Bir bankanın yalan reklamları

UZAN Ailesi, sahip oldukları televizyonda kendi reklamlarını yapmaya başladılar.

Bir ‘‘imaj’’ kampanyası yürütüyorlar.

Gerçi onların imajı öyle tek televizyonda yürütülen bir kampanya ile kolay kolay düzelmez ama, Uzan imajını düzeltmek için de para yetmez.

Neyse konumuz o değil.

Konumuz Star televizyonunda yayınlanan İmar Bankası reklamları.

Bu reklamlarda Uzanlar sahip oldukları bankanın sermaye yeterlilik rasyosunu açıklıyorlar.

Her şeyden önce böyle bir reklam yapmaları yasaya aykırı.

Ama Uzanlar zaten yasa masa tanımıyorlar.

İkinci ve daha önemli olan nokta ise verdikleri sermaye yeterlilik rasyosu oranı yalan.

Yalan da değil, kuyruklu yalan.

Uzanlar İmar Bankası'nın sermaye yeterlilik rasyolarının 8.1 olduğunu söylüyorlar.

Bu durum gerçeği yasıtmıyor.

Gerçek rakam bende mevcut ama açıklamam yasalara aykırı.

Bunu açıklamak yasalara aykırı olduğu için de, Uzanlar yalan bir rakamı ‘‘Sermaye Yeterlilik Rasyosu’’ diye ortaya atıyorlar.

Peki buna kim dur diyecek?

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu bu reklamları izlemiyor mu?

Halkın alenen kandırılmasına nasıl göz yumuyorlar.

Bu işin bir yaptırımı yok mu?

Ya Reklam Özdenetim Kurulu ne yapıyor?

Halk yanlış reklamla kandırılıyor.

Bir banka vatandaşa alenen yalan söylüyor.

BDDK İmar Bankası'nın gerçek durumunu bile bile bu duruma göz yumuyor.

Ama ben bunları Reklam Özdenetim Kurulu'na şikáyet ediyorum.

İstiyorlarsa bu banka hakkındaki murakıp raporunu kendilerine gönderip, gerçek sermaye yeterlilik rasyosunu gösterebilirim.

BDDK belli ki, bunların kontrolüne girmiş bile.

Ama birileri halkın ‘‘reklam’’ adı altında kandırılmasına ‘‘Dur’’ demek zorunda..

NOT: Geçmişte bankaların reklamlarına kimse karışmadı. Egebank'ta olanları biliyoruz.

Mısır turizmde bizden akıllı


BAYRAM tatilinde 4 gün Mısır'a gittim. Kızıldeniz kıyısındaki ‘‘suni turizm vahalarına’’.

Çölün denizle birleştiği yerede, taşıma suyla değirmen döndürürcesine, turizm bölgeleri yaratmışlar.

Dünyada aklınıza gelen ne kadar büyük otel zinciri varsa hepsi orada.

Sheraton, Mövenpick, Sonesta, kim aklınıza geliyorsa.

Mısırlı bir turizmci bunun çok doğru bir politika olduğunu anlattı.

‘‘Buraları çok ucuza bunlara kiralıyoruz. Onlar işletiyorlar. Personel bizden, tüketim malları bizden, müşteriyi bulup buraya getirmek onlardan’’ diyor Mısırlı.

Oteller sezon boyu dolu.

Mısır'da yatak kapasitesi Türkiye'nin çok altında. Gelen turist sayısı da öyle. Ama doluluk oranları neredeyse yüzde yüz.

Bunun temel nedeni ise yabancı otel zincirlerinin çokluğu.

Adamlar otellerini dolduruyorlar.

Bir faydası daha var.

Onu da Mısırlı anlatıyor:

‘‘Burada yabancı zincirlerin ve operatörlerin varlığı bizim için çok iyi. Yoksa mahvolurduk. Düşünün her yıl burada pek çok olay oluyor. Turistler öldürülüyor. 50'yi aşkın insanın aşırı dinciler tarafından öldürüldüğü olayı hatırlayın. Ama yabancılar bunları hemen unutturuyorlar. Medyanın gündeminden hemen düşürüyorlar. Çünkü onların işleri bozuluyor. Burada yabancı yatırımcılarla aynı deveye birlikte binmiş gibiyiz. Deve çökerse birlikte çölde yürümek zorunda kalacağımız için deveye iyi bakıyorlar.’’

Mısırlı bizden akıllıydı.

Yoksa orada sahilleri yabancı otel zincirlerine kiralamak yerine, partili yandaşlara verecek kadar uyanık parti liderleri yok muydu?

Fogg değil Atatürk


DOĞU Perinçek bir mektup yollamış ve 1991'deki düşüncelerini, 2002'de nasıl değiştirdiğini anlatan yazıma teşekkür etmiş.

‘‘İşçi Partisi'nin bütün program ve dinamikleri kamuoyu önünde didik didik edilmelidir’’ diyor.

Perinçek, geçmişte Kürt ayrımcılığını desteklemesiyle ilgili olarak Atatürk'ü örnek göstermiş.

Doğu Bey diyor ki: ‘‘Kurtuluş Savaşı yıllarında İngiliz emperyalizmi de Kürtlere özgürlük ve mahalli muhtariyeti savunuyordu, Atatürk de. İngilizler bölmek, Atatürk ise birleştirmek için.’’

Perinçek, Karen Fogg
ile Perinçek'in de bugün aynı şekilde karşı karşıya olduğunu savunuyor. Doğu Perinçek, Atatürk'ün daha sonra karar değiştirdiğini ve çözümün yanlışlığını görüp vazgeçtiğini belirtiyor.Perinçek, İşçi Partisi'nin de katkılarıyla Kürt sorununun ‘‘büyük ölçüde’’ çözüldüğünü anlatıyor.

‘‘Demokratik haklar kabul edilmiştir, Kürtçe dili serbesttir, Kürtçe yayın yapılmaktadır, ırkçılıktan kaynaklanan baskı ve haksızlıklar büyük ölçüde giderilmiştir’’ diyen Perinçek, şu anda öne sürülen taleplerin özgürlük değil, bölücülük adına yapıldığını söylüyor.

Benim mektuptan anladığım kadarıyla Perinçek kendisini Karen Fogg'a değil, Atatürk'e benzetmemiz gerektiğini ima ediyor.

İsteyenin bir yüzü kara da, Atatürk'e de biraz ayıp olmuyor mu Doğu Bey!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Spor kulüpleri halkı dolandırmadığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları