şehirlerde yaşayan yoksul Hindistanlılar aşıların yakınından bile geçemiyor. Zira birincisi Hindistan nüfusunun yüzde 50'sinin kayıt yaptırmalarını sağlayan internet bağlantıları, bilgisayarları ya da akıllı telefonları bulunmuyor. İkincisi de birçok kişi aşının ücretsiz olduğunu bilmediğinden imkanı varsa bile kayıt olmaktan çekiniyor. Özetle aşılar konusunda çok ciddi bir iletişim eksiği var ve bu özellikle dezavantajlı grupları etkiliyor.
Devlet hastaneleri ve kliniklerinde ücretsiz aşı olunabiliyor. İsteyenler ise 250 rupi (25 TL) karşılığında özel tesislerde de aşılanabiliyor. Burada sorun şu ki Hindistan'da kamunun verdiği sağlık hizmetlerinden nüfusun ancak üçte biri faydalanabiliyor. Geri kalan üçte ikilik kesim özel sağlık hizmetlerine muhtaç.
Geçmişteki aşı kampanyalarının aksine Covid-19 aşısının uygulanabildiği yerler de sınırlı. Ülke genelindeki 20.000 aşılama merkezinin bazıları özellikle kırsal kesimlerde yaşayanlar için çok uzak. Alia Allana'nın yazısında görüşlerine yer verilen Zakeen Fatma'nın anlattıkları bu sorunu çok iyi özetliyor.
"BÜTÜN KÖYÜ 3 GÜNDE AŞILARIZ"
Uttar Pradeş eyaletinin bir köyünde kapı kapı dolaşarak aşı olmaya uygun kişilerin listesini çıkaran Fatma, bu listeleri yerel yöneticilere teslim ediyor. Yöneticiler de bu isimleri veri tabanına girerek bu kişiler için aşı randevuları oluşturuyor. Ancak en yakın aşı merkezi köye 15 kilometre uzakta ve köylülerin ceplerinden 50 rupi harcayarak bir tuktuk yolculuğu yapması gerekiyor. Üstelik aşılama oturumlar halinde yapılıyor ve bir tesisin bir oturumunda en fazla 100 kişi aşılanabiliyor.
Fatma, "Hükümet diğer aşılama kampanyaları gibi burada da insanları köyde aşılamamıza izin verse, bütün köyü 3 günde tamamlarız" diye konuştu. Nitekim bir yandan diğer öldürücü hastalıkların aşılama süreçleri de devam ediyor. Çocukları ve hamile kadınları kapsayan birer aşı kampanyası Covid-19 aşılarıyla eş zamanlı olarak sürdürülüyor. Aşı yapma becerisine sahip sağlık çalışanlarının bir kısmının bu kampanyalarda kullanılması da hızı düşüren faktörlerden.
30 MİLYON KİŞİ AŞI OLDU
Bütün zorluklara karşın Hindistan'da 30 milyondan fazla kişinin kolu en az 1 doz aşıyla buluştu. Bu sayı çok büyük gibi görünmekle birlikte nüfusa oranlandığında yüzde 2,39 gibi bir sonuç çıkıyor.
Hindistan'ın dünyanın en büyük aşı üreticisi olduğu düşünüldüğünde bu oran daha da çarpıcı bir hal alıyor. Zira Hindistan çok sayıdaki üreticisiyle dünyadaki aşı üretiminin yüzde 60'ını gerçekleştiren bir ülke. Ocak ayı ortasında günlük Covid-19 aşısı üretimi 3 milyon doz civarındaydı. Bu üretimin bir kısmı diğer ülkelere gönderiliyor.
Birçok aşı şu an deneme aşamasında ama AstraZeneca'nın Oxford Üniversitesi'yle birlikte geliştirdiği Covishield ve Hindistan şirketi Bharat Biotech'in geliştirdiği Covaxin halihazırda kullanımdaki aşılar. Klinik deneylerde virüse karşı yüzde 81 etkili olduğu tespit edilen yerli aşı Covaxin Faz 3 sonuçları açıklanmadan onaylandı ve kullanıma sunuldu. Covaxin, Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin de tercihi oldu.
Hindistan hükümeti temmuz ayı sonunda 250 milyon kişinin, ağustos sonunda ise nüfusun yüzde 20'sinin iki doz aşısını da vurulmasını hedefliyor. Yani 150 gün gibi bir süre var. Şu an günde 3 milyondan fazla kişinin aşılandığına dair haberler geliyor ama bu hızla gidilirse tarih hedeflerinin tutturulması neredeyse imkansız. Kerala gibi vaka sayılarının arttığı eyaletlerde aşıya talep de hızla arttığından, aşı kıtlığı yaşanabileceğine dair endişeler de ülke basınında dile getiriliyor.
Virüsle savaşta başarılı olmak için Hindistan'ın hem gönülsüzlüğü kırması, hem de sosyal ve bürokratik engelleri aşması şart. Aksi takdirde ellerindeki milyonlarca doz aşı da bir işe yaramayacak.