Devletimizin Uyuyan Prens’i

Son zamanlarda tanıdığım insanlara dair yeni bir paranoya geliştirmiş bulunuyorum. Her gece beni ekip, benden gizli buluşuyor ve deli gibi eğleniyorlar.

Üstelik bunu bir de utanmadan benim bilinçaltımda yapıyorlar.

Bir insan her Allah’ın gecesi, böyle acayip, gelmiş geçmiş tanıdıklardan yana tam mevcutlu rüyalar görür mü ya...

Bir ben yokum aralarında; ben hariç, duyan gelmiş...

Ben de dedim ki madem mekán olarak bilinçaltımı kullanıyorlar, bundan böyle her böylesi bir rüya gördüğüm gecenin sabahı, rüyamda gördüğüm insanlara bir önceki gecenin adisyonunu yollayayım.

Madem beni aralarına almıyorlar, bari bu durumdan nemalanalım.

Hazır soyad da müsait; Çapa mapa... Bundan böyle ‘O meşhur Çapa’larla alákanız var mı?’ sorusunu en azından; ‘Akraba değiliz ama meslektaş sayılırız’ diye yanıtlarım.

Hayır, efendim, hiç de saçmalamıyorum. Koskoca devlet bakanları bile icraatlarını rüyalar üzerinden götürüyorlarsa, pardon yani, orda bir durup düşünmek lázım...

Haberi okuyanlar, okumayanlara anlatsın:

Meğer devletimizin Uyuyan Prens’i, siyasetin yeni Tansu Çiller’i, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, katıldığı her türlü etkinlikte içi geçip, başı düşüp, horul horul uyuklarken, aynı zamanda harıl harıl çalışırmış da bir yandan:

Gaziantep’te katıldığı yoğun bir gezi ve inceleme programının ardından katıldığı kent konseyinde yorgun düşen Bakan Koç, konuşmalar sırasında her zamanki gibi uyuyakalmış.

Konuşma sırasının kendisine gelmesi üzerine oturduğu yerden konsey üyelerine seslenen Koç; ‘İnanıyorum ki hayaller hiçbir zaman gerçek olmaz. Gerçek olan rüyalardır. Ben kendim için, ülkem için ve bugün burada bulunduğum Gaziantepliler için rüya görmek istiyorum. Merak etmeyin ben saf bir adamım. İyi rüyalar görürüm ve o rüyalarım gerçek olur’ demiş.

Konuşmasını bitirdikten sonra da işleri sahiplerine devrettiğini kaydetmiş ve ‘Bana bir iş kalmadı, hadi bana eyvallah’ diyerek Gaziantep’ten ayrılmış.

Turizme karşı olmadığını açıklamak suretiyle, Turizm Bakanlığı tarihinde bir ilke imza atan...

Ardından para bırakan Rus turistleri sonradan görme görgüsüzlüğüyle itham edip, üzerine taze taze yeni bir ilke imza atan...

...Koç’un katıldığı her etkinlikte uyuması, maalesef ne bir ilk, ne bir ikinç, ne bir üçünç; ayrı...

Ben bir ara sırf uyku problemimden yırtmak adına, bir yerlerden milletvekilliği için adaylığımı koymayı bile düşündüm.

Meclis koltuklarına poposunu değdiren uyumaya başlıyor zira... Hani belki bu sayede benim naçar beden de birkaç saat deliksiz uykuyla müşerref olur hesabına... Valla, politikaya atılmayı bile düşündüm.

Şimdilerde vazgeçmiş durumdayım fakat. Gündüzleri zaten memleket meseleleriyle fazlasıyla haşır neşiriz. Uykumda da vatan kurtarmakla uğraşamayacağım, kusura bakmayın...

Dedim ya, ben álemci olup köşe dönmeye karar verdim. Tanıdığım ve sevdiğim insanların tümü ayyaş geyikçilerse ben ne yapayım...

Sizi kim savunsun

Yeni TCK’nın henüz yürürlüğe girmemiş olmasının verdiği gazla, yetkin editörlerimizden birine yanaşıp, bilirkişi olarak fikrini sordum.

Bir kurum için ‘Yazııık’ desem, ne olur?

‘E, biraz ayıp olur, hatta suç olur’ diye cevap verdi.

Ben de kesinlikle böyle bir tabir kullanmamaya karar verdim.

Düşündüm taşındım, sonunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) için şey diyeyim dedim. Ne diyeyim dedim? Bilemedim...

Allah aşkına, Kill Bill’i yayınladığı için Digitürk’te yayın yapan Moviemax’den savunma isteyen bir kuruma siz ne dersiniz?

Yani meselá, Ata Demirer’in meşhur gafını yaptığı Beyaz Show için Kanal D’nin uyarılmasına karar vermesine filan alışkınız hani...

Ne de olsa RTÜK, mahallenin had bildiren abisi. Cümlemizin namusunun tellalı...

İcabında karşı apartmanda oturan kızın eteğinin boyuna da karışma hakkını görür; o kızın kendi babası, ağabeyi varmış filan hiiiç iplemeden. Bırakın o kızın kendi iffetinden kendisinin sorumlu olmasını... Mevzuun babasını, ağabeyini filan da ilgilendirmemesini...

Ama artık bu ne bu be bu kadar?!?

Bu kurumumuz, daha evvel de Bob Fosse’nin ünlü filmi Lenny ile Angel ve Buffy the Vampire Slayer dizileri yüzünden CNBC-e’nin yayınının bir gün durdurulmasına karar vermişti bildiğiniz üzre.

Bu aralar Tanrıkent olsun, Otomatik Portakal olsun, Ölüm Oyunu olsun, birçok klásik mertebesine ulaşmış festival filmi yayınlanıyor.

RTÜK’ün kafasına göre, bunların hepsi birer kanal kapatma gerekçesidir; ihbarımı yapayım yani...

Onlar da iyisi mi, televizyonu hepten kapatsınlar. Hepimize televizyonlarımızın önüne yerleştirmek üzere birer Necefli Maşrapa yollasınlar.

Sonra ben de o maşrapayı, dekoderimle birlikte o kurula iade edeyim.
Yazarın Tüm Yazıları