Çocuk Bayramı arifesinde anne ve babalara öğütler

Ben çocukken annemin arkadaşları gelip kendi çocuklarını methederlerdi. Annemin gözlerinin içine bakardım, hiç ses yok. ‘‘Anne sen bizi sokakta mı buldun, bizi niye methetmiyorsun?’’ diye sorardım. ‘‘Çocuğu ve kocayı methetmek bizim Anadolu'da ayıptır’’ derdi.

Önümüzdeki salı günü 23 Nisan Çocuk Bayramı'nı kutlayacağız ve çocuğu olmayan bendeniz, burada çocuklar hakkında ahkám keseceğim.

Esasında Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşunu çocuklara armağan eden büyük Atatürk acaba hayatta olsaydı şimdiki çocuklar ve Meclis için neleri gözetirdi diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Herhalde ‘‘Sadece 23 Nisan'da çocukları başbakanlık koltuğuna oturtmak önemli değil, onların sorunları ile ilgilenmek gerekir’’ diye düşünürdü. İleride yetişecek olan çocuklara güzel bir dünya bırakabilmeyi acaba düşünüyor muyuz? Acaba bütün çocukların eşit oranda iyi eğitim almalarını temin ediyor muyuz? Bu sorunları bile bile aile planlamasına bir nebze olsun eğiliyor muyuz? Bunu temin eden TAP Vakfı'na (Türkiye Aile Planlaması Vakfı) yardımcı oluyor muyuz, gibi sorular hep aklımı kurcalıyor. Ruhu şad olsun, Atatürk sağ olsaydı, bütün bu ayrıntılara çare bulurdu herhalde.

Bekára karı boşamak, çocuğu olmayana çocuk dövmek çok kolay gelirmiş. Benim çocuğum yok. Türkiye nüfusunun artmamasına yardımcı oldum, dolayısıyla burada rahat rahat konuşacağım. Çocuk yetiştirmek son derece önemli bir vazifedir ve çocukları mücevher gibi işlemek gerekir. Acaba kaç aile çocuğunu bir nakkaş titizliğiyle işleyebiliyor? Önemli olan çocuk için harcanan vaktin süresi değil, kalitesidir.

Çocuğum yok ama dört adet yeğenim var. Artık kocaman oldular. Yetişirlerken de, şimdi de hepsiyle yakın ilişkideydim. Onları çok seviyorum. Bu sevgimi her zaman gösteriyorum ve başları sıkıştığı zaman daima yanlarında olduğumu kendilerine hissettirmeye çalışıyorum. Oldukça sık gördüğüm yeğenlerimle her zaman fikir teatisi içindeyim, hálá yaptıkları hatalar veya başarıları üzerinde tartışmaktayız. Çocuklar da bana her yaptıklarını her zaman anlattılar. Bu güveni özellikle hissetmelerini temin edebilmek için hiçbir zaman onları tenkit etmedim, hep onların yaşına indim ve ‘‘Ben de aynı yaramazlıkları yapabilmek için ölüyorum, ne olur beraber yapalım’’ deyip hep onları yakından takip edebilme şansını elde ettim. Sonra başka misallerle yanlışlıklarını düzeltmeye çalıştık, çok sual sorup çok bilgi sahibi olmalarını sağladık. Laubalilik sınırını aşmadan birbirimizle samimi olmaya, arkadaş olmaya uğraştık.

Ben çocukken, annemin arkadaşları gelip kendi çocuklarını methederlerdi. Annemin gözlerinin içine bakardım, hiç ses yok. ‘‘Anne sen bizi sokakta mı buldun, bizi niye methetmiyorsun?’’ diye sorardım. ‘‘Çocuğu ve kocayı methetmek bizim Anadolu'da ayıptır’’ derdi.

Halbuki bütün Yahudi arkadaşlarım çocuklarını methederler. Onların çocuklarından daha iyisi, daha çalışkanı, daha kültürlüsü yoktur. Siz de şartlanırsınız ve onların çocuklarına hep o gözle bakarsınız. Yakından incelediğinizde, istisnalar dışında, onların da sizin çocuğunuz ve benim yeğenlerim gibi birer çocuk olduklarını görürsünüz. Bu iki tezat arasında daha hálá hangisinin doğru olduğuna karar veremedim.

Pek çok anne ve baba kendi olmak istedikleri ve fakat olamadıkları meslekleri çocuklarına aşılamaya kalkarlar. Her çocuk kendi karakteriyle ve kendi yapısıyla doğar. Uygun olmayan meslekleri çocuklarımıza zorla yaptırmaya çalışmayın. Sonra hem siz, hem de çocuklar bedbaht olurlar. Ama ne meslek seçerlerse seçsinler, o meslekte en iyisi olmalarını aşılayın. Karakterlerine göre, çocuklarınızın hobi edinmelerini temin edin, zira zor zamanlarında hobileri onlara yardımcı olacak ve mesleklerinden daha değişik dünyalara taşıyacaktır. Unutmayalım ki ağaç yaşken eğilir, dolayısı ile çocukken çocuklarınıza ne verirseniz aynen bir kamera gibi özümseyeceklerdir. Anneleri ve babaları ile beraber olmaktan zevk alabilecekleri programlar tertip edin. Yanınızda münasip yerlere götürmeye gayret edin, görsel eğitimin yerini hiçbir şey tutmaz.

Aslında bütün çocukların, özellikle de Türk çocuklarının mutlu olmaları lazım, çünkü öğrendiğime göre dünyada yegáne çocuk bayramı olan ülke biziz. Ama Türkiye'de politika nüfus planlamasını maalesef önemsemedi ve bizi ‘‘sokak çocukları’’ gibi sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Böyle bir bayrama sahip olan bir ülke için ne acıklı değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları