Paylaş
Muhtemel ki, son bir haftadır 8 Mart vesilesiyle yazılan ‘Türkiye’de kadın olmak’ çerçeveli yazılardan sıkıldınız. Fakat hepi topu bir hafta süren bir durum, sıkın dişinizi, biraz daha tahammül etmeye çalışın. Yarından sonra mevsim normallerine döneriz.
Türkiye’de kadın olmak denince karşımıza sorundan başka bir şey çıkmıyor ancak bu yazı ‘memlekette iyi şeyler de oluyor’ kontenjanından yazıldı. Yine de iyi haberden önce kötü haberi verelim:
Geçen yılın verilerine göre Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 29, istihdam oranı yüzde 26. Bu rakamlarla, kadının ekonomiye katılımında 135 ülke arasında sondan dördüncüyüz. 2023 için hedef, işgücüne katılım oranında yüzde 35. Avrupa Birliği’nin 2020 hedefiyse yüzde 75.
İyi haberse, ülkede bu tabloyu yerle bir eden işletmeler de olduğu...
Nur Ger, TÜSİAD Kadın Erkek Eşitliği Çalışma Grubu Başkanı. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı TESEV’in, Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği KA.DER’in ve Kadın Girişimciler Derneği KAGİDER’in kurucu üyeleri arasında. 2011’den beri de Haklı Kadın Platformu yönetiminde. Aynı zamanda Suteks isimli orta ölçekli tekstil şirketinin sahibi.
BM STANDARDINDA İŞ YERİ
Suteks, bu hafta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın açtığı ‘Çalışma Hayatında Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi’ yarışmasında, orta ölçekli işletme kategorisinde birincilik ödülü aldı. Geçtiğimiz günlerde de Birleşmiş Milletler Kadını Güçlendirme İlkeleri Sözleşmesi’ni imzalayan ilk Türk KOBİ’si olmuştu. Bu sözleşmenin altına imza atan yönetici, çalışanlarına, özellikle de kadın çalışanlarına pek çok önemli vaatte bulunuyor: Cinsiyet eşitliği için üst düzey kurumsal liderlik oluşturacağını, işyerinde tüm kadın ve erkeklere adil davranacağını, insan hakları ve eşit muameleyi destekleyeceğini, tüm kadın ve erkek çalışanların sağlık, güvenlik ve refahını garanti edeceğini, kadınları profesyonel gelişim ve eğitim konularında teşvik edeceğini, onları güçlendirecek yöntemleri hayata geçireceğini, cinsiyet eşitliğini sağlamak için yaptıklarını kamuoyuyla paylaşacağını taahhüt ediyor.
KADINLAR DAHA ÇOK KAZANIYOR
Evet hepsi çok büyük laflar ama ne anlama geliyorlar? Suteks’in diğer işletmelerden farkı ne? Kadınlar ne olunca iş yerinde erkeklerle eşit oluyor? Bir bakalım:
* Suteks’te 15’i kadın, 20’si erkek olmak üzere toplam 35 çalışan var.
* Kadınların 11’i üniversite mezunu. Erkeklerde yüksek öğrenim görenlerin sayısıysa 4.
* Kadınların maaş ortalaması 3 bin 589, erkeklerin maaş ortalaması ise 2 bin 735.
* Çalışanlar dilek ve şikayetlerini doğrudan ve kesintisiz olarak yönetimle paylaşabiliyor, bu dilek veya şikayetler 24 saat içinde çözümleniyor.
* Belirli bir pozisyon için yapılan iş başvurusu, o pozisyonun bulunduğu birim çalışanlarının oluşturduğu takım tarafından değerlendiriliyor. Cinsiyet, ırk, din, medeni hal gibi özellikler tercihlerde belirleyici olamıyor.
* Kadın çalışanlar doğum yaptıklarında 90 günlük doğum iznine ek olarak toplam 30 gün ek ücretli izin kullanıyorlar.
* Günlük bir saatlik yasal emzirme süresine ilave bir saat daha ücretli emzirme süresi kullanıyorlar.
* Doğumu izleyen bir yıl boyunca 09.00-12.30 arasında çalışılan cumartesi günleri ücretli izinli sayılıyorlar.
Nur Ger, BM sözleşmesinin altına imza atmakta çok bile geç kaldıklarını söylüyor: “Türkiye’de kadının çalışma hayatında var olabilmesi için ekstra desteğe ihtiyaç var. Biz buna pozitif ayrımcılık diyoruz. Ama eğer bir erkek çalışanımız eşinden ayrılıp çocuğuna bakmak zorunda kalsaydı ve bu konuda bakıcı veya kreş bulma zorluğu çekseydi aynen bir kadın çalışanımızın imtiyazlarından faydalanabilirdi. Ben on yıllardır SKT’larda çalışırım. Toplumsal bilinç oluşturmanın yolunun STK’lardan geçtiğine yürekten inanıyorum.”
Cinsiyet eşitliği sağlanmış bir iş yeri yaratmanın zor olup olmadığını soruyorum. “Eğer siz cinsiyet eşitliğine yürekten inanmışsanız ve öyle yaşıyorsanız, birey olarak demokrat ve şeffafsanız hiç de zor değil” diyor: “Yani zor olan demokrat olmak, profesyonel olmak, takım çalışmasına değer vermek, yaratıcılığı desteklemekse, bunlar bir toplumun olmazsa olmaz değerleridir.”
SANKİ İSKANDİNAVYA
Nur Ger sanki başka bir dünyadan bahsediyor gibi değil mi? Ya da şirketi bu coğrafyada değil de İskandinavya dolaylarında faaliyet gösteriyor. Kadınları doğurmaya bu kadar özendirirsen bırakın üçü, beş çocuk bile yapmazlar mı? Doğum izni, süt izni, bakıcı kaçtı, okul kar tatili oldu... Ondan sonra kadın personeli koyduğun yerde bul bulabilirsen. Oysa onların yerine erkek çalışan istihdam edilse, gerekirse gece yarısına kadar bile çalışırlar. Çocuğun bakıcısı gidecek, eve yetişmem lazım gibi gerekçelerle karşınıza geçip sinirinizi de bozmazlar.
Bunları soran ben değilim tabii; şeytanın avukatı... Nur Hanım şöyle yanıtlıyor sayın avukatı: “Biz bir çalışanın kurumuna kazandırabileceği değerleri çalışma saatiyle ölçmeyiz. Siz en yüksek motivasyonla çalışan mutlu ve huzurlu bir insanın ve o insanlardan oluşan bir takımın kurumuna kazandırabileceği değerlerin sınırını bilebilir misiniz? Onun içindir ki, kadın çalışanlarımızın doğum ve annelik süreçlerindeki direkt mesai saatlerini kayıp diye görmeyiz. Keza erkek çalışanlarımızın da ailevi sorunları nedeniyle işe gelemedikleri tüm saatleri aynı değerlendiririz.”
İçinde bulunduğumuz ve normalleştirdiğimiz koşullardan bakınca konuşan bir iş veren değil de kanatsız melek gibi geliyor değil mi? Ama o şöyle diyor: “Çalışma hayatındaki kadınlarla ilgili bugünkü hedefleri içime sindiremiyorum. Bir ön önce kadınlarımızın çalışma hayatının içine girmesini sağlayacak bir zihniyet değişikliğine ve bütüncül politikalara gidilmesini öneriyorum.”
Bize onlarca Nur Ger lazım.
Paylaş