Paylaş
Konuklarımın biri siyasetçi, biri sanatçı ancak bugün sadece Maraşlılar. Hepimizin aklına baklava denilince Gaziantep, pul biber denilince de Şanlıurfa gelir. Ancak Maraşlı hemşeriler; memleketlerinin de baklava ve pul biber konusunda en az dondurma kadar iddialı olduğunu söylüyor. “Peki iddialısınız da biz niye bilmiyoruz” diye sorduğumda; Maraş’ta ürünlerinin Gaziantep ve Şanlıurfa’da pazar bulduğunu, bunun da Maraş’ın içine kapanık bir kent olmasından kaynaklandığını söylüyorlar. Mehmet Sağlam; durumun aslında çok ciddi olduğunu, bunu 30 yıl önce Maraş valisinin fark ettiğini ve bu nedenle kentin giriş ve çıkışına ‘Maraş’ın baklavası’, ‘Maraş’ın biberi’, ‘Maraş’ın tarhanası’ yazdırmak zorunda kaldığını söylüyor.
Maraş’ın Göksun Köyün’de doğan Mehmet Sağlam için Maraş; elektrik ve asfaltı ilk gördüğü yer. Kıraç içinse bir düşler ülkesi... Hayatına yön veren Maraş’ın masalımsı rüzgarı ‘Garbiyeli’yi bir tek Avustralya’da yakalayabilmiş. Kıraç eğitimci bir ailede büyümüş. Çocukluğunda bakırcı çıraklığı yapmış. Kızı Iraz Elif ise adını memleket topraklarından almış. Sohbet esnasında “Maraş ya da hayatınızla ilgili keşke olmasaydı dediğiniz neler var” diye soruyorum. İki konuğum da 1978 Maraş olaylarını üzülerek anıyor.
O yıllarda üniversitede olan Mehmet Bey; Maraş’taki abisini arayarak neler olduğunu soruyor. Abisi üzerlerine mermilerin yağdığını, evden çıkamadıklarını, Maraş’ta o anda devlet olmadığını söylüyor. O yıllarda henüz 6 yaşındaki Kıraç ise sokakta kardeşleriyle gülle oynarken birden helikopter sesine benzer sesler duyduğunu anlatıyor. O sesleri oyunun bir parçası gibi görüyor. Büyük bir korku ve telaş içinde gelen annesi çocuklarını toparlayıp, eve götürüyor. Yol boyunca Kıraç ellerinde sopalar, baltalar olan bütünüyle yabancı insanlar görüyor. Kan revan içinde insanlarla karşılaşıyor. Gördüğü manzara karşısında dehşete düşen Kıraç yıllar sonra da bu tatsız olayları aile büyüklerinden endişe içinde dinliyor. İki hemşeri de o insanların Maraşlı olmadıklarına inanıyorlar.
Her kapıdan bir aşığın çıktığı kent konuşulurken sohbetimizin neyle bittiğini tahmin edebilirsiniz: Kıraç’ın güzel sesinden Aşık Mahsuni...
YAPMADAN DÖNMEYIN
* Eshab-ı Kehf, Döngel Mağarası ve Kahramanmaraş Kalesi’ni görmeden
* Osmanlı döneminden kalan büyük Kapalı Çarşı, Mazmanlar Çarşısı, Demirciler Çarşısı ve Bakırcılar Çarşısı’nda gezmeden
* Tarhana, kırmızı biber, fıstık ezmesi, un sucuğu, ekşili çorba, ekşiliye sulusu, Maraş paçası, sömelek köfte, suluyağlı köfte, ekşili aya köftesi, Maraş pilavı, peynirli ve çökelekli börek, bayram çöreği, pestil sucuğu, hapısa ve ünlü Maraş dövme dondurmasından tatmadan
* Sim sırmalardan, ağaç oymalardan, bakır işlerden, yemeni adlı deriden yapılan geleneksel postal ve ayakkabılardan almadan
ŞEHRİN ÜNLÜLERİ
Karacaoğlan, Necip Fazıl Kısakürek, Mahzuni Şerif, Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, İsmail Hazar, Serdar Bilgili
Kahramanmaraş’ın Ünlü Lezzetleri
BU AĞIZDAN TANIRSINIZ
Ede: Abi, kardeş
Ökkeş: Erkek çocuklarına sıklıkla verilen ad
Küldöken: Hanım
Güvağ: Damat
Gişi: Bey
BİLİYOR MUYDUNUZ
* Kahramanmaraş’ın adıyla ilgili bir çok rivayet var. İslam döneminde kente ‘titreme yeri’ anlamına gelen ‘Maraş’ deniyordu. Bunun nedeni de çeltik tarlalarından yayılan sıtma hastalığı nedeniyle insanların ateşler içinde titremesiydi.
* Garbiyeli; Kahramanmaraş’ta sıcak yaz akşamlarını serinleten bir rüzgardır. Kıraç’ın deyimiyle Maraş’ı adeta bir düşler ülkesine çevirir; aynı zamanda Kıraç’ın bir albümüne de adını vermiştir.
* Kahramanmaraş’ta tarhananın biraz daha incesi cips olarak pazarlarda satılıp, tüketiliyor.
* Ünlü Maraş dövme dondurmasını Maraşlı Osman Ağa; cinsel gücü arttırıcı ‘yabani orkide’ yani salebi yaparken keşfetmiş. ‘Sahlepli karsambaç’ olarak başlayan tatlı üç kuşak sonra ‘Maraş dondurması’ olarak damaklardaki yerini almış. Lezzetinin Ahır Dağı’nın eteklerinde beslenen keçilerin sütünden ve Bertiz’de yetişen saleplerden geldiği söylenir.
Paylaş