Böyle mi olur model ortaklık

ÇOK değil, daha geçen nisan ayında TBMM’ye hitap ederken “model ortaklık” tanımını kullanmıştı Başkan Barack Obama Türk-ABD ilişkilerini tanımlamak için.

Haberin Devamı

“Model ortaklık” kavramı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen aralık ayı başında Washington’a yaptığı ziyaret sırasında iyice yerleşmiş, Erdoğan Oval Ofis’teki açıklamasında bu model ortaklığa “daha geniş bir anlam” verileceğini duyurmuştu.

Bu geniş anlamlı model ortaklık, geçen hafta ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde kabul edilen “soykırım” tasarısıyla bir kazaya uğramıştır.

ANKARA GECİKİRKEN

Önce bir hasar tespit raporu çıkartalım. Komite Başkanı Howard Berman’ın bu tasarının gündeme alınacağını açıkladığı tarih 5 Şubat. Yani bir aydır bu oylamanın yapılacağını Türk ve Amerikan tarafları biliyor. Buna rağmen kazanın yaşanmış olması, bir aylık sürenin nasıl değerlendirildiği sorusunu gündeme getiriyor.

Haberin Devamı

Ankara’nın harekete geçmekte gecikmiş olduğu bir vaka. Bu arada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Şubat tarihinde Katar’da ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’la yaptığı görüşmenin de Amerikan Yönetimi’ni harekete geçirmek açısından yeterli olamadığı anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başkan Obama’yı araması ise oylamadan ancak 24 saat önce gerçekleşmiştir.


Obama Yönetimi’ne gelince, bu kazanın yaşanmasında ciddi bir ihmalin sergilendiği inkâr edilemez. İhmalin kasıtlı mı yoksa kasıt olmaksızın mı gerçekleştiği konusunda iki zıt görüş var.

OBAMA YÖNETİMİ HAREKETSİZ KALDI

Birinci görüşte olanlar, Yönetim’in bilinçli bir tercihle hareketsiz kalarak, Ermenistan’la imzalanan protokollerin onayı konusunda kendisini yarı yolda bıraktığını düşündüğü Türk hükümetini uyarmak, rahatsızlığını aktarmak amacıyla bu yönde davrandığını savunuyor.

İkinci görüşte olanlara göre, herhangi bir kötü niyet söz konusu değil; kaza yalnızca yönetim kademelerinin beceriksizlik ve muhakeme eksikliğinden kaynaklandı.
Yeni, yönetim kademeleri “çuvalladı”.


Musevi lobisinin de hareketsiz kaldığı konusunda da genel bir görüş birliği var. Dışişleri Bakanı Prof. Davutoğlu aksi yönde düşünse de, Washington’da neredeyse bütün uzmanların görüşü, bu lobinin Başbakan Erdoğan’ın gerek Davos çıkışı gerek İsrail’e karşı açık bir husumet politikası izlemesinden duyulan rahatsızlığın hissettirilmek için yardımcı olmadığı yönünde.

Haberin Devamı


Yönetim, tasarının bundan sonra genel kurula inmesini engelleyerek krizin daha fazla büyümesini önlemiş gözüküyor. Bundan sonraki kritik dönemeç noktası, Başkan Obama’nın 24 Nisan’da yayımlayacağı mesajda “soykırım” sözcüğünü kullanıp kullanmayacağı sorusu.


Tasarı genel kurula gelmediği ve Obama “soykırım” sözcüğünü kullanmadığı sürece ilişkilerin yaşanan bütün sarsıntıya rağmen bir şekilde toparlanacağı söylenebilir. Her iki tarafın da karşılıklı çıkarları bir şekilde bu krizin geride kalmasını dayatacaktır. Bununla birlikte, protokoller dosyasının ilişkileri ipoteği altına alma potansiyelini taşıdığını görmezlikten gelemeyiz.

BAŞBAKAN KONGRE’YE ACIYABİLİR Mİ?

Haberin Devamı

Sorun, Yönetim kanadından çok Ankara’da yapılan bazı açıklamaların Kongre kanadında ek bir hasarın ortaya çıkması halinde yaşanabilir.

Bunların başında Başbakan Erdoğan’ın komitedeki karardan “komedi-parodi” diye söz etmesi, bununla yetinmeyip hafta sonunda Şanlıurfa’da “Oradaki basit bir hesaba, basit bir diaspora hareketine Türkiye’yi feda edebilecek anlayışa doğrusu ben acıyorum ve gülüyorum” şeklindeki sözleri geliyor.

Erdoğan, komiteye kızmakta haklı ve Türkiye’nin tepkisini ortaya koymak durumunda. Ama başbakanların dış politika konularında görüş açıklarken asla geçmemeleri gereken bir eşik var ve bu tür ağır sözler endişe ederiz ki kendisinin Kongre kanadındaki imajına ciddi zarar verebilir.

Haberin Devamı

Diyebilirsiniz ki, Başbakan Erdoğan duygu fırtınalarının insanıdır ve onu öyle kabul etmek gerekir. Peki o zaman akademik kariyerden gelen, profesör unvanına sahip olan ve öyle öfkeli bir ruh dünyasından gelmeyen bir dışişleri bakanının başka bir ülkenin parlamentosundaki oylama için “rezalet” sıfatını kullanmasını nasıl izah edeceksiniz?

TBMM’deki 1 Mart oylamasına ABD Dışişleri Bakanı “rezalet” deseydi, ne hissederdik? 

Yazarın Tüm Yazıları