Başbakan’a ‘dedeler’ mektubu

SAYIN Başbakan...

“Dedelerden talimat alma dönemi sona eriyor” demişsiniz.

Neyi kastettiğinizi biliyorum:

Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın bir “Alevi dedesi” olduğuna ve bu kimliğiyle yüksek yargıyı etkilediği iddialarına gönderme yapıyorsunuz.

Yapınız...

Hakkınızdır...

Ama siz Seyfi Oktay’ın “dede” kimliğiyle yüksek yargıyı etkileme çabasını, miting meydanlarında, “Dedelerden talimat alma dönemi sona eriyor” diye dile
getirirseniz.

Mesela...

Kılıçdaroğlu Kemal Bey de...

Miting meydanlarına çıkıp, “Poliste ve yargıda cemaatlerden talimat alma dönemi ne zaman sona erecek?” diye sorabilir.

Denklik bunu gerektirir.

Eğer böyle bir olay vuku bulursa...

Lütfen darılmaca ve kızmaca olmasın.

Her taşın arkasında Ertuğrul Özkök aramak

FEHMİ Koru, “Her taşın arkasında bir Ertuğrul Özkök arama” alışkanlığını iyice abartmış durumda.

Son bombası şu:

“Hanefi Avcı’yı, Ertuğrul Özkök doktrine etti”.

Nereden mi çıkarıyor bu iddiayı?

Şuradan:

Hanefi Avcı “cemaat” için, “Bir zamanlar mazlumdular/Şimdi zalim oldular” cümlesini söylüyormuş... Bu cümle Ertuğrul Özkök’e ait bir cümleymiş... Dolayısıyla
Hanefi Avcı, bu yaklaşımı Özkök’ten öğrenmiş...

Ne denilir bu yaklaşıma bilmem ki?

En iyisi Fehmi Koru’ya şunları söylemek:

Sen de “Obama gibi geldiler/Bush gibi gidecekler” demiştin.

Bu yaklaşım ile “Bir zamanlar mazlumdular/Şimdi zalim oldular” yaklaşımı arasında mahiyet farkı yok...

Belki de Hanefi Avcı, biraz da senden esinlenmiştir.

Nereden nereye

Bir zamanlar dava delisi delikanlılar, dedeler, amcalar, ellerine alırlar afişleri, buldukları duvarlara yapıştırırlardı. Sırf Allah rızası için... Şimdi ise geniş imkânlar ve bol para kullanılarak propagandanın en agresifi ve en sevimsizi yapılıyor.

Bir zamanlar “az oy almak” kimseye koymazdı. “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” denilir ve yeniden yola çıkılırdı... Şimdi ise “Yeneceğiz... Ha ha ha” şeklinde mütekebbir Erol Taş kahkahaları atılıyor.

Bir zamanlar ev ev, dükkân dükkân dolaşılırdı... Kapıdan kovsalar bacadan girilirdi... Anlatmaktan bıkılmazdı... Her türlü aşağılamaya katlanılırdı... Şimdi ise posta konuluyor, tehdide yakın sözler söyleniyor, meydan okunuyor...

Bir itiraf

FUTBOLDAN hiç çakmam.

Ancak buna rağmen neredeyse Ezel tutkunları ölçeğinde, bir Telegol tutkunuyum. Geçiyorum ekran başına, söylenenler zerre kadar ilgimi çekmese de kaptırıyorum kendimi...

Çünkü ben söylenenin değil, söyleniş tarzının hastasıyım.

Ahmet Çakar’ın teatral çıkışlarının, Erman Toroğlu’nun artistliğinin, moderatör arkadaşın yapay şaşkınlığının, Gökmen Bey’in kendine özgü asabiyetinin...

Hepsinin ama hepsinin hastasıyım.

Ponpon kız olayı

BASKETBOL maçlarında ponpon kızların rol almasını hiç ama hiç sevmiyorum.

Bana fazlasıyla özenti, fazlasıyla taklitçi, fazlasıyla gereksiz geliyor.

Tabii işin bir de...

“Erkek sporlarında kadınların bir gösteri aracı olarak kullanılması” meselesi var ki...

Hiç girmeyelim...

Kısacası ben, ponpon kızlar olayına karşıyım.

Ama sırf Başbakan maça geliyor diye sadece o maçta ponpon kızların köşe bucak saklanmasına da karşıyım.

Yani ponpon kızlar saklanacaksa, Başbakan korkusuyla bir maçlık saklanmasın...

“Özentili bir uygulama” olduğu için hep saklansın.

Adalet Bakanı’ndan önemli bir açıklama

DÜNKÜ yazımda...

“Kenan Evren ve arkadaşlarının yargılanmaları konusundaki tartışmalı durumu sona erdirmek için Meclis’te CHP ve MHP tarafından verilen önergeler AK Parti tarafından neden kabul edilmedi?” diye sormuştum.

Amacım...

“12 Eylül’e yargı yolunu açmak istediğini söyleyen AK Parti, acaba bir aldatmaca peşinde mi?” sorusuna yanıt bulmaktı.

Bu konuda Adalet Bakanı Sadullah Ergin’den bir açıklama geldi.

Bakan Ergin diyor ki:

“Muhalefet partilerinin verdikleri önergeler, temel hukuk ilkelerine aykırıydı, o yüzden desteklenmedi”.

Çok açık yazmış Sadullah Ergin...

Muhalefetin taleplerini yazmış, ardından da bu taleplerin temel hukuk ilkeleriyle nasıl çeliştiğini ortaya koymuş.

Peki Anayasa oylamasında “evet” çıkarsa, 12 Eylülcüler yargılanacak mı?

Sadullah Ergin, bu sorunun da yanıtını veriyor.

Şöyle diyor:

“12 Eylül darbesini yapanlar hakkında, darbe tarihinde ve sonraki süreçte işledikleri iddia olunan eylemleri sebebiyle, o tarihte yürürlükte bulunan hukuk kuralları uyarınca işlem yapılabilmesinin önü açılmaktadır”.

Böyle diyor ama ardından da şunu ekliyor:

“Zamanaşımının dolup dolmadığı veya süreç içinde zamanaşımının kesintiye uğrayıp uğramadığı da dahil olmak üzere tartışma konusu hususlarda nihai kararı verme yetkisi, siyasilerin değil bağımsız yargı organlarınındır”.

Yani? Yanisi şu: Son karar mahkemeler tarafından verilecek.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e bu aydınlatmasından dolayı çok teşekkür ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları