Bir ses de Ali Poyrazoğlu’ndan ‘Hatayı tamir etmek gerek’

“Fuarımı geri istiyorum” başlıklı yazım çok ses getirdi... Bu arada yazılarımın ses getirmesi, beni çok mutlu ediyor.

Haberin Devamı

Fakat sakın yanlış anlaşılmasın... 35 yıldır bu iş yapıyorum ve asla da kompleksim yok.   Size, kendimi över gibi bir durumda olmayı, asla istemem. Tabii yüzlerce beni destekleyen olumlu mail arasında, bir tane de nazar boncuğu vardı... Atalay Tuna adlı okuyucumdan. Tuna, benim İzmirle ilgili olumsuz düşüncelerim nedeniyle, İstanbul’a dönmemin daha hayırlı olacağını yazmış. Bu da bir fikir, saygı duyarım. Yüzlerce mail içinde, iki mail var ki, sizler de onları iyi tanıyorsunuz.  Biri sevgili dostum ve 35 yıllık arkadaşım, büyüğüm Ali Poyrazoğlu’undan. Diğeri de Hürriyet Ege’nin, yazılarını keyifle okuduğunuz, değerli bir isim, ağabey dediğim sevgili Yaşar Aksoy’dan. İkisini de okuyun. Ben bu tartışmayı, sizleri sıkmama adına burada noktalıyorum. Ama sizlerin takipçisi olmasını da yürekten istiyorum...   
Sevgili canım kardeşim Şenay;
Önce iyi bayramlar. Bugünkü yazın, fevkalade olmuş. Yazdıkların kelimesi kelimesine doğru. Ağladım sinirimden. Bütün güzellikler birer birer yok ediliyor. Kültürparkı kazıp, altını otopark yaptıklarını unutmuşsun. Sanki başka yer yokmuş gibi. Bu konunun takipçisi olmalıyız. Kültürparkı ve İzmir Fuarı’nı, eski haline getirmeleri için el ele vermeliyiz. Ben böyle bir sivil inisiyatifte çalışırım. Yıkılan tiyatrolar mutlaka yeniden yapılmalı. Çok önemli bir kültürel, ekonomik ve sosyal bir olguydu. Yeniden İzmir’e, Ege’ye, Türkiye’ye kazandırılması gerekir. Küçük bir  not; tiyatrolar ve başta Atalay’ın bahçesi olmak üzere, bir çok yer, bütün yaz boyunca açık  olurdu. Ben sadece fuar zamanı değil, yaz boyunca, oyunlarımı sergilerdim. Bütün yaz süren bir şenlikti kültürpark tiyatroları ve gazinoları... İzmir’e de büyük bir ekonomik canlılık getirirdi. “Zararın  neresinden dönülürse kardır” deyip, yapılan hatalarla yüzleşip, tamir etmelerini sağlamak gerek.
Sevgiler canım kardeşim
Ali Poyrazoğlu
Bir mail de
Yaşar Aksoy’dan
...Selam ve sevgilerimle... Kutlarım...
Şenay Düdek hepimizden erkek çıktı!
Şenay Düdek’in gazetemizde yayınlanan, 31.8.2011 tarihli ve “Fuarımızı geri verin” başlıklı, gülle gibi yazısını, dehşet içinde okudum... Yüzde yüz haklıdır... En can alıcı bölümünü yeniden okuyalım;
“- Cumartesi akşamüstü fuarı şöyle bir dolaştım. İçim yandı. Cız etti. İn, cin top oynuyor. Fuar da benim gibi ağlıyor için için. İzmir’in kalbi atmıyor artık. Sahipsiz kedi ve köpekler sarmış her yanı. Pislik içinde. İzmir’e geldiğim günden beri söylediğim, ama bazılarının kafalarına sokamadığım o bitki bitleri, larva halindeyken aşılanmadığı için tıpkı İzmir Körfezi ve Alsancak’ı sardığı gibi burasını da sarmış. Kaşına kaşına dolaştım. Ve lanet ettim. İzmir’i bu hale getirenlere, Behçet Uz’un yaratığı o muhteşem fuar yok artık. Kemeraltı bile fuar sayesinde cıvıl cıvıldı. Susuz Dede de canlılık vardı. Sokaklar insan seliydi. Ya şimdi? Neymiş ihtisas fuarıymış. Hadi be! Ben eski fuarımı istiyorum. Yalnız ben mi? Yüzlerce, binlerce insan da.. Sorun, araştırın, bakın..”

* * *

Haberin Devamı

Şenay Düdek, bu yazısında fuar derken Kültürpark’ı kastediyor, anlayan anlamıştır. Yazı aslında epey uzun. Çok detaylı bir Fuar ve Kültürpark nostaljisi yapmış. Eleştirileri, dedim ya, gülle gibi. 80 yaşını kutlayan fuarı, 80 yaşında bir nineye döndürdüklerini ileri sürüyor.
Kutlarım kendisini...
Her türlü çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu yıllarca gördük, fark ettik, aman cici başkanlar üzülmesin diye içimize attık, belediye kadrolarını dolduran gazeteci meslektaşlarımızın oğulları, kızları, gelinleri, eş dostları alınmasın diye sustuk... Altı oklu parti yara almasın diye sesimizi çıkaramadık... Yanlışlıkları hiç yazamadık, belediyeden gelen reklamlar kısılmasın diye... Türk Büyükleri heykel galerisini, Mehmetçik ve mermi taşıyan Ayşecik heykellerini, bir gecede kaldırdılar, güya pek yurtsever geçiniriz, gıkımız bile çıkmadı...
Şükrü Kocagöz’ün, yarışma kazanmış, yeni Kültürpark projesini iç ettiler, sevgili fuarımızı işporta panayırına döndürdüler, otomobil mezarlığına çevirdiler, ulusal ruhunu öldürdüler, İzmirli tadını yok ettiler, hiçbir ciddi kitlesel kültürel aktivite yaratamadılar... Aman azman siyasi çevreler üstümüze sıçramasın, filanca parti genel başkanı yıpranmasın diye, başımızı öte yana çevirdik.
Fuar tarihini korumakla yükümlü olduklarını ilan eden, şovcu sivil liderler, belediye kadrolarına çöreklendiler, sus pus oldular, yine iki laf edemedik. Yıllarca sustuk..
Helal olsun Şenay Düdek’e..
Hepimizden erkek çıktı!
Yaşar Aksoy – 2 Eylül 2011

Haberin Devamı

Biraz kültür ve eğlence

Ayvalık’ta renkli gün ve geceler

Bu yıl 8’incisi yapılan “Ayvalık Kültür Sanat Günleri”ne çok istediğim halde gidemedim. Başlangıçta Bodrum’daydım. Gidiş, gelişlerde araba kullandığımdan yoruldum. Ne Datça ne de Ayvalık’taki o sanat ve kültür günlerinde olamadım. Hoş, Ayvalık devam. Renkli kültür ve sanat dolu gün ve geceler sizleri bekliyor. Bale, klasik müzik konserleri, caz, tiyatro, söyleşi ve sergilerle geçirilecek bir sanat haftası  kısacası... Kaçırmayın derim. Güneş, deniz, Cunda’da balık ise bonus...

Tezer ve Arkan’dan dinleti

Efendim, bu akşam saat 18.30’da Birsen Tezer ve Hüsnü Arkan’dan, Armutçuk Pazaryeri’nde dinleti var. Geçtiğimiz aylarda İzmir Havagazı’nda da bir gösterisi olan Birsen Tezer,  82-83 yıllarında katıldığı, Milliyet Liselerarası Müzik Yarışmaları’nda aldığı derecelerle müzik yaşamına girdi.  1984 yılında İ.T.Ü Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda eğitime başladı. Kanun enstrümanını seçip, Erol Deran’dan ders aldı. On yıl Bodrum’da sahneye çıktı.  Arkadaşlarıyla geliştirdiği projeyle, beş kişi tek bir duyguda yoğunlaşıp bütünleşmeyi başardı. Bu çalışma sonucunda, bir albüm ortaya çıkardı. Albümde kendi bestelerinin yanı sıra, Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur, İlhan Şeşen ve Zafer Cımbıl’ın eserlerini de yorumlandı. “Cihan” adlı albümü, Kalan Müzik etiketiyle dinleyicilerine sundu. 1958 yılında İzmir’in Kınık İlçesi’nde doğan Hüsnü Arkan ise, 1975 yılında, Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Yüksekokulu’nda üç yıl mimarlık okuduktan sonra, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1990’da, Şanar Yurdatapan’ın düzenlemeleriyle, ilk solo albümü ‘Bir Yalnızlık Ezgisi’ni çıkardı. Kendi şarkılarından oluşan bu albümde, şarkı sözlerinin yanı sıra, Nazım Hikmet, Can Yücel, Ülkü Tamer, Muzaffer Erdost ve Louis Aragon’un dizelerine de yer verdi. İyi bir  yazar. Roman ve şiir kitapları var.

Haberin Devamı

İdil Biret’ten resital

Bu akşam saat 20.30’da ise, Alibey Kültür Merkezi’nde, İdil Biret konseri var. Resital ücretli. Türkiye’nin “harika çocuğu” İdil Biret’in müziğe olan ilgisi 2 yaşında başladı. 5 yaşına geldiğinde olağandışı müzik yeteneği, “absolut” kulağı ve duyduğu her parçayı anında, eksiksiz olarak piyanoya aktarabilme yeteneği ile Türk ve Avrupalı müzik çevrelerinin hayranlığını kazandı, bildiğiniz üzere. Sanatçı bugüne kadar, Kraliçe Elizabeth (İngiltere), Van Cliburn (ABD), Busoni (İtalya), Montreal (Kanada), Liszt (Weimar, Almanya) gibi birçok piyano yarışmasında jüri üyeliği yaptı. 1971’de Devlet Sanatçısı ilan edildi.
Yarın, yani 8 Eylül Perşembe saat 21.30’da , İzmirlilerin de çok iyi bildiği bir oyun sergilenecek. ‘Bavul’. Volkan Severcan, Ayşen Gruda, Melda Gür, Nuri Gökaşan’ın rol aldığı oyun Amfitiyatro’da...  9 Eylül Cuma ise Bulutsuzluk Özlemi ve Moğollar’ın konseri var. Yine Amfitiyatro’da. Saat 21.00’de.  Bulutsuzluk Özlemi’nin değişmeyen üyelerinden sevgili Sina Koloğlu, sevdiğim bir arkadaşım. Milliyet Gazetesi’nin televizyon eleştirmeni de olan Sina, aynı zamanda çok iyi bir müzik adamı da.

Yazarın Tüm Yazıları