Paylaş
Sevdiğiniz kadına açabileceğiniz en güzel şarap ise ‘La Tache’dır.
Böyle şeylerde faturaya bakılmaz ama ben yine de fiyatları vereyim, havaya girip zorda kalmayın, bana da küfür etmeyin.
Bir şişe Sassicaia ’yı ortalama bir Avrupa restoranında 150 ile 250 Euro arasında açtırabilirsiniz.
Ya La Tache...
Paris’te normal bir yılını 900 ile 1200 Euro arasında açtırabilirsiniz.
Pazarlık yapılabilir ama etkilemeye çalıştığınız bir kadının önünde bunu yapmak ister misiniz bilmem.
Ben yapamam, yapmam…
TÜRKİYE’DE AÇMAYA KALKARSANIZ AMAN HA
Türkiye’de ikisini de bulmanız kolay değil.
Benim bilebildiğim La Tache İstanbul’da sadece bir restoranda var. Onun da yanılmıyorsam bir tek şişesi kaldı.
Fiyatı mı?
Hiç sormayın, ben bile söylemeye utanıyorum.
Sadece şunu söyleyeyim. Aşık bir erkek için açacağı her şişe La Tache ’ın fiyatı makuldur….
Biliyorum çok büyük bölümünüz içinizden, “Oha” demesiniz bile “Yok artık” diyeceksiniz.
Haklısınız. Bu kadar parası olmayanlara da müjdem var.
Artık sevdiğiniz kadına sunabileceğiniz her fiyat grubunda olağanüstü şaraplar var.
Yalnız şunu söyleyeceğim. Kadını gerçekten seviyor, önem veriyorsanız, verebileceğinizin biraz üzerine çıkmaktan korkmayın.
Fark yaratın.
Helikopter geniş üzüm bağlarının üzerinde alçalmaya başladığında La Tache rüyasından uyanıp kendime geliyorum.
Karşımda Kanat Atkaya oturuyor.
Elimizde birer kadeh şampanya var.
Yaşça büyüklük ve arkadaşlık kontenjanımı doldurmak üzereyim. Yol boyunca ona kadın ve şarap üzerine bütün fikirlerimi anlatmışım.
Terbiyeli çocuk. Sabırla dinlemiş. Ama yorgunluğu gözlerinden okunuyor.
TÜRKİYE’NİN BORDEAUX’SU NERESİ DERSENİZ İŞTE BURASIDIR
Denizli’nin Güney ilçesindeyiz. Burası Türkiye’nin Bordeaux’su…
30 bin dönüm çok düzgün ekilmiş üzüm bağı var.
Şu an Türkiye’nin en gözde şarapları bu bölgenin üzümleriyle üretiliyor.
Şundan eminim... En geç 5-10 yıl içinde bu bölge, Bordeaux gibi, Napa gibi, büyük şarap turlarının yapıldığı bir yer haline gelecek.
Güney, Türk şarapçılık tarihine bundan sekiz yıl önce geçmeye başladı.
Bunun öncülüğünü de bölgenin 1 numaralı şarap üreticisi olan ‘Pamukkale’ şirketi yaptı.
Önce Türkiye’nin ilk ‘Şiraz’ları gelmeye başladı.
Onu Merlot ve Cabarnet Sauvignon’lar izledi. Ardından Chardonnay, Sauvignon Blanc, Narince ve son yıllarda Öküzgözü geldi.
Şimdi Kavaklıdere, Doluca, Sevilen ve öteki bazı üreticiler de Güney’de kendi bağlarına sahip oldular. Bu şirketlerin A kategorisindeki şaraplarının önemli bir bölümü burada üretiliyor.
Bağların çoğu 3-4 yaşında. Asıl büyük ürünlerini önümüzdeki yıllarda almaya başlayacaklar.
Ama bölgedeki üreticilere anlatamadığım bir şey var. Güney sınır işaretlemesini hâlâ yapamadılar.
Önümüzdeki günlerde, mücavir bölgelerden gelen üzümlerin de ‘Güney’ adı altında şişelendiğini görürse kimse şaşırmasın.
GÜNEY’DE HER ŞEY BİR FOTOĞRAFLA BAŞLADI
Pamukkale şarap şirketinin Güney ilçesindeki binadan içeri girerken, Yasin Tokat ’a, “Türk şarapçılık tarihi yazıldığında, ilk sayfaya işte böyle bir fotoğraf koymak gerekir” diyorum.
Fotoğrafta bir masa görüyoruz.
Etrafında sekiz kişi var. Üçü kadın... Başlarında yörenin geleneksel örtüleri..
Damacanalardan aldıkları şarapları şişelere dolduruyorlar. Erkeklerden biri şişelerin üzerine etiket yapıştırıyor.
Ayakta duran ise ilkel bir aletle şişelerin ağzına mantarı yerleştiriyor. En başta oturan erkek, Bulgaristan göçmeni Recep Amca…
Şirketin ilk şarap yapımcısı o...
Bugün Türkiye’nin en büyük şarap üreticilerinden biri olan Pamukkale’nin hikâyesi işte bu fotoğrafla başlıyor.
Şirketi 1963’te dedeleri kurmuş.
Babaları ile birlikte beş kardeş ortak olmuşlar. Bugün şirketin 1 numarası durumundaki Yasin Tokat Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde okumuş.
Pamukkale başarılı bir aile şirketi. Babadan görme usullerle başlamışlar, ama bugün modern şarapçılığın bütün ayrıntılarını uyguluyorlar.
Pamukkale, 15-20 lira bandındaki kaliteli şarabın en başarılı üreticilerinden biriydi.
Şirket şimdi geçen yıl kendisini bir üst düzeye de taşıyacak yeni ürün gamını piyasaya sundu. ‘Nodus ‘ adını verdikleri bu yeni seri bir yıl gibi kısa bir sürede kendine iyi bir yer edindi.
İYİ ŞARABI RESTORANDA KAÇ LİRAYA İÇMELİYİZ
Nodus’larla ilgili ilk gözlemlerim şöyle:
- ŞİŞE Yukarı doğru hafif genişleyen Fransız şişeleri son derece modern.
- ETİKET Pamukkale’nin öteki ürünlerini de yukarı taşıyacak bir estetik anlayışla hazırlanmış. Nitekim Nodus piyasaya çıkar çıkmaz şirketin daha ucuz ürünleri olan Anfora ve Trio ’nun etiketleri de modernleştirildi.
- KALİTE Nodus kaliteli bir şarap. Pamukkale, Türkiye’ye Şiraz’ı tanıtan şirket. Ama bana göre en başarılı oldukları üzüm Cabarnet Sauvignon. Pamukkale’nin Cabarnet’leri, restoranlarda ve özel yemeklerde rahatlıkla servis edilebilir.
- FİYATLAMA Aynı segmentteki Kavaklıdere, Doluca, Kayra, Corvus, Büyülübağ, Arcadia, Prodom, Urla, Vinkara ve bütün öteki markalar 40 lira ve üzeri seviyede. Bence hepsi çok pahalı.
- GERÇEK FİYATI NE Bana göre bu şarapların piyasa fiyatları 30 lira bandında olmalı ki, Pamukkale’nin çok başarılı Anfora 2006 Cabernet Sauvignon’un, piyasadaki 15 liralık fiyatı ile farkını açıklayabilsinler.
- RESTORAN FİYATI Ayrıca üst segmentteki bu şarapların hepsini iyi restoranlarda 100 liranın altında içebilmeliyiz.
- ÖNEMLİ NOT Ancak bu şarap hakkında gerçek bir fikir sahibi olmanız için, önümüzdeki günlerde yapacağım karşılaştırmayı da beklemeniz yararlı olur. Türk şarapçıları son yıllarda öylesine güzel işlere imza atıyor ki, kimseye haksızlık yapmak istemiyorum.
TİTANLAR SAVAŞINDA GÜNEY CEPHESİ
Bağ evinin terasında olağanüstü güzel bir müzik çalıyor.
Puccini’nin ‘O mio babbino cara’sını dinliyoruz.
Masanın bütün detayları aşırı bir titizlikle gözden geçirilmiş.
Bardaklar, özenle seçilmiş.
Güney bağları müthiş bir sonbahar güneşiyle pırıl pırıl parlıyor. Hepimizin keyfi yerinde. Bu yıl bölgede hava şartları yüzünden üründe yüzde 40’a varan eksiklikler var.
Ama herkesin yüzü gülüyor. Şarapçılık bu bölgeye Toscana’nın dokunuşlarını getirmiş.
Yasin Tokat, bu bölgenin yetiştirdiği ilk büyük şarapçı. Türk şarapçılığına büyük katkılar yapıyor. Nodus’un Chardonnay’si daha ilk yılında çok önemli bir uluslararası ödül kazanmış.
Yanında Pamukkale’nin şarap yapımcısı Jean Luc Colin var. Onu ayrı bir yazı konusu yapacağım. Çünkü şu sıralar Türkiye’de şarapçılıkta iki zihniyet arasında adı konmamış büyük bir rekabet yaşanıyor. Bir yanda, bütün dünyada yıldızı parlayan Robert Parker ’ın yeni dünya zihniyeti var. Öteki tarafta ise Fransa’nın geleneksel anlayışı…
Önümüzdeki günlerde bu ‘Titanlar Savaşını’ size ayrıntılı anlatacağım. Ayrıca bu iki ekolün Türkiye’de ürettiği şarapların bir karşılaştırmasını yapacağım.
TÜRK ŞARAPÇILIĞINA KADIN ELİ DEĞİNCE
- Türk şarapçılığının en şanslı yanlarından biri, kadın elinin değmesi. Sibel Kutman’ın çabalarını hepimiz biliyoruz. Yeni yeni parlayan Arcadia’nın arkasında da genç bir kadın var. Mey’in pazarlamacıları da kadın.
Pamukkale’nin takımının en parlak isimlerinden biri de ailenin İstanbul’da yaşayan üyesi Selda Tokat.
Bu ismi bir kenara yazın, çünkü önümüzdeki yıllarda sık sık işiteceksiniz. Pamukkale’nin modenleşen etiket ve şişe anlayışında, pazarlamadaki atılımlarında onun büyük payı var. En önemlisi de hayatı yaşamaktan zevk alan bir kadın.
- O gün çok parlak, geleceği çok açık bir şef tanıdım. Nişantaşı’daki yeni Park Hyatt’ın şefi Julien Piguet bir gün önceden Denizli’ye gelerek bize unutamayacağımız bir mönü hazırlamış.
Bu ismi de bir kenara yazın. Michelin yıldızlı restoranlardan gelen genç bir şef. Cenevre doğumlu bir İsviçreli.
Nodus ’u bütün gücüyle ortaya çıkaran mönüsü gerçekten mükemmeldi. Onu kendi mekanında tanımak için Park Hyatt’a mutlaka gideceğim.
Boğaz’daki Four Seasons’un Milanolu genç şefi Paul ’le tatlı bir rekabet yaşayacaklarını sanıyorum. İstanbul başarılı genç şeflerin şehri haline geliyor.
Paylaş