Bana kim ihanet etti

“HAYATTA hiç ihanete uğradınız mı?”

Haberin Devamı

Bu soru hiçbir zaman orada kalmaz, mutlaka devamı gelir.
“Kim tarafından ve nasıl?”
Sorunun muhatabı ben değilim, ama okuduğum an, zınk diye durdum.
Belki de hayatımda ilk defa bu soruyu ben de kendime sordum.
Sahi yahu... Hayatımda hiç ihanete uğradım mı?
Sonunda ben de bu soruyu kendime sordum ve cevabını da verdim.
Ama başkasının rolünü çalmayayım, sorunun ilk muhatabından başlayayım.
Biraz sabır, merak etmeyin ben şeffaf adamım, bana ait cevabını da vereceğim.

*

Sorunun ilk muhatabı 88 yaşında bir adam.
Fotoğrafta dilini çıkarmış, muzip ve mutlu biçimde hepimize nanik yapıyor.
Adı Jean d’Ormesson.
Fransa’nın yaşayan en ünlü yazarlarından biri.
Onunla harika bir mülakat yayınlayan Paris Match dergisi, kendisini şöyle tarif ediyor:
“Hafifliği, onun en elegant yanıdır...”
Ayıptır söylemesi, biraz benim gibi yani, kendini ciddiye almayan, başkalarının almasına da izin vermeyen, üç gramlık, tüy sıklet bir şahsiyet...
Haa.. pahada ağır...
Kendini ağırdan satması için her şeyi var.
Çok ünlü bir yazar, büyük bir düşünür, arkasında yazdığı onlarca ciddi kitap duruyor.
Ayrıca, ‘Fransız kültürünün panteonu’ sayılan Academie Française üyesi.
Egosunun farkında ve yere göğe sığdıramadığı o egodan hiç de şikâyetçi değil. “Kendi hakkımda hiçbir şey söylemeden hep kendimi anlattım” diyor.
Zaten son kitabının adını da Aragon’dan aldığı şu cümleyi koymuş: “Bir gün her şeyi anlatmadan çekip gideceğim...”

*

İşte bu adama soruyorlar:
“Kendinizi hiç ihanete uğramış hissettiniz mi? Kim tarafından ve hangi konuda.”
Cevabı şu:
“Kendimi herhangi biri tarafından ihanete uğramış hissetmiyorum...”
Ama bir dakika...
Arkasından da şöyle zeki mi zeki küçücük bir cümle geliyor:
“Kimbilir, belki de unuttum...”

*

Haberin Devamı

Gelelim şu Ege Denizi’nde 45 nat rüzgâr ve 7 şiddetinde bir fırtınanın etkisinden kurtulmaya çalışan bendenize...
Küçük bir parantez...
Allah kahretsin tam şu sırada yine o Allah’ın belası “Creep” şarkısı başladı.
Ne zaman başlasa deep down oluyorum. Dibe vuruyorum yani...
Boşverin, böyle bir soruya, dibin de dibindeki şu halimle daha samimi bir cevap verebilirim.
“Eveeet... İhanete uğradım mı?”
Cevabı ikinci yazıda...

Haberin Devamı

Kendime ihanet edip ihaneti açıklıyorum

MILLE pardon... Çok özür dilerim.
Başlık biraz aldatıcı oldu...
Madem “ihaneti” konuşuyoruz, sizin güveninize de ihanet edip biraz düş kırıklığına uğratacağım.
“İhanete uğradım mı” sorusuna cevap vermeyeceğim.
Korktuğumdan falan değil, şunu çok iyi bildiğimden: Bu soruya cevap verirsem, hemen arkasından ikincisi gelecek, “Ya sen... Sen hiç ihanet ettin mi?”
Ne birincisine ihanet etmek, ne de ikincisine, yani kendimi satmak istiyorum.
Larva balığı kadar şeffaf şu patavatsız karakterimi artık çok iyi tanıyorum. İhanete uğradım mı sorusuna samimi cevap verirsem, ikincisine de aynı samimiyetle cevap vereceğim...
İstemem, hem ötekini, hem kendimi üzerim...

*

Haberin Devamı

Yine de sözümü tutayım.
Jean d’Ormesson’unki kadar ince ve zeki olmasa da, benim de bir formülüm var. Benim lügatimde “ihanet” kelimesi yoktur.
Onun yerine, “yalan” kelimesini tercih ederim.
O zaman gelelim asıl soruya...
Bana yalan söylendi mi?
Evet söylendi.
Ben yalan söyledim mi?
Evet söyledim...

*

Şu an Thom Yorke’un harika bestesi “Creep” çalıyor.
Karen Souza söylüyor.
Ve biliyor musunuz, ben “Creep” çalarken hiç yalan söyleyemem...

Hafızasız bir hattatın ihanet ve yalan sözlüğü

-İHANET Bu kelimeyi ağzınıza almamaya çalışın.
Çünkü, aldığınız anda
geri dönüşü zor bir yola girersiniz.
-İTİRAF Bazen barıştırır, bazen karıştırır.
Bazen heyecan verir, bazen ölümcül bir ıstırap.
Bazen önce acı verir, sonra heyecan.
Bazen yeniden bağlar, bazen sonsuza kadar koparır.
-YALAN Bazen itiraf edemediğiniz zamanlarda yalan söylemek iyidir...
Hiç olmazsa geçmiş size ait kalmaya devam eder.
Böyle durumlarda yalan, iki tarafın da bildiği en güzel doğru haline gelir.
-UNUTMAK Kesinlikle ve kesinlikle, “unutmak”, “unutmamaktan” daha iyidir.
“Unutabilmek”, “unutamamaktan” çok, ama çok daha iyidir.

Haberin Devamı

Yalan günleri için güzel bir repertuvar

-DO YOU REALLY WANT TO HURT ME Yalan hâlâ sizi acıtmaya devam ediyorsa, bir yakarış şarkısı olarak iyi gider.
Karşıdaki duymasa da size iyi gelir.
Ama eskiye dönmek yok. Culture Clup versiyonu değil, Karen Souza yorumu.
-CREEP Dipteyseniz ve orada kalmak size iyi geliyorsa, bu mazoşist halinizden memnunsanız, kendi kendinize eziyet size iyi geliyorsa, birebir.
Dinle ve dibe vur şarkısı...
Ama yine eski Radiohead versiyonu değil, yine Karen Souza yorumu.
-PIE JESU Etrafınız bir ihanet çemberi ile çevrilmişse, Allah’a sadece Allah’a sığınmışsanız, o da yetmiyor, Tanrı’ya da sığınmak istiyorsanız birebir.
Mutlaka Anna Nebretko söyleyecek.
-MY MISTAKES ARE MADE FOR YOU Ayaklarınızı dibe vurup tekrar yukarı fırlamak istiyorsanız, bugünlerde benim gibi en “Rock” halinizdeyseniz bu şarkı birebir.
The Last Shadow Puppets söylüyor. Arctic Monkeys’in solisti.
Bu şarkı için Kanat Atkaya’ya teşekkürler.
-GİTME KAL BU ŞEHİRDE Hâlâ umudunuz varsa, yoksa bile varmış gibi yaşamak istiyorsanız, işte şarkısı budur.
Nazan Öncel. Hiç eskimez. Çifte manalıdır.
Yani ne o gitsin, ne de siz...
Veya ya biriniz ya da ikiniz birden s..tir olup gidin:)

Haberin Devamı

İhanet üzerine önemli iki not

-BİR: İhanet denince aklınıza sadece aşk gelmesin.
Burada hayatın her alanındaki ihanetleri anlatmak istedim.
-İKİ: Bu yazılar, şahsi tecrübe değil, şahsi okumalar ve gözlemler üzerine kurulu
bir psikoloji denemesidir.
Yani hemen, Ertuğrul “Aldattı mı”, “Aldatıldı mı” muhabbetine girmeyin demek istiyorum. Koskoca
Jean d’Ormesson’dan söz ediyoruz...

Yazarın Tüm Yazıları