Bir zamanlar lay lay lom

Pazartesi akşamı, Babylon’da ‘Bir Zamanlar’ serisinden çıkan albümlerin sonuncusu olan karışık albümün, aramızda Eski Kırkbeşlikler gecesi şeklinde anılan partisi vardı.

Geçtiğimiz haftasonu bambaşka bir etkinlik için Mardin’deydim. (Ki bu konuyu bilahare uzun uzun açarız.) Dört beş gündür uyuduğum uykunun miktarı toplasanız 10-15 saati bulmaz. Demem o ki ortalıkta eşekten düşmüş karpuz kıvamında dolandığım için, partiyi es geçmeye kararlıydım. Yine de işte, alışmış kudurmuştan beter. Kıpraştı bünye... Kalktık gittik.

Babylon, Babylon olalı, böyle, yani bu tip bir kalabalık görmüş müdür bilemiyorum.

Bu satırların 33 yaşındaki yazarı, yaş ortalamasını dramatik bir şekilde düşüren üç-beş kişiden biriydi. Uzun zamandır kendimi böylesine genç hissettiğimi hatırlamıyorum.

Zira icracılardan ve izleyicilerden oluşan kitlenin yaş ortalaması, ben diyeyim 60, siz deyin 70...

Fakat tabii bir yandan o tepe sersemi hálimizle, ihtiyar delikanlıların ve cici ablaların dinamizmiyle kıyaslayınca, ruhen moruk tabir edilebilecek yegáne eleman da bizdik herhálde.

Erol Büyükburç, üzerinden kırmızı bir eşofmanla, elini yumruk yapıp zıplayarak; ‘Haydi gençlik hop hop hop’u söylüyordu, anlatabiliyor muyum?

Zuhal-Meral ikilisi yine bir örnek giyinmişler, pembelere bürünmüşler, bir de üzerine sarışın olmuşlar, lolipop gibiler...

Seyyal Taner’in ahvalini açmaya lüzum görmüyorum. İki şarkı boyunca kendisini izledim, o kafasını salladıkça, benim boynum tutuldu.

Erol Evgin, Atilla Atasoy, Yeşim, Ercan Turgut, Ayşe Mine, Funda, Zeliha, Coşkun Demir, Erkut Taçkın, Uğur Akdora...

Ben ne yaptım? Merak böcüğü sokmuş bir gazeteci olduğum için, dinlediklerim ve gördüklerimle yetinmeyip, başka konulara takıldım.

Meselá o dönemin şarkılarının ortak paydası, olmazsa olmazı olan ‘Lay lay lay’ın mucidi kimdir? Mikrofonun icadı kadar merak ediyorum, yemin ederim.

Sonracığıma... Benim yaşlarımda olanlar hatırlayacaktır. Yine meşhuur bir Küçük Kız vardı. O kardeşimiz ne oldu acaba?

Şarkının kahramanı olan söz konusu Küçük Kız, bir gün arkadaşlarıyla oynamaya sokağa çıkmadı diye arkadaşları hadise çıkarıp, Küçük Kız’ı sorguya çekiyordu:

‘Küçük kız, küçük kız, söyle bana nerdeydin? / Dün sabah bekledim, oynamaya gelmedin? / Dün sabah bekledim, hiç görünmedin?’

Küçük Kız da edepli bir insan olduğu için rapor veriyordu:

‘Sormayın çocuklar, ah neler oldu / Yüreğim tutuştu, gözlerim doldu / Başıma gelenler, eğer bilseniz / Çok üzüntü duyar, ağlardınız siz.’

Bu şarkı şimdilerde yapılsa, içimize fena hálde kurt düşerdi. Allah muhafaza toplu tecavüze mi uğradı, maganda kurşunuyla mı yaralandı?

Ama 70’li yılların naif şarkılarında böyle şeylere pek rastlanmazdı. Dolayısıyla şarkının sonlarına doğru iyiden iyiye artan gerilime, Küçük Kız’ın oyuncak bebeğini düşürüp kırmasının neden olduğunu öğrenirdik.

Bünye nostaljiye doydu velhásıl. Ya işte böyle... Bir zamanlar lay lay lom bir hayatımız vardı. Nihilizme emin adımlarla yaklaştığımız bugünkü içi acımış kadın nere, o şarkının hafif ebleh Küçük Kız’ına en iyi arkadaşıymış gibi kulak kabartan o salak küçük kız -yani bendeniz- nere...
Yazarın Tüm Yazıları