Derebeyleri...

MERSİN'deki Çarşı Karakolu'nun Amiri Başkomiser Mehmet Özgür, şu anda görev yapan 150 bini aşkın polisin belki de en şanslısı olduğunu unutmasın.

Çünkü İçişleri Bakanlığı'nda Rüştü Kazım Yücelen yerine bir başkası olsaydı, sırf görevini yaptığı için Türkiye'nin en ücra köşesine giderdi.

Yücelen öyle yapmamış. Başkomiser Özgür'ü görevine iade etmiş.

Olay biliyorsunuz, İçel Valisi Akif Tığ'ın oğlu ile Emniyet Müdürü Turgay Pamuk'un oğlunun arabalarıyla ters yola girmeleri üzerine durdurulmalarından çıkmış.

Trafik polisi gençleri karakola davet edince kıyamet kopmuş. Olayı duyan Emniyet Müdürü kendi iş arkadaşlarına yani polislere telefonda ‘‘Şerefsizler’’ diye bağırmakla kalmamış, onlara ‘‘kim olduğunu’’ öğretmek için hemen yanlarına koşmuş. Ve başkomiseri derhal görevden almış.

Bu olayda Rüştü Kazım Yücelen'in müdahale edip başkomiserin hakkını korumasına bakarak kimse rahatlamasın. Çünkü olayın özünde polisin devleti değil, hükümetin polisi olması gerçeği yatıyor.

Farkı ne, diyenlere söyleyelim... Hükümetin emrindeki polis işte böyle gücü yeten tarafından itilir kakılır, ama devletin polisi, yasalara, kurallara göre yönetilir, görevini yaptığı için cezalandırılamaz. Ancak bu sonuç palavrayla değil politikanın etki alanı dışına çıkarılmış ama tarafsız denetime açık bir polis örgütü kurarak alınabilir. Bu son olayda kural çiğneyenin politikacı değil de Emniyet Müdürü olması sonucu değiştirmez. Çünkü görevini yapanı koruyan, yapmayanı cezalandıran bir mekanizma kurulmadıkçakanunlar önünde eşitlik lafta kalır. Böyle durumlarda kanunun değil, güçlü olanın borusu öter.

Güçlü olanın borusu ötünce, gazetelerdeki bilgiye göre bakın neler olur:

Bolu Valisi Nusret Miroğlu kendisinden yardım isteyen genç kızı önce tartaklar sonra gözaltına aldırır (24.11.1999); (o zamanki) Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün koruma polisi bile Trabzon Emniyet Müdürü Zeynel Abidin Ayhan'ı merkeze aldırır (27.7.2000); DSP Milletvekili Turhan İmamoğlu, kendisine trafik cezası yazan polise ‘‘Bana nasıl ceza kesersin, ben milletvekiliyim’’ diye çıkışır (10.3.2001); Bartın Valisi Fatih Eryılmaz kendisine ‘‘Beyefendi’’ denilmesinden alınır, ‘‘Ben valiyim. Haddini bil!’’ diye bir öğretim görevlisini azarlar, gazeteciye döner ‘‘Seni gebertirim!’’ der (9.4.2001); Fatih 4. Asliye Hukuk Yargıcı Orhan Sezgin'i tanımayan iki polis memuru 1'er yıl hapse mahkûm edilir (11.12.2001); aynı şekilde havaalanında kendisini tanımayan iki polis memurunu da Muş Asliye Hukuk Mahkemesi Yargıcı Ömer Bayrak tutuklatır (23.3.2000); Ardahan Cumhuriyet Savcısı Gökhan Şen'le tartışan gazeteci Kazım Tırpancı da tutuklanır ve içeri atılır (15.5.2001).

Görüyor musunuz elimize biraz yetki geçince her bimizin nasıl birer derebeyi olduğumuzu?
Yazarın Tüm Yazıları