Hal-i pürmelal

Birazcık palazlandı mı, cebi biraz para gördü mü, biraz ünlendi mi her şeyi yapma gücünü buluyor bizim futbolcuların çoğu. Sonra her masada şu muhabbet dönüyor: “Türk futbolu neden ileri gitmiyor?” Önce zihniyetin değişmesi gerekiyor, önce her şeyi hazmetme kapasitemizin genişlemesi gerekiyor. Yoksa “ah”lar ile “vah”lar ile devam ederiz hayatımıza...

Haberin Devamı

Bir Galatasaraylı futbolcu, ‘OnlyFans’ fenomeni bir kızı yurtdışından İstanbul’a çağırmış. Business bilet almış, Boğaz’ın en güzel otelinde konaklatmış, en lüks otomobillere bindirmiş.
Üstelik bunları maç günü yapmış çocuk. Çocuk diyorum, çünkü bu hareketi yapan genç oyuncularından biriymiş Galatasaray’ın.
İşte Türk futbolundaki sıkıntıyı arayanlara mis gibi bir vaka.
Bu, bilinen. Daha neler oluyor kim bilir...
Sen futboluna bak, oyununu oyna, antrenmanlarına odaklansana ne işin var böyle mevzularla?
Haydi diyelim yaptın bir hata... Neden bunu sosyal medyada paylaştırırsın?
Çok değil, birkaç güne o futbolcunun ismini öğrenir herkes.
Hatta sadece burası değil, ülke sınırlarına da çıkar onun bu yaptığı saçmalık.
Kimse de referans olmaz ona.
Ne transfer olabilir ne de başka bir şey... Geçmiş olsun.

Çok tehlikeli

Haberin Devamı

Tehlikeli kadını uzaktan tanırsın. Mehmet Al Erbil’in sevgilisi öylelerinden işte.
Sosyal medyada karşıma çıktı videoları. Diyor ki; “Neden mallarını çocuklara dağıttın? İnsan ölünce dağıtır, sen yaşarken dağıtmışsın.”
Bir de araba almış Erbil kıza bu lafların üzerine.
Ya şahane hikâye!
Ben tehlikeli kadını uzaktan tanırım. Bazıları hiç ses seda etmez, son dakikalarda çıkarır iğnesini, bazıları da böyle baştan belli eder kendisini...
Ben Erbil Ailesi’nin yerinde olsam artık müdahale ederim bu işe. Çat diye ortaya kendimi koyarım. “Ya ben ya o” diye çekerim resti.
Sonu daha kötü olacak, hiç haberleri yok.
Neyse bana ne, bize ne günün sonunda tabii ki...

Kaçmak moda oldu

Son dönemde çok duyuyorum. Tayland’a, Hindistan’a, Tibet’e falan gidenler var etrafımda.
“Ne yapacaksın?” diyorum, “Orada yaşayacağım” diyor.
“Peki nasıl geçineceksin?” diye sormaya devam ediyorum, “Vallahi kozmik enerji dersleri vereceğim, hipertansiyon farkındalığı yaratacağım, baş üstü durmanın faydalarını anlatacağım” falan diyor.
Yahu olmaz olmaz, anlık heveslerle yola çıkılmaz.
Önce burada bir iş yapın, önce burada başarın neyi başarmak istiyorsanız, sonra gidin tabii ki nereye gidecekseniz.
Amaçsız, hedefsiz yola çıkmak romantik Amerikan filmlerinde işe yarıyor sadece.
Ama işte bunlar hep mutsuzluktan, bunlar hep yalnızlıktan, hep can sıkıntısından...

Ekim!

Haberin Devamı

Eylül ile ekim ayları arasında benim bilmediğim ‘kozmik bir geçiş köprüsü’ falan mı var?
Çünkü her aya ayrı ayrı anlam yükleyenler var biliyorum, fakat ne zaman eylül ayından ekime geçilse farklı şeyler okuyorum.
O zaman yıllık öğütlerimizi tekrarlayım:
Bir ay için bu kadar heveslenmeye gerek yok.
Bir aya böyle büyük anlamlar yüklemeye gerek yok.
Ne eylül, ne ekim, ne kasım, ne aralık...
Ellerinizi bağlayıp, sırtınızı yasladığınız sürece size hiçbir şey yapmayacak, bir şey değiştirmeyecek hayatınızda.
Biraz emek, biraz çaba lütfen. Sonrası inanın su gibi...

Yazarın Tüm Yazıları